BİRİNCİ DUNYA SAVAŞI

BİRİNCİ DUNYA SAVAŞI1

Avrupa’daki dört merkezî devlete karşı, Avrupa ve diğer kıtalarda bulunan yirmi beş kadar devletin giriştiği, o tarihe kadar görülmemiş ölçüde yaygınlaşan ilk büyük savaş. Birinci Dünya savaşı, Avrupa’da ittifak devletleri diye adlandırılan Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı imparatorluğu ve Bulgaristan ile itilâf devletleri diye anılan Fransa, İngiltere, Rusya, Sırbistan, Belçika, Lüksemburg, Karadağ, Japonya, İtalya, Portekiz, Romanya, A.B.D., Yunanistan ve Brezilya arasında oldu.
Savaş öncesi siyasî ortam. 1870’ten sonra Avrupa’da siyasî bakımdan önem kazanarak kara devletlerinin en güçlüsü haline gelen Almanya, sanayi alanında büyük bir hızla gelişti, sömürge siyaseti takip etmeğe başladı ve deniz kuvvetlerini artırdı Doğu ve Batı Avrupa arasında bulunan Almanya, istilâ yolları üzerinde bulunduğundan ve gelecekte iki cepheli bir savaşa girmek istemediği için Bismarck zamanında Rusya ile anlaşmağa önem verdi. 1881 Yılında Almanya, Rusya ve Avusturya imparatorları , arasında bir tarafsızlık antlaşması yapıldı. Fransa’nın Rusya’ya yaklaşmasını hoş görmeyen Almanya, 1881 yılında Rusya ile gizli bir protokol imzalayarak Boğazlar meselesinde Rusya’yı destekleyeceğini vaat etti. Böylece Bismarck Fransa’yı siyasî alanda yalnız bırakarak, Almanya’yı gelecekte iki cepheli bir savaştan sakınmağa çalışıyordu. Bismarck başbakanlıktan çekilince, Rusya ile yapılan anlaşma yenilenmedi. Osmanlı imparatorluğuna yaklaşan Almanya ile İngiltere’nin bozulan ilişkileri Güney Afrika savaşında Almanya’nın Boerleri tutmasıyle büsbütün gerginleşti. Sömürge siyaseti güden Almanya’dan uzaklaşan İngiltere, Japonya’ya yaklaşmağa başladı. Bu sırada Fransa, silâhlı kuvvetlerini güçlendiımeğe başlamış ve Rusya ile ikili bir ittifak yapmıştı. İngiltere 1902’de Japonya, 1904’-te de Fransa ile dostluk antlaşmaları yaptı. 1904-1905 Rus-Japon savaşında yenik düşen Rusya, İngiltere ile de anlaşmak ihtiyacını duydu ve 1907’de İran’ın nüfuz bölgelerine ayrılması ve Afganistan’ın İngiliz nüfuzuna bırakılması sonunda Fransa, İngiltere ve Rusya arasında bir üçlü antlaşma doğmuş oldu. Gittikçe artan siyasî gerginlik, Birinci Dünya savaşına kadar Avrupa’da sürekli bir silâhlanma yarışı yarattı. Kara kuvvetleri bakımından Almanya, denizlerdeki üstünlük bakımından İngiltere güçlü durumdaydı. Ayrıca Almanya germencilik siyaseti güdüyor, Rusya İslav birliğini kurmağa çalışıyor, ingilizler Anglosaksonların üstünlüğünü iddia ederken, Fransa’da Almanya’dan öç alma düşüncesi yaygınlaşıyordu. Al-
manya gibi İtalya da, kendi birliğini kurduktan sonra sömürge siyasetine girişmiş, eski düşmanı Avusturya ile birleşerek sömürgeci devletlerle rekabete başlamıştı. Bu sürede Almanya var gücüyle deniz kuvvetlerini artırmağa çalıştı; 1913 yılında İngiltere’nin deniz inşaatını durdurmak konusundaki teklifini de geri çevirdi.
Savaşın sebepleri. Avrupa’daki siyasî ve İktisadî gelişmeler yüzünden bloklaşan iki grup, uzlaşmaz bir duruma girdi, sürekli bir şekilde silâhlandı. Bu arada Rusya, Balkanlara ve İstanbul’a sarkmak istiyor, Avusturya Balkanlar, Almanya da Bağdat yönünde nüfuz siyasetlerini geliştirmeğe çalışıyorlardı. İngiltere ise Almanya’nın deniz gücünü yıkmak, rekabetle başa çıkamadığı sanayi üstünlüğünü ve İktisadî durumunu savaşla geriletmek istiyordu, bu sebeple İtalya’yı elden kaçırmak istemeyen itilâf devletleri İtalyanların Trablusgarb’a taarruzuna göz yumdu. Rusya’nın kışkırtmasıyle 1912’de patlayan Balkan harbi İtilâf grubunu sevindirdi. Çünkü böylece, Almanya ile Avusturya’nın Balkanlara doğru yayılışı önlenmiş olacaktı. İngiltere, Hindistan yolu üzerindeki Osmanlı imparatorluğu topraklarını kontrolü altına almak, denizler ve ticaret yolları üzerindeki hâkimiyetini sürdürmek; Fransa Alsace-Lorraine’i Alınanlardan geri almak ve OsmanlI devletinin güney eyaletlerinden Suriye ve Kilikya’yı ele geçirmek; İtalya, güney Tirol’u ve Trieste’yi nüfuzu altına almak, işgal ettiği Trablusgarp ve Bingazi ile Oniki adada köklü olarak yerleştikten sonra Ege bölgesinde ve Antalya üzerinde siyasî ve İktisadî isteklerini gerçekleştirmek emelindeydiler. Merkezî devlet lerden Almanya ise, Berlin-İstanbul-Bağdat hattı ile, jeopolitik yönde kuşatılmasına engel olmak için Türkiye’den faydalanmak, hattâ bir himaye kurmak ve yeni sömürgeler ele geçirerek İktisadî alanda güçlenmek dileğindeydi. Bundan başka Avusturya Balkanlara yayılmak, Sırbistan ise kendi bölgesinde genişlemek istiyordu. Yananistan, Balkan harbinde işgal ettiği Makedonya’nın en zengin kesimleriyle Epir bölgesini ve Ege’deki Osmanlı adalarını ele geçirmiş olmakla yetinmeyerek, yunan megalo idea’sının sınırlarını İstanbul ve Batı Anadolu’ya kadar uzatabilmek için İtilaf devletlerine dayanmaktaydı. Büyük Bulgaristan projesini gerçekleştirmek isteyen Bulgaristan ise Rusya’ya ve İtilâf devletlerine yaklaşan diğer balkan devletlerinin aksine, Üçlü ittifaka girmeyi kendi menfaatlerine uygun bulmuştu. Böylece savaşa elverişli ortam yaratıldığı bir Sırada, ilk bakışta önemsiz gibi görünen bir kıvılcım, önce Avusturya ile Sırbistan arasında çıktı.
DÜNYA SAVAŞI
Savaş ilânları. Avusturya-Macaristan veliahtı arşidük Franz Fer-dinand’ın Saraybosna’da öldürülmesi, savaşın patlak vermesine vesile oldu (28 haziran). Avusturya, bu suikasttan Sirbistan’ı sorumlu tuttu ve 23 temmuzda bir ültimatom vererek kabul edilmesi çok güç bazı şartların hemen yerine getirilmesini istedi. Sırbistan hemen hemen bütün isteklere boyun eğdiğini bildirdiği halde Viyana hükümeti işi daha ileri götürerek Sırbistan ile ilişkilerini kesti (25 temmuz). Çok geçmeden de Sırbistan’a savaş ilan etti (28 temmuz). Bu tarihten sonra, devletleri birbirinden ayıran antlaşmalar yüzünden savaş kısa zamanda yaygınlaştı, önceleri Almanlar, savaşın Avusturya ile Sırbistan arasında sınırlandırılması tezini ortaya attılarsa da, öteki devletler açıkça A-vusturya-Macaristan lehine olan bu görüşü kabul etmediler; çeşitli arabulma teşebbüsleri de sonuç vermedi. Rusya ile Avusturya’nın seferberlik ilânından sonra Almanya, 1 ağustosta Rusya’ya 3 ağustosta da Fransa’ya savaş açtı. Alınan kıtalarının Belçika’yı işgali üzerine de İngiltere Almanya’ya savaş ilân etti (4 ağustos).
Savaşçılar. 1914 Yılında savaş halindeki devletler şunlardı: bir yanda Almanya ile Avusturya-Macaristan; öte yanda Sırbistan Karadağ, Rusya, Fransa, Belçika ve İngiltere. Bu sonunculara da-
ha sonra İngiltere’nin müttefiki olup Almanya’nın Uzakdoğu’daki yerlerini ele geçirmek isteyen Japonya da katıldı (23 ağustos). Bazı savaş ilânları (meselâ Avusturya ile Batılı devletler arasındakiler) biraz gecikti, iki yanı tutan devletlerin kesin olarak ortaya çıkmasını da başka olaylar etkiledi. Ağustosun ilk günlerinde İtalya ve Romanya’nın tarafsızlıklarını açıklamaları Merkezi imparatorlukları hayal kırıklığına düşürdü, ama Almanya bu arada Türkiye’nin ittifakını sağlamayı başardı. *
Milletler aras ı durum. 1914’ün son aylarında savaşan taraflar İktisadî çabalarını arttırmak gereğini duydular. İktisadî hareketlerin önemi, diplomatik faaliyetlerden ve yeni müttefikler aramaktan çok daha önde geliyordu. Zaten bazı savaşçı devletler çözümlenmesi zor iç meselelerle karşı karşıya bulunuyorlardı; savaş durumu bu meseleleri daha da karışık bir hale soktu. Ingiltere hükümeti İrlanda’daki muhtariyet istekleriyle, Osman-
lI imparatorluğu da Arap ülkelerindeki ayaklanmalarla karşı karşıyaydı. Patlak veren savaş yüzünden dünya kamuoyu birçok olayın (ağustos’ta Panama kanalının açılması ve eylülde Pius X yerine Benedictus XV’in seçilmesi) önemini ölçmek imkânını bulamadı.
Savaş planları. Stratejik teşebbüs, avusturya başkumandanlığını da kontrolunda tutan alman başkumandanlığının elindeydi. Oysa Almanya’nın karşısındaki devletlerde, ortak bir savaş yönetimi tek elden emir ve kumanda yoktu. Moltke’nin selefi Schlieffen’-den devraldığı planda, Prittwittz’in zayıf birliklerine ve avustur-ya-macaristan kuvvetlerine Rusları mevzilerinde tutmak görevi verilmekte, bu sırada Fransa’ya karşı taarruz öngörülmekteydi. Fransız planında ise (1871’den bu yana yapılan taarruz planlarının on yedincisiydi) Metz istihkâmlarının iki yanında Lor-raıne’e bir saldırı düşünülüyordu. Bu planın 2 ağustostan itibaren uygulanan başka bir şekli Belçika’ya bir alman saldırısı yapıldığı zaman tertibatın sadece Givert ile Namur arasında Meuse nehrine kadar uzatılmasını öngörmekteydi. Ruslara gelince, onların mümkün olduğu anda kuvvetlerinin büyük bölümüyle Doğu Prusya’ya saldırıya geçecekleri açıkça bilinmekteydi. Harekât, bati kesİmî. Sınır muharebelerinde alman sağ kanadı LiegeM almayı (16 ağustos) ve Belçikalıları Anvers’e doğru itmeyi (20 ağustos) başardı, ama bu toprakları elinde tutmak için ekim ayına kadar iki kolorduyu burada bırakmak zorunda kaldı. Başlıca harekata Lorraine’de girişildi. Fransızlar bu bölgede Mor-hange’ı ele geçirmeyi başaramadılar, ama Nancy ve Charmes’da direndiler; bu sırada Ardennes’lerde sonuçları alınamayan birtakım çarpışmalar yapılmaktaydı. 23 Ağustostan sonra Sambre nehrinin güneyinde general Bülow’un saldırısına uğrayarak yenilen fransız generali Lanrezac, von kluck ordusunun Mons’-ta^ ingilizlerin karşısında bulunduğunu öğrenince muharebeyi yarıda bırakmak zorunda kaldı, bu yüzden fransız ordularının toplu olarak geri çekilmesine yol açtı (24 ağustos-6 eylül). Bu sırada Moltke duruma hâkim olduğunu sanıyordu, fakat fransız mareşal Joffre teşebbüsü yavaş yavaş ele aldı, alman ilerleyişini Marne nehri üzerinde durdurdu. Almanları yeniden Aisne ve Vesle nehirleri ardına püskürttü.
doğu kesİmİ. Galiçyada Ruslar AvusturyalIların saldırısı karşısında zor duruma düşmüşlerdi; buna karşılık Doğu Prusya’da
Samsanov \e Rennenkampf kumandasındaki rus ordularının ileri harekâtı, Prittwittz’i geri çekilmek zorunda bıraktı; Belçika’dan iki alman kolordusu getirilerek bu kesimin güçlendirilmesi gerekti (25 ağustos). Fakat 22 ağustostan sonra Pritt-wıttz’ın yerini alan general Hindenburg, Samsanov kumandasındaki rus ordusunu Tannenberg’te imha etti (26 ağustos) ve Ren-nenkampf’ı da Doğu Prusya’dan attı. Bu başarıya rağmen Ga-lıçya daki rus ordusu ilerlemeler kaydetti, AvusturyalIlar Lwow’u terkettiler (3 eylül), Karpat dağlarına doğru, çekildiler. Alman generali Mackensen’in Torun’dan Lodz’a doğru giriştiği karşı saldırıya rağmen (12 kasım) Memel, Varşovanın batısı ve Gor-lıç hattında yerleşik bir cephe kurulmuş oldu.
BATI KESİMİ. Marne’daki başarısızlıktan sonra 15 eylülde Molt-ke’nın yerine Falkenhayn geçti. Alman kuvvetlerinin bütün ağırlığını ilkin batıda kullanmağa karar verdi, iki taraf da birbirinin kuzey kanadında harekâta geçtiler. Ne Picardie, ııe de Artois’da bir başarı elde edildi. Bu andan sonra denize doğru bir yarış başladı. Flandres bölgesinde kanlı çarpışmalar oldu. General Foch fransız, İngiliz ve Anvers’ten çekilen belçika kuvvetlerinin harekatını yönetmekle görevlendirildi. Uzunluğu 750 km’ye ulaşan, denizden İsviçre’ye kadar yerleşik bir cephe kuruldu (kasım ve aralıktaki, Yser ve Ypres muharebeleri.) sonuçlar. 1914 Yılı sonunda Moltke’nin planı gerçekleştirilemedi, ama alman topraklarına da düşman giremedi. Sırbistan’ı alt edemeyen Avusturya’nın durumu ise böyle olmadı. Sırp ordusu Avusturyalıları Bosna, T ser ve Rudnik’te yendikten sonra düşman elindeki topraklarını, 13 aralıkta da Belgrad’ı kurtardı. Alman donanması İngiliz donanmasıyle karşılaşmâk cesaretini gösteremedi. Almanya Pasifik’teki sömürgelerini Japonlara karşı savunamadı (Kiao-çeu düşmesi, 17 kasım). Fransa, alman istilâsını durdurmayı başardı, fakat topraklarının bir kısmının işgal-edilmesi, sonu belirsiz bir savaşın eşiğinde memleketin her alanda sonsuz çabalar harcamasını gerektiren şartlar, bu ülkenin iktisat ve insan potansiyelini azalttı.
579
1914
Savaşın
sebepleri
Siyasî
durum
Askerî
durum
DÜNYA SAVAŞI 580
Türkiye
acısından
balkanlar. 1914 Eylülü ortalarında Bulgaristan ın Romanya’ya verdiği notada, Romanya’nın savaşa katılması halinde, Bulgaristan’ın Romanya sınırını geçeceği belirtiliyordu. Böylece Bulgaristan’ın bu davranışı, rumen ordusunun Galiçya’da çekilmekte olan avusturya ordusunun gerisine taarruz etmek imkânını ortadan kaldırdı. Bu sırada alman savaş gemilerinin Karadeniz’de harekâta girişmeleri, alman ordusunun Lehistan’daki harekâtı, kral Carol’un tacını bırakması, Romanya’nın savaş isteklerini yatıştırdıysa da, bu Ülke kendi topraklarından Türkiye ve Bulgaristan’a malzeme ve cephane geçirilmesine razı olmadı. Bulgaristan’a ait 400 ve Türkiye’ye ait 200 vagon askerî malzeme ve cephane Almanya’da kaldı. Türkiye’nin bu sıradaki harb imalâtı ise, üç milyon mermiyi geçmiyordu. Kasım ayı başında Avusturya’nın 16 tümenle Sırbistan’a karşı yaptığı ikinci taarruz da başarıya ulaşamadı. Avusturya bu harekâtta çok büyük kayba uğradı. Bu sırada Yunanistan, Sırbistan’ın müttefiki olarak İtilâf devletlerinin tarafını tutmakta, Bulgaristan ve Türkiye topraklarına göz dikerek, savaşa katılmak için durumu dikkatle takip etmekteydi, özellikle Yunanistan’daki Venizelosçular böyle bir fırsatı dört gözle bekliyorlardı.
Osmanlı devletinin savaşa girmesi. Bu sırada siyasi ve askerî durum, Türkiye nin henüz savaşa katılmasına elverişli değildi. Osmanlı devleti, Balkan harbi yenilgisinden sonra kara ve deniz kuvvetlerini yeniden düzenlemek için gerekli tedbirleri almağa başlamıştı. Bu maksatla İngiltere ve Fransa’ya savaş gemileri ısmarlanmış olduğundan, bunların katılmalarıyle Karadenizde hâkimiyeti sağlamak mümkün olacaktı. Bu arada daha önce Almanya’dan getirilmiş bulunan alman ıslah heyeti de, orduyu kısa zamanda düzenlemeğe var gücüyle çalışıyordu.
Birinci Dünya savaşının Avrupa’da başlamasından sonra, Osman-
lI devleti tarafsızlığını korumak amacıyle daha önce 20 temmuz 1914’te (2 ağustos; genel seferberlik ilân etti. 31 Temmuzda (13 ağustos) ise, padişahın bu konudaki teşvik edici iradesi yayımlandı. Osmanlı devleti ile Almanya arasındaki ittifak gizli tutulmuş ve genel seferberlik özellikle tarafsızlığı koruma amacı belirtilerek ilân olunmuştu.
Türk devlet adamlarından Enveı ve Talât Paşaıar derhal savaşa katılmak taraflısı oldukları halde, Başkumandanlık karargâhındaki yetkili kurmay subaylar, ilkbahara kadar hazırlanmak ve bekleme durumunda kalmak yolunu savunuyorlardı. Almanlar Türkiye’yi savaşa sokabilmek için gerekli propagandadan başka bir olupbitti yaratmağa çalıştılar. Bu sırada Akdeniz’de bulunan Göben ve Breslau adındaki alman savaş gemileri Mesina’dan Türkiye’ye gitmek için yola çıktılar. 5 Ağustosta Başkumandanlık, Akdeniz Boğaz kumandanına alman ve avusturya gemilerinin Boğazdan girişlerine izin verilmesi konusunda emir verdi. İngiltere’ye bir süre önce Armstrong tezgâhlarında yapılmak üzere sipariş edilmiş bulunan «Reşadiye» ve «Sultan Osman» savaş gemilerine İngilizlerce ambargo konulması, kamuoyunda ağır tepkilere yol açtığı için onların yerine bu iki alman gemisinin konması yolu bulundu. 8-9 Ağustos gecesi Boğazdan girişlerine izin verilen gemilere, ikmalleri ve satın alma işlemleri bitirilerek Yavuz ve Midilli adları verildi. Yavuz ve Midilli’nin türk donanmasına katılması, itilâf devletleri tarafından sert protestolarla karşılandı, İtilâf devletleri Osmanlı devletinin tarafsız kalmasını sağlamak üzere 17 ağustosta ona bütünlüğünü ve istiklâlim muhafaza edeceklerini, kapitülasyonların kaldırılacağını, Türkiye’ye mâli bakımdan yardımda bulunacaklarını vaat ettiler. Ama o sırada Türkiye’ye gelmiş bulunan Yavuz ve Midilli savaş gemileri ile. alman ıslah heyetinin geri gönderilmelerini de şart koştular. Yine de Sultan Osman ve Reşadiye gemilerine İngilizlerce el konmasının bu satın almayı zorunlu kıldığı belirtilerek teklifler geri çevrildi. Alman savaş gemilerini takip eden İngiliz ve fransız savaş gemileri Çanakkale boğazını ablukaya alınca, boğaz 1 ekim tarihinde tamamen kapatıldı, önceleri iki yıl içinde savaşa girilebileceğim belirten türk genelkurmay ikinci başkanı alman Bronzar Paşa çeşitli baskılar karşısında «Rus donanmasına baskın yaparak
savaşın başlatılması»nı öngören bir teklif ileri sürdü. Osmanlı devlet adamları, ilkbahara kadar beklemek niyetindeyken osmanlı donanma kumandanı amiral Suşon, yeni rus gemileri Karadeniz’e çıkmadan, rus donanmasını baskına uğratmak istedi. Almanların, Türkiye’nin savaşa girişini bir olupbittiye getirmek isteklerine uygun olarak amiral Suşon başkumandan vekili Enver Paşadan aldığı yazılı izin üzerine türk donanmasını 23 ekimde Karadeniz’e çıkardı. Karadenizde Ruslarla yapılan çarpışmada bazı rus gemileri batırılarak, Odessa, Sivastopol, Novrossiyk, Teo-dosya limanları bombardıman edildiğinden, Rusya 2 kasım 1914 tarihinde Osmanlı devletine savaş ilân etti. 3 Kasımda İngiliz donanması Çanakkale boğazını bombardıman etti, 5 kasımda İtilâf devletleri Türkiye’ye savaş ilân ettiler. Oysa, siyasî ve askerî yönden, Osmanlı devletinin Birinci Dünya savaşından sakınması ve zorunlukta kalmadıkça girmemesi mümkündü. Ayrıca siyasî ve askerî tedbirlere rağmen, savaşa katılmak zorunda kalınırsa bunun her çareye başvurularak mümkün olduğu kadar geciktirilmesinde ae büyük yararlar vardı. Çünkü Karadeniz olayları sırasında, yukarıda da belirtildiği gibi Almanlar Marne’da, Galiçya’da ve Sırbistan’da yenilgiye uğramışlardı. Böylece savaşın, merkezî devletler tarafından kazanma şansının zayıfladığı anlaşılmıştı. Bundan sonra Cihad-ı Ekber (Cihad-ı Mukaddes) ilânı 14 kasım cumartesi günü Fatih camisinde okundu ve ertesi günkü gazetelerle yayımlandı. İslâmlıkta bir fikir mücadelesine ve tasavvufta insanın kendi nefsi ile olan mücadelesi anlamına gelen cihadın ilâmyle bütün müslümanlar, halifenin yanında savaşa çağrılmak isteniyordu. Bu sırada Rusların Arhangelsk ve Viladivos-tok limanlarıyle İskandinav bölgeleri, İngilizlerin de Pasifik okyanusundaki sömürge ve dominyonları ■ ile Süveyş üzerinden irtibatları kesilmek tehlikesiyle karşılaştığından, Hidiv Abbas Hilmi Paşayı düşüren Ingilizler Mısır’ı hâkimiyetleri altına aldılar.
Osmanlı devletinin harekât planı. Türk ve alman kurmaylarının işbirliğiyle hazırlanan harekât planının temel prensipleri, merkezî devletlerin kesin sonuç bölgesi olan Avrupa cephelerindeki başarısını kolaylaştırmak amacıyle, Almanya’nın yükünü hafifletmek için Romanya ve Bulgaristan bölgesinden Karadeniz’de çıkarma yapmaktı. Böylece gelişecek durumu da dikkate almak ve Kafkasya’da Ruslara ve Süveyş kanalında Ingilizlere taarruz etmek suretiyle bu bölgelerden asıl kesin sonuç yerine kuvvet kaydırılmasını önlemek; İstanbul, Marmara ve Boğazlar bölgesinde stratejik alanda savunmada kalarak merkezî devletlere en etkili bir şekilde yardım etmekti. Bu maksatla 900 000 mevcutlu türk ordusundan 1. ve 2. ordular Marmara ve Boğazlar bölgesinde,
3. ordu Kafkas cephesinde, 4. ordu Suriye ve Filistin cephesinde seferberlik ve yığınaklarını tamamlamış olarak savaşa hazırlandılar. Bunlar dışında İran ve Afganistan’ı da birlikte savaşa sürüklemek için, Hindistan’a karşı yapılacak muhtemel harekâtta kullanılmak üzere, Basra’da Irak bölgesi kumandanlığı olarak 38. tümen ve çeşitli aşiretlerden kurulu kuvvetler teşkilâtlandırıldı.
Kafkas cephesi. Ruslar savaş ilânından sonra ilk olarak Kafkas cephesinden Kars-Sarıkamış yönünde taarruza geçerek doğu cephesinde harekâta girişmişlerdi. Kafkas veya doğu cephesi adı verilen bu harekât bölgesinde, önce önemli arazi kesimlerini içine alan Narman-Velibaba-Eleşkirt-Doğubayazıl çizgisini ele geçirmek isteyen Rusiar, 3. türk ordusuyle 6-9 kasımda yaptıkları Köprüköy savaşını kaybederek, sınırlara geri çekildilerse de daha sonra başkumandan vekili Enver Paşanın yaptırdığı Sarıkamış kış taarruzu (bk. sarikamiş harekSti) ağır yenilgimizle sonuçlandı.
İrak cephesi, özellikle petrol kaynakları bakımından ele geçirmek istedikleri Basra körfezi bölgesinde Ingilizler, Hintlilerle birlikte 15 ekimde Bahreyn adasına ve savaş ilânından on gün önce 23 ekimde Fav kesimine asker çıkardılar. Harekâta devam ederek 23 kasımda Basra’yı ele geçirdiler ve Korne’ye girdiler. Burada bulunan pek çoğu yerli Araplardan kurulu 38. tümen erleri savaş alanını terk ettiklerinden, ingilizler kolaylıkla ilerlemeğe devam ettiler ve İran’da Ahvaz’ı ele geçirdiler.
Bazı rakamlar
1915
Siyasi
duruırl
15 Ağustosta ordu mevcutları, fransa: 93 tümen. || Belçika: 7 tümen. || büyük Britanya: 5 tümen. || almanya: 94 tümen (77’si batıda, 17’si doğuda). || avusturya-macarİs-tan: 49 tümen. || rusya: 99 piyade tümeni, 42 süvari tümeni. || sirbİstan: 11 tümen. ¡1 (bir piyade tümeninde 12 tabur vardır).
Uçak sayısı. Almanya: 174, İngiltere: 66, Belçika: 24.
Ağır
548.
top sayısı. Fransa: 308, Almanya:
Ağır makineli sayısı. Fransa: 2 200, Almanya: 2 450 (bunun 2 250’si batıda).
Fransa: 150, Aralık ayında Batı cephesinin uzunluğu 720 km. (Bu cephenin 650 km’sini Fransızlar; 50 km’sini ingilizler; 20 km’sini Belçikalılar tutuyorlardı.) Fransız çelik imalâtının yüzde 80’ini yapan ve demir madenlerinin yüzde 90’ının bulunduğu topraklar Almanlar tarafından istilâ edilmişti.
Bu yıl içinde savaşçılara iki devlet daha katıldı: İtalya daha şubat ayında müttefikler safında savaşa gireceğini belli etmişti. Ancak ordusundaki hazırlığın yetersizliği ve siyasî çevrelerdeki görüş ayrılıkları yüzünden (büyük nüfuza sahip olan Giolitti’nin tarafsızlığı desteklemesi, D’Annunzio’nun ise İtalya’nın savaşa girmesi için hararetli bil propaganda faaliyetine girişmesi) bu kararı geciktirdi, öte yandan İtalya ile Avusturya arasındaki görüşmelere bir hayli geç başlandı. Avusturya, yalnız Trentino bölgesinde olmak üzere bazı toprak tavizleri vermeğe razı olacaktı. Londra antlaşmasıyle (26 nisan) İtalyan müttefikler safında savaşa girmeğe söz vermişti: İtalya 20 mayısta Avusturya – Macaristan’a savaş açarak sözünü yerine getirdi, daha sonra da Almanya’ya savaş ilân etti. Bulgaristan’ın savaşa katılması ise müttefiklerin Balkanlardaki durumunu büyük ölçüde tehlikeye soktu. 1915 Yılı sonbaharında müttefikler Bulgaristan ile merkezî imparatorluklar ara-
sında sıkışıp kalan Sırbistan’ın çökmesini önleyemediler.
iki olay Akdenizle ilgili meseleler arasında ön plana geçti. Başta Churchill olmak üzere bazı İngiliz siyaset adamları kesin sonucun Akdeniz bölgesinde alınacağı inancında idiler. Müttefik kıtaları ekim ayından itibaren Selânik’te bulunmasına rağmen Yunanistan ikiye bölünmüş durumdaydı: Venizelos taraftarları Müttefiklere yardıma hazırdılar; kral Konstantin ise kayınbiraderi Guillaume II’ye bağlıydı. O yıl Kuzey Atlantik bölgesinde kesin sonuca varılamadı. İçinde amerikalı yolcuların da bulunduğu Ingilizlere ait Lusitania gemisi bir alman denizaltısı tarafından torpillendi (7 mayıs). Bu olay A.B.D.’de büyük heyecan yarat-tıysa da siyasetinde önemli bir değişikliğe yol açmadı. A.B.D. borç verme konusunda müttefiklere eylülden itibaren kolaylıklar sağladı, ama bu, A.B.D.’nin geniş ölçüde ihracat yapabilme isteğinden doğan bir davranış sayıldı.
582
Askerî
durum
Alman stratejisi. 1915’te savaşın genel yönetimi Almanların elindeydi. Falkenhayn bir süre kararsızlık geçirdikten sonra, alman batı cephesinin kuvvetli olduğu kanısına vardı (Nötre Dame de Lorette’te fransız başarısızlığı bu kanıyı doğruluyordu.) Rusların Stanislav ve Przemysl şehirleri üzerine yaptıkları baskıya karşılık olarak martta doğu cephesinde kesin bir darbe indirme kararını verdi. Nisandan eylüle kadar hindenburg ve mackensen kuvvetleri, güneyden avusturya-macaristan kıtalarıyle desteklenerek Rusları, Doğu Prusya ve Polonya’yı terke zorladı ve Riga-Pinsk Çernoviç hattında cepheyi yeniden kurdu. Bu cephede 1917’ye kadpr durum değişmeyecektir. Almanlar doğu sınırlarındaki tehlikeyi böylece uzaklaştırdılar. Fransızların Artois ve Champagne’-daki saldırıları Almanların doğu taarruzlarını kesintiye uğrattı (25 eylül). Bu arada Falkenhayn ocak ayından itibaren Süveyş kanalına yapılan bir akınla ingilizleri endişeye düşürdü. (Bk. FİLİSTİN.) Almanya, Bulgaristan’ın ittifakından yararlanarak Sır-zistan’ı zaptetti. Türklerle işbirliği kurdu, böylece müttefiklerin Balkanlarda ve Boğazlardaki teşebbüslerini bir süre durdurdu. Müttefik gayretlerinin dağılması. 1915 Yılı, İngilizlerin müttefik savaş yönetimine siyasî bakımdan müdahale ettikleri yıldır. Ordularını teçhiz eden İngiltere lord Kitchener’in (Kiçner) teşvikiyle, general Joffre’un isteklerine rağmen kuvvetlerini fransız cephesinde harcamaktan kaçınıyor, Almanya’yı dışarıdaki zayıf noktalarından vurarak yıpratmayı daha uygun görüyordu. Bu karara uyarak .Türkiye’ye saldırıya geçtiler. Ortadoğu’da yerleşebilmek için Basra körlezine çıkarma yaptılar. Mezopotamya’da ilerlediler.. Şubat ayı içinde istemeye istemeye kendilerine uyan Fransızlarla birlikte Çanakkale’ye saldırdılar. Bu saldırı Çanakka-
le hezimetinden (18 mart) ve Sırbistan’ın çökmesinden sonra, Selânik’e yöneldi. İngiliz kuvvetleri temmuzda Alman Güneybatı Afrika’sını işgal ettiler.
Fransızlar ise bütün çabalarını, düşman cephesini yarıp alman işgali altındaki toprakları kurtarmak üzerinde topladılar. Bu sebeple general Joffre’un Artois’da, Champagne’da, Argonne’da ve Vosges’larda şubattan ekime kadar yaptırdığı şiddetli, ama faydasız taarruzlar sonucunda Trentino’da bir İtalyan cephesi kuruldu, Falkenhayn ihtiyat kuvvetlerini batı cephesinde kullanmak zorunda kaldı, böylece de rus ordusunun yükü hafiflemiş oldu. Sonuçlar. Bu yıl içinde müttefiklerin askerî harekâtı hayal kırıcı sonuçlar verdi. Yalnız askerî potansiyelin açık şekilde iyi duruma girdiği görüldü. Denizlerde serbestliği elde tutarak silâhlanma çabaları, sanayinin güçlenmesine, orduların bünyesinde değişiklikler yapılmasına, yeni muharebe usullerinin denenmesine imkân verdi. Chantilly konferansında (aralık) müttefikler arasında daha geniş ölçüde işbirliğine ihtiyaç olduğu ileri sürüldü, 1916 yılına ait savaş planı görüşüldü, büyük askerî kayıplara uğrayan Rusya’ya maddî yardım meselesi karara bağlandı, öte yandan Almanya da istediği hedefe ulaşamadı, çünkü Rusya’ya alman imparatoru tarafından yapılan barış teklifinin reddedilmesi (haziran) ve Bukovina’da İvanov’un yaptığı taarruz Rus imparatorluğunun daha tamamen çökmediğini göstermekteydi. Abluka yüzünden sıkışık duruma düşen Falkenhayn, A.B.D.’nin tepkisinden çekinmesine rağmen denizaltı silâhını kullanmağa karar verdi. Fransız cephesinin önemi iki taraf için de başta gelmekteydi. Bu cephe 1915 yılında da alman ordusunun bütün ağırlığına, baskısına karşı dayanabildi.
Türkiye
açısından
Suriye ve Filistin cephesi. Mısır’da Osmanlı nüfuz ve hâkimiyetini yeniden kurmak ve alman batı cephesine dolaylı olarak yardım sağlamak için Süveyş kanalına karşı bir harekât düşünüldüğü için Filistin ve Sina çölü stratejik bir değer kazanmıştı. Suriye ve Mısır’ı içerisine alan bu geniş harekât bölgesi için o sırada aynı zamanda bahriye nazırı olan Cemal Paşa buradaki
4. ordu kumandanlığına getirildi. Orta doğudaki İngiliz kuvvetlerinin Avrupa’ya taşınmasına engel olmak, Süveyş kanalını ele geçirerek İngiltere’yi doğu ve özellikle Hindistan ile Ümit burnu yoluyle bağlantıya zorlamak ve bölgedeki İngiliz kuvvetlerini Mısır’a bağlamak amacıyle Osmanlı genelkurmayında 3. derecede önemli bir harekât planı hazırlanmıştı. Bu plana göre başkumandanlıkça 4. orauya, Süveyş kanalına taarruz etmesi emro-lundu. Ordu kumandanı Sina çölünü geçmek için gereken hazırlıkları yaptıktan sonra 8. kolordusunu bu taarruz için görevlendirdi. Yetersiz hazırlıklarla 14 ocak 1915’te başlayan harekât, biri kıyıdan, diğeri güneyden olmak üzere iki grup halinde batı kanadından Süveyş kanalına doğru ilerledi. 3 Şubatta Elkantara kesiminden Süveyş kanalı geçilmek istendiyse de başarılamadı. Bunun üzerine 4 şubatta çekilme emri verilerek 15 şubatta Birüs-sebi ve Gazze bölgesinde toplanıldı.
Çanakkale cephesi. Müttefiklerin Rusya ile birleşmek için bu cepheden denizden ve karadan yaptıkları^ çeşitli taarruzlar, kahramanca yapılan başarılı savunma harekâtı sayesinde büyük bir zaferle sonuçlandı. Dünyanın en büyük birleşik müttefik donan-masıyle, İngiliz, fransız ve aiğer müttefik kara kuvvetleri, Çanakkale’de yenilgiye ve ağır kayıplara uğradılar, sonbaharda geldikleri gibi çekilip gitmek zorunda kaldılar. Rusya ile direk bağlantı kurulamadığından gerekli yardım yapılamadı. Bu yüzden 1917 yılına kadar savaşa dayanabilen Rusya’da Bolşevik
ihtilâli başladı ve böylece büyük bir müttefik devletin erkenden çökmesine yol açılmış oldu. (Bk. Çanakkale savaşlari.)
Kafkas cephesi. Enver Paşanın Kara kışta yaptırdığı Sarıkamış kış taarruzu, ağır kayıplara mal oldu ve Ruslar kuvvetlerini yeniden getirdikleri taze birliklerle takviye ederek Erzurum genel istikametinde ve diğer kesimlerde taarruzlarına devam ettiler. Bu sırada Erzurum çevresindeki 3. ordu birlikleri arasında tifüs salgını başladı. Savaş bölgelerinde fırsat gözeten, Ermeni azınlığı da ayaklanmağa başladı. Bunların en büyük hareketleri nisan 1915 ortalarında Van bölgesinde görüldü. Askerî hareketleri baltalayan ve silâhsız türk halkına yönelen ermeni saldırıları doğudaki illerin birçoğunda yayıldı. Bu yüzden hükümet, buralardaki ermeni halkını Suriye ve Kuzey Irak’a yerleştirmek suretiyle, gerekli güvenlik tedbirleri aldı. Ruslar 27 nisan 1915’te Tortum ve Karaköse’de taarruzlarına devam ederek Van ve Malaz-girt’i ele geçirdiler. Fakat 22 temmuzda yapılan genel karşı taarruzla Van ve Malazgirt kurtarılarak Ruslar eski sınırları gerisine sürüldü.
Irak cephesi. 1914 Yılında İngilizlerin ele geçirdikleri Basra’yı geri almak için bu cephe kumandanlığına getirilen Süleyman Askerî Bey, yerli halkın da yardımıyle 12 nisanda giriştiği taarruzdan sonuç alamadı ve Kut’ül Amare’ye çekilmek zorunda kaldı. Ingilizler ileri harekâta devam ederek, Kut’ül Amare’yi aldılar. Eylül sonunda general Tawnshend emrindeki kuvvetlerle Bağdat üzerine yöneldiler. Fakat Bağdat’ta toplanan türk kuvvetleri, In-gilizleri Selmanpak’da durdurarak 26 kasımda düşmanı çekilmek zorunda bıraktı. Bu çekilme sırasında Kut’ül Amare’deki general Tawnshend kuvvetleri, 8 aralıkta Dicle kenarında kuşatıldı. Aralık ayında, Basra’dan Tawnshend’i kurtarmağa gelen Ingilizlere karşı Felahiye’de savaşlar verildi.
Bazı rakamlar
Ordu gücü, almanya: 160 tümen (ağustos), lık) batıda 107 piyade tümeni, 10 süvari tü- ni. || İtalya: 36 tümen. ¡1 rusya: 132 piyade
batıda 93 tümen, doğuda 66 tümen, İtalya meni. || büyük brİtanya: 54 tümen (450 000 tümeni, 42 süvari tümeni. || Çanakkale’de 5
cephesinde 1 tümen (eylülde) [batıda 102 tu- , . …. . .. _ ,, . . … … . _ r , …
men, doğuda 48 tümen, Balkanlarda 9 tümen, kişilik kuvveti Fransa’da). || avusturya-ma- ıngılız turnem, 2 fransız turnem, 7 turk tu-
Italya cephesinde 1 tümen.] || fransa: (ara- carIstan: 3 piyade tümeni, 10 süvari tüme- meni.
Siyasi
durum
Merkezî devletler. Romanya yeni bir muharip devlet olarak müttefikler safında savaşa katılmağa karar verdi (28 ağustos). İtalya da Almanya’ya savaş ilân etti. Bulgaristan’a karşı bir denge kurmak ve rus ordusunu desteklemek amacıyle yapılan rumen harekâtı başarısızlığa uğradı. Almanlar tarafından işgal edilen Romanya toprakları bu yılın sonunda Almanlara değerli buğday ve petrol kaynakları kazandırdı. Bu sırada Almanya’nın Avrupa’daki durumu çok kuvvetlenmişti. Alman imparatorluğu gelecek hakkında geniş tasarılar kuruyordu. Bu tasarılar arasında aralıkta Polonya’ya bağımsızlık tanıyacağı vaadi vardı. Buna rağmen, İktisadî sıkıntılar ortadan kalkmamıştı: ikmal maddelerini sağlamak, ayrıca işçi bulmak meselesi zorluklar yaratıyordu (Belçika’da mecburî çalıştırma usulünün uygulanması, 3 ekim). Bu arada müttefikler uzun vadeli tedbirler almak gereğini duydular: tarafsız ülkelere gönderilecek malları kontenjanlara bağlayarak deniz ablukasını daha sıkı bir hale getirmek (mart); İngiltere’de mecburî askerlik hizmetini genelleştirmek. Bu yıl
içinde doğuda Korfu adasında yeniden kurulan Sırp ordusu Selânik cephesinde toplanan müttefik kıtalarını takviyeye kullanıldı. Fakat Yunanistan’ın siyasî durumu eski karışıklığından kurtulamadı. İngiltere ve Fransa’nın Yakındoğuda kendilerine nüfuz alanları bulmağa çalıştıkları sırada (Sykes-Picot antlaşması, 9 mart) Osmanlı imparatorluğuna karşı patlak veren Arap isyanı (Mekke emîri Hüseyin ve ailesi) kesin bir etki yarattı. A.B.D.’de, Wilson, Cumhuriyetçi parti adayı Hu-gues’e karşı yeniden cumhurbaşkanı seçildi (7 kasım); müttefikler Hugues’un savaşa karışma konusunda daha kararlı davranacağını umuyorlardı, Hugues Doğu Amerika’nın en kalabalık yerlerinde oy kazanmıştı, ancak Batı Amerika’daki oy çoğunluğu Wilson’un başkan seçilmesini sağladı. Wilson savaşan devletlerin savaş hedeflerini açıklamalarını istedi (aralık). Bütün hükümetler kendi siyasetlerini belirlemek zorunda kaldılar. Bu da müttefikler arasında her alanda görülen anlaşmazlıkların ortaya çıkmasına yol açtı.
Askeri
durum
Verdun ve Somme. Her iki tarafın 1916’ya ait askerî planları, Fransa cephesindeki mevcut ve malzemelerinin yıpratma taar-ruzlarıyle yok edilmesine dayanıyor ve kesin sonuç bu yoldan alınmak isteniyordu. Joffrc. yaz başlangıcında Somme üzerine birbiri ardına güçlü ve sistematik saldırılar yapmak kararını verdi; bu harekâtın Rusların Galiçya’daki taarruzu ile desteklenmesi gerekiyordu. Fransa’da insan kaynaklarının tükenmek üzere olduğunu tahmin eden ve yeni İngiliz orduları işe karışmadan önce fransız ordusuna bir darbe indirmek isteyen Falkenhayn 21 şubattan sonra Verdun’e karşı taarruza geçti. Fransız savunma imkânlarının tükenmesi sonunda Verdun düştü. Bu düşüşün savaşın sona ermesi üzerinde bir etki yarat-
ması bekleniyordu. Ne var ki, Verdun savaşı (şubat-aralık) her ne kadar fransız ordusunu yıpratmakla berabeı’, alman stratejisindeki başarısızlığı da ortaya koydu. Gerçekten de Joffre 1 temmuzda Somme üzerine taarruza geçti, bu saldırılar dört ay sürdü, böylece Almanların Verdun’de bütün güçlerini kullanmalarını önlemiş oldu.
öteki cepheler, öteki cephelerde de aynı yıpratma taktiği kullanıldı. Fransız cephesindeki bellibaşlı muharebelerle ilgili olarak mayısta AvusturyalIların Trentino’ya taarruzu başladı, harekât önce başarı kazandı, sonra İtalyanların isonzo’ya yaptıkları karşı taarruz ile (Brussilov taarruzu) Almanların Doğu’daki
BX.A. Ill — 60
DÜNYA SAVAŞI
584
1916
(devam)
Askeri
durum
Türkiye
acısından
kuvvetleri oldukları yerde durduruldu. Bukovina ele geçirildi ve Lwow şehri tehlikeye düştü.
Balkanlarda. Makedonya’da Fransız generali Sarrail’in kuvvetleri bir bulgar taarruzuna karşılık vermek için 14 eylülde karsı saldırıya geçtiler ve Manastır’ı zaptettiler (kasım), fakat Tran-silvanya’da tehlikeli bir duruma düşen Romanya ordularının Falkenhayn tarafından ezilmesine ve Bükreş’in Almanların eline geçmesine engel olamadılar.
Sonuçlar. Romanya’nın zaptedilmesi, alman başkumandanlığının Verdun’da uğradığı manevî başarısızlığı ortadan kaldıramadı. Al-
man kumanda merkezinin itiraf ettiği gibi, Verdun, savaşın «dönüm noktası» idi. Askeri alanda bütün cephelerdeki teşebbüsler iki taraf için de dengeli oldu, iki tarafın giriştiği yıpratma muharebeleri iki orduya da, onların başkumandanlarına da zarar verdi. Falkenhayn ağustosta yerini Hindenburg’a bıraktı, aralık ayında Joffre’un yerini Nivelle aldı. Alman ve avusturya kuvvetleri 6 eylülde emir ve kumandayı, teK elden yönetmek üzere, Hin-denburg’a bırakmışlardı. Fakat, düşmanlarının askerî gücü günden güne artıyor, denizdeki üstünlükleri de, kesin bir sonuca bağlanamayan Jutland savaşına (31 mayıs) rağmen, açıkça belli oluyordu.
1915 Yılı sonuna kadar yem teşkil edilenlerle birlikte türk seyyar ordusu 48 piyade, 2 nizamiye ve 1 ihtiyat süvari tümenine yükselmişti. Ayrıca Arabistan’da da 4 tümen bulunuyordu. Çanakkale cephesinde düşman yenilgiye uğrayarak çekildikten sonra, bu cephede bulunan 16 türk tümeni serbest kaldı. Böylece Türk başkumandanlığı, bu kuvvetlerin yeni kullanma yerlerini doğru seçerek, kesin sonuca önemli ölçüde yardım edebilecek duruma geldi. Kafkas cephesinde, 1915 sonbaharında duraklayan çalışmalardan sonra 1916 kışında yeni bir taarruz bekleniyordu. 1916 Baharında Kut’ül Amare düşünce İran’daki rus süvari kolordusuna karşı taarruza geçildi. Uzun hazırlıklara ihtiyaç gösterdiği için İngilizlerin çölü geçerek Filistin’e taarruzları beklenemezdi. Türk başkumandanlığı Avrupa cephesine göndermeyi düşündüğü Trakyadaki 2. ordunun hareket hazırlıklarını başlattı. Kafkas cephesindeki kritik durumu gören 3. ordu kumandanı Mahmud Kâmil Paşa, İstanbul’a gelerek başkumandan vekili Enver Paşadan yardım istedi. Fakat Çanakkale’de serbest kalan kuvvetlerin Avrupa cephelerinde kullanılmasını tasarlayan başkumandan, 3. ordu kumandanına «Ruslar baskılarını artırırlarsa Sivas’a kadar çekilirsin» diye cevap verdi. Alman genelkurmay başkanı general Falkenhayn’ın Mısır’a karşı yapılmasını istediği taarruz için türk başkumandanlığı, Trakya’daki 5. kolorduyu Halep’e göndermeğe karar verdi. Daha önce, kumandanların tekliflerine uyularak 14. tümen Suriye, 4. tümen de Irak cephesine taşınmağa başlandı. Durumun gelişmesine göre Halep’ten Irak veya doğu cephelerine gönderilmesi mümkün görünen 5. kolordu, Erzurum yolu düşmana açıldığı için doğu cephesindeki 3. ordu emrine gönderildi. 15 Şubat 1916’da Erzurum’un düşmesi üzerine, Trakya’daki 2. ordu da doğu cephesine sevk edilerek Erzurum’un kurtarılmasına karar verildi. Süveyş kanalına taarruz için Almanya’dan bir miktar ağır topçu, makineli tüfek, muharebe birlikleri ve motorlu araçlarla, iki hava müfrezesinden kurulu Asya kolu adındaki kuvvet gönderildi. Fakat Paşa kolu da denilen bu müfrezenin gönderilmesi geç kaldığından, temmuz 1916’da Süveyş kanalına yapılan baskın başarıya ulaşamadığı gibi, ingilizlerin Gazze çevrelerine kadar ilerlemelerine sebep oldu. Irak cephesinde ingilizler, Kut’ül Amare’de kuşatılmış bulunan general Tawnshend kuvvetlerini teslim olmaktan kurtaramadı. Irak sınırında Hanikin’e kadar ilerleyen rus kolordusuna yapılan taarruz sonucunda 15. kolordu, Hemendan’a kadar ilerledi. Irak’taki iki kolordunun birisinin bu şekilde ıran içerilerine kadar ilerlemesi ile 18. kolordu cephede yalnız kalmış oldu. Bunu fırsat bilen İngilizler, yeniden aldıkları takviyelerle sonbaharda Bağdat’a doğru taarruza geçtiler. Doğu cephesinde ise, Erzurum’u alan Ruslar, ilkbaharda kıyı yoluyle Çoruh vâ-disinden ve Fırat bölgesinden yaptıkları taarruzlarda başarı gösteremediler. Bu sırada 2. türk ordusu Diyarbakır-Elazığ bölgesinde toplanmağa çalışırken, Ruslar 3. orduya karşı giriştikleri taarruzu geliştirerek Tirebolu doğusu —Erzincan batısı çizgisine kadar ilerledi. 3. Ordunun bu şekilde yenilgiye uğramış olması güneyde yığmağını yapmakta olan 2. ordunun da taarruzunu önlemiş oldu.
Galiçya cephesi. Selânik bölgesindeki general Sarrail kuvvetlerinin taarruza geçmesi ve Rusya’nın da Bulgaristan’ın Karadeniz kıyılarına asker çıkaracağı haberlerinin yayılması üzerine Bul-garlar, Türkiye’den yardım istediler. Rus orduları bu sırada Galiçya’da ilerlemeğe başladığı için, alman başkumandanlığmca yardımın Galiçya cephesine yapılmasına karar verildi. Bunun üzerine türk başkumandanlığı Uzunköprü-Keşan bölgesindeki 14 kolorduyu (19. ve 20. tümenleri) Galiçya’ya göndermeyi uygun buldu. Bir ay süren hazırlıklardan sonra, 23 temmuz günü bu kolordunun trenle Galiçya’ya şevkine başlandı. Böylece ilk gönderilen 19. tümen, 12 ağustosta Lemberg doğusunda Botmer ordusu emrine girdi. 20. tümen de 21 ağustosta cepheye girerek bir avusturya tümenini değiştirdi. Böylece Yakup Şevki Paşa kumandasındaki 15. kolordu tamamen Galiçya cephesine girmiş oldu. 623 subay,
21 560 er ve 5 293 hayvandan meydana gelen bu kolordu 5-6 havan bataryası, makineli tüfek bölükleri ve fennî kıtalarla takviye edildi. Eylül başında rus taarruzları bu cephede yeniden başlayınca 15. kolordu verdiği başarılı savunma muharebeleriyle çok önemli görevler yaptı ve Merkezî devletlerin bu cephedeki kuvvetlerine büyük yardım ve destek sağladı.
Romanya cephesi. 27 Ağustosta Romanya’nın Avusturya’ya savaş ilânından sonra, 29 ağustos Türkiye ve Almanya; ı eylülde de Bulgaristan Romanya’ya savaş ilan ettiler. Türk başkumandanlığı, bu cepheye de iki tümenli bir kolordu göndermeğe karar verdi. Rumen ordusu, büyük kısmı iıe Avusturya’ya taarruz ettiği sırada Bulgar sınırlarına ayırdığı kuvvetleri de müttefiklere karşı üstün durumda bulunuyordu. Bu bölgede dengeyi kurabilmek üzere cepheye iki tümen ayıran Bulgarları takviye için 15. ve 25. tümenlerden kurulu 6. kolordu Dobruca cephesine gönderildi. Bu kuvvetin toplanması ve hazırlanması bir buçuk ay sürdü. Kolordu 6 ekime kadar iki ayda cepheye taşınabildi. Böylece Dobruca cephesine giren türk birlikleri, Mustafa Hilmi Paşanın kumandasındaki taarruzlarla, Rusların takviye ettiği Rumenleri yenilgiye uğrattılar. Dobruca’daki bu başarı üzerine, Transilvanya’-daki rumen taarruzu da durdurulmuş oldu. Rumen orduları, al-
man ve avusturya kuvvetleri karşısında 10 ekimde çekilmeğe başladılar. Türk kuvvetlerinin de etkisiyle 11 kasımda tamamen yenilgiye uğradılar. Dobruca’da harekât yapan cephe kumandanı mareşal Mackensen, kuzeyden ilerleyen alman ve avusturya kuvvetleriyle birlikte Bükreş doğrultusunda taarruza geçmeyi kararlaştırdı. Bölgedeki tuna ordusu, birinci ve ikinci bulgar piyade tümeni ve bir bulgar müfrezesiyle, bir alman piyade ve bir alman süvari tümeninden kurulmuştu. Cepheye taşınmakta olan 26. türk tümeni de kasım ayı başında bu kuvvetlere katılmak üzere görevlendirildi. Tuna ordusu 23 ekimde büyük kısmı ile Tuna’yı Ziştovi’den geçerek Bükreş doğrultusunda ileri hareketine devam etti. Rumenler güneyden ve kuzeyden ilerleyen bu kuvvetlere karşı yer yer karşı taarruzlar yaptılarsa da bunları dur-duramadılar. Böylece müttefik kuvvetlerin birleşmelerine engel olamadıklarından Bükreş önünde yapılan Argesu meydan savaşını kaybettiler. Bu muharebede özellikle 26. türk tümeni büyük başarı gösterdi, özellikle bu tümenin üstün düşman taarruzlarını kırarak karşı taarruza geçmek suretiyle cephesindeki düşmanı Argesu nehrinin gerisine atması ve 3 600 esir ve 37 top ve 20 makineli tüfek ele geçirmesi büyük takdir topladı, özellikle 78. türk piyade alayı, muharebede üstün başarı ve kahramanlıklar göstererek ün yaptı. 3 Aralık 1916’da Bükreş ele geçirildikten sonra, Merkezî devletler Romanya içerilerine harekâta devam ettiler. Dobruca’daki birlikler de bu arada Tuna ağzına kadar ulaşmışlardı. Diğer birlikler de, 1916 yılı sonuna doğru Seret nehrine kadar ilerlediler.
Makedonya cephesi, itilâf devletleri Çanakkale’de sonuç alabilmek için yeni bir ordu getirmeyi planlarken, sırp ordusu alman, avusturya ve bulgar orduları karşısında ağır bir yenilgiye uğrayarak çekilmeğe başladı. Eylül 1915’te Selânik’e çıkarılan general Sarrail kumandasındaki üç fransız, bir İngiliz tümeni, Var-dar vâdisi boyunca kuzeye doğru ileri harekete geçti. Sırp ordusunun yenilmesi üzerine Selânik dolaylarında tahkim edilen ordugâhında kaldı; Merkezî devletlerin kuvvetleri de, tarafsız Yunan topraklarına giremedikleri için, Sırpları takip edemediler. Almanya, Çanakkale’den yeni getirilen itilâf kuvvetlerinin Makedonya cephesine bağlanmasını, batı cephesine kaydırılmama-sı için bulgar kuvvetlerinin burada görevlendirilmesini uygun buldu. Durumdan faydalanan Fransız ve İngilizler, mayıs 1916’ya kadar general Sarrail emrindeki bu doğu ordusunu 5 İngiliz, 4 fransız, 1 İtalyan tümeni ve bir rus tugayı ile takviye ettiler. –
6 Piyade ve bir süvari tümeninden ibaret sırp ordusunun da katılmasıyle bu cephede toplam olarak: 16,5 düşman piyade tümeni toplanmış oldu. Doğu ordusu V) ağustos 1916’da taarruza geçti. Bulgar ordusu, bölgesel bazı başarılar elde ederek bu ordunun taarruzunu püskürttü. Bu sırada Doğu Makedonya’da bulunan 4. yunan ordusu da büyük kısmı ile Almanlara sığındı. Diğer kısmı da denizden Yunanistan’a çekildi. Selânik’teki yunan kuvvetleri de itilâf devletleri tarafına geçince, Venizelos hareketin başına getirildi, itilâf devletleri, bir yandan Yunanistan’ı kendi taraflarında harbe katılmağa zorlarlarken ekim 1916’-da Makedonya’daki doğu ordusunu bulgarlara karşı tekrar taarruza geçirdiler. Manastır’ı ele. aldılarsa da Bulgarlaı, eski taarruz çıkış mevzilerinde direnmeyi başardılar. Bulgar ordusu bu taarruz başlayınca Türkiye’den yardım istemişti. Türk başkumandanlığı, bu defa iki tümenini de Makedonya cephesine göndermeğe karar verdi. Bu maksatla 50. tümen ekim ayında şevke başlandı. 46. Tümen de, 50. tümenden sonra gönderildi. Bu tümenler, Makedonya cephesinde bulgar sol kanadındaki tümen emrine girdi; Abdülkerim Paşa kumandasında Seıez batısında toplanarak bu kanattaki savaşlara katıldı.
Kafkas cephesi. Avrupa doğu cephesindeki başarısızlığından sonra çar tarafından 24 eylül 1915’te Kafkas cephesi kumandanlığına tayin edilen grandük Nikolay kuvvetlerini arttırdı: yedi kolordu ile bu cephedeki rus kuvvetleri 700 000’i buldu. Bunların karşısındaki 3. türk ordusunun mevcudu, 64 000 kadar idi. Teşkilât olarak Rusların, dolgun mevcutlu 183 piyade taburu, 244 süvari bölüğü ve 386 topuna karşılık 3. türk ordusu zayıf mevcutlu 122 piyade taburu, 28 süvari bölüğü ve 150 toptan ibaret kuvvetiyle kritik bir durumda bulunmakta idi. Ruslar, Çanakkale cephesinde serbest kalacak türk. kuvvetlerinin Doğu cephesine kaydırılmasından önce, 3. türk ordusuna ağır bir darbe vurmak maksadıyle, iki kanadı sarp dağlara dayalı bulunan türk kuvvetlerinin cephesini Azap civarında (Horasan çevresi) Çilligöı dağı-Köprüköy doğrultusunda yarmak üzere, 11 ocak 1916’da taarruza geçtiler. Gece gündüz beş gün devam eden Azap muharebeleri çok kanlı oldu ve düşman önce geri atıldıysa da, daha sonra altı kat kuvvet üstünlüğü ile yüklendiği 33. tümen yanından cepheyi yardı. 300 Kilometre genişliğindeki bir cepheyi savunmak zorunda bulunan 3. ordu kuvvetleri çok dağınık bir durumda bulunduğundan, kritik bölgelere gerekli yardım zamanında yapılamamıştı. Böylece rus süvarileri Köprüköy doğrultusunda ilerleyerek 19 ocak 1916’da Hasankaleye girdiler. 3. Ordu ise, Erzurum mevzilerini savunmak üzere geri çekilmek zorunda kaldı. Azap muharebesinde 3. ordunun 22 000 kişilik kaybına karşılık Ruslar 18 000 kayıp verdiler. Bundan sonra ileri hare-

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*