ERKEK VE ÜREME YOLLARI HASTALIKLARI
1.ÜRETRA: Ü retra, id ra rı m esan ed en vücut dışına u la ştıra n iki u cu açık tüp biçim indeki k an a la verilen ad d ır. Ü re tra erkekte 18-20 cm . k ad ın d a ise 4 cm . uzun lu ğ u n d ad ır. Ü retran m m esaneye açılan deliğine ‘îç m e atu s’, vücut dışın a açılan deliğine de ‘Dış m e atu s’ d en ir. Erkek ü re tra sın ın üç bölüm ü v ard ır. P ro statik ü re tra 2,5-3 cm. uzunluğunda olup en geniş bölüm dür. O rta bölüm ünün ark a d u v arın d a ‘Kollikulus sem in alis’ denilen b ir bölüm b u lu n u r. B uraya iki delik halinde ‘D uktus ejak u lato riu s’ açılır. M em branöz ü retra,. ü re tra n m en kısa ve d a r bölüm ü olup, 1,5-2 cm. k ad ard ır. Sponjiöz ü re tra , penisin ‘K orpus sponjioza’ denilen yapısının içinde yol alm ak tad ır. U zunluğu 15 cm. genişliği de 6 mm. k ad a rd ır. Ü re tra penisin ‘G lans’ bölüm ünde genişler. Bu genişlem eye ‘F ossa n av ik u laris’ denilm ektedir.. Ü retran m m ikroskobik yapısı incelendiğinde ‘M ukoza’ ve ‘S ubm ukoza’ ta b a k a la rın d a n oluştuğu görülür. K adında 4 cm . uzunluğunda olan ü re tra , v ag in an m ön d u v arı içinde b ir sü re ilerledikten so n ra ‘K litoris’in 2,5 cm . gerisinde vücut dışına açılır.
2. PENİS: P enis, erkek cinsiyetin cinsel birleşm e o rg an ıd ır. Kök ve gövde olm ak ü zere iki bölüm den oluşm uştur. Kök bölüm ü perin ey e yerleşm iştir. G övde bölüm ü serb estçe h are k et edebilm e yeteneğine sah ip tir. Penis b aşlıc a iki y ap ıd an oluşm uştur. B u n lard an b iri ‘K orpus k av ern o za’ diğeri de ‘K orpus sponjiosus’d u r. K orpus sponjiosusun ön bölüm ü ‘G lans p en is’ denilen b ir yapı o lu ştu ru r. Ü retran m son bölüm ü, korpus sponjiosusun içinde yol alır. ‘K orpus k av ern o za’ iki ta n ed ir ve korpus sponjiozanm b ire r ü st-dış yan ta ra fın a yerleşm iştir. G erek korpus sponjioza ve gerek korpuz k av ern o zalar gözenekli y ap ılard ır. Bu gözeneklerin d u v arla rı düz kas liflerinden, elastik ve fibröz liflerden yapılm ıştır. G özeneklerin içinde k an d am arları b u lu n u r. Bu kan d am arların ın fazla m ik tard a k an la dolm ası h alinde penis sertleşir ve dikleşir.
Bu d u ru m a ‘E reksiyon’ denir. Penisin se rb e st bölüm ü d eri üe kaplıdır. G lans bölüm ünü ö rten d erijg lan sa yapışm ış değildir. Bu deri p a rç a sın a ‘P repisyum ’ (sünnet derisi] denilm ektedir. P repisyum ‘F renulum ’ denilen b ir bağ aracılığ ıy la glans penisin alt bölüm üne tu tu n u r. P repisyum istendiğinde geri itilip glans o rtay a çık artılab ilir. S ünnette p repisyum kesilerek çık artılır.
3. TESTİS: T estisler, ‘S perm ium ’ denilen erkek cinsiyet h ü crelerin in yapıldığı b ir çift org an d ır. T estisler gövdenin dışında ‘S krotum ’ denilen to rb a biçim inde, d eri k astan yapılm ış, b ir yapının içinde y erleşm işlerd ir. T eslislerin h er b iri 4-5 cm. boyunda, 2,5 cm . eninde ve 3 cm . kalınlığında olup y u m u rta biçim indedirler ve h er biri o rtalam a 21 gr. ağırlı- ğm dadır. Sol testis sağdakinden b iraz d ah a aşağ ıda bulunur. Bu, b irb irin e baskı yapıp ezilm elerini önler. T eslislerd en b iri ötekinden b iraz küçük olabilir. Erkek ü rem e organı olan testislerin h e r b iri yaklaşık o larak 200-300 lobülden oluşm aktadır. H er lobülde 1-3 tan e “ Sem inifer tü p ” denilen kanalcık bu lu n u r. H er sem inifer tü p ü n uzunluğu 60-70 cm . k ad a rd ır. Sem inifer tü p ler, erkek ü rem e sistem inin başlangıcını o lu ştu ru rla r. S perm ium lar b u ra la rd a h azırlan ır. Bilindiği gibi sperm ium , b ir kadın cinsiyet h ü cre si ‘Ö vum ’ ile b irleşerek döllem e olayını g erçek leştirm ektedir. Sem inifer tü p ler iki ta b a k a d a n o lu şu rlar. D ıştaki ta b ak a n ın adı ‘B azal m em b ran ’ olup b ağ dokusu y ap ısın d ad ır. İçteki ta b ak an ın adıysa “G erm inal ep itel” tab ak asıd ır. G erm inal epitel ta b ak a sın d a b aşlıca iki tip h ü cre bulunm aktadır. H ü crelerd en b azıları “ D estek h ü c re le ri” adını alırlark en ötekileri de “ S perm atojenik h ü c re le r” adını alırlar. S perm atojenik h ü creler çeşitli olgunlaşm a b a s a m aklarını tırm anıp sp erm iu m lara dönü şü rler. D estek h ü crelerin in diğer adı “ Sertoli h ü c re le ri” dir. O lgunlaşm akta olan sperm ium lar bu sü reç içinde b ir aralık sertoli h ü crelerin in içine b a ş la rını
sokarlar ve tamamen olgunlaştıktan sonra “ Sem in ifer” tü p lerin in boşluğuna geçerler. Sem inifer tü p lerin in arasın ı d o ld u ran bağ dokusun u n içinde ‘İn terstisiel h ü c re le r’ ya d a ‘Leydig h ü cre leri – denilen h ü creler b u lunm aktadır. Leydig h ü cre leri erkek organizm asının erkekleştirici (androjen) horm onlarının salgılandığı esas h ü cre le rd ir. B eyindeki hipofiz bezinden salg ılan an ‘İn terstisiel celi stim ülan horm on’ (ICSH) ve ‘Folikül stim ülan horm on’ (FSH) leydig h ü cre lerini u y a rır. Sem inifer tü p le r ‘Rete te stis’ denilen b ir hazneye aç ılırla r. Rete testis de b irk aç kanalcık aracılığıyla ‘E pididim is’ denilen ikinci b ir hazneye açılır. Epididim is sperm ium un taşın m asın ı sağ ladık ları gibi, olgunlaşm a ve hareketliliği üzerine etkili enzim ler de salgılar. Epididim is, “D uktus d efe re n s” denilen uzun bir borucukla ağızlaşır. D uktus d eferen s, sperm atik kordon denilen uzun b ir yapının içinde yükselip pelvise girer. D aha so n ra id ra r kesesinin (m esane) ark asın d a yol alır b ir sü re so n ra p ro sta tın içine girer. D uktus deferen s, p ro sta t içindeyken “V ezika sem inalis” in ağzıyla b irleşip duktus ejakülatorius denilen k an alcığı o lu ştu ru r. D uktus ejak ü lato riu ssa “P rostatik ü re tra y a ” açılır. Böylece testislerd e ü retilen sp erm iu m lar y u k arıd a sözünü ettiğim iz yollardan g eçerek ejakülasyon sırasın d a ü re tra y a ulaşır. Ü re tray a u la şan sperm atozoid, sperm ium sıvısı içinde o larak vaginaya boşaltılır.
4. VEZİKA SEMİNALİS: Vezika sem inalis,kendi üzerinde çok sayıda kıvrılm ış tek b ir b orucuk sistem idir. Bu borucuk sistem inin d u v arı içten d ışa doğru m ukoza, kas ve gözenekli b ir doku tab ak asın d an o luşm uştur.M ukozatabakasm – d a salgı y ap an h ü creler de b u lu n u r. Vezika sem inaliste h az ırlan a n salgının içinde fruktoz ve ‘V ezikülin’ de b ulunm aktadır. Bu salgı sperm ium hacm inin büyük b ir bölüm ünü o lu ştu rm ak tad ır. Vezika sem inalis olgun sperm ium larm depolandığı b ir bölge değildir. S p erm iu m lar, ‘Epididim is’de d ep o lan ırlar. Vezika sem inalis salgısı içinde b u lu n an fruktoz, sperm ium un enerji ham m addesidir. M eni, cinsel birleşm ede ejakülasyon sıra sında erkek penisinden kadının vaginasm a b o şalan yap ışk an kıvam daki salgıdır. Bu salgının içinde kadının dişi eşey h ü crelerin i (ovum -yu- m urta) dölleyecek olan erkek eşey h ü creleri, yani sperm ium lar bulunur. Vezika sem inalis, m esanenin ark a sın d a, rek tu m un d a önünde bulunm aktadır. V ezika sem inalisi o lu ştu ran borucuk sistem i duktus d eferen sin son bölüm üyle p ro stat içinde ağızlaşır. Bu ağızlaşm ad an so n ra o rtay a çıkan 2 cm. uzunluğundaki k analcığa ‘D uktus ejak ü lato riu s’ denilm ektedir. D uktus ejakülatorius sağ d a ve solda b ire r ta n e d ir ve p ro statik ü re tra n m ark a d u v arın d ak i ‘Kollikulus sem inalis’ denilen bölgeye açılır. B u rad a son o larak vezika sem inalis salgısının içinde b u lu n an m addeleri d ah a yak ın d an inceleyeceğiz. Salgı m ukus bakım ından çok zengindir, içinde bol m ik tard a glikoz, bun u n yanı sıra
fruktoz d a b u lu n u r. Son iki m adde sperm atozoid- lerin en erji h am m ad d elerin i o lu ştu ru r. Salgının içinde C vitam ini, am ino asitler ve ‘V ezikülin ’ v ard ır. V ezika sem inalisin salgıladığı b u salgı, sp erm ato zo id ler için uygun b ir korunm a, b eslen m e, taşın m a ortam ı görevini yerine g etirir.
5. PROSTAT: P ro stat ‘Simfizis p u b is’in a rk a sın d a, rek tu m u n önünde ve m esan en in boyun bölgesinin önüne yerleşm iş olan k estan e biçim inde b ir bezdir. Y apısı m ikroskobik o larak incelendiğinde düz kas liflerinden çok say ıd a birbiriyle b ağ lan tılı küçük b ezlerd en ve filpröz liflerd en kurulm uş olduğu görülür. P ro stat bezinden salg ılan an salgı h afif alkalidir. P ro statın içinden, ü re tra n m p ro sta t p a rç a sı g eçer. D uktus ejak ü lato riu slar d a p ro sta t içinden fieçip p ro statik ü re tra y a açılırlar, lerlem iş y a şla rd a b azı erkeklerde p ro sta t bezi büyüyebilir. Bu büyüm e p ro statik ü re tra çevresindeki bez yapısındaki h ü crelerin çoğalm asınd an k ay n aklanm aktadır. Büyüm üş olan p ro stat,
içinden geçen ü re tra y a baskı y ap a rak id ra r akım ında bozukluklara yol açabilir. Bu durum halk ara sın d a b asitçe “P ro sta t” olarak ad lan d ırılır. O ysa “P ro sta t” bezin adıdır. O layın bilim sel adı “ P ro stat h ip erp lazisi” dir. P ro stat hiperplazisini ileride ayrı bir başlık altın d a ay rın tılarıy la inceleyeceğiz.
6. SPERMATİK KORDON: Erkek çocuk an n e rahm indeyken, doğum a kısa b ir sü re k alan a k ad a r te stisleri k arın boşluğunun içindedir. Doğum a yakın günlerde testisler b e ra b e rle rin d e duktus d eferen slerin i, d am ar ve sin irlerin i de a la ra k k arın ön d u v arın d an aşağı, skrotum un içine in erler. Bu iniş sırasın d a k arın ön d u v arın d an , bazı kas liflerinden ve ‘F asy a’ denilen z a rla rd a n oluşm uş b ir tünel o lu ştu ru r. Bu tünele ‘S perm atik kordon’ denir. T estisler skrotum a indikten so n ra sp erm atik kordonun içinden ‘D uktus d eferen s’^ a ta r ve to p la rd am a rlar, bazı sinir lifleri, lenf d a m a rla rı geçer.
ERKEKTEKİ CİNSEL İŞLEVLERE GENEL BAKIŞ: Bütün canlı türlerinde olduğu gibi insanlarda da temelde iki çeşit içgüdü bulunmaktadır. Bunlardan biri bireyin kendi varlığını koruması, diğeri de türünün sürekliliğini sağlamasıdır. Türün sürekliliğinin sağlanması için kadınla erkek ve her ikisinin cinsel birleşmesi sonucu erkek spermatozoidlerinin kadının ovumu- nu (yumurta) döllemesi gerekir. Erkekteki cinsel işlevler üç ayrı başlık altında İncelenmektedir. Bunlar 1) Spermatojenez, yani öpermiumlarm üretilip olgunlaştırılması 2) Koitus, yani cinsel eylem ve 3) İkincil erkeklik belirtileridir.
8. SPERMATOJENEZ ( SPERMİUM YAPIM I): Erkek cinsiyet hücreleri olan spermium- ların testislerde yapılmasına ‘Spermatojenez’ denir. Testislerin yapısında bulunan seminifer tüpler denilen borucukların duvarında bulunan ‘Spermatojen hücreler’, bunlara ‘Spermatogonium’ da denilmektedir, bir yandan çoğalırlarken diğer yandan da olgun bir spermiuma doğru gelişip farklılaşırlar. Spermiumiar bu gelişme sürecinin bir basamağında ‘Sertoli’ hücrelerinin içine başlarını sokarak onlardan bazı besin maddeleri, hormonlar ve enzimler alırlar. Sertoli hücreleri, erkek organizmasında bir miktar dişilik hormonu yani ‘Östrojen’ sentez ederler. Belli bir olgunluğa erişmiş olan spermiumiar daha sonra seminifer tüplerin boşluğuna geçerek ‘Epididimis’e ulaşırlar. Epididimise ulaşan sper
miumlar normal biçimlerini kazanmış olmalarına karşın henüz tam olarak olgunlaşmamışlardır. Fizyolojik olarak tam olgunluğa erişebilmeleri için daha belli bir süre gerekir. Bu süreyi ‘Epididimis’de geçiren spermiumiar bir ovumu (dişi cinsiyet hücresini) dölleyebilecek olgunluğa erişirler. Epididimis, buradaki metabolizmanın ürünü olan karbondioksitten dolayı hafif asit bir ortamdır. Bu asit ortam spermiumları tembelleştirir, hareketsizleşti- rir. Hafif alkali ortamlar ise spermiumları hareketlendirir. Cinsel birleşme sırasında kadının vaginasına boşaltılan spermiumun içinde prostatın hafif alkali olan salgısı da bulunur. Alkali özellikteki prostat salgısı meni içinde bulunan spermiumları hareketlendirir. Hareketlenmiş bir spermium dölleyeceği ovuma doğru ilerler. Meni içinde vaginaya ulaşmış olan spermiumiar, burada ancak üç gün yaşayabilirler. Dölleme yeteneklerini kadının üreme organında geçirdikleri ilk 24 saatin sonunda kaybederler. Spermatojenez, yani spermiumlarm yapımı 12-15 yaşlarında yani ergenlik (Puberte) çağında başlar. Bu dönemi başlatan olay, beyindeki adenohipofizden ‘Folikül Stimülan Hormon’ (FSH) ve ‘İnierstisiel Celi Stimülan Hormon’ (ICSH) hormonlarının salgılanmasıyla başlar. FSH, kan yoluyla testislere taşınır ve burada spermatojenetik hücrelerin yani spermiumla- rın ana hücrelerinin sayıca çoğalmalarını sağlar. ICSH ise testislerde bulunan ve Testosteron
ERKEK VE ÜREME YOLLARI HASTALIKLARI
hormonu (Erkekleştirici hormon) salgılayan ley- dig hücrelerini uyararak onların testosteron salgılamasını kamçılar. Testosteron hormonu, çeşitli etkilerinin yanı sıra testislerde sayıca çoğalmakta olan spermatojenetik hücrelerin spermiumlara doğru gelişip farklılaşmalarını sağlar. 12-15yaşlarmda başlayan spermatojenez, 25-30 yaşlarına kadar çoğalır, kuvvetlenir ve 60-70 yaşlarına kadar gücünü yavaş yavaş kaybederek azalır.
9. TESTİSLER NİÇİN SKROTUMUN İÇİNDEDİR?: Spermiumlarm ve onların ilkel ana hücrelerini oluşturan spermatojenetik hücrelerin yaşam yetenekleri ,önemli ölçüde içinde yaşadıkları ortamın ısısına bağlıdır. Henüz ana rahminde bulunan bir erkek çocuğun testisleri doğuma birkaç hafta kalana kadar skrotumun içine inmemiştir. Bu dönemde testisler hâlâ çocuğun karın boşluğundadır. Vücut içinin normal sıcaklığı spermiumiar ve spermatojenetik hücreler için uygun değildir. Bu sıcaklık onların dejenere olmasına yol açar. Bu nedenle doğuma birkaç hafta kala çocuğun karın boşluğunda bulunan testisler skrotumun içine doğru aşağı inerler. Buradaki vücut ısısı 35 derece kadardır. Bu normal vücut ısısının 2 derece altı olup spermatojenetik hücreler ve spermiumiar için dejenere edici, onları zedeleyici etkiye sahip değildir. Skrotum derisinde bol miktarda ter bezi bulunur. Bu bölgenin terlemesiyle skrotumun ısısı azaltılmış olur. Bu da testislerin vücuda göre oldukça serin bir ortamda kalmasını sağlar. Skrotumun yapısında düz kas lifleri de bulunur. Sıcak havalarda bu kasların refleks olarak gevşemesiyle skrotumun da gevşemesi sağlanır. Skrotum gevşediğinde, testisler vücut ısısından biraz daha uzaklaştırılmış olur. Soğuk havalarda tam tersi bir durum gözlenir. Skrotumun yapısındaki düz kaslar kasılarak skrotumun büzülmesine yol açarlar. Skrotumun büzülmesi testislerin vücuda ve onun ısısına yaklaşmasına yol açar. Bazı çocuklarda doğuştan bir anormallik olarak testisler skrotum içine inmeyip vücudun içinde kalırlar. Bu durumda vücudun yüksek olan ısısı spermatojen hücreleri ve spermiumları dejenere eder. Bu gibi çocuklar ergenlik çağlarını kısır olarak yaşamak zorunda kalırlar. Ancak doğumdan en geç 4 yıl sonra cerrahi veya ilaç tedavisiyle testisler skrotuma indirildiğinde, bu çocuklar ergenliklerini kısır olarak yaşama tehlikesinden kurtulabüirler. Tedavinin olabildiğince erken ve okul öncesi dönemde yapılması gerekir. Testislerin skrotum içinde bulunmaması durumuna “Kriptorşizm” denir. Kriptorşizm ayrı bir başlık olarak ileride İncelenmektedir. Burada önemli bir noktayı da vurgulayalım. Testisdeki erkekleştirici hormonu, yani testosteron hormonunu salgılayan leydig hücreleri vücut ısısından etkilenmediklerinden, kriptorşizm vakalarında kısırlık gelişmesine karşılık hastanın bunun dışındaki tüm erkeklik özellikleri normal kalır.
yüzünde bulunur. 2) Penil hipospadias: Meatus eksternus penisin alt yüzünde bulunur. 3) Hipospadias skrotalis tipinde skrotum yarıktır ve nıea tus eksternus bu bölgeye açılır. 4) Hipospadias perinealis tipinde de meatus eksternus, anüsle penis arasında bir noktada bulunur. Hipospadias vakalarının da tedavisi cerrahidir. Ruhsal ve organik bozukluklara yol açmamak için okul öncesi dönemde düzeltilmelidir.
12. EPİSPADİAZİS: Üretranın dış deliği olan “Meatus eksternus”un meatus glans penisin orta-tepe noktasında olacağına glans penisin veya penisin üst yüzünde bir bölgede bulunmasıdır. Epispadiazise 50.000 doğumda bir rastlan- maktadır. Epispadiazisin başlıca üç biçimi bulunur. 1) Epispadiazis glandis denilen tipte, meatus eksternus glansm üst yüzünde bulunur. 2) Epispadiazis penis denilen tipte ise meatus eksternus penisin üst yüzünde bulunur. 3) Epispadiazis komleta denilen tipte ise üretranın üst bölümü, glans penis ve penisin geri kalan bütün üst yüzü boyunca açıktır. Bu vakalarda hasta idrarını tutamaz (îdrar inkontinansı). Epispadiazis vakalarında kriptorşizm ek bir bozukluk olarak bulunabilir, koitus olasıdır.
13.HİPOSPADİAS: Meatus eksternusun penisin alt yüzünde bulunması durumuna ‘Hipospadi- as’ denir. 350 doğumda bir sıklıkta görülmektedir. Başlıca 4 tipi vardır. 1) Hipospadias glandis denilen tipte meatus eksternus, glans penisin alt
yüzünde bulunur. 2) Penil hipospadias: Meatus eksternus penisin alt yüzünde bulunur. 3) Hipospadias skrotalis tipinde skrotum yarıktır ve nıea tus eksternus bu bölgeye açılır. 4) Hipospadias perinealis tipinde de meatus eksternus, anüsle penis arasında bir noktada bulunur. Hipospadias vakalarının da tedavisi cerrahidir. Ruhsal ve organik bozukluklara yol açmamak için okul öncesi dönemde düzeltilmelidir.
14.ÜRETRA DARLIKLARI: Üretra kanalının nedbe dokusu ile daralması ye genişleme yeteneğini kaybetmesi durumuna ‘Üretra darlığı’ denilir. Bazı vakalarda ise doğuştan bir anormallik olarak üretra, nedbe dokusuna bağlı olmaksızın dardır. Nedbe dokusunun gelişmesine yol açan vakalar, üretra iltihapları ve yaralanmalarıdır. Antibiyotiklerin keşfinden sonra, eskiden %85 gibi yüksek bir oranda görülen iltihabi darlıklar azalmıştır. Bu tür darlıklar tedavi edilmemiş gonokok infeksiyonlarından uzun süre (15- 20 yıl) sonra gelişir. Günümüzde üretra darlıklarının en sık rastlanan nedeni, trafik kazaları sonucu oluşan darlıklardır. Üretra darlıklarında ortaya çıkan başlıca iki belirti vardır. Bunlarda» biri idrar akışının fışkırma kuvvetinin azalması, diğeri de fışkıran idrarın çapının daralmasıdır. İdrar etme olayının sonlarına doğru idrar, damlalar halinde akmaya başlar. Aşırı darlıklarda mesanenin tümüyle boşalması güçleşebilir. Tedavi edilmezse böbrek yetersizliğine yol açar. Vakaların tedavisinde, üretraya sokulan darlığı genişletici aletlerden ya da cerrahi uygulamalardan yararlanılmalıdır.
15.GONORE (BEL SOĞUKLUĞU): Gonore, ‘Nayseria gonorea’ adlı mikroorganizmanın, her iki cinste, özellikle üreme organlarında oluşturduğu ve kendisini cerahatli bir iltihap biçiminde ortaya koyan bir bulaşıcı hastalıktır. Gonore üreme organlarını tutabileceği gibi anus, boğaz, eklemler, perikard (kalp zan), miyokard (kalp kası) deri ve gözü de tutabilir. Bulaşma çoğunlukla cinsel ilişkiyle olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) açıklamasına göre dünyada her yıl 250 milyon kişi (kadın-erkek-çocuk) gonore infeksiyonuna yakalanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl 3 milyon kadar gonore vakası saptanmaktadır. Bu vakaların % 90’ı 30 yaşın altındayken % 25’i 18 yaşın altındadır. Bulaşma çeşitli biçimlerde olur. Fakat değişmeyen kural infeksiyonun insanlar aracılığıyla bulaşmasıdır. Nayseria gonorea mikroorganizmasını vücudunda taşıyan herkeste hastalığın belirtilerinin ortaya çıkması şart değildir. Nitekim kadın hastaların % 60’mda hastalık belirti vermez.
Gerek erkek ve gerekse kadınlardaki bu gibi belirtisiz gizli vakalar, hastalığın bulaşma yoluyla yayılmasında büyük rol oynarlar. İnfeksiyonu taşıyan kadın veya erkekler cinsel ilişkiyle hastalığı karşı cinse bulaştırırlar. Homoseksüel erkeklerde ve anus yoluyla da cinsel ilişki kuran kadınlarda anusda gonorea gelişebilir.Orogenital (ağız-cinsel organ) ilişkide bulunan kadm ve erkeklerde boğaz bölgesinde ve bademciklerde gonore infeksiyonu gelişebilir. Nayseria gonoreayı cinsel organlarında taşıyan hamile kadınlar doğum sırasında çocuklarına bulaştırabilirler. Bu gibi çocukların göz, boğaz ve cinsel ogranlarmda gonore gelişebilir. Hastalık evlenmemiş kişilerde daha sık görülmektedir. Gonore teşhis edilen hastaların cinsel ilişkide bulundukları kişilerin de kesin muayene ve tedavi edilmeleri gerekir. Gonore infeksiyonunu yaratan nayseria gonorea mikrobunu alan kişide 2-10 gün süren bir kuluçka döneminden sonra hastalığın belirtileri ortaya çıkmaya başlar. Bulaşma üretra penis yoluylaolmuşsahastalık önce üretranm mukozasına yerleşir. Kuluçka devrinden sonra ortaya çıkan ilk belirti üretrada gelişen sızlama, yanma hissidir. Bundan birkaç saat sonra idrar etme sırasında üretrada yanma hissi ve idrar etmede güçlük (dizüri) gelişir. Hasta sık sık idrara çıkma gereksinimini duyar. Penisin ucundan sarı-yeşil renkte cerahatli bir akıntı gelir. Glans penisin ucundaki meatus eksternusun etrafı kızarmış ve şişmiş olarak görülür. Homoseksüel erkeklerde anus, rektum ve boğazda gonore gelişebilmektedir. Anus ve rektumda gelişen gonore, belirti vermeyeceği gibi bu bölgede kaşıntı, yanöıa, ıkınma, kanlı-mukuslu bir akıntı gibi belirtilere yol açabilir. Orogenital yolla da cinsel ilişkide bulunan kadın ve erkeklerde, homoseksüellerde % 20 sıklıkta boğaz bölgesinde gonokok infeksivonunun genellikle belirtisi yoktur. Boğaz infeksiyonu kendisini bademcik iltihabı biçiminde gösterebilmektedir. Kadınlarda gelişen gonore ise 7-21 günlük bir gecikmeden sonra belirtilerini göstermeye başlar. Bu belirtiler, idrar etme güçlüğü, sık idrar etme, vaginada akıntı, anus ve rektumda rahatsızlık hissi ve adet kanamalarında bozukluklar biçimindedir. Kadınlardaki gonore ansiklopedinin “Kadın Hastalıkları” bölümünde ayrıntılarıyla İncelenmektedir. Nayseria gonorea mikrobunu taşımakta olan hamile bir anneden doğan çocuk, annesinin doğum kanalından geçerken bu mikrobu alabilir. Bu gibi durumlarda yeni doğan çocuklarda göz iltihaplanmasına sık rastlanır. Bunun önlenmesi için henüz doğmuş olan bütün çocukların her iki gözüne % l ’lik “Gümüş nitrat” çözeltisi damlatılmalıdır. Gonore hastalığına yol açan Nayseria gonorea kana karışıp eklem, kalp zan (perikard), kalp kası (miyokard), deri vb. gibi organ ve dokularda
d a gonokok iltih ap ların a yol açabilm ektedir. G onokokların k an a karışm ası olayına ‘Gonokokse- m ia’ denir. Gonokok infeksiyonuna yakalanm ış olan h a sta la rın % 1-3 ’ünde gonokoksem ia gelişm ektedir. Bu v ak aların yaklaşık % 65’ini kadın h a s ta la r oluşturm aktadır. G onokoksem ia kendisini ateş, titrem e, eklem ağ rıları, d erid e küçük kan am a o d ak lan , p apüller ve p ü stü ller biçim inde g ö sterm ek ted ir. G onokoksem ianm en d er o larak y aratab ileceğ i çok ciddi kom plikasyonlard an biri de beyin zarların ın iltihaplanm asıdır. Y ani gonokok m ikroplarına bağlı olarak m enenjit gelişm esidir. E rkeklerdeki gonore tedavi edilm ediğinde epididim is v e/v ey a p ro stat iltihabına yol açab ilir. G onore h astalığ ın ın tedavisinde kullanılan en etkin ilaç “P enisilin” dir. Bunun dışında günüm üzde pek çok antibiyotik bu hastalığın tedavisinde kullanılm aktadır. H astalığa k arşı alınabilecek koruyucu önlem lerin çok çeşitli ve etkin oldukları söylenem ez. Cinsel ilişki sırasın d a erkeğin kullan acağ ı p rezerv atif (Condom) ancak bir yere k ad ar koruyucu etki gösterm ektedir. G onoreli bir kimseyle cinsel ilişkide bulunulduğunda, ilişkiden en fazla 24 sa a t so n ra etkin bir penisilin tedavisine b aşlan m ası, hastalığın bulaşm a ve o rtay a çıkm a olasılığını düşürebilir. Bazı kadın ve erkekler h a stalığın b elirtilerin e sahip olm alarına k arşın te d avi görm ezler. Bu gibi kim selerin b ir an önce tedavi görm eleri, gerek kendi sağlıkları ve gerekse toplum sağlığı r açısın d an çok önem lidir. Ö te y an d an h ay at ka d ınlarıyla k u ru lacak ilişkinin bazı yanlış cinsel d av ra n ışla r edinilm esine yol açacağ ı gibi sifilis (frengi) ve gonore (bel soğukluğu) gibi bulaşıcı cinsel h astalık ların (veneryil hastalıklar) b u laşm a ve yayılm a riskini çoğaltacağını d a un u tm am ak gerekir. A ncak kadm -erkek ilişkilerinin gelişm em iş olduğu toplum larda özellikle genç y aştak i erkekler heteroseksüel ilişkileri d ah a çok h ay at k ad ın ların d an öğrenm ek ve b ir sü re sü rd ü rm ek zo ru n d a k alm aktadırlar. Bu durum genç in sa n la rın henüz heteroseksüel y aşam larının b aşın d a çeşitli sağlık sorunlarıyla k arşılaşm aların a yol açm ak tad ır.
16. FİM OZİS: G lans penisi örtm ekte olan ‘P repisyum ’(sünnet derisi) denilen deri kıvrım ının, glans penisin tep esin e uyan açıklığının d a r olm ası d u ru m u n a ‘Fim ozis’ denir. Fimozis d u ru m u n d a prepisyum aynı zam anda büzüşm üş b ir yapıya sah ip tir. Eğer prepisyum un açıklığı çok d a rsa id ra r etm e sırasın d a id ra r, prepisyum la glans penis a ra sın daki boşlukta birikebilir. Bu durum da prepisyum ad e ta b alo n gibi şişer, id ra r d am lalar halinde ak ar. İd ra r etm ede güçlük çekilir. Bu durum zam anla id ra r yollarının z a ra r görm esine neden olabilir. Eğer prepisyum açıklığı fazla d a r değilse yakınm alar yalnız penisin ereksiyonu sırasın d a o rtay a çık ar. E reksiyon durum unda prepisyum , glans penisin gerisine çekilem ez. Bu durum b azen koitusa engel olabilir. Fimozis v ak aların d a, prepisyum glansm gerisine
çekilem ediği için, glans ile prepisyum arasın d ak i boşluk tem izlenem ez. P repisyum un iç yüzünde “T yson” b ezlerin d en sm egna adlı b ir salgı salgılan ır. Bu salgı fimozis nedeniyle tem izlenem edi- ğinde, b u n la rd a taşlaşm a gelişebilir, ö te y andan tem izlenem eyen glans ve prepisyum da m ikroskobik iltih ap lar gelişebilir. Fimozis vak aların ın tedavisi sü n n ettir.
17. PARAFİM OZİS: P repisyum un, glans penisin gerisine çekilm esinden sonra yeniden öne g etirilem em esi durum una ‘P arafim ozis’ denir. Parafim o- zis durum unda d a r prepisyum açıklığı glans penisi boğabilir. Bu bölgedeki d a m a rla ra baskı y ap arak glans penisin şişm esine yol açab ilir. Parafim ozis geliştiği d u ru m lard a h astan ın zam an kaybetm eksizin h astan ey e veya b ir doktora götürülm esi gerekir. V akaların kesin tedavisi sünnettir.
18.KISA FRENULUM: Bilindiği gibi prepisyum ‘F renulum ’ denilen kısa b ir bağcıkla glans penisin alt yüzüne tu tu n m ak tad ır. F renulum norm alden d ah a kısa olduğunda, prepisyum tam olarak glans penisin gerisine çekilem ez. Bu durum penisin ereksiyonunda ve koitus sırasın d a ağrı ve h a tta k anam aya neden olabilir. K oitusu güçleştirebilir. K ısa frenulum d u ru m ların d a ce rra h i olarak frenulum uzatılabilir eğer isten irse sünnet de yapılabilir.
19.PENİS YARALANMALARI: Penis anatom ik özelliği nedeniyle harek etli b ir organ olduğu için çeşitli d arb e lerd en kurtulup y aralan m ay ab ilir. A ncak bu h er zam an böyle olm am aktadır. A m pütasyon, frak tü r , ko n tü zy o n , dekolm an , dislokasyon ve stran g ü lasy o n olm ak ü zere altı çeşit penis y aralan m ası v ard ır. B unları k ısaca ayrı ayrı inceleyelim . Penis am pütasyonu : Penisin h erh an g i b ir bölgesinden tam olarak kesilm esidir. Penis am pütasyonu ya kıskançlık ya d a intikam nedeniyle b aşk aları ta ra fın d an kesilebileceği gibi b azı ru h h a s ta la n d a kendi penislerini kesebilirler. Penis, ereksiyonda iken kesilirse kan am a h astay ı öldürecek k ad a r fazla olabilir. Penis am pütasyonu v ak aların d a h astan ın zam an kaybetm eden b ir h astan ey e ulaştırılm ası gerekir. Penis frak tü rü : Ereksiyon halindeki penisin şiddetli b ir bükülm e sonucu kırılm ası du rum una penis frak tü rü denir. K ırılm a denilen durum b ir ağaç dalının kırılm asına benzem ez. P enisin derisi sağlam kalır fakat korpus kavernoza y ırtılır. B unun sonucu olarak peniste geniş b ir k an am a ve pıhtı gelişir. Z am anla yırtılan bölüm (kırılm ış bölüm] nedbe dokusuyla iyüeşebilir. A ncak n ed b e dokusunun ilerisindeki penis bölüm ü tam o larak ereksiyona katılm ayabilir. Penis frak tü rü v ak aların d a d a h a sta la rın d erh al b ir h astan ey e ulaştırılm ası gerekir. Penis kontüzyonu: Penisin, kendisine ra stla y a n tekm e, yum ruk veya sert b ir cism e çarp m a nedeniyle ezilm esi durum una Penis kontüzyonu denir.
Ereksiyon halindeki penis serb est hareketliliğini b ir ölçüde kaybettiği ve hacm i de büyüdüğü için bu tü r y ara lan m a la r d ah a kolay gelişir. Penis derisinde m o rarm a gelişir. B unun nedeni penisin do k u ların d a oluşan k an am ad ır. H afif v ak alard a soğuk uygulam ası ve b an d aj y eterli b ir tedavi olabilir. A ncak h er vakanın m utlaka b ir doktor ta ra fın d a n incelenm esinde y a ra r v ard ır. Penis dekolm anı: P enisderisinintüm üyle k o p arak p enisten sıyrılm ası olayına penis dekolm anı denir. D aha çok iş k azası o larak o rtay a çıkar. Penisin, p antolonla birlikte m akinelerin dişli ark la rın a takılm ası sonucu o lu şu rlar. T edavi ce rra h i o larak penis derisinin yeniden yerine dikilm esi biçim indedir. Penis dislokasyonu: Penis d erisin in g lan say ap ıştığı kısım dan k o p arak penisin skrotum veya pubis d erisin in altın a kaçm ası d urum una penis dislokasyonu den ir. Penisin d erh al norm al yerine getirilm esi ve yırtık olan derin in dikilm esi g erekir. Penis stran g ü lasy o n u : Penisin ip veya b en zeri b ir a ra ç la sıkışıp boğulm ası olayına penis stran g ü lasyonu den ir. Bu sıkışm a penis d am arların ı tık ay acağ ı için peniste g an g ren gelişebilir. S trangülasyon nedeni erk en d en yok edilirse g an g ren gelişm esi önlenebilir.
15.20.PRİAPİSM US: Cinsel u y a n olm aksızın, penisin ereksiyona geçip uzun b ir sü re ve in atçı b ir biçim de bu durum u k o ru y arak gevşem em esi d u ru m u n a ‘P riap ism u s’ d en ir. O lay norm al değil hastalıklı b ir d u ru m d u r ve h er y aşta o rtay a çıkabilir. K orpus k av ern o zu slard a kanın toplanm ası ve b azen de pıhtılaşm asıyla gelişen b u olayın penisin to p la rd am a rların ın penis tüm örleri veya diğer tüm örler nedeniyle tık an m aları ya d a penisteki kavernöz y ap ıların iltihaplanm ası veya lösem iler sonucu oluştuğu görülm üştür. N örojen kaynaklı olabilir. Bir kısım v ak ad a gerçek neden buluna- m ayabilir (idiopatik priadizm ). P riapism usda yalnız korpus k av ern o zalar sertleşm iştir. G lans penis ve korpus sponjioza gevşektir. O lay an id en gelişir ve ağrılıdır. Penisteki ereksiyon, gevşem eksizin b irk aç gün veya ay sü reb ilir. H astan ın ejakülasyonu gelişir, fak at ejakülasyondan so n ra penis gevşemez. İd ra r etm ede güçlük v ard ır veya olanaksızdır. H astalığın tedavisi etkene göre değişm ektedir. A ncak h er vak an ın tüm ör olasılığı yönünden incelenm esi kesin gereklidir.