Kim Milyoner Olmak İster George Orwell Sorusu… Hayvan Çiftliği ve 1984 gibi kitapların yazarı George Orwell, Kim Milyoner Olmak İster ile bir anda gündeme geldi. Yarışmada George Orwell ile ilgili hangi soru soruldu? George Orwell kimdir?
Selçuk Yöntem’in sunumu ile Atv ekranlarında izleyiciyle buluşan Kim Milyoner Olmak İster’desorulan George Orwell sorusu merak uyandırdı. “George Orwell’in hangi kitapları istihbarat servisi tarafından satın alınmıştır?” sorusunun sorulduğuKim Milyoner Olmak İster‘de, bu soru çok dikkat çekti. Herkes tarafından merak edilen bu sorunun yanıtı nedir? George Orwell kimdir? George Orwellnerelidir? İşte ayrıntılar…
GEORGE ORWELL KİMDİR?
25 Haziran 1903’te doğan Orwell, 21 Ocak 1950’de Londra da hayatını kaybett.
Annesi Fransız asıllı olan kendisi Hindistan’da doğmuş yazar George Orwell , 20. yüzyıl İngiliz edebiyatında önemli bir yer tuttu. Eserlerini oluşturmasında yaşadığı ortamlar ve karşılaştığı olaylar etikili oldu.Yazarlık yapmayı küçük yaştan beri istemesine rağmen para sıkıntısı çekmesi sebebiyle çeşitli işlerde çalıştı. Polis teşkilatındaki görevi de bunlardan biridir.Ancak bu görevi sırasında şahit olduğu zulümler onu bu işten uzaklaştı. Para skınıtısı bu dönemde de devan eden George Orwell’in ik romanı otobiyogrofi niteliğinde sayılabilecek olan ‘Paris ve Londra’da Beşparasız’… Orwell’in kendi yaşamını ve gözlemlerini kitaplarına yansıttığının da ilk göstergesi olan bu kitap işsiz ve niteliksiz bir genç adamın Londra’da geçim sıkıntısı çekmesini ve vermiş olduğu yaşam mücadelesini ele alıyor. Aynı şekilde bu kitabından sonra yayımlayacağı ‘Daralma’ ve ‘Zambak Solmasın’ adlı eserlerinde de aynı temayı işledi.
Orwell eserlerine İspanya İç Savaşı nedeniyle uzun bir süre ara verdi. Bu dönemde Orwell İspanya yanında savaşmaya gönüllü olarak gider. Savaş sırasında birçok olaya şahit olmuş ve özellikle sosyalizm hakkında birçok bilgi edindi. Sosyalist rejimin getirdiklerini yakından görme fırsatı bulan Orwell bu dönemde yaşadıklarını anlatan ‘Katalonya’ya Selam’ adlı eserini yazdı. İspanya’nın yaşamış olduğu bu değişiklerin sorumlularını yani dönemin devlet adamlarını yergileyici bir dille anlattığı ‘Hayvan Çiftliği’ belkide hayatını değiştiren en önemli yapıtı… Bu eseriyle o dönemde büyük bir üne ve paraya kavuştu. Yazdığı bu kitap her ne kadar yergi niteliği taşısada Orwell yapıtında eski üslubundan vazgeçmedi. Anlattığı olaylar yine kendi gözlemlerine dayanan olaylar… Kitabında söz konusu olan kişiler Hitler ve Stalin iktidarını yansıtıyor. Ancak Orwell eserinde direk suçlama yoluna gitmemiş, dönemin şartlarını ve kişileri bu tarz bir iktidara iten nedenlerin neler olduğunu da yansıttı. ’Hayvan Çiftliği’ her ne kadar Orwel’i üne kavuşturan en önemli yapıt olarak gözükse de yakın tarihlerde kaleme aldığı ‘1984’ adlı eseri de oldukça önemli…
Orwel özellikle son yapıtlarıyla geçim sıkıntısından kurtulmuş ancak yine de rahat bir yaşama kavuşamadı. Yoksulluk çektiği yıllarda yakalandığı tüberküloz hastalığı tekrar baş gösterince 46 yaşında Londra’da hayata gözlerini yumdu.
HAYVAN ÇİFTLİĞİ
İspanya’daki “ihanete uğramış devrim” tablosu Orwell’i derinden sardı. Ancak en meşhur yapıtları olan Hayvan Çiftliği’nin ve1984’ün sırf Stalin’i yermek için kaleme alındığını iddia etmek mevzuyu haddinden fazla basitleştirmek olacak… Orwell yazarlığa başladığı günlerdeki çizgisinden sapmış değil: Nasıl ki ilk eserleri kendi tecrübelerinden izler taşıyor, ancak her toplumu ve çağı ilgilendiren meseleleri de işliyorsa; savaş sonrası yapıtları da yalnızca Franco’nun, Hitler’in, Stalin’in dünyasını değil, bu ‘despot’ları yaratan hırsları ve budalalığı da taşlıyor.
Hayvan Çiftliği’ni bir devrimin trajedisi olarak algılıyor. Bu modern fabl, kesilmekten, kırkılmaktan, sağılmaktan, dövülmekten gına getirerek zalim sahiplerine karşı ayaklanan Manor Çiftliği hayvanlarının hikâyesi… Karakterler son derece sade ve güçlü Kinik eşek Benjamin, fedakar at Boxer, akılsız kısrak Mollie, hatta serçeleri tüm hayvanların kardeş olduğunu söyleyerek pençeleri arasına çekmeyi deneyen kedi bile akıllarda kolayca yer edinen, çok canlı kişiliklerden oluşuyor.
Hayvanlar, çiftliği geri almayı deneyen insanlara karşı yiğitçe çarpışır, gövdelerini mermilere siper eder; el sahibi olmadıkları halde çiftliğin zor işlerinin üstesinden gelmeyi, hatta bir değirmen inşa etmeyi bile başarır. Ne yazık ki zaferleri, yöneticiliğe soyunup gitgide ‘insanlaşan’ domuzların hırsları ve entrikaları tarafından gölgelenmeye mahkûm… Romanın alt başlığı “BİR PERİ MASALI”… Küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değildir elbette; ama roman, bir masal anlatımıyla yazıldı.
1984 yılında Londra’da geçiyordu. Okyanusya isimli büyük devletin bu şehrinde ”Parti” ve onun başındaki ”Ağabey” bütün gücü ellerinde tutuyordu. Her yerde ”Ağabey Seni Gözetliyor” yazılı afişler asılıydı. ”Düşünce polisinin ” her yerde gizli ajanı vardı. Telefonlar dinleniyor, insanlar en mahrem yerlerde bile tele-göz kameralarla izleniyordu. Partinin amacı, insanî en özel duyguları bile yoketmekti. Adalet, özgürlük, gerçek, bilgi, duygu, hayal, ülkü gibi kavramların tam karşıtı benimsetilmeye çalışılıyordu. Partinin sloganları : ” Savaş barıştır. Özgürlük tutsaklıktır. Bilgisizlik güçtür” şeklinde idi.
Bu baskıcı, zulme dayalı dünyada tarihe hiç bir iz bırakılmıyordu. Korkunç bir propaganda makinası ile insanının hafızası hep yeniden programlanıyordu. Tarih,”Gerçek Bakanlığı’nda” değiştirilerek yazılıyordu. Günlük belgeler yok ediliyordu. Farklı düşünceye hayat hakkı yoktu. Bu nedenle en ağır suç, düşünce suçu idi. Romanın kahramanı küçük memur Winston Smith, Gerçek Bakanlığı’nda tarihin değiştirilmesinde çalışıyordu. O dışarıya karşı sadık bir partili gibi görünmekle birlikte, aslında düşünce polisinin takibinden ve ”Ağabey’in” oyuncağı olmaktan kaçıyordu. Buna rağmen Smith, tutuklandı, işkence gördü ve aşağılandı. Bütün parti karşıtları gibi, bilincini temizlemesi istendi. Birey olarak kendi varlık bilinci kalmayınca, serbest bırakıldı. Sonunda, ”Kendini yendi. O, ağabeyi seviyor” dendi.
Kısaca; ”1984”, hayali bir ülkede, baskıcı ve zulme dayalı bir devletin bireyi çeşitli uygulamalarla nasıl izleyip, ezdiğini, aşağıladığını ve toplumun nasıl bir korku devleti haline getirildiğini anlatıyor.