wiki

Hac İle Umrenin Mahiyetleri

1- Hac, lûgatta, saygı değer makamları ve diğer yerleri ziyaret kasdmda bulunmaktır, din deyiminde ise: “Arafat’da özel vaktinde bir mikdar durmaktan ve ondan sonra Kâbe-i Muazzama’yı usulü üzere tavaf ederek ziyaret yapmaktan ib­ arettir. Hac yapan kimseye Hâcc (Hacı) denir. Bunun çoğulu “Hüccac”dır.

2- Umre, lûgatta ziyaret manasınadır. Din deyiminde: “Kâbe-i Muazzama’yı tavaftan ve Safa ile Merve denilen iki yer arasında sa’y etmekten (koşar gibi gidip gelmekten) ibarettir. Bunun için belli bir zaman yoktur. Senenin her mevsiminde yapılabilir. Yalnız arefe günü ile Kurban bayramının dört gününde yapılması mekruhtur. Ramazan ayında yapılması mendubdur.

3- Umre, müekked bir sünnettir. Bunu yapan kimseye “Mutemir” denir. Farz olan hacca, Hacc-ı Ekber denildiği gibi, umreye de “Hac-ı Asgar” denilir. Bununla beraber Arefe günü cumaa raslayan bir farz hacca da “Hacc-ı Ekber” de­ nilmektedir.

(Umre, İmam Malik’e göre de bir müekked sünnettir. Fakat imam Şafiî’ye göre, ömürde bir defa hemen erine getirilmesi gerekmeyen bir farz-ı aynıdır. Hanbelîlere göre, hemen yerine getirilmesi gereken bir farzdır.)

Haccm Nevileri

4- Hac, farz, vacib ve nafile kısımlarına ayrıldığı gibi, ifrad hac, temettü hac ve kıran hac nevilerine de ayrılır. Şöyle ki:

1) Farz hac, şartlarını kendisinde toplayan bir müslümanın ömründe bir defa yapmakla yükümlü olduğu hacdır.

2) Vacib hac, nezredilen veya başlanmışken bozulan nafile bir hacca karşılık kaza edilecek olan hacdır.

3) Nafile hac, büluğ çağına ermemiş olmakla mükellef bulunmayanın veya farz haccı yapmış bulunan bir kimsenin Allah rızası için nafile olarak yapacağı hacdır ki, bu hac tekrar tekrar yapılabilir.(*)

4) İfrad hac, beraberinde umre yapmaksızın yalnız başına yapılan farz, vacib ve nafile hacdır ki, ihrama girerken yalnız hacca niyet edilir. Bunu yapana “Müfrid” denilir.

5) Temettü hac, hac mevsiminde önce umre için ihrama girilip umre ya­ pıldıktan sonra aynı mevsimde daha yurda dönmeden tekrar ihrama girerek usulü üzere yapılan farz hacdır. Bu haccı yapana “Mütemetti” denir. Bu, ifrad hacdan daha faziletlidir.

6) Kıran hac, hac aylarından önce veya hac ayları içinde mikattan evvel veya mikatta Umre ile farz haccı bir ihramda toplayıp bir niyetle Umre yapıldıktan sonra usulü üzere yerine getirilen hacdır. Bu şekilde hac yapılması Temettü hac yapıl­ masından daha faziletlidir. Bu haccı yapana da “Karin” denir. Bunların açıklama ve uygulanılan ileride gelecektir.

5- Haccın farz, vacib ve sünnet olan herhangi bir işine “Nüsük” denir. Bunun çoğulu “Menasik”dir. Bu söz, aslında ibadet ve su ile bir şeyi temizlemek de­ mektir.

Haccın Rükünleri

6- Haccm rükünleri, mahiyetini teşkil eden farzları ikidir. Biri, Arafat’da bir müddet beklemek, diğeri de Kâbe-i Muazzama’yı farz manada tavaf etmektir.

7- Arafat, Mekke-i Mükerreme’nin güney doğusunda altı saat uzaklıkta bulunan bir yerdir. Hac yapacaklar için Arafat’da durmak zamanı, Zilhice ayının dokuzuna raslayan Arefe gününün zeval vaktinden itibaren Kurban bayramı ilk gününün fecrinin doğuşuna kadar olan zamanm herhangi bir kısmıdır. Bu müddet içinde bir dakika dahi olsa, beklemekle bu farz yerine gelmiş olur. Bu Arafat’da

(1) On iki yaşını bitirip henüz büluğa ermemiş olan erkek çocuğuna mürahık, do­ kuz yaşını tamamlayıp da büluğa ermemiş olan kız çocuğuna mürahıka denir.Uyanık bir halde durmakla uyumak veya baygın bulunmak halleri eşittir.

8- Belirtilen müddetten önce veya sonra, Arafat’da durmakla “V ukuf farizası yerine getirilmiş olmaz. Ancak Zilhicce’nin hilâlinde şübhe olur da Zilkade otuz gün olarak tamamlanmış bulunur ve sonradan Zilkade’nin yirmi dokuz gün olduğu anlaşılırsa, bu takdirde Arafat’da durmanın ilk Kurban Bayramı gününe rastlamış bulunması istihsan yolu ile caizdir ve yeterlidir.

9- Hacıların Arefe günü sanarak Arafat’da durdukları günün Terviye (Zil­ hiccenin sekizinci) günü olduğu anlaşılsa, bu bekleme yeterli olmaz. Arefe günü tekrar durmaları gerekir. Şu kadar ki, bütün insanlar tarafından vakfe ve farz tavaf yapıldıktan sonra haccın sahih olmadığına (bir gün önce yapıldığına) dair ortaya çıkacak haberler ve şahidlikler artık dinlenmez.

10- Arafat meydanının ortasında “Cebel-i Rahmet” yanında kıbleye karşı durulup Allah’a ayakta dua edilmesi daha faziletlidir, burası, manevî değeri çok büyük olan bir yerdir Dünyanın her tarafından akın edip gelen, yurdları, dilleri ve renkleri başka başka olan; fakat düşünce ve gayeleri bir olan yüz binlerce müslü- man, Arafat’da, kefenlere bürünmüş, kabirlerinden dirilip Mahşer meydanına to­ planacak bir muhteşem insan kitlesini andırır. Bunların hep birden duygulu bir dille Allah Teâlâ Hazretlerini tevhid ve tebcile başlamaları, Allah’dan bağış dilemeleri ve ikram beklemeleri, melekleri bile heyecana getirecek yüksek ve ruhanî bir manzara meydana getirir.

Şüphe yok ki, Allah Teâlâ Hazretleri, bu garib kullarma lütfedecek ve me­ leklerine şöyle hitabbuyuracaktır: “şu uzak ülkelerden gelip toz-toprak içinde kalmış, kıyafetleri perişan bir halde, benim rahmet ve yardımımı dileyen kullarıma bakmız! Ben şanı yüce, onları bağışlayacağım ve mağfiretime erdireceğim.” Böylece feyiz ve bereketi nihayetsiz olan Yüce Allah’ın rahmet ve yardım denizleri dalgalanıp duracaktır.

Ne kutsal bir tecelli, ne yüce bir başarı!..

(İmam Malik’e göre Arafat’da bekleme müddeti, Arefe günü güneşin zev­ alinden gündüzün fecrine kadar devam eder. O gün güneşin zevalinden batışma kadar, bir an bile olsa, beklemek vacibdir. Güneşin batışından sonra da bir mikdar beklemek gerekir ki, farzdır.)

11- Kâbe-i Muazzam’a: Mekke-i Mükerreme şehrinde Allah Teâlâ’nm emri ile İbrahim aleyhisselâm’ın ilk olarak veya yenilemek suretiyle yapmış olduğu dört l^öşeli yüksek ve mübarek bir binanın işgal ettiği kutsal bir yerdir. Burası bütün müslümanların kıblesidir. Bu kıblegâha, İlâhi bir mabed ve İlâhi rahmetin tecelli kaynağı olmasından dolayı Beytullah Beyt-i Muazzam adı verilmiştir.

Kâbe-i Muazzama, Harem-i Şerif ve Mescidü’l-Haram denilen büyük bir Mescidin ortasında bulunmaktadır. Bu mescidin etrafında kubbeler vardır. Geri kalan kısım açıktır. Yedi minaresi, birçok kapıları, içinde minberi, Zemzem kuyusu ve İbrahim aleyhisselâm’ın Makamı vardır.

12- Ziyaret tavafına gelince: Bu, Arafat’da vakfeden sonra Kâbe-i Mu- azzamanın etrafında yedi defa dolaşmaktan ibarettir ki, bunun dört defası farz olan bir rükündür.

Ziyaret tavafının vakti, Kurban Bayramının ilk günü fecir doğduktan sonra hayatın son gününe kadar uzayan bir zamanın herhangi bir kısmmda yapılacak bir tavaf ile hac farizası tamamlanmış olur.

Tavafın Mahiyeti ve Nevileri

13- Tavaf, lûgatta ziyaret etmek ve bir şeyin etrafında dolanmak manasınadır, tavaf edene Taif ve tavaf edilen yere de Metaf denir.

Din deyiminde tavaf, Kâbe’nin etrafında yedi defa dönmekten ibarettir. Şöyle ki:

Kâbe’nin güney tarafındaki bir köşesine Rükn-ü Hacer ve diğer köşesine Rükn-ü Yemani denir. Rükn-ü Hacer’de, Hacer-i Esved denilen mübarek bir taş vardır ki, tavafa buradan başlanır. Beyt-i Muazzama sola alınarak Kâbe’nin kapısına doğru gidilmek suretiyle Beyt’in çevresinde dolaşılır. Böylece Hacer-i Esved’den başlayarak yapılan bir dolaşım yine orada tamamlanmış olur. Buna bir “şavt” denir. Aynı şekilde yedi defa yapılan şavk ile tavaf biter.

14- Tavaf, bir nevi namazdır. Allah Teâlâ’ya heyecan ve muhabbetle yapılan tazimin bir nişanesidir. Allah’ın Arş’ı etrafında dolaşan kutsal meleklerin hallerine bir benzeyiş şeklidir.

Kâbe-i Muazzama, bu yaşanılan âlemde, göremediğimiz melekler âlemin­ deki İlâhi makamın bir görüntüsü yerindedir. Bu maddî Beyt’in çevresindeki beden hareketleri, melekler âleminde Arş çevresinde yapılan ruhanî hareketlerin birer işaretidir.

15- Gerek tavafa başlarken ve gerek tavaf esnasında Hacer-i Esved’in önüne her geldikçe ona karşı durulur. Namaza durur gibi, eller kaldırılır, tekbir ve tehlil getirilir. Mümkünse öpülür veya eller sürülür. Bu da mümkün değilse, yalnız ona karşı eller yukarı kaldırılır, işaret yapılır ki, buna İstilâm (Selâmlamak) de­ nilmektedir.

Hacer-i Esved’e böyle el koymak, yüce Allah’a ibadet ve itaat etmek üzere söz vermenin ve bunda kararlı olmanın bir nişanı demektir.

16- Tavafın nevilerine gelince: Bunlar aşağıda yazıldığı şekilde beş kısimdir:
1) Kudüm Tavafı:
Taşradan Mekke-i Mükerreme’ye varılınca ilk yapılan

tavaftır. Bu tavaf, afaki (Mikat dışından gelenler) için sünnettir. Buna Tavaf-i Lika da denir.

(İmam Malik’e göre bu tavaf vacibdir.)

2) Ziyaret tavafı: Arafat’dan döndükten sonra yapılan tavaftır, buna “Ta­ vaf-i İfaze’de denir. İşte haccm iki rüknünden biri bu tavaftır ki, dört şavtı farz­ dır.

3) sader Tavafı: Hac esnasında Mina’da taşlar atıldıktan sonra, Mekke’ye inilince yapılan tavaftır. Buna “Veda Tavafı” da denir. Bu tavaf, Mikat dışından gelenler (Afakî’ler) için vacibdir. Bununla hac işleri (menasik) tamamlanmış olur. Hacılar bu tavafta Kâbe’ye veda ederek vatanlarına dönmeye başlarlar.

(Bu tavaf, Şafiîler’de vacib veya sünnettir.)

4) Nafile Tavaf: Mekke’de bulunan müslümanların Kâbe etrafında zaman zaman yaptıkları nafile tavaftır. Böyle bir tavaf, Mikat dışından gelenler için, nafile namaz kılmaktan daha faziletlidir. Çünkü onlar her zaman bu şerefi elde edemezler.

5) Umre Tavafı: Bunun dört şavtı Umre’nin rüknünden olan tavaftır ve farzdır. Bunun yerine başka bir şey geçemez. Umre’de kudum tavafı ile Sader tavafı yoktur. Umre’ye İhramla başlanır, tıraş olmak veya saç kısaltmakla Umreye son verilir.

17- Tavaf esnasında tekbir ve tehlil getirilir, salât ve selâm okunur. Tavafta şavtları arka arkaya yapmak şart değildir. Bu tavaf henüz tamamlanmadan namaz için veya abdesti tazelemek için bırakılsa, tavaf bozulmaz. Geri kalan kısım sonra tamamlanabilir. Tavaf sırasında kadınların erkeklerle aynı hizada bulunmaları ta­ vafı bozmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir