Sadıkane’ye Bir Mektup
“Sadıkane” diye hitap ettiğim dost, bazı bağlar vardır ki en yakınlarımızla güçlenir, güvenle örülür, samimiyetle yaşanır. Ancak, tanıdığımız yüzlerin arkasında gizli niyetler olduğunu görmek, insanı derin bir hayal kırıklığına uğratıyor. Bizim ailemizden birini, etrafımızda olanlarla bir araya getirip sessiz oyunlara katılmak, aslında çok tehlikeli bir yol.
Sadıkane, eğer kulak veriyorsan, bil ki bu yolda arkamdaki her adıma, yapılan her konuşmaya dikkat ediyorum. Kardeşimin eşi üzerinden gelen ısrarlı aramaların farkındayım ve ailece tüm bu yaptıklarından haberdarız. Ayrıca, bu hareketlerinin hepsinin kayıtlarının avukatımıza tek tek bildirildiğini bilmeni isterim. Geçirdiğimiz bu mahkeme sürecinde etrafımdaki herkesi aradığında, o aradığı kişilerin zamanla bana bilgi verdiklerini de belirtmek isterim; sanırım artık arkamdan aramadığın kimse kalmadı.
Tavrımın, senin çevrendeki hiç kimseyle irtibata geçmeme ve bu süreçte negatif etkilenmemen için yaptığım onurlu bir duruş olduğunu da unutmamalısın. Unutma ki, yaptığın her davranış, gelecekteki adımlarını etkileyebilir ve beklenmedik sonuçlara yol açabilir. Bu tür davranışların, samimiyetin yerini alarak yalnızca güveni zedeleyeceğini bilmeni isterim.
Unutma ki, bu hareketlerin mahkeme sürecinde aleyhine delil teşkil edebilir ve gelecekte sana büyük zararlar verebilir. Özellikle de bizimle aynı aile içinde olanlar üzerinden kurulan o gizli bağların, gün gelip tüm gerçekleri su yüzüne çıkaracağına emin olabilirsin. Bu nedenle, herkesin kendi hakikatini yaşaması ve başkalarının hayatlarına müdahil olmaktan kaçınması gerektiğini düşünüyorum. Gelinimizin, bu oyunların bir parçası olmasını istemem; çünkü aile içinde kurulan bu tür bağlar yalnızca güveni zedeler. Herkesin dikkatli olmasını umuyorum.”
Unutma ki, bu yolda attığın her adımın, ileride geri dönüşü zor sonuçları olabilir. Etrafımızdaki herkese, arkamdan arayıp yaptığın davranışlar senin gerçek karakterini ortaya koyuyor. ‘Asıl karakter, ayrılıktaki süreçteki davranışı ile belli olur.’ Aşırı çirkef bir yapıya sahip olanların bu özelliği, ayrıldıktan sonra ayyuka çıkar. Bir şeyler bittikten sonra hala konuşan tipler, net bir mide bulantısı sebebidir. Kendi çapında intikam almak uğruna veya içini rahatlatmak amacıyla ortalığı kötü şeylerle bulandıranlar, aslında ne kadar olgunluktan uzak olduklarını gösterir. Kendini bilen ve yeteri kadar olgunluğa ulaşan insan, ayrılık sonrası vakur bir sessizliğe bürünür. Oysa çiğ ve özgüven eksikliği yaşayanlar, bu tür durumlarda tüm iğrençliğiyle karşımıza dikilir. Unutma, insan kumaşı çok önceden belli olur; asıl mesele bunu görebilmektir.
Asıl onur, evli kaldığımız ve öncesi tanışma ve devamındaki birliktelik sürecinde, kimsenin yaşamını etkileyecek veya üzecek bilgileri kimseyle paylaşmamış olmamda gizlidir. Bu, bir erdemin ifadesidir ve senin de bu erdemi anlaman için zamanın olacaktır. Zira, gerçek güç; sırları korumak, saygıyı sürdürmek ve insanlara değer vermekten gelir. Bu süreçte gösterdiğim olgunluk ve sadakat, gerçek bir karakterin göstergesidir. Unutma ki, kalp temizliği ve ruhun dinginliği, en büyük başarıdır.”
“Belki de tüm bu söylediklerime inanmayacaksın, ama unutma ki, her hareketin bir iz bırakıyor. Örneğin, gelinimizi sabah saat 10:36’da ‘Nasılsın, naber?’ diye yazdığını biliyoruz ve bunun ardında yatan niyetin ne olduğunu çok iyi anlıyoruz. Bugün defalarca WhatsApp üzerinden aramalar yaptığını, aramaların hepsinin kaydedildiğini ve bu bilgilerin ileride nasıl değerlendirileceğini de unutmaman gerekiyor. Daha henüz ayrılmamışken, arkamdan çevirdiğin tüm işlerin hepsini bildiğimi, fakat çaresizce sessizleştiğimi ve neler yapacağını seyrettiğimi de bilmelisin. Tüm bu durumların kaydedildiği gerçeği, seni düşündüğün kadar rahat hissettirmiyor olabilir. Fakat her şeyin bir bedeli olduğunu da unutmamalısın.”
Ailece, arkamızdan attığın her adımı dikkatle izliyoruz. Tüm davranışlarının kaydını tutuyoruz; bu kayıtlar, gelecekte işimize yarayacak değerli deliller olarak saklanacak. Her ne kadar senin düşüncelerini ve niyetlerini anlama çabamız gözden kaçsa da, bu süreçte neler olup bittiğini seyrettiğimiz gerçeğini unutmamalısın. Her şeyin bir bedeli olduğunu bilmelisin ve bu bedelin ne olacağını da zaman gösterecek.
Hayat, insanın gerçek kimliğini ortaya koyan bir sahne gibidir. Bu sahnede, maske takanların gerçekte kim olduklarını görmek ise zaman alır. Herkes, içindeki karanlığı dışarıya yansıtmadan yaşamaya çalışır, ancak bu çaba çoğu zaman bir boşluğa dönüşür. Sözde sevdiklerine, öz ailesine karşı sergilenen bu yapay tavırlar, sonunda kişinin ruhunda derin yaralar açar. Kendi kendine yalan söylemek, hem kendini hem de çevresindekileri oyalamaktan başka bir işe yaramaz. Dürüstlük, yalnızca kişisel bir erdem değil; aynı zamanda insan ilişkilerinin temel taşıdır. Herkesin özünde bu değerlere sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta, insanların samimiyetle bağ kurabilmesi, bu değerlerle mümkündür