KAN DOLAŞIMI

KAN DOLAŞIMI

Çevresel kan dolaşımı iki kısma ayrılabilir: akciğer dolaşımı (küçük dolaşım) ve aort dolaşımı (büyük dolaşım).

Büyük ve küçük dolaşımın anatomisi

Küçük dolaşım akciğer atardamarlarından başlar, akciğerlerden geçer ve akciğer toplardamarlarında sonlanır. Büyük dolaşım ise aorttan başlar; aorttan ayrılan çevresel atardamarlar, kılcal damar adı verilen ince kanallarla, kanı iç organlara taşır; daha sonra da bu kan alt ve üst anatoplardamarlar yoluyla sağ kalbe ulaşır.

Vücut için gerekli besin maddeleri, sindirim borusundan ve karaciğerden gelen toplardamarlar yoluyla sağlanır; burada sindirim borusu besinleri soğurup kana aktarma işlevini gerçekleştirirken, karaciğer depo işlevi görür. Akciğer dolaşımında ise, akciğer alveollerinde bulunan havadan, kanın temizlenmesi için gerekli oksijen sağlanır. Sonra oksijen ve besin maddeleriyle yüklü kan, büyük dolaşımın atardamarlarıyla bütün dokulara dağıtılır. Akciğer dolaşımı, toplardamar dolaşımıyla dokulardan kalbe taşınan karbon dioksit gazının vücuttan atılmasında da görev alır. Metabolizmanın diğer artıkları ise, böbrek, sindirim ve deri dolaşımları aracılığıyla, sırasıyla idrar, safra ve ter şeklinde dışarı atılır.

Atardamarlar üç tabakadan oluşan bir yapıya sahiptir: iç gömlek (intima) adı verilen iç tabaka bağdoku yapısındadır; düz kas lifleri ile elastik liflerden oluşan orta gömlek (media) en kalın tabakadır; teldoku yapısında olan dış gömlek (adventia), atardamarı besleyen ince damarları içerir. Geniş çaplı damarlarda, orta gömlekte yer alan elastik lifler, küçük atardamarlarda ise düz kas lifleri ağırlıktadır.

Atardamarlar atardamarcık denen daha ince çaplı atardamarlara, bunlar da sayısız kılcal damaca ayrılır. Kılcal damarların çapı, yaklaşık olarak alyuvarların çapı kadardır. Kan ile çevre dokuları arasındaki alışverişler bu seviyede gerçekleşir; aynı şekilde küçük dolaşımda da, kanın akciğerlerdeki havayla teması, kılcal damarların çok ince çeperleri üzerinden sağlanır. Kılcal damarla-
rın bir araya gelmesiyle küçük çaplı toplardam leşmesiyle de büyük toplardamarlar meydana j

Toplardamarlar, vücuttaki yerlerine göre de Buna göre bazı toplardamarlar elastik dokudc dokusundan zengindir. Toplardamarların iç gö biçiminde kapakçıklar bulunur; bu kapakçıkl; damar kanının akış yönünü düzenlemektir.

Normal dolaşım fizyolojisi

Kalbin atış döngüsü veya çevrimi (bir kalf nundan onu izleyen kalp kasılmasının sonuna yi kapsayan dönem) iki evreden oluşur: sistol a evresi ve diyastol adı verilen gevşeme evresi. A; kendi içinde birkaç bölüme ayrılabilir.

Kalp hemodinamiği. Kasılma başladığı za (mitral kapağı) kapanır; bu sırada aorttaki sign da kapalı durumdadır. Kalbin kasılmasına ve k basıncın artmasına rağmen, karıncık hacmini aşamaya, eşhacimli kasılma dönemi denir. Ka içindeki basınca eriştiği zaman, aortun sigm açılır ve karıncık hacmindeki azalmayla berat
Kalp atışı döngüsü bir gevşeme evresiyle başlar; 0,9 sanı doldurduğu bu gevşeme evresine diyastol adı verilir. Bunt evresinde ise kalp kasılır. Bu dolup boşalma sırasında (ka iki ayn pompa gibi işlev görür: oksijence fakir kan (mavi) zengin kan (kırmızı) sol kalbe gelir. Diyastol başlangıcındı kanla doludur; bu sırada triküspit (2) ve mitral kapaklar (i gelmesiyle (B) kulakçıklann içinde basınç artar ve kulakçıl kapakçıklann (4) açılmasını sağlar. Böylece kulakçıklar ve kanla dolu hale gelir (C). Kulakçıklardan çıkan elektrik uya kasılır ve fazla kanı kanncıklara pompalar; böylece sistol ( Kanncıklar içindeki basıncın artması (E) sonucunda kulak\ kapakçıklar kapanır. Sigmamsı kapakçıklar (S) açılmaya b, (F) kanncıklar kuvvetli bir biçimde kasılarak, kanı yarımay

(6) ve akciğer atardamanna (7) pompalar.
t i
STARLİNG YASASI

İngiliz fizyolog Ernest Henry Starling, XIX. yy’ın sonunda kalbin uyum yeteneğiyle ilgili temel mekanizmalardan birini ortaya çıkardı. Starling, izole bir kalp-akciğer takımı üzerinde çalışırken, toplardamarlarla kalbe dönen kan miktarının (dolayısıyla karıncıkların dolum basıncının) artması halinde, karıncıklar tarafından pompalanan kan miktarının da arttığını fark etti. Burada söz konusu olan mekanizma, kalbin değişik miktarlarda gelen kana anlık olarak gösterdiği uyum yeteneğidir. Pompalanan kan miktarı, karıncığın dolum hacmine göre, bir kasılmadan diğerine değişiklik gösterebilmektedir.

Daha yakın bir geçmişte, Starling Yasası’nda rol oynayan hücresel mekanizma da ortaya çıkarılmıştır; bu mekanizma, kalp kası liflerindeki sarkomer-lerin dolum basıncı arttığı zaman uzamasına bağlıdır.

Sarkomerlerin uzaması, kasılma öncesinde aktin ve miyozin köprülerinin daha iyi bir konum almasını ve bu şekilde kalbin daha güçlü kasılmasını sağlamaktadır.

ana şahdamar
dış ilye atardamarı
dirsek-

parmak

atardamarı
ayak atardamarı taban atardamarı
ilye ana toplardamarı
ilye dış toplardamarı
alt karın toplardamarı
ayak dış kenar toplardamarı
ayak sırtı toplardamarı
alın atardamarları yüzeysel şakak atardamarı dış şahdamar iç şahdamar köprücükaltı atardamarı koltukaltı atardamarı kol kıvrık atardamarı
yüz atardamarı dil atardamarı alttiroid atardamarı

boyun toplardamarı
üst ana toplardamar

köprücük altı toplardamarı

koltukaltı toplardamarı böbrek :oplardamarı

böbrek ırdamarı

kapı lardamarı
kalça atardamarı ilye ana atardamarı alt karın atardamarı iç edep atardamarı uyluk atardamarı kamışkemik atardamarı baldır arka atardamarı

baldır ön atardamarı
uyluk toplardamarı dizardı toplardamarı

iç safen toplardamarı dış safen toplardamarı
■ basıncı aort basıncının altındaki bir değe-

_ ” – S-r.de, aortun sigmamsı kapakçıkları kapanır; mit-sonem boyunca hep kapalı durumda kalır. Bu

– ; gevşeme dönemi denir; bu evrede kalp kası . ■ -. _■ rasıncı azalır, ama karıncık hacminde bir deği-

– .; -:r..::k basıncı kulakçık basıncına eriştiği zaman

■ i r-ir ve gevşeme evresi (diyastol) başlar.

-;s;r.de, kulakçıklar içinde bulunan kan karıncıkla-

î _ evre de üç ayrı dönemden oluşur: hızlı doluş dö-dönemi ve kulakçık sistolü. Çok kısa süren .-r.de, kulakçıkların kasılması karıncıklara doğru .- – • taıtru artırır.

. – • ;. ısanncıklar tarafından birim zamanda pompala-—,i’jBu debi iki etken tarafından belirlenir: her ka-

■ – rianan kan hacmi ve kalbin kasılma sıklığı. Kalbi

• rz kasılan bir yetişkinin, dinlenme halindeki kalp • ila yaklaşık olarak 5 litredir. Kalp debisi vücudun – r.i uyum sağlar, ısı ve yükseklik artışı, heyecanlan-

■ —bidelerinin soğurulması debiyi artırır. Bunların dı-• “_r_ yükselmesine neden olan en önemli etken, kalp

– ■ etkisini gösteren beden hareketleridir.

basınçlı sistemde kan dolaşımı. Kan, kalp kasıl-:-‘_;:y3e atardamarlarda belirli bir basınçla dolaşır. Bu u ■ : ;~ar çeperlerinin gerilimiyle dengelenir. Kan basın-; – —.ar gerilimi, birbirine zıt yönde kuvvetleri temsil et-

■ ■ >te aynı olayın sağlanmasında rol oynarlar. Kan ba–.”tEttıar basıncı), hem kalpden pompalanan kana, hem

-îrlann ve kılcal damarların özelliklerine bağlıdır. Kan ir^:yon) genellikle büyük atardamarlardan ölçülür.

– : .-cşide, tansiyonun yüksek değeri 120-140 mm Hg,

– :se 70-90 mm Hg arasında değişir.

: s 3ui basıncı değerleri, ölçümün yapıldığı atardamarın ; ‘i az çok değişebilir. Buna karşılık yüksek değer, en kü-■: ;-narcıklarda önemli ölçüde düşerek, sistol ve diyastol-; i 50 mm cıva düzeyinde seyreder, ü basınçlı sistemde kan dolaşımı. Düşük basınçlı sis-yıaı, kılcal damarlar düzeyinde başlar. Kılcal damarlar, tîplı, çeperi yalnızca bir hücre tabakasından oluşan ve __s bağlantılar kuran bir kanallar ağından ibarettir. Kılcal

• * toplam yüzeyi erişkinde 7 000 m2’yi aşar ve kan ile ;:=smdaki alışverişler bu düzeyde gerçekleşir. Kan basın-t anarlarda giderek azalır: en küçük atardamarlarla kılcal

geçiş noktasında 50 mm Hg olan bu basınç, kan atar-

■ _=n terkedip kılcal damarlara geçtiği sırada 30 mm .rai damarların toplardamar ucunda ise 15 mm Hg’ye

iamarlar üç grupta toplanır: devamlı, pencereli ve de-

• Ital damarlar. Devamlı kılcal damarların çeperi, kesin-

devam eden endotelyum hücrelerinden oluşur; bu .tatta en yaygın bulunan kılcal damar tipidir. Pencereli carlarda, çeperi oluşturan hücrelerin sitoplazması çok ;:zenek içerir; bu tip kılcal damarlar, sıvı alışverişinin =3tdığı böbrek, bağırsak gibi organlarda bulunur. Karaci-< ve kemik iliğinde bulunan devamsız kılcal damarlar raiden bağımsız duran hücrelerden oluşur; bu hücreleri rsniş aralıklar, kan hücrelerinin geçmesine uygundur.

. damarlardan geçen kanın miktarı, kılcal damardan ön–arların çap değişikliklerine sıkı sıkıya bağlıdır: kılcal da-~ başlangıç bölümünde yer alan ve büzgenkas işlevi gö-. kas lifleri, kasılıp girişi kapatarak kanın kılcal damarlar geçmesini engelleyebilir. Bu durumda, en küçük atarda-ı en küçük toplardamarlar arasıda şantlar oluşur ve kılcal erişindeki açık büzgen sayısına göre, kılcal damarlardan anın debisi artar veya azalır.

‘ damarlar seviyesinde, besin maddelerinin alışverişi ya-lemli su hareketleri de gerçekleşir. Atardamar ucunda hid-basmç plazma proteinlerinin oluşturduğu basınca üstün den, su kılcal damarlardan dışarı çıkar. Toplardamar ucun-vj üstünlük tersine döner ve su kılcal damara geri döner. îu hareketinin aksaması halinde ödemler ortaya çıkar. rdamar sistemi içindeki dolaşım pek çok etkene bağlıdır, an en önemlisi kalp kökenlidir; sistolde kalbin kasılarak [i itim gücü toplardamarlara gelinceye kadar giderek la, kanın toplardamarlarda ilerlemesine katkıda bulunur, ı beraber toplardamar dolaşımını sağlayan en önemli et-nncığın diyastol sırasında oluşturduğu emmedir. Bu emincik gevşerken kulakçık-karıncık tabanının alçalması so-a gerçekleşir.
Bu temel mekanizmanın yanında, toplardamar dolaşımına etki eden başka olaylar da vardır; diyaframın aşağı inmesine bağlı olarak göğüs kafesine doğru gelişen emme gücü, göğüs kafesi içinde negatif bir basınç yaratarak toplardamar kanının kalbe dönüşünü kolaylaştırır. Ayrıca karın toplardamarlarının karın organları tarafından sıkıştırılması da pompa işlevi görür. Vücudun üst bölümünde, yerçekimi kanın toplardamarlardaki geri dönüşünü kolaylaştırır. Baş ve boyun toplardamarlarında az miktarda kapakçık bulunması, başın kalp seviyesinden aşağıda kalması halinde toplardamar dolaşımının aksamasına yol açar.
KASILABİLİRLİK VE DÜZENLENMESİ

Kasılabilirlik kasların temel özelliğidir. Biyokimyasal düzeyde kasılabilirlik, kasılmayı sağlayan aktin ve miyozin molekülleri arasındaki tepkimeyi katalize eden enzimlerin en yüksek etkinliğidir.

Kasılabilirlik, kasılgan proteinlerle etkileşen kalsiyum miktarına bağlıdır ve bu miktar her kasılmada değişkenlik gösterebilir. Bazı ilaçlar ve sinir iletisi aracıları, bu miktarı değiştirebilir. Mesela bazı ilaçlar hücre kanallarının ve pompa sistemlerinin geçirgenliği üzerine etki ederek bu işlevi gerçekleştirir; bu ilaçlardan en eskisi, sod* yum-potasyum pompasını durduran dijitalindir. Sinir iletisi aracılarından adrenalinin ise, kasılmayı artırıcı etkisi büyüktür.
BUYUK KAN DOLAŞIMI

KALP AYNI ZAMANDA BİR İÇSALGI BEZİDİR

Kalbin kulakçıklarında yer alan tanecik yapılan, elektron mikroskobunun kullanıma girdiği dönemden bu yana bilinir. Bu taneciklerin kan hacminin düzenlenmesinde görev aldığı ise, ilk olarak Fransız kardiyolog Pierre-Yves Hatt tarafından ortaya konuldu.

Daha sonra, bu taneciklerden salgılanan hormon da keşfedildi. Atriai natriüretik peptit (ANF) adıyla bilinen bu hormon, 28 aminoasitten oluşan bir proteindir. ANF, kulakçıkların gerilmesi sonucunda salgılanır. Temel rolü sodyumun idrarla atılmasını sağlamaktır; su molekülleri de sodyumla birlikte atıldığından, idrar miktarım da artırır. ANP’nin diğer işlevi, atardamarcıklan genişleterek atardamar basıncını düşürmektir.
Oksijen düzeyinin denetimi.

Aortta (1) kan basıncına ve kandaki

C02 düzeyine duyarlı alıcılar yer alır.

Bu alıcılar beynin merkezine sinirsel iletiler göndererek, uyancı kalp hücrelerinin (2) gerekli bilgiyi edinmelerini sağlar. Uyancı hücrelerin görevi, yoğun (A) ve normal (B) beden hareketleri sırasında veya dinlenme halinde (C), kalbin kasılma hızını düzenlemektir.
DOLAŞIMIN DÜZENLENMESİ

Kan dolaşımının sinir sistemiyle düzenlenmesi temel olarak iki düzeyde gerçekleşir: kalp ve çevresel damarlar. Dolaşım sisteminin düzenlenmesinde, sinir sisteminden başka birçok doğal madde de görev alır.

Sinirsel düzenleme

Kalbin otomatik olarak çalışması, sağ kulakçıkta yer alan sinüs düğümü hücrelerinden çıkan uyanlara bağlıdır. Sinüs düğümü, kalp işlevlerini denetleyen sinir merkezlerinden gelen uyarıları, birbirine zıt etkili iki sinir grubu aracılığıyla alır; bir grup sinir lifi kalbin atışını yavaşlatırken, diğer grup artırır.

Kalbin otomatik çalışmasına etki eden çok sayıda refleks yayı bulunmaktadır. Sempatik ve parasempatik sistemler sinirsel aracılar yoluyla etki gösterirler. Parasempatik sistemin temel sinirsel aracısı asetilkolin, sempatik sisteminkiyse adrenalin ve no-radrenalindir. Bu maddeler, sırasıyla parasempatik ve sempatik sistemin uyarılarını gerçekleştirir. Bunlar hücreler üzerindeki etkilerini bazı alıcılara bağlanarak gösterir.

Sinirsel açıdan damarların devingenliği dolaşımın herhangi bir yerindeki geçici veya kalıcı bozukluklar karşısında hızla değişikliğe uğrar. Bu durumda damarları daraltan veya genişleten iki ayrı sistem devreye girer. Bunlardan ilki, soğanilikteki sinir merkezlerine bağlı olduğu gibi, sinir sisteminin her seviyesindeki merkezlere de bağlıdır ve kabaca sempatik sinir sistemine tekabül eder. Sempatik sistem temelde damarları büzücü etki göstermekle beraber, beyin damarlarına etkisizdir ve buna karşılık koroner damarları genişletir.

Damarları genişleten sistemi denetleyen merkezlerin yerleşimi, henüz tam olarak saptanamamıştır. Bu sistemin lifleri hem sempatik, hem de parasempatik sistemlerden geçer. Soğanilik-omurilik kaynaklı olan bu sinir lifleri, metabolizma veya çalışma açısından rol oynamak üzere ilgili organlara gider.

Atardamarların sinirsel denetimi iki şekilde devreye girer: sinirsel merkezlerin doğrudan uyarılmasıyla (mesela, ısı artışının damarlarda genişlemeye yol açması) veya dolaylı bir refleks mekanizmayla. Bu refleks mekanizmasının kaynağı, aort ve şahdamar üzerindedir. Bu bölgelerdeki en küçük bir basınç değişikliği bile, değişikliği dengelemeye yönelik karşıt yönde bir tepkiye yol açar. Mesela tansiyon düşüklüğü söz konusuyla, atardamar basıncını yükseltmek için çevre damarlarında daralma olur.

Aort ve şahdamarmda, kanın kimyasal bileşimine duyarlı alıcılar bulunur. Bu alıcılar kandaki karbon dioksit ve oksijen gazı değişikliklerine duyarlıdır.

Hormonal düzenleme

Hormonal düzenlemede rol oynayan en önemli kimyasal faktör, böbreküstü bezinin öz kısmından salgılanan adrenalindir. Ağrı veya heyecan gibi adrenalin salgısını uyaran etkenler, vazo-motor (damar devindirici) sinirlerin etkisinden bağımsız olarak damarlarda büzülmeye neden olur. Vücut tarafından üretilen ve damar büzücü etkisi bulunan başka doğal maddeler de vardır (anjiyotensin gibi).

Diğer taraftan bazı maddeler de, damarları genişletici etki gösterir. Bunların başında asetilkolin ve sempatik sistem etkisini taklit eden bazı maddeler gelir. Daha önce de değinildiği gibi, noradrenaline benzeyen maddeler, damarlar üzerinde büzücü etki gösterir. Bu mekanizma, a alıcısı adı verilen damar büzücü alıcıların üzerinden etki eder. Ama bu maddeler, diğer taraftan |3 alıcısı denen damar genişletici alıcıları da etkilemektedir. Bu nedenle farklı sempatomimetik maddelerin etkisi, onların damar büzücü veya genişletici özelliğinin baskın olmasına göre değişir. Mesela adrenalin her iki tipte de etkiye neden olur, buna karşılık noradrenalin a alıcılarını güçlü bir şekilde uyarır, ama p alıcıları üzerine pek az etki eder.

Atardamar basıncının düzenlenmesinde rol oynayan ikinci önemli sistem, renin-anjiyotensin sistemidir. Atardamar basıncı düştüğü zaman, böbreklerde bulunan granüllü hücreler uyarılır ve hormonal bir madde salınır; bu maddeye renin adı verilir. Bir enzim gibi işlev gören bu hormon, bir plazma proteinini parçalayarak, çok güçlü damar büzücü etkiye sahip bir peptit elde edilmesini sağlar.

Atardamar basıncının düzenlenmesinde, sinirsel sistem ve iki büyük hormonal sistem (katekolaminler ve renin-anjiyotensin sistemi) dışında başka mekanizmalar da görev alır. Bunlardan bazıları çok kısa sürede etkisini gösterir (damar genişletici etkiye sahip bradikinin ve prostaglandinler ile endotelyumdan salgılanan maddeler gibi), bazıları da dolaşım sıvısının miktarı üzeri-
ne etki ederek, kan basıncını daha uzun sürede hipofizden salgılanan antidiüretik hormon ve b< kabuğundan salgılanan aldosteron bunların başını üretik hormon, böbreğin uzak borucuklarından s limini sağlar; aldosteron ise kıvrımlı uzak boruc geri emilimini artırır, böylece suyun vücutta tutı dışı sıvısının artması mümkün olur.

Özel düzenleme mekanizmaları

Kalp ve beyin düzenleme mekanizmalarında nirsel faktörlerin bu özel mekanizmalarda pek fa dığı sanılmaktadır.

Beyinde kan dolaşımı. Beynin sürekli bir biç lenmesi şarttır. İnsanda beyindeki kan dolaşımını sınca duyarlı alıcılar taşıyan şahdamarı sistemind damarı basıncındaki en küçük azalmada, damarl la büzülür ve böylece beyne giden kan akımı saf

Beynin kanla beslenmesi, yukarıda değinilen vj den hemen hiç etkilenmez. Buradaki düzenleme nal kaynaklıdır. Düzenlemede rol oynayan en ör damar kanında erimiş bulunan karbon dioksit dü yin yükselmesi, beyne giden kan akımını belirgin

Koroner dolaşım. Vücut ağırlığının ancak bir kalp, yalnız başına kendi kan verdisinin yüzde 5’ nun nedeni kalbin oksijen tüketiminin, vücuttaki ketiminin yüzde 14’üne eşit olmasıdır. Bu gerek; nin yüksek olması ve damarlardan önemli miktar sıyla karşılanır; bu nedenle koroner toplardamar ğer toplardamarları içinde oksijence en fakir olan şımın en önemli özelliklerinden biri, kalbi besley ların sıstolde karıncık kasılması sonucunda sıkı de, kanın kalp dokusuna geçişinin diyastolle sınıı organlar da ise bu durumun tersine sistol-diyastc kulara geçer). Kalpteki temel düzenleme mekanı çen oksijen miktarına bağlıdır: atardamar kanın çında görülen en küçük bir azalma, damarların ı lemesine neden olur. Bu etki doğrudan doğrı maddesi aracılığıyla gerçekleşir.

KALBİN MUAYENESİ

Kalp bölgesi dinleme aletiyle dinlendiğinde ses duyulur. Bu seslerden her biri, kulakla ayı fonokardiyogramla kaydedılebilen iki bileşer ses sistolün başlangıcına tekabül eder. Birinci ran zaman aralığı, ikinci sesle birinci sesi ayıra: daha kısadır, çünkü sistol süresi diyastol süres

Patolojik durumlarda ve özellikle kalp yı dinlemede daha farklı sesler duyulabilir. Sesi lan üfürümler genellikle kapak anomalilerin ganik üfürümler).

um. Açık kalp ameliyatlarında kullanılan bu sistem, cerrahî askıda kalan kalp işlevlerini yerine getirir. Anatoplardamarlar ‘3‘be dönen oksijence fakir kan, yapay bir akciğere (3)

: zksijence zengin kan pompalanarak (4) birisi düzenleyicisi (5) f geçirilir ve aorta şınnga edilir. Kalbe sızan kan toplanır (7), —san anndmhr (8) ve oksijence zengin hale getirilir (3). Kan sormak için kullanılır.
hızla gelişen bu yöntem, günümüzde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.

Kalp muayenesinde daha karmaşık inceleme yöntemlerine de başvurulabilir, ama bunlardan daha çok bazı özel patolojilerin tanısı amacıyla yararlanılır. Mesela nükleer tıpta kullanılan radyoaktif izotoplar, miyokarda bağlanarak kasın incelenmesini mümkün kılmaktadır.

Kalp kateterizasyonu, kalp ve damarlar içindeki basıncı ölçmek amacıyla uygulanır. Bu yöntem, özellikle kapaklara ait kalp patolojilerinin etkilerini saptamak ve cerrahî tedavinin gerekli olup olmadığına karar vermek için kullanılır. Bu amaçla, manometrelere bağlı sondalar (borucuklar) kalp yönünde ilerletilir. Sondaların kol veya bacak toplardamarlarına yerleştirilmesiyle sağ kalp boşluklarının, atardamarlara yerleştirilmesiyle de sol kalp boşluklarının basıncı ölçülür.

Ventrikülografi (karıncık grafisi) yönteminde, kalp karıncıklarına iyotlu bir kontrast madde verilerek kalp boşluklarının durumu, hareketleri ve anormal kan akımlarının bulunup bulunmadığı incelenir. Koroner anjiyografi ise koroner damar sisteminin radyografisidir. Bu yöntemde sağ ve sol koroner damarların başlangıç bölümüne yerleştirilen sondalardan iyotlu bir kontrast madde enjekte edilir ve damarların radyolojik olarak görüntülenmesi sağlanır. Koroner anjiyografi sayesinde, anjinapektoris (göğüs ağrısı) veya miyokart enfarktüsü gibi kalp hastalıklarına neden olan, koroner sisteme ait patolojiler (darlıklar, koroner yetmezliğine yol açan tıkanıklıklar) saptanabilir.
Ana şahdamardaki bir darlığı gösteren arteriografi (anjiyografi).

Darlığın nedeni yağ plaklannın birikmesi olabilir. Böyle bir hastada beyin ambolisi riski büyüktür, çünkü beynin kanla beslenmesini sağlayan damar sistemi, ana şahdamann dallandır.
ojik inceleme

^nesinde göğüs radyolojisi büyük bir önem taşır.

radyolojik tetkikleri yardımıyla (günümüzde :.iStanın daha az ışın almasını sağlayacak şekilde

• -sdır) kalp değişik açılardan incelenir, böylelikle ■r_mn biçimi, boyutları ve hareketleri hakkında fikir

• _:t. Kalp kapaklarındaki kireç birikimleri de radyo-

»aptanabilmektedir.

kardiyogram

: ,;.-5grafi, kalbin vücut yüzeyine yayılan elektriksel deri üzerinden kaydedilmesine dayanır. Bu-_zeyine yerleştirilen elektrodlardan ve elektriksel bir galvanometreden yararlanılır. Bu düzenek-‘.ısların potansiyelleri grafik olarak yazılır. Elekt– .- EKG) içerdiği «girinti çıkıntılar» vücudun fark-“Isştirilen elektrodlar arasındaki potansiyel farkında, her kalp atışı döngüsü yinelenen üç bölüm-. jıkların uyarılması, karıncıkların uyarılması ve :. r_ Kutuplaşması. EKG’de gözlenen ilk bölüm ku-ir.inası sonucunda oluşur ve küçük bir dalga

• r.is izlenir; P dalgası kulakçıkların kutupsuzlaş-■ I-larmcık uyarılmasına ait bölüm daha geniş bir .: mimden oluşur: Q, R ve S dalgaları. P ve Q dalken süre, uyarının kulakçıklardan karıncıklara e ru! eder ve genellikle 0,20 saniyeden kısa sürer, .ruhsuzlaşmasını izleyen yeniden kutuplaşma

. — ialgası şeklinde yansır.

r – ■ ;ok bozukluk, elektrokardiyogram sayesinde -; ‘._r: dalgaların ritmi ve şekliyle ilgili bozukluk–13 gelir. Kalp ritmindeki bozukluklar, taşikardi-

– ; nnası), bradikardiler (kalp hızının azalması) ve

– ilgili patolojiler şeklinde ortaya çıkar. Bu pa-;; ».rv.ıs düğümünden çıkan elektrik akımının

. – de ilgili olabilir. Miyokart enfarktüsü ve ka-bazı patolojilerde, QRS ve T dalgalarının – ismeti içindeki ileti bozuklukarı ise QRS ge-.•-endim gösterir.

ivografi ve diğer inceleme

eri

iletesi (ültrason) dalgalar yardımıyla kalbin :, ; -:r. bu yöntemle kalp boşlukları, kapaklar ve • ;r. akımı gözlenebilir. 1970’li yılların başında

Miyokart enlarklüsii. Sintigrafide koyu bir leke olarak izlenen enfarktüs bölgesi, ölü hücrelerden oluşan alanın sınırlannı gösteriyor. Yetersiz kan alma yüzünden hücrelerin harap Olması, kalbin durmasıyla sonuçlanabilecek ciddî bir durumdur.
Kalp pili, kalpteki ritim bozukluğu ilaçlarla tedavi edilemeyecek bir hal aldığı zaman uygulanır. Kalbe sürekli olarak elektrik uyanlan gönderen bu cihazın pilleri, düzenli aralıklarla değiştirilmelidir.
KALP HASTALIKLARI

Kalbin embriyon evresindeki gelişiminin duraklaması veya aksaması, kalpte ve büyük damarlarda yapısal bozuklukların ortaya çıkmasına neden olur. Bunun yanında enfeksiyon etkenleriyle oluşan veya ateroskleroza (damar sertliği) bağlı olarak gelişen kalp hastalıkları da vardır.

Doğuştan şekil bozuklukları

Doğuştan gelen kalp şekil bozukluklarının çoğunda neden be-lirlenemez ve bozukluğun kalıtsal olduğunu düşündüren ailesel anomaliler nadir görülür. Bununla beraber, annede gebeliğin başlangıç döneminde ortaya çıkan bazı enfeksiyonların (kızamıkçık gibi) doğuştan şekil bozukluklarına neden olduğu bilinmektedir. Doğuştan gelen kalp hastalıkları, mavilik yapanlar ve mavilik yapmayanlar diye iki büyük gruba ayrılır; mavilik yapan hastalıklarda dokulara yeterli oksijen geçemediğinden deri mavi renk alır.

Mavilik yapan hastahkla?m en önemli özelliği, toplardamar kanıyla (mavi) atardamar kanının (kırmızı) birbirine karışmasıdır. Bu hastalığa yakalanan kişilerde deri mavimsi bir renk alır. Hastalığın nedeni, kalbin sağ ve sol boşlukları arasında geçiş olması (şant) ve sağ boşluklardaki basıncın yükselmesidir; basınç yükselmesi, akciğer kapakçığıdaki bir darlığa bağlı olabilir. En sık görülen bu çeşit kalp hastalığı, «mavi hastalık» olarak da bilinen Fallot tetralojisidir. Bu hastalıkta karıncıkların orta bölümünde bir açıklık, iki karıncığın üzerinde, ata biner tarzda yerleşmiş bulunan aort, sağ karıncık ağzında darlık ve sağ karıncık boşluğunda büyüme gibi anomaliler bir arada bulunur.

Mavilik yapmayan kalp hastalıkları’nda, kanın sol kalpten sağ kalbe geçmesine yol açan sol-sağ şantlar görülebilir. Bu tür hastalıklarda en sık rastlanan anomaliler, kulakçıkların veya karıncıkların arasında açıklık olması veya doğuştan kapak darlıklarıdır (aort kapağı darlığı gibi).

Kapak hastalıkları

Kalp kapaklarında görülen bozuklukların çoğu, akut eklem romatizması adı verilen bir enfeksiyon hastalığına bağlı olarak gelişir. Bunun yanında nadir görülen doğuştan anomaliler de, kapak hastalıklarına yol açabilir. Akut eklem romatizması, 15 yaşından küçük çocuklarda, streptokok bakterilerinin etken olduğu bir anjinin ardından ortaya çıkar. İltihabi eklem romatizması bu enfeksiyonun komplikasyonu niteliğindedir. Akut eklem romatizması Batı ülkelerinde hemen hemen hiç görülmemektedir. Hijyen koşullarının iyileştirilmesi ve çocuklarda görülen anjinlerin penisilinle tedavi edilmesi bunun en önemli etkenleridir.

Akut eklem romatizmasının yol açtığı en önemli patolojiler, kalp kapaklarıyla ilgilidir. Mitral kapak darlığında kanın geçişi güçleşir ve akciğer dolaşımında kan basıncı artar (akciğer hipertansiyonu); bunun sonucunda kalp aletle dinlendiği zaman, diyastol sırasında bir tekerleğin dönerken çıkardığı sese benzeyen bir üfürüm ve ikinci sesten hemen sonra mitral kapağın açılma sesi duyulur. Aort yetersizliğinde, diyastol sırasında kanın bir
kısmı karıncıktan aorta doğru geri kaçar; bu me bulgusu, diyastol sırasında göğüs kemiği yumuşak bir üfürümdür. Aort darlığı, kanın s ta pompalanmasını güçleştirir; bu bozukluğu] su sistol sırasında duyulan üfürümdür. Mit sistol sırasında mitral kapak kapalı olduğu hai sol kulakçığa bir miktar kan geri kaçar. Bunı dinlendiğinde sistol sırasında bir üfürüm duyı

İskemik kalp hastalıkları

En sık rastlanan kalp ve damar hastalıkları mar sertliği) bağlıdır. Aterosklerozda, koroneı yüzünde, lipit birikimlerinden oluşan plakk aterosklerozun ortaya çıkmasını kolaylaştıran rü bulunmaktadır: kalıtımsal faktörler, cinsiyi lerde daha sık görülür), kötü beslenme, hareke lanımı ve bazı hastalıklar (kolesterol yüksek] yon, şeker hastalığı ve şişmanlık) bunların baş

Koroner atardamarlarda oluşan plaklar dan tarak, debinin azalmasına yol açar. Başlangıçt lenme halinde ortaya çıkmaz. İlk dönemde 1 enerji gereksiniminin (buna bağlı olarak da deb hareketleri sırasında görülür; belirtilere göğüs duyulan bir ağrı eşlik eder ve bu tabloya «ang ğüs anjini) adı verilir. Bu dönemde dinlenme elektrokardiyogram genellikle normaldir; boz karmak için ise, beden hareketi sırasında çek yogramdan yararlanılır.

Hastalık ilerledikçe, ağrılar daha hafif bedt bile ortaya çıkmaya başlar. En ciddî komplikas mar tamamen tıkandığı zaman görülen miyoka Enfarktüs, şiddetli ve uzun süren kalp ağrısı, b ve tansiyon düşmesi ile kendini gösterir. Elekti belirgin değişiklikler gözlenir. Miyokart er önemli komplikasyonu, kalp ritmindeki bozul rm en ağır seyredeni, karıncıkların normale göı kasılması anlamına gelen karıncık taşikardisidiı fibrilasyonuna dönüşmesi halinde, hasta anî ölü lir. Enfarktüs alanı (kalbin oksijensiz kalarak ha çok genişse, akciğer ödemi ve ileri derecede düşi sıncı ile beraber görülen akut kalp yetersizliği Kalp boşluklarında tromboz oluşumu ve embol yaygın olarak kullanılan antikoagülan (pıhtıyı e nucunda çok nadir olarak karşımıza çıkmaktadı

jn yeterli kan alamaması sonucunda oluşan) ı tedavisi, hastalığın evresine göre değişiklik iaşlamadan önlem almayı öngören koruyucu :i, kuşkusuz tedaviden daha fazla yarar sağla-in kalp ve damar hastalıklarına yakalanmayı aktörleri (sigara alışkanlığı, kötü beslenme gi-malıdır. Yeni başlayan göğüs anjini vakaların-sijen tüketimini azatan ve koroner damarları aıllanılmaktadır. Trinitrin gibi nitrat türevleri elir.

tüsünde öncelikle tıbbî tedavi uygulanır. Yatak hasta, gelişebilecek ritm bozukluklarına anm-ilmek için, sürekli olarak elektrokardiyogram-’anında çevresel embolileri önlemek amacıyla inleyen antikoagülan tedavi de uygulanır, irken evrede teşhis edilebilmişse, trombolitik lerek pıhtı eritilmeye çalışılır (fibrinoliz). Bu ı bölümde dolaşımın yeniden sağlanması dır. Anî kalp yetmezliği geliştiği takdirde, ge-:steği tedavisi uygulanır.

hastalıkları

rde kalp yetmezliğinin en sık sebeplerinden bi-lıklarıdır (kardiyomiyopatiler). Bunlar tıkayıcı re iki gruba ayrılır.

rt hastalıklarında, karıncıkları ayıran duvarda ılaşma olur. Kalınlaşan duvar kanın atılma aşa-boşluğuna doğru bombelenir ve sistol sırasm-İmasma neden olur. Doğuştan olduğu düşünü-efes darlığı, göğüs ağrıları ve bazen de anî ba-3) kendini gösterir. Hastalık genellikle selim se-ı türlerinde aşırı beden hareketi sırasında anî

‘.astahklannm nedeni henüz bilinmemektedir. Bu boşlukları genişler ve çeperleri incelir. Bu patolo-i bir hastalıktan kaynaklandığı sanılmaktadır; gü-en genetik araştırmalarla etken veya etkenler or-jalışılmaktadır. Bu hastalıklar ergeç kalp yetmez-

1 bir gelişim gösterir; bugün için gelişmeyi önle-tem bulunmadığından, tek tedavi kalp naklidir. ıerikart) iltihabî veya enfeksiyona bağlı yangısı-erilir. Perikarditin en önemli belirtisi göğüs ağrı-illikle birdenbire başlar ve ateşle birlikte görülür, endiğinde, bu hastalığa özgü perikart sürtünme O’li yıllardan önce bu hastalığın en sık nedenini jloz günümüzde nadir olarak karşımıza çıkmak-perikarditin başlıca nedeni virüsler veya urlardır.
Yapay kalp. Bilgisayar teknolojisi sayesinde, yapay kalp cihazlanyla ilgili büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu cihaz, kalp cerrahisi alanında umut vaat eden önemli bir gelişmedir.
Kalp yetmezliği

Kalp yetmeliği tek rs tilerin bir arada bul–çok çeşitli nedenle-son evresini oluş’ li miktarda kar killerinde br ya çıkar; ’’
dür:

rücüler)^ ler (dijital vN’

(nitrat türevle?

Kalp yetmezlı^s mişse, tek çözüm kî’

Günümüzde gelişmiş ve damar hastalıklarıdır. jN lardan beri önemli gelişmeleı’ şı’nın sonunda geliştirilen kalbe’ de, kanın kalp boşlukları içindeki İS lıklarına neden olan kapakçık bozukluk elde edilebilmiştir. Açık kalp ameliyatlar^ zuk kapakların yapay kapaklarla değiştiril gelmiştir. Bu gelişmelere paralel olarak, kalp M lerinin fizyolojisiyle ilgili yeni bilgileri sayesinde^ mekanizmaları daha iyi anlaşılabilmiştir. Bunların y^ bozukluklarını tedavi eden ve kanın pompalanmasını’ yen yeni ilaçlar geliştirilmiştir.

İlk kalp nakli, 1967’de doktor Christian Barnard tarafmoS Güney Afrika’da gerçekleştirilmiştir. O günden bu yana kalp^| nakli, pek çok ekip tarafından, ileri kalp yetmezliklerinin tedavisi amacıyla uygulanmaktadır. Nakil sonrasında ortaya çıkan en önemli sorun grefin vücut tarafından reddedilmesidir; bu sorun günümüzde büyük ölçüde çözülmüş, ama yeni bir sorun ortaya çıkmıştır: verici sayısının azlığı. Bu nedenle yetersiz kalbin yapay kalple değiştirilmesi için yoğun çalışmalar yürütülmektedir, ama teknik zorluklar hâlâ pek çoktur.

Diğer bir önemli araştırma konusu, aterosklarozdan korunma ve tedavidir. Günümüzde uygulanan tedavide, tıkanmış olan çevresel veya koroner atardamarlar, lazerle veya damar içine yerleştirilen bir balonla açılmaktadır. Koruyucu tedavi, kalp ve damar hastalıklarına yakalanmayı kolaylaştıran risk faktörlerinin önlenmesine dayanır. Ateroskleroz oluşumuna yol açan mo-leküler ve hücresel mekanizmalarla ilgili çalışmalar, yoğun bir şekilde sürmektedir.
AYRICA BAKINIZ

► ib.ânsu akciğer ve solunum

sistemi

– KÂH alkolizm

► ISajip biyotitim

► E5ESJ cerrahî

– IMISU enzimler ve

metabolizma

► ftâKU hayvanlarda gelişme

– İM hormonlar

► ıssa kan ve lenf

– HSB kas

► USSU nöron ve sinir sistemi

► |B.«L| organ ve doku nakli

► LA’İ:I. tütün

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*