Başbuğ’dan çarpıcı açıklamalar Anlatmak için neden 5 yıl bekledi

Başbuğ’dan çarpıcı açıklamalar Anlatmak için neden 5 yıl bekledi1

Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ’dan 2010 yılındaki arama olayına ilişkin çarpıcı açıklamalar geldi.

Erzincan’daki 3. Ordu Komutanlığı’nda 8 Şubat 2010’da özel yetkili savcıların arama yapmasına izin vermeyen dönemin Genelkurmay Başkanı Başbuğ, o gün yaşananları ilk kez anlattı:“Hedef 3. Ordu Komutanı’ydı. Buna müsaade edemezdim. Personel telaşla geldi. ‘Osman Şanal tutanak tutmak istiyor, karargâha sokulmama emrini kimin verdiğini soruyor’ dedi. Öfkelendim, benim ismimin yazılmasını istedim. Çünkü emri ben verdim”

Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ verdiği bir röportajda önemli açıklamalarda bulundu.

İşte o röportaj;

Tarih : 8 Şubat 2010..

Yer Erzincan 3. Ordu Komutanlığı..

Dönemin Özel Yetkili 3 savcısı Erzincan’daki 3.Ordu Komutanlığı’nın nizamiyesindeydi. Ellerinde mahkeme tarafından verilmiş, arama ve el koyma kararı vardı. Özel Yetkili savcılar, ilk kez bir Ordu Komutanlığı karargahında arama yapmayı istiyorlardı. O gün, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, savcıların asıl amacının 3.Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk olduğunu değerlendirdi. Derhal emir verdi: “Savcıları içeri sokmayın” Yaşananlar, İlker Başbuğ’u çok öfkelendirmişti. 8 Şubat 2010’da neler yaşandı, neler oldu? 3. Ordu Komutanlığı’na giriş izni vermezken, neden Kozmik Oda’nın aranmasına izin verdi? Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ yaşananları Hürriyet’e anlattı.

ANLATMAK İÇİN 5 YIL BEKLEDİ

Anlatmak için neden 5 yıl beklediniz?

2010 yılının Şubat ayında yaşadığımız bir olayı kamuoyu ile paylaşmak için tam 5 yıl geçti. Olay, kamuoyuna Erzincan olayı veya İlhan Cihaner olayı diye yansıyan dava ile ilgili. Geçen hafta bu davaya bakan Yargıtay’ın 11. Ceza Dairesi bütün sanıklar için beraat kararı verirken bu soruşturmanın kovuşturma ve soruşturma safhasında yer alan diğer yargı mensupları için de suç duyurusunda bulundu. Burası önemli. Bu kararı, beklemek zorundaydık elbette. Yaşanan bu olayı kamuoyu ile paylaşma zamanı geldiğini düşünüyorum.

8 Şubat 2010’a gelene kadar neler yaşandı?

Şubat 2009’da İlhan Cihaner’in yürüttüğü soruşturma cemaate dokunmuştu. 12 Haziran 2009’da, iddia edilen İrtica ile Mücadele Eylem Planı basında yer aldı. İrtica ile Mücadele Eylem Planının uygulama alanı olarak Erzincan’ı seçmişlerdi. Komplocuların planı buydu. Kanaatimce, İstanbul’daki Zekeriya Öz ile Erzurum’daki Osman Şanal arasında ciddi bir ilişki ve işbirliği vardı. Bir plan var ve bu planın ilk uygulama alanı olarak da Erzincan seçilmiştir.

“EMRİ BEN VERDİM”

8 Şubat 2010’da Genelkurmay Karargâhı ve Erzincan’da neler yaşandı?

Genelkurmay Karargahı’nda makamımdayım. Birden bu konu ile ilgili personel, telaşla bana geldiler. Dediler ki, ‘Erzurum, Özel Yetkili Savcısı ve Osman Şanal 3.Ordu Karargahına gelmiş. Karargaha girip, mahkeme işte karar vermiş, şüpheli bir kişi var astsubay, ordu karargahında arama yapacak hatta bir de el koyma da var. Yani evraka vs. el koyacaklar. Emriniz?’ Ben de kendilerine, savcıların ordu karargahına kesinlikle sokulmamasını emrini verdim. Bir kaç saat geçti. Tekrar ilgili personel geldi, yine telaşla, ‘Osman Şanal, yani Erzurum Özel Yetkili Savcısı, olay hakkında bir tutanak tutmak istiyor. Ordu Karargahı’na sokulmama emrinin kimin tarafından verilmiş olduğunu soruyor’ Bu konu, bana soruluyor. Bize kadar geliyor yani. Burda 2 konu var. Osman Şanal konu hakkında tutanak tutuyor. Ordu Karargahı’na, girilmemesi emrinin kimin tarafından verildiği emrini soruyor, onu yazacakmış, bana ast birliklerden soru da şu, ‘Efendim buraya kimin ismi yazılacak’ Bunları duyunca hem üzüldüm hem de çok öfkelendim. Benim ismimin yazılmasını istedim. Çünkü emri ben verdim.

‘KOZMİK ODA’YA NEDEN İZİN VERDİM?

25 Aralık 2009’da Genelkurmay’da ‘kozmik oda’nın aranmasına izin vermiştiniz..

2 olayın amaçları farklı. Bunu iyi anlamak lazım. Kozmik Oda’daki, olayın amacı farklı 3.Ordu Karargahı’ndaki olayın amacı çok farklı. Kozmik Oda’da yaratılan olayın amacı neydi? Ortada bir suikast iddiası var. İddia..Ciddi bir iddia. Burda ciddi kelimesini kullanmam yanlış anlaşılmasın. Doğruluğu anlamında kullanmıyorum bu kelimeyi, kapsamı anlamında kullanıyorum. Ortada suikast iddiası var. Ciddi demeyelim, çirkin bir iddia var ortada. İddia çirkin. Çirkin bir iddia ve bu suikast iddiasının açığa çıkartılması lazım. Yani ortada kalmaması lazım. Yoksa üzerinizde leke olarak kalır. Artı, bu Kozmik Oda’daki arama faaliyeti sadece suikast iddiası ile de sınırlı değildi. Bu iddia ile bütün faili meçhul cinayetlerin de TSK’ya fatura edilmesi hedeflenmişti. Önemli olan bu kadar çirkin bir iddia ve açıklığa kavuşturulmaz ise TSK üzerine bir töhmet yaratacaktı. Bu çirkin iddianın aydınlatılması mecburiydi. Bu olaylarla TSK’nın ilişkili olmadığının iddiaların tamamen iftira ve yalan olduğunun ortaya çıkartılması zaruriyeti vardı. Olayın değerlendirmesini biz öyle yaptık. Doğru yaptık. Her zaman da aynı şeyi söylüyorum. Buna karşılık özellikle 8 Şubat’ta 3.Ordu Karargahı’nda yaşadığımız olay farklı… Oradaki amaç, görev başında bulunan Ordu Komutanı’nı tutuklayıp cezaevine göndermek. Görevi başında bulunan muvazzaf bir ordu komutanını terör örgütü ile ilişkilendirerek, tutup cezaevine göndermek. Buna müsade edemezdik. Arama kararı Astsubay ile ilgili ama olayın orada kalacağı kanaatinde değildim.

Buradaki hedef Ordu Komutanı’ydı. Orgeneral rütbesindeki, muvazzaf, görevi başında bulunan bir kişiyi terör örgütü ile ilişkilendirerek cezaevine koymak.

Bu 2 olay şunu gösteriyor, farklı olaylarda farklı fakat doğru kararlar verilebilir. Bütün bu yaşananlara rağmen yine de farklı değerlendirmelerde bulunanlar olabilir. Ancak onlara da şunu söylemek isterim. İnsanların neyi yapabileceği, neyi yapamayacağı ancak o kimselere yetki ve sorumluk verildiği anda bütün çıplaklığı ile ortaya çıkabilir. Yetkisiz ve sorumluluğa sahip olmayanlar ise herşeyi kolaylıkla söyleyebilirler. Çünkü, onların yetkisi olmadığı gibi, daha da önemlisi hiç kimseye karşı sorumlulukları da yoktur.

O gün, 3.Ordu Karargahında, daha önce Donanma Komutanlığı’nın zemin karolarının altında bulunduğu gibi bir takım dijital veriler de savcılar tarafından bulunabilir miydi? Bir kumpas hazırlığı yapılmış olabilir mi?
Herşey mümkün. Bunların yanıtını bilemeyiz tabi. Ancak herşey mümkün. Ben nihai hedefin Ordu Komutanı olduğunu düşündüm.

“SALDIRAY BERK’İ VERSEYDİK, TSK’YI KOMUTA EDEMEZDİK”

Şubat 2010’da yapılan arama ve el koyma sonunda süreç 3.Ordu Komutanı Saldıray Berk’in gözaltına alınması ve tutuklanması ile sonuçlansaydı, ne olurdu?

Kabul edemezdik. Öyle bir durumda TSK’yı komuta edemezdik. Mümkün değildi. Bir Ordu Komutanına böyle birşey yapılmasını kabul etmemiz asla mümkün değildi.

 

Kaynak: Hürriyet

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*