Genel

Mesnevi

Özellikle Arap, Fars ve Osmanlı edebiyatında kendi aralarında uyaklı beyitlerden oluşan ve aruz ölçüsüyle yazılan şiir biçimidir.Kısa kısa : Arapça’da “müzdevice” denilen mesnevi türü ilk olarak 10’uncu yüzyılda İran edebiyatında ortaya çıkmıştır. Türk edebiyatına girişi 11’inci yüzyılda Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Biligadlı yapıtıyla başlar. Her beytinin ayrı uyaklı olması yazma kolaylığı sağlar. Bu nedenle uzun aşk öykülerinde, destanlarda mesnevi kullanılmıştır. Mesnevi bir eser başlıca : Tevhid, münacat, na’t, miraciye bölümlerinden oluşur.
Mesneviler aşk mesnevileri, dinsel-tasavvufi mesneviler, ahlaksal ve öğretici mesneviler, savaş ve kahramanlık konusunu işleyen gazavatnameler, bir kentin güzelliklerini anlatan şehrengizler ve mizahi mesneviler diye ayrılabilir.

Mesnevinin Özellikleri

1. Her beyti kendi arasında kafiyelidir. Yani aa, bb, cc, dd…
2. Bu şiirlerde konu ve beyit sayısı bakımından sınır olmadığı için Divan şairleri bu tür ile uzun şiirler yazmışlardır. Mesela, Mevlana’nın Mesnevi’si 25.700 beyitten oluşmuştur. Ünlü İran Şairi Firdevsî’nin Şeh-nâme’si de yaklaşık 60.000 beyittir.
3. Edebiyatımıza İran Edebiyatı’ndan geçmiştir.
4. Mesnevide beyitler, kendi içinde anlam birliğine sahiptir, beyitler arasında konu birliği gözetilir.
5. Her beytin ayrı ayrı kafiyelenişi yazma kolaylığı sağlar.
6. Uzun mesnevilerde monotonluğu ortadan kaldırmak için hikaye kahramanının ağzından söylenen gazellere de yer verilmiştir.
7. Bazı şairler beş veya beşten fazla mesnevi yazmışlardır. Bunlar da ayrı isimlerle anılır. Beş mesnevinin bir araya gelmesiyle oluşturulmuş esere hamse denir. Ali Şir Nevâî, Taşlıcalı Yahya, Hamdullah Hamdi, Nergisî hamse şairlerinden bazılarıdır.
8. Aruzun kısa kalıpları ile yazılır.
9. Edebiyatımızda mesnevi türünün ünlü isimleri şunlardır: Fuzûlî, Şeyhi, Nâbî, Şeyh Galip.
10. Mesnevilerde çeşitli konular işlenir.

Mesnevi Çeşitleri

1. Aşk konulu mesneviler: Fuzûlî- Leyla vü Mecnun
2. Dinî ve tasavvufî mesneviler: Mevlid (Vesiletü’n-Necat)- Süleyan Çelebi, Şeyh Galib- Hüsn ü Aşk
3. Tarihi- Destanî mesneviler: Mihailoğlu Ali Beğ – Gazavatnâme
4. Bir şehri ve güzelliklerini anlatan mesneviler: Bu tip mesnevilere şehr-engiz de denir. Türk edebiyatına özgü bir mesnevi türüdür. Önemli bir kenti güzellikleri ve önemli özellikleri ile anlatmayı amaçlar. Taşlıcalı Yahya – İstanbul Şehr-engizi, Enderunlu Fazıl – Zenan-nâme.
5. Hiciv ve mizah konulu mesneviler: Toplumun ya da kişilerin aksak ve eksik yönlerini, zaaflarını yermek ve bir anlamda ibret vermek amacıyla yazılan iğneleyici mesnevilerdir.Şeyhi’nin Harname’si bu tür mesnevilerin en güzel örneğidir.
6. Ahlakî-öğretici mesneviler: Nâbî- Hayriyye

Mesnevinin Tarihî Gelişimi

Mesnevî nazım şekli İran edebiyatında doğmuş, buradan Arap ve Türk ede­biyatlarına geçmiştir. Arap edebiyatına mesnevî Harun Reşid devrinde Âbân el-Lâhıkî(öm. 815)’nin Pehlevî dilinden çevirdiği Kelile ve Dimne eseriyle girmiş­tir. Aynı şairin başka çevirileri de vardır. Mesnevi, Arap edebiyatında daha çok Farsça’dan yapılan çevirilerde kullanılmış, ayrıca öğrenilmesi ve ezberlenmesi istenilen konularda da bu şekle başvurulmuştur. Fakat Arap şairleri bu şekle mes­nevî dememişler, önceleri Kasîde i Müzdevice ya da yalnızca Müzdevice adını vermişlerdir. Bu tür eserler aruzun reces bahriyle yazılmış olduğundan bunlara Recez adı da verilmiştir. Daha sonraları da Urcuze denmiştir. Bu şiirlerin her mıs-ra’ına da Satar adı verilir.
İran’ın öz malı olan mesnevî şekli Pehlevice yazılmış eserlerle başlamış ve X. yüzyılda yazılmağa başlanan “şah kitabı” anlamında ve İran’ın destânî tarih­
leri olan şehnamelerden Mes’ûdî’rim Şehname ‘si “Mefâ’îlün mefâ’îlün fa’ûlün” vezniyle yazılmıştır. Sonra Dakîkî’nın Hudâynâme’smden başlayarak şehname­lerde mütekârib bahrinin “Fa’ûlün fa’ûlün fa’ûlün fa’ûl” kalıbı kullanılmağa baş­lanmış, bu yüzden de bu kalıba “Şehname vezni” denilmiştir. Yine bu devirde Rûdekî (ölm. 940-41 )’nin Kelile ve Dirnne ile Sindbâdnâme’s’ı mesnevî şeklinde yazılmış eserlerdir.
Gazneliler devrinde yani X. ve XI. yüzyıllarda Ayyûkî’rim Varka ve Giilşâh ve Unsurî (ölm. 1031)’nin Vâmık u Azrâ adlarındaki aşk hikâyeleri tanınmış mesnevîlerdir. Bunlardan birincisinin konusu Araplardan, ikincisi de Yunanlılar­dan alınmıştır. Devrin büyük şairlerinden Firdevsî (ölm. 1021 ?) daha önce ya­zılmış şehnamelerden ve halk arasında söylenegelen hikâyelerden de yararlana­rak 60 bin beyitlik Şehnâme’sım yazarak Gazneli Sultan Mahmud’a sunmuş, ama Sultan kendisine söz verdiği, her beyit için bir altınlık ödülü vermeyince Firdev­sî onu ağır sözlerle suçlayarak Bağdad’a kaçmıştır. Firdevsî’nin Şehname’si, İran destanlarının en tanınmışı olduğu gibi, dünyadaki bu tür birkaç büyük eserden de biri sayılır.
Selçuklular devrinde İran’ın en büyük şairi sayılan Nizâmî-i Gencevî (ölm. 1025) ilk kez beş mesnevî yazarak bir Hamse ortaya çıkarmıştır. Mahzenü’l-es-râr, Hüsrev ü Şîrîn, Leylî vü Mecnûn, Heft-peyker, İskender nâme’ den teşekkül eden hamse, İran ve Türk şairlerince Hamse örneği olarak kabul edilmiştir. Bu mesnevîlerin hepsi kısa vezinlerle yazıldıklarından Nizâmî’yi örnek alan mesne­vî şairleri de hep kısa vezinler kullanmışlardır. Aynı devirde Ferîdii’d-dîn Attâr (ölm. 1230)’ın ünlü Mantıku’t-tayr adlı tasavvufî mesnevîsi de hem çok okunan hem de Türk edebiyatına çok etki eden bir eserdir.
İran’da Moğollar devrinde yetişen Sa’dî-i Şirâzî (ölm. 1291) mesnevînin de en büyük ustalarından biri sayılmıştır. Bostan adlı mesnevîsi çok tanınmış bir eserdir. Türkçeye birçok kez çevrilmiş, hem mesnevî hem de gazel şairleri üze­rinde etkili olmuştur. Husrev-i Dehlevî (ölm. 1325)’nin Matla’ü’l-envâr, Husrev ü Şirîn, Leylî vü Mecnun, Âyine-i İskender, Heft-bihişt mesnevîlerinin oluşturdu­ğu Hamse’si çok tanınmış bir eserdir.
Timurlular devrinde İran mesnevîleri daha çok tarihi konularda yazılmıştır. KazvînVrim İslâm tarihini nazmetttiği Zafernâme adlı büyük eseri, Şerefeddin Yez-dî (ölm. 1457)’nin Zafernâme’si bu tür mesnevîlerin en iyilerindendir. Bu devrin büyük şairi Abdurrahman Câmî(öm. 1492). Heft-evreng adını verdiği yedi mes­neviyi bir araya getirmeyi başarmıştır. Bunlar içinde özellikle Salâmân u Absâl, Yûsuf u Züleyhâ, Leylî vü Mecnûn mesnevîleri çok ünlü aşk hikâyeleridir.
XVI. Yüzyıldan sonra mesnevî şekli İran edebiyatında gittikçe güçsüz eser­ler vermeğe başlamış, önceki büyük mesnevî ustalarına yetişecek değerde şair görülmemiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir