DİVRİĞİ

DİVRİĞİ

DİVRİĞİ

DİVRİĞİ

DİVRİĞİ, Doğu Anadolu’da (Sivas ili) il-
çe merkezi kasaba, Yukarı Fırat bölümü-
nün İç Anadolu sınırı yakınmda; 17 664′
nüf. Fırat ırmağı kollarından Çaltı suyuna
güneyden katılan derelerin vâdi tabanında
ve yamaçlarında yer alır; yüksl. 1 250 m.
Eski kale vadinin sağ yamacı üzerindeki
tepede yer alır. Şehrin büyük bölümü, sol
yamaçta bahçeler içinde, çoğunlukla düz
damlı toprak örtülü evlerden meydana ge-
lir. Divriği’nin, Sıvas-Erzurum demiryolu
179. km’sinde istasyonu vardır. Divriği Si-
vas’a 168 km’lik bir kara yoluyle bağlanır.
Zara-Arapkir yolu ise ulaşıma pek elverişli1
değildir. Divriği Cumhuriyet devrinde, önce
demiryoluyle çevresine bağlanmış, bölgede-
ki demir madenlerinin işletilmesiyle de bir
dereceye kadar canlanmıştır.
— Divriği İlçesi, 2 782 km2, 33 105 nüf. Mer-kezden başka Danışmend, Gedikbaşı. Mur- sal ve Sincan bucakları içinde 96 köyü vardır, ilçe toprakları Çaltı vâdisinde 1 000 m altına iner; vadinin kuzeyinde 2 400 ve güneyinde 2 700 m’ye varır, iklim sert (kışlar soğuk ve sürekli), yağışlar azdır (340 mm). Ormanlar çok seyrektir. Ge¬çim tahıl ekimine ve küçükbaş hayvancılığa dayanırken Cumhuriyet devrinde bunlara demir yataklarının işletilmesi de katıldı.
— Tar. Divriği’nin eski tarihi konusunda geniş ve yeterli bilgi yoktur. Kasabanın

bugünkü adı, Bizans devrinde buraya veri-
len Tephrike’den [Tefrike] gelir, bazı kay-
naklarda bu ad Divrik şeklinde de geçer
Tephrike Bizans ve İran arasında bir sı-
nır kalesi rolünü oynadı, daha sonra arap
akınlarına uğradı. Halkı Antakya Piskopo-
su Samsad’lı Pavlos’un ortaya koyduğu hı-
rıstıyan-pagan karışımı mezhebi kabul et-
miş olduğundan Pavlikyın (ar. al-Biyâ-
lıka) adiyle anılırdı. Pavlikyanlar zaman
zaman BizanslIlarla veya Araplarla çatış-
tılar ve yaşadıkları yörenin sapalığından
faydalanarak burada uzun süre tutundular
Malazgirt zaferinden (1071) az sonra Div-
riği dolayları türk hâkimiyetine geçti ve
Erzincan’a yerleşen emîr Mengücek aile-
sinin 1180-1252 arasında Divriği’de hüküm
süren bir kolu burada hâlâ dikkati çeken
anıtlar bıraktı. Divriği Mengücek’lerden
Selçuklulara, onlardan İlhanlIlara geçti.
XIV. yy. başlarında Mısır Memlûk devletinin
hakimiyeti altındaydı. Sivas hükümdarı Kadı
Burhaneddin’in ölümü (1398) üzerine Yıl-
dırım Bayezid bölgeye hâkim oldu, fakat
Timur’a karşı mısırlı vali İbrahim Şuhrî
ile bir antlaşma yaparken Divriği kalesini
Memluklulara bırakmak zorunda kaldı
(1401). Divriği’nin Osmanlı mülküne ke»in
olarak katılması Yavuz Sultan Selim’in
Mercidabık (1516) seferinden sonra oldu.
Böylelikle Divriği, Sivas eyaletine önce san-
cak, sonra kaza merkezi olarak bağlandı.
Devletin kuvveti zayıfladıkça Divriği öne-
mini kaybetti ve XIX.yy. sonlarında çev-
resi asayişsizlikten sıkıntı çekti. Bu sırada
nüfusu 5 000’e düşmüştü ve Divriği’ye Sı-
vas-Erzincan yolundan Zara’da ayrılarak
ulaşılabiliyordu. Bu durum Cumhuriyet dev-
rine kadar sürdü. 1927 Sayımında Divriği’-
nin nüfusu 4 789’dan ibaretti. 1937’de demir-
yolunun buraya erişmesi, yakınında bulu-
nan zengin demir yataklarının işletilerek
Karabük Demir-Çelik fabrikasına gönderil-
mesini sağladı ve kasabanın nüfusu yavaş
yavaş arttı.
— G. santl. Divriği özellikle 1180 ile 1277
yılları arasında türk, sanatının önemli mer-
kezlerinden biri oldu. Divriği kalesi dik ya-
maçlı bir tepe üzerine yerleşmiş dört kapılı
ve dörtgen şekilli bir yapıdır. Kalenin ka-
re, çokgen veya yuvarlak planlı birçok
kulesi ile güneybatı yönünde iki kapısı
vardır. Daireye yakın bir alanı çevre-
leyen sur duvarları içinde meskenler, de-
polar ve günümüze kadar sağlam olarak
kalmış cami ve alanın ortasında kule oldu-
ğu sanılan bir yapı kalıntısı vardır. XVII
yy. ortasında Evliya Çelebi, kale içinde
300 kadar ev, ambar ve sarnıçlar bulundu-
ğunu kaydederse de, sonradan bunlar bıra-
kılmış ve harap olmuştur. Kale camii Men-
gücek emîri Şehinşah bin Süleyman tarafın-
dan 1180 veya 1181 tarihinde yaptırılmış-
tır. Dikdörtgen planlı yapının içi, iki sıra
olarak dizilmiş altı ayakla üç şahına ay-
rılır. üzeri tonozla örtülü orta şahın, yan
satımlardan daha geniş ve yüksektir; yan
satımların üzerini düz bingilere oturan kub-
beler örter. Pencereler duvarların üst kı-
sımlarında açılmıştır. Güneydoğudaki alçak
ve_ daha geniş pencerelerin sonradan açıl-
dığı sanılır. Yarım yuvarlak planlı olan mih-
rabın iki yanına küçük sütunlar işlenmiş-
üzerindeki yarım kubbe de yivlerle süs-
lüdür. Mengücekoğullarından Ahmed Şah
milyonlar
1.300 —
1.200
1.100
1.000
900
800
700
600
500
400
300
200.
100
0
Asy^
Avrupa
Kuzey ve
Orta Amerika
? 1950
? 1900 11800
Afrika
teorik diyagramlar

O I A , \ ~r
hacim ı
buharlı makine AB piston yolu OP emme basıncı OE sızma basıncı E’P’ emme süresi P’M maksimum basınç süresi MN genişleme süresi NE’ sızma süresi
patlamalı motor V patlama odasının hacmi VI silindir hacmi V2 toplam hacim

bin Süleyman Şah tarafından 1228-1229 ta-
rihinde yaptırılan Divriği* Ulucamii sonra-
dan gördüğü onarımlarla. ilk şeklini az çok
kaybetmişse de bugün ayakta durmaktadır.
Divriği’deki eski mezar yapıları sekizgen
planlı ve kümbet biçimindedir; mezar oda-
larının üzerini birer kubbe örter. Kitabe-
sinden 1240-1241 yıllarında yapıldığı anla-
şılan Kemankeş türbesi ile yakınındaki ki-
tabisiz türbe bu tür örneklerdendir. Emir
Kamerüddin türbesi kapısının üzerindeki
kemirin, çiçek biçimindeki oymalarıyle dik-
kati çeker; kemerin altındaki kitabeden tür-
benin I196’da yapıldığı anlaşılır. Sittı
Metik’in türbesi de piramit seklinde bir
damla örtülü 8 köşeli bir yapıdır. (-» Bıb-
liyo.) [M] Divriği demir madenleri,^ Divriği’nin
5 km kuzeybatısında Demirdağ adı verilen
yerde, demir madeni yatağı. Yaklaşık ola-
rak 1 700 m yükseklikte bulunur. 1935 Yı-
lına doğru Türkiye’de büyük bir demir-çelik
fabrikası kurulması için gerekli demir ya-
takları araştırılırken, eskiden varlığı bili-
nen ve Sıvas-Erzincan demiryolu yapımın-
da çalışan mühendislerin dikkatini çeken
Demirdag cevherleri Maden Tetkik ve Ara-
ma enstitüsü tarafından hem saklaç (50 mil-
yon tona yakın), hem metal oranı (yüzde
61-68,3 Fe bulunan manyetit ve hematit)
bakımından elverişli görüldü ve Etibank
tarafından 1938’de işletme başlatıldı; Demir
ve Çelik İşletmeleri Genel müdürlüğünce
çalışma geliştirildi. Yıllık üretim 1000 000
tona yaklaşmıştır, işletmeden vagonlara
yüklenen demir cevheri doğrudan doğruya
Karabük’e veya son zamanlarda Ereğli’ye
gönderilmek üzere, Samsun’a yollanmakta-
dır. (M)
Divriği Ulucamii ve dârügşlfası, Divri-
ği’de Mengücekoğullarından kalma cami ve
dârüşşifa Mengüçoğlu Şehinşah’ın torunu
Ahmed Şah tarafından Keykubad I zama-
nında mimar Ahlatlı Hürrem Şah’a yaptı-
rıldı (1228-1229). Yapımında sarımsı kal-
ker taşı kullanıldı. Mihrap duvarına dikey
beş nefe ayrılan camiin orta nefi, yan net-
lerden daha geniştir, üzeri yirmi bej de-
ğişik tonoz ve kubbe ile örtülüdür. Tonoz
İçleri yıldızlı mukarnaslar, iri kabartma
palmetler, geometrik motifler ve kaburgalar
ile süslüdür. Camün orta kısmı üzerinde,
açık ve oval bir kubbe bulunur. Mihrap
önündeki bölüm de içten tromplu, dıştan
kıvrımlı piramit biçiminde bir kubbe ile
örtülüdür. Sivri kemerlerin çevrelediği mih-
rap yüzeyi barok görünüşte kabarık pal-
met motifleriyle kaplanmıştır. Abanoz ağa-
cından yapılan mimberin üzerinde 1241 ta-
rihli bir kitabe ve Tiflisli Ahmed adı görü-
lür.
Camiin kuzey, batı ve doğu duvarlarında üç taçkapısı vardır. Barok görünüşlü kuzey kapısı sivri kemerli bir niş içine alınmış¬tır ve zengin plastik bitkisel motiflerle süs¬lüdür. Batıdaki taçkapt süslemeleri daha sade üslûptadır. Yonca yaprağını andıran derin niş şeklindeki kapının yanları süs sütuncukları ile çevrilidir. 1241 Tarihli do¬ğu kapısı Selçuklu üslûbunda yapılmıştır. Bitki motifli ve yıldız geçmeli iki bordürün çevrelediği kapı nişinin etrafında, zengı mi¬marisinden gelen düğüm motifleri görülür. Camiye bitişik dârüşşifanın kapısındaki ki¬tabede yapının Melik Said Behram Şahın kızı Turan Melik tarafından aynı yıllarda anneleri Hutrem Sultan için yaptırıldığı an¬laşılır. Dârüşşifa, batı-doğu ekseninde uza¬nır. Üç paralel tonozla Örtülü orta kısmın etrafında tonozlu dört eyvan bulunur. Ay¬rıca yanlarda beşik tonozlu mekânlar yer alır. Yapı içindeki sekizgen ve yuvarlak sütunların gövdelerinde çeşitli motifler gö¬rülür. Dâriişşifaya, batıdaki gotik üslûpta yapılan taç kapıdan girilir. (M)

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*