MUHAMMED EZHERÎ

MUHAMMED EZHERÎ: Evliyâmn büyüklerinden. İsmi, Muhammed bin Abdürrahmân Ezherî’dir. 1126 (m. 1714) senesinde Cezâyir’de îsmâiloğul- lan kabilesinin bulunduğu bölgede doğdu. 1208 (m. 1753) senesinde Cezâyir’de vefât etti. Muhammed Ezherî, küçük yaşta Kâhire’ye gitti. Ezher Câmii hatibi ve imâmı Muhammed bin Sâlim Hafnâvî’den, ilim ve tasavvuf yolunun edebini öğrendi. Uzun bir müddet sonra ağabeyi onu görmeye gitti. Kâhire sokaklannda ilk sorduğu kişi kardeşi Muhammed Ezherî oldu. Aradan uzun bir süre geçtiği için iki kardeş birbirini tanımamıştı. Muhammed Ezherî ağabeyine; “Câmiye gel. İmâmdan sorarsın. Çünkü aradığınız onun yakın talebelerin dendir. Namazda ikinci safta ol. Namaz bitince, imâmın yanına gider sorarsın” dedi. Sonra Muhammed Ezherî, hocasına, gelenin durumunu anlattı. Namaz kılınıp herkes câmiden çıktıktan sonra, imâm olan Muhammed bin Sâlim Hafnâvî, Muhammed Ezherî’nin ağabeyi olan şahsa işâret etti. O da imâmın yanına yaklaştı. Muhammed Hafhâvî ona Muhammed Ezherî’yi gösterip; “İşte bu senin kardeşindir” dedi. Bunun üzerine Muhammed Ezherî, kalkıp ağabeyinin elini öptü. Sonra hasret giderdiler. Câminin imâmı ve Ezherî’nin hocası olan Muhammed Hafnâvî, ona; “Kardeşinin yamnda misâfir olarak kal. Burada olduğun müddetçe sana yardımı olur ve hizmetinde bulunur” dedi. Bir müddet sonra hocası, Muhammed Ezherî’yi ilim öğretmesi için memleketine gönderdi.Gönderirken ona çok duâ etti. Muhammed Ezherî, bu duâlann çok bereketini gördü. Bir süre sonra Mısır’a dönmesini emretti. Muhammed Ezherî Mısır’a dönünce, hocası ona, yetiştirdiği tasavvuf yolunda icazet verdi. Sonra tekrar memleketine gönderdi.

Muhammed Ezherî, memleketine’ gidip yerleşince, oradaki insanlara doğru yolu anlattı. Böylece kalblerdeki îmânlann yeşermesine vesîle oldu, Muhammed Ezherî’den çok kimse istifâde etti. Yolunu şaşırmışlar, onun  vâsıtasıyla kötü yollardan ayrılıp iyi bir insan oldular. O her tarafda meşhûr oldu. Ma’nevî ilim ve ma’rifetlere kavuştu. İnsanlar, çok uzak beldelerden ondan feyz almak için geldiler. İnsanların zâhirlerini Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymakla, bâtınlarını ise kalb hastalıklarından temizleyip, yerine güzel huylar kazandırmakla süslüyordu. İnsanların anlıyabile- cekleri şekilde konuşurdu. Onun sohbetlerinden büyük-küçük herkes istifâde ederdi. Sohbetlerini dinlemek için devlet adamlan ve âlimler de gelirlerdi. Birçok kerâmetleri görüldü. Birgün ba’zı kimseler, Muhammed Ezherî’yi imtihan için huzûruna geldiler. Fakat hazırladıkları suâlleri sormaya cesâret edemediler. Birbirlerine; “Sen sor, sen sor” diye işâret ediyorlardı. Muhammed Ezherî ise o sırada başını eğmiş, Allahü teâlâyı zikretmekle meşgûl idi. Bir ara başını kaldırıp onlara; ‘ ‘Niçin susup duruyorsunuz. Câmi, Allahü teâlâya ibâdet ve O’nu anmak içindir. Câmiye, ya Allahü teâlâyı zikr için veyâ ilim öğrenmek için gelinir. Bunun hâricinde yapılanlar boş işlerdir” dedi. İçlerinden bir tânesi edeb ve hürmetle; “Efendim! Biz huzûrunuza sohbetinizden faydalanmak için geldik’’ dedi.

Punun üzerine Muhammed Ezherî konuşmaya başladı. Konuşurken gelenlerin  akıllarından geçen bütün suâlleri cevaplandırdı Kimin aklından suâli cevaplandırırsa, ona tebessüm ederek dönerdi. Allah dostlarının yanında, kalbden geçen şeylerin gizli kalmadığını  onlara gösterdi. zaman orada bulunanlar, onun büyüklüğünü anladılar.

Muhammed Ezherî’nin, insanlara doğru yolu göstermek için yazdığı kıymetli risâleleri vardır. Bu eserleri talebelerinden ba’zılan derlemişlerse de basılmamıştır. Yazmış olduğu eserlerden birisi, “ Şerh-ur-risâlet-il- muhtasarati alâ kavâidi ilm-is-sûfiyye” dir

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*