wiki

Zekâtın Sıhhatinin Şartı

11- Verilen bir zekâtın sahih olabilmesi için, zekâtı verirken veya onu ay­ırırken niyetin bulunması şarttır. Bu esastan şu meseleler doğar:
1) Zekâtı fakire verirken veya zekât için bir mal ayırırken bunun zekât ol­ duğunu kalb ile niyet etmek gerekir, dil ile söylenmesi gerekmez, öyle ki, bir malı fakire zekât niyeti ile verirken bunun bir bağış veya bir borç olarak verildiğini dil

ile söylemek zekâta engel değildir.
2) Bir mal fakire niyetsiz olarak verilince bakılır: Eğer mal henüz fakirin

elinde bulunuyorsa, zekâta niyet edilmesi yeterlidir. Fakat elinden çıkmış ise, niyet edilmesi yeterli değildir.

Yine, bir kimse, bir adamın malından onun adına zekâtını verdiği zaman, o kimse buna rıza gösterirse bakılır: Eğer o mal fakirin yanında mevcut bu­ lunuyorsa, bu zekât sahih olur; değilse olmaz.

3) Zekât vermede vekilin niyeti değil, müvekkilin niyeti geçerlidir. Onun için bir kimse, zekâtını vermek için bir adamı vekil tayin etse, zekât olarak vereceği malı teslim ettiği zaman veya o malı vekil fakire verceği zaman zekâta niyet etmesi gerekir. Vekilin niyeti yeterli olmaz, bu vekil, müslüman olabileceği gibi, bir gayri müslim (Zimmi) de olabilir.

4) Zekât vermek niyetinde olan bir kimse, bunun için bir mal ayırmaksızın zaman zaman fakirlere bir şeyler verdiği halde, zekâta niyet etmek hatırına gelmese, bu verdikleri zekâta sayılmaz. Fakat fakire böyle bir mal verirken: “Bunu niçin veriyorsun?” diye sorulacak soruya, düşünmeksizin hemen “zekât olarak veriy­ orum” diyebilecek bir durumda ise, bu niyet yerine geçer.

5) Bir kimse fakirlere bir gün sadaka verdikten sonra: “Şu süre içinde ver­ diğim sadakaların zekâtımdan olmasına niyet ettim,” demesi yeterli olmaz.

6) Bir kimse elinde bulunan bir malı zekâta niyet etmeksizin tamamen sadaka olarak verse, bunun zekâtı kendisinden düşmüş olur. İster nafile sadakaya niyet etmiş olsun, ister olmasın, hüküm aynıdır. Fakat verilen bu mal ile bir nezre veya başka bir vacibe niyet etmiş olursa, bu mal o niyete göre verilmiş olur. Verilen bu mala düşecek zekâtı ayrıca ödemek gerekir.

7) Bir kimse, üzerine zekât düşen malının bir kısmını bir fakire bağışlasa, buna isabet eden zekât kendisinden düşer.

Örnek: Bir zengin, bir fakirde olan yüz bin lira alacağını o fakire bağışlasa, yalnız bir yüz bin liranın zekâtını vermiş olur. Burada zekâta niyet edip etmemek eşittir. Bu yüz bin lirayı diğer mallarının zekâtına sayamaz.

Yine, fakir olmayan bir borçluya bir mal bağışlansa, bununla ne o malın ve ne de başka mallarının zekâtı verilmiş olmaz, sahih olan görüşe göre, bu bağışlanan mala düşen zekâtın da ayrıca verilmesi gerekir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir