MURTEZÂ ZEBÎDİ

MURTEZÂ ZEBÎDİ: Hadis ve Hanefî mezhebi fikıh âlimlerinin büyüklerinden. îsmi, Muhammed bin Muhammed bin Muhammed bin Abdürrezzâk Hüseynî Zebîdî’dir. Künyesi Ebü’l-Feyz olup, lakabı Murtezâ’dır. 1145 (m. 1732) senesinde, Hindistan’ın Kuzey batısında bulunan Bekerâm şehrinde doğdu. 1205 (m. 1791) senesi Şa’bân ayında tâ’ûn hastalığından Mısır’da vefât etti.

Murtezâ Zebîdî, Yemen’in Zebîd şehrinde büyüdü. İlim öğrenmek için çok yerler dolaştı. Zamâmn büyük âlimlerinden olan Şeyh Abdullah Sindî, Şeyh Ömer bin Ahmed Mekkî, Abdullah Sekkâf, Muhammed bin Alâ- üddîn Nezcânî, Süleymân bin Yahyâ, îbn-üt-Tayyib, Seyyid Abdürrahmân Ayderûs, Şeyh Abdullah Mîrgânî ve birçok âlimden ilim öğrendi. Fıkıh ilmini Şeyh Abdullah’dan öğrendi. Şeyh Abdullah’ın yazmış olduğu eserlerin çoğunu okuyup icâzet aldı. “Muhtasar-üs-Sa’d”ı, Şeyh Abdürrahmân Ayderûs’dan okudu. Onun uzun zaman sohbetlerinde bulunarak, bâtınî ilimlerde kemâle geldi.

Murtezâ Zebîdî şöyle anlatmaktadır: “Hocam Şeyh Abdürrahmân Ayderûs, Mısır’daki âlimleri ve ileri gelenleri medhederek, oraya gitmem için beni teşvik etti. Beni Mısır’a gitmek arzusu kapladı. Kısa bir süre sonra Mısır’a gittim.”

Murtezâ Zebîdî, 1167 (m. 1753) senesi Safer ayının dokuzunda Mısır’a gitti. Oradaki âlimlerden olan, Ahmed Mevlevî, Cevheri, Hafiıâ, Büleydî, Sa’ îdî, Mûdâbigî ve başka âlimlerin sohbetlerinde bulundu. Onlardan icâzet aldı. Âlimler onun ilimdeki üstünlüğüne, faziletine ve hâfizasının kuvvetine şâhid oldular. Şöhreti her yere yayıldı.

Murtezâ Zebîdî, ilim öğrenmek için üç defâ yolculuğa çıktı. Bu seferlerinde, gittiği yerlerin büyük âlimleri ile görüştü. Şeyh-ul-Arab Hümâm, îsmâil Ebû Abdullah, Ebû Ali ve başkaları kendisine iyilik ve ihsânlarda bulundular. Deniz yoluyla Dimyât, Reşîd, Mansûr ve başka yerlere gitti. Murtezâ Zebîdî, daha sonra evlenip, Atfet-il-gusâl denilen yere yerleşti. Burada Fîrûzâbâdî’nin “Kâmûs” unun şerhine başladı. Bu şerhi uzun bir çalışmadan sonra, on did olarak tamamlayıp, Tâc-ül-arûs ismini verdi. Eserini tamamladığı zaman, talebelerini ve zamâmn âlimlerini da’vet edip, yemek verdi. Herkes onun faziletine, lügat ilmindeki üstünlüğüne hayran oldu. Birçok âlim, eserin kıymetine dâir nazım ve nesir hâlinde medhiye ve takdim yazıları yazdılar. Takriz yazan âlimlerden ba’zılan şunlardır Şeyh Ali Sa’dî, Şeyh Ahmed Derdîr, Seyyid Abdürrahmân Ayderûs, Şeyh Muhammed Emîr, Şeyh Hasen Cüdâvî, Şeyh Ahmed Beylî, Şeyh Atiyye Echûrî, Şeyh îsâ Berâvî, Şeyh Muhammed Zeyyâd, Şeyh Muhammed Ubâde, Şeyh Muhammed Mekkî, Şeyh Muhammed Sa’îd Bağdâdî. İlmî çalışmalarına devâm eden Murtezâ Zebîdî, çok kıymetli e^rler yazdı. Oturduğu beldenin ileri gelenleri, onun sohbetlerine devamlı gelirlerdi. Murtezâ Zebîdî, onların arasında vakar ve kemâl sâhibi olarak bulunur, gelenlerin makam ve zenginliklerine iltifât etmez, gönüllerine göre muâmele ederdi. Onlara fâideli olmaya çalışırdı.

Murtezâ Zebîdî’nin ilim meclislerine her beldeden ilim tâlipleri gelirdi. Murtezâ Zebîdî, Arabca, Türkçe ve Farsçayı çok iyi bilirdi. Hadîs ilminde söz sâhibi idi. Onun hadîs ilmindeki üstünlüğüne âlimler hayran kalırlardı. Ezher âlimlerinden ba’zısı Murtezâ Zebîdî’ye giderek, kendilerine hadîs ilminde icâzet vermesini istediler. O zaman onlara şöyle dedi; “Size icâzet vermem için, hiç olmazsa ba’zı hadîs kitaplarının baş kısmından benim yanımda okumamz lâzımdır/’ O âlimler de bunu kabûl ettiler. Pazartesi ve Perşembe günleri Salîbe’de Şeyhûn Câmii’nde husûsî olarak Sahîh-i Buhârî dersi aldılar. Aynca oturduğu semtin sâkinleri, kendilerine de ders vermesini ricâ ettiler. O da kabûl etti. Sahîh-i Buhârî derslerinde, kitaptan bir miktar okuduktan sonra, amellerin faziletlerine dâir veya daha başka mevzûlarda bir hadîs-i şerîf okur, ezberden râvîlerini söylerdi. Sonra arkasından mevzû ile alâkalı çok güzel şiirler okurdu. Burada dersini tamamladıktan sonra, başka bir mescide giderek, ayn bir mevzûda ders verirdi. Büyük-küçük herkes ona sevgi ve hürmette bulunurdu.

Gittiği yerlerde insanlan, dînin emir ve yasaklarını yerine getirmeye teşvik eden nasihatlerde bulunurdu. Derslerini Resûlullah efendimize (s.a.v.) salât ve selâm ile bitirirdi. Acâib-ül-âsâr fit-terâcim vel-ahbâr kitabının müellifi Abdürrahmân Ceberti şöyle demektedir: “Ben, Murtezâ Zebîdî’nin, gerek evinde, gerekse daha başka yerlerdeki derslerinde ve sohbetlerinde bulundum. Biz, onun yanında.ekseriyetle hadîs ilmi ile meşgûl olurduk. Onun büyük âlimlerden dinlediği şeyler çoktur. Hattâ bunlan yazmıştır. Şu âna kadar böyle dinleyip de not aldıklan pekçok kâğıt vardır. Mustafa Bey, Îskenderânî Defterdâr Eyyûb Bey gibi, ba’zı devlet ileri gelenleri, ondan istifâde etmek için evindeki ve başka yerlerde verdiği derslerde hazır bulunurlardı.” Murtezâ Zebîdî, misâfirlerine çok ikrâmda bulunurdu. Uzak beldelerden gelenlere yemek yedirirdi. Mehmed Paşa Mısır vâlisi iken, ona çok kıymet verdi. Maddî ihtiyaçlanm karşıladı. 1184 (m. 1770) senesinde sultan tarafından İstanbul’a da’vet edildi. Bir mâzeretini öne sürerek, bu da’veti kabûl etmedi. îslâm devletlerinin sul- tanlan ona çok hediyeler gönderirdi.
Murtezâ Zebîdî de, zamâmn sultânı, Birinci Abdülhamîd Hân’a çeşitli hediyeler gönderdi. Küçük-büyük herkes tarafından bilinen ve iltifat gören Murtezâ Zebîdî, bir müddet sonra evine çekildi. Kimseyle görüşmedi. Ders okutmayı bıraktı. î’tikâfa girdi. Buna rağmen, Mısır’ın ileri gelenleri devamlı ona hediye gönderirlerdi. Murtezâ Zebîdî’ nin bedeni zayıf idi. Sakallan çabuk ağarmış idi. Huyu güzeldi Güler yüzlü ve vakar sâhibi idi. Çok üstün bir zekâya sâhipti.

Murtezâ Zebîdî’nin yazdığı eserlerden ba’zılan şunlardır: 1- Tâc-ül-arûs fi şerh-il-kâmûs, 2- Er-Ravd-ül-mi’târ fi neseb-is-Sâdât âl-i Ca’fer-i Tayyâr, 3- îthâf-üs-sâdât-il-müstekin fi şerhi îhyâ-il-ulûm lil-Gazâlî, 4- Bulgat-ül- garîb fî mustalahi âsâr-il-Habîb, 5- Ikd- ül-cevâhir-il-munifeti fî edilleti mezheb-il-îmâm Ebü’l-Hanîfe.

 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*