BU FORMÜLÜ BİLİYOR MUYDUNUZ?
Yukarıda gördüğünüz formül çok iyi tanıdığınız bir şeye ait. Bu cismin biçimi çok basit ise de büyük bir karmaşıklığı maskeler. Bu cisim renk renkdir. Yuvarlaktır, ama birbirine benzemeyen iki ucu vardır. Hem havatı saklar, hem başkalarına hayat verir. Bu cisim nedir? Düşünelim. Hem iki ucu olan hem de yuvarlak olan şekil elipstir. Elipsi uzun veya kısa ekseni etrafında döndürürsek elipsoit oluşur. Fakat bizim bilmecemizde iki UÇ farklı deniyor, elipsoit ise simetriktir. O halde öyle bir elipsoit düşüneceğiz ki, bir kutbu ötekinden daha sivri olsun (deforme elipsoit) Cismi buldunuz mu? Devam edelim. Elipsin geometrik tanımı şudur: Odak denen iki noktadan uzaklıklarının toplamı sabit olan noktaların geometrik yeri. Şekilde bu tanıma göre, iki raptiye ve bir ip ile elips çizimini görüyorsunuz: AP+BP= Sabit. Elipsi şöyle deforme edebiliriz: AP-f 2(BP) = sabit. Anlamı:B’ye olan uzaklığın iki katı ile A’ya olan uzaklığın toplamı sabit. Genel olarak AB’+u(BP) = sabit yazılabilir (n = herhangi bir sayı). Bu formül Des-cartes ovalini verir ((Bir ucu daha sivri bir elips).
3 odakla (A,B,C) bir hiperelips çizebiliriz, bu üc nokta aynı çizgidedir ve AP+BP+CP=sabittir. Hiperelips kendi etrafında döndürülürse tavuk
Doç. Dr. Selçuk ALSAN
yumurtası biçimi oluşur. Evet, cismimiz budur. Üst formül hiperelips’in yüzeyini, alt formül yumurtanın yüzeyini verir. Elips formülünde absis’i veren x yerine xp (p tam veya kesirli bir sayı) konursa, elipsin bir ucu sivrileştirilmiş olur; ovoit biçim oluşur. Bu yeni formülden entegrasyon yolu ile yüzey formülü bulunur.
Yumurtanın hacim formülü de buna benzer bir yolla hesaplanır. Yumurtayı suya atarak taşırdığı suyun hacmi ölçülmüş ve hesap yolu ile bulunan hacmin aynı olduğu görülmüştür.
Yumurtanın Oluşumu :
Yumurta neden bu biçimdedir? Bütün kuş yumurtaları tavuk yumurtasına benzemez. Penguen ve çaylağın yumurtası küresele yakın, kervan çulluğununki ise koniktir. Aynı tür içinde yumurta biçimleri, kuşdan kuşa az çok değişiklikler gösterir (Arka kapağa bkz.j Aynı kuş bile, her zaman aynı biçimde yumurta yapamaz. Tavuklar yaşlandıkça, yumurtaları küreye daha yaklaşır. Bir pilicin ilk yumurtaları atipik ve uzamıştır. Yumurtanın kendine özgü biçim alışı, İçinde oluştuğu organ (oviductus) kaslarının yaptığı basınç sonucudur, bunu 1772’de, Alman ornitologu Günther bulmuştur. Memelilerin aksine, kuşlarda tek yumurtal.k bulunur. Yumurtalıkta birçok oosit (yumurta hücresi) vardır. Her gün bir oosit olgunlaşıp bir yumurta sarısı yapar.
lııııır. Oviductus, kadındaki fallop tüplerini; kar siliktir. Tavukta bir tane oviductus bulunur As lında dişi civcivde önce iki yumurtalık ve iki yviductus vardır; fakat embriyoner hayatta, sağ tarafta olanlar kiiçülüp kaybolur, soldakiler kalır Bütün kuşlarda böyle tek yumurtalık ve tek ovi jııctus vardır. Bazı yaban kuşlarında iki yumur-;t|ık varsa da. bunlar günde yine bir yumurta ya->ar Yumurta sarısı yumurta yuvasından (folikiil) lyrıldıktan onra, huni biçimi bir organda (infun-lihulum) sperma ile döllenir (horoz varsa) Yu nurta sarısı, magnum denen borusal organda ’iımurta akı (albumin) ile kaplanır. Bu işlemler saat sürer. Sonra yumurta dar bir boğaza gelir isthmus) ve burada akın üstüne iki zar örtülür, urlar önce gevşektir, 5 saat süresince su alarak işer (gonflaj).. Yumurta dölyatağına (uterus) ol ir Bundan sonraki 16 saatte yumurta kabuğu ılıışur. Kabuk, kalsitten (CaCo, kristalleri) olu-ur.
Yumurta kendi haline bırakılsa küresel olur-ıı; çünkü bir sıvı içeren bütün elastik zarlar, iızey geril imini minimuma indirmek üzere kü-ılebildiği kadar küçülür; belli bir hacim için ıı küçük yüzey küredir; onun için sabun köpük-ri. su damlaları ve balonlar küreseldir. Su danışı yerçekimi olmasa küresel olurdu; fakat yer-•kiıni nedeni ile havada iken uzar, katı yüzeyde 0 yassıdır. Yumurtanın biçimini oviductus’un ilkasal ve uzunlamasına kasları belirler. Sıkılan ‘iruırta uzar. Yumurtlama sırasında dışarı önce •nt uç çıkar. Yumurta kabuğun kalsiyumu neden geliyor? Yumurta kabuğu 5 gr. gelir ve 2 kalsiyum içerir. Bu miktar 16 saatte oluşur 25 mg/saat). Oysa tavuğun kanındaki toplam ı 25 mg’dır. Demek ki tavuk her 12 dakikada
• kanındaki toplam Ca’u kullanmaktadır. Kan Ca’u nereden bulmaktadır? Besinlerden ola-z, çünkü bağırsaktan kana ve kandan uterusa bıık yapabilecek hızda Ca geçemez. Tavuk ge-kli Ca’u kemiklerinden çeker: tavuk günde keklerindeki total Ca’un r’r 10 unu çekebilir! Peki, sil oluyor da tavuğun kemikleri kırılmıyor? nkü tavuk, Ca’u «medüller kemik denen özel miklerden çeker, bunlar uzun kemiklerin uçunki süngersi (spongiosa) kemiğe benzer. Me-ller kemik horozlarda yoktur (dişilik hormonu Irojen verilmediği sürece).
Sır Küpçüğü, Yumurta :
Embriyon, yumurta içinde yumurta rısının yağlarını yakar ve su buharı ıışturur. Bu su buharı kabuklardaki delerden dışarı çıkar, 0, aynı deliklerden
o.î
0.2 !- / \ o. r / \
<U I 0.2 i 0.3} 0.4 0.5 i a«! 0.7i 0.$. 0.9, I
‘
0.3 i ____
0.4 U …__-
Analitik geonıetri’de Y = 1>| 1/4— (x—1/2)211/2 formülüne karşılık olan elips’in bir ucu O’da, diğer ucu absis üzerinde + l’de bulunur. x yerine xp konursa (p bir tam veya kesirli sayı) deforme elips oluşur, bu bir yumurtanın izdüşümüdür. O halde yeni formül şudur: Y = + bl 1/4 — (xp — 1/2)211/2. Bu şeklin kendi ekseni etrafında çevrilmesi ile elde edilen hacmin (yumurtanın) yüzeyi şöyle hesaplanır:
dY
7x-J ^
Şekilde b = 0.70’tir (kısa eksenin uzunluğu)
içeri girer. Kuluçka sırasında bütün kuş türlerinde yumurta ağırlığının ‘/< 15’i kadar su kaybeder bu şaşırtıcıdır; çünkü kuluçka dönemleri, yumurta ve yumurta sarısı büyüklükleri çok va-riabl dr. Yumurta ağırlığı arıkuşlarında 300 mg. ve Madagaskar fil kuşlarında 9 kg’dır (Bu sonuncu kuş artık tükenmiş bulunuyor). Kuluçka dönemi 11-80 gündür. Yumurta sarısının ereni r,< 14-67’dir. Kaybedilen suyun yüzdesi-nin aynı oluşu şuna bağlıdır: kuluçka dönemi uzadıkça yumurta üzerindeki delik (por) sayısı azalır. Örneğin kara gagalı yelkovankuşlarında yumurta ağırlığı 58 gr., kuluçka süresi 52 gün ve yumurta delik sayısı 3.700’dür; tavukta bu sayılar 54, 21 ve 12.400 dür! Aynı nedenle yüksek yerlerde yaşayan kuşların yumurtaları, çok su kaybetmemek için (çünkü hava basıncı düşük) daha az delik içerir. Su kaybı folluğun nemine de bağlıdır, yumurtadan çıkan buhar nedeni ile folluk havası dışarıya göre daha nemlidir; fa kat değişik türlerde, folluğun rölatif nemi hep
ııynıdır. ROlıılH ııttıııl ölçmek için üç Amerikalı ııraştırıcı dalılyııııu bir “yuva lıigrometre’si” yapmışlardır. Bu, boşaltılmış bir yumurtanın içine silisyum jell koymaktan ibarettir. Bu özel yumurta, diğer kuluçka yumurtalarının yanına konur ve ağırlığının değişmesinden rölatif nem hesaplanır. Bu yöntemle Alaska martısı, ötücü kuşlar, ördek ve diğer kuşlarda folluk rölatif nemi aynı bulunmuştur. Dişi kuş bunu nasıl başarmaktadır? Nemi hissedici bir organı mı vardır ve (buna göre gereğinde folluğu havalandırmakta mıdır? Bunlar bilinmiyor. Doğa dişi kuşa yuvayı yalnız kurması için değil, devam ettirmesi için de her şeyi vermiştir. Buna rağmen yumurta bir ‘‘sır küpçü-ğü” olmakta devam etmektedir.
İLTİHAPLARA KARŞI MIKNATISLI BONCUKLAR
İlaçlar iyidir ama, yan etkilerini de hesaba katmak gerekir. Mümkün olsa da verdiğimiz ilacı, yalnız o ilaca ihtiyacı olan organda toplaya-bilsek; oysa verilen ilaç bütün vücuda dağıl-
YAPAY AKCİĞER
Önümüzdeki on yıl İçinde yapay akciğeri de görebileceğiz. 1983’de Rhode Island’duki Brovvn Üniversitesi’nde, bir koyuna yapay akciğer takıldı.
Yapay akciğer son derece ince plâstik tüplerden oluşur. Bu teflon tüpler akciğer görevi yaparak gaz değişimi sağlar. Fakat yapay akciğer pievra’da normal olarak oluşan suyu absorbe edemez; bu nedenle, plevra’da toplanan suyun belli aralarla absorbe edilmesi gerekir. Ayrıca vücut bu yabancı maddeye (teflon) karşı tepki gösterir. Öte yandan, kanın bu tüpler içinde pıhtılaşmasının önlenmesi de gereklidir; bu amaçla, teflon tüplere pıhtılaşmayı önleyici fair madde eklenmiştir. Ancak bu defa da bacaktan vb. gelecek pıhtılar kolayca “yapay akciğer”den son dolaşıma geçip beyne, göze vb. gidebilecektir (emboli). Gerçek akciğer ise gelen kan pıhtılarını sol kalbe göndermez, tutar. Bu yüzden yapay akciğerli hastalara sürekli kan pıhtılaşmasını önleyici maddeler verilmesi gerekecektir.
maktadır. Bundan 6^ yıl öncc Teksas Üniversitesinden patolog Davkl Radney, kanser ilaçlarının kanserli organda toplanmasını sağlamak için mıknatıslar kullandı. Şimdi aynı tekniği iltihapları tedavi için kullanıyor. Yöntemin esası mini-küre-lerdir, bunlardan 200 tanesi bir topluiğnenin ucu kadar yer tutar. Proteinden yapılan mini-küreler demirli bir bileşik olan manyetit İçerirler ve damardan, ince bir boru (kateter) ile kana verilirler. Vücuda yakın tutulan bir mıknatısla mini-küreler istenen organda toplanabilir. Bu mini-kürele-rin içine akyuvarları çeken bir hormon (kematak-tik madde) konabilir. Sıçanlarda akciğer absele-rinin bu yöntemle hızla iyileştiği gösterildi, çünkü akyuvarlar mikroplarla savaşmaya gelmekte dirler. ■
Abseyi iyileştirmek için manyetik “mermi”ler (tepede) önce kateterle bir damara enjekte edilir ve sonra bir mıknatısla karaciğer üstüne toplanır. Manyetik mermiler bir hormanla doldurulmuştur. Bu hormon, o bölgeye akyuvar lan (lökosit) çeker. Böylece, abse daha hızlı iyileşir.