PREHİSTORİK ÇAĞLAR VE İNSANIN TÜREYİŞİ

PREHİSTORİK ÇAĞLAR VE İNSANIN TÜREYİŞİ

ortamın ilişkileri ve prehistorya: İnsan yeryüzüne, coğrafî özelliğini veren en önemli etkenlerden biridir; Çünkü çeşitli etkinlikleri He ortamın doğal durumunu geniş ölçüde değiştirebilir. İnsan topluluklarının yoğun olduğu ve üeri bir uygarlık düzeyine ulaştığı alanlarda bu değişiklikler çok büyük ölçülere ulaşır. Bu gibi ülkelerde coğrafi görünüm doğal ve beşerî etkenlerin ortak bir sonucudur, öte yandan insan, ne kadar uygar olursa olsun, doğal ortamın çeşitli etkileri altındadır. İlkel toptanlarda bu etkiler çok kuvvetlidir; o kadar ki bu gibi toplumlar doğal oltamın hükmü altında yaşarlar. İnsan ve ortam arasındaki bütün bu karşılıklı ilişkileri araştırıp ortaya koymak coğrafyanın en önemli konularından biridir.

Yer tarihinde insanın ortaya çıkışı buzulçağma rastlar. O Birada yeryüzünün görünümü, özellikle iklimi, bitki ve hayvan toplulukları bugünkünden çok daha farklı idi. Sonradan yavaş yavaş bugünkü duruma geçilmiştir. İşte ilk insanlar bu değişik ortamda yaşamış, zamanla çeşitli kültür basamaklarından geçmiş ve nihayet tarih çağlarına ulaşılmıştır. İnsanlığın tarih çağlarından önceki bu kültür aşamaları ile prehistorya (— tarih öncesi) adı verilen bilim kolu uğraşır. İncelemeler, prehistorik çağlardaki insan topluluklarının yaşayış tarzı ve kültürleri üe, kuatemerin özel koşullan arasında sıkı ilişkiler olduğunu göstermektedir. Onun için önce, kuatemenin bugünkünden farklı koşullanın ve bunlarda zamanla meydana gelen değişiklikleri gözden geçirmemiz yerinde olur (Şekil: VII/1).

Kııaterner: Koşullan v»> bölüııU^U: Dördüncü zaman veya öteki adı ile kuaterner, jeolojik zamanların en kısasıdır. Süresi ancak 2 milyon yıldır. Fakat bu kadar kısa olmasına rağmen, jeolojik zamanların en fazla ilgi çekenidir. Çünkü kuatemerde iklim ve ona bağlı olarak bitki ve hayvan toplulukları büyük ölçüde değişmiştir; ayrıca insan da ilk defa dördüncü zamanda ortaya çıkmıştır. İşte bu sebeplerden dolayı kuaterner, kısa olmasına rağmen, başlı başına bir zaman sayılmıştır. însamn, bugünkü uygarlık düzeyine ulaşmak için geçirdiği uzun evrimin anlaşılabilmesi için kuatemerin incelenmesi gerekir. Çünkü bu evrim kuatemeriıı değişik ortamında başlamış, bu dönemde insanlık çeşitli kültür basamaklarını aşarak bugünkü duruma ulaşmıştır.

Şimdi TabloVII/1 i dikkatle inceleyelim: Bü tabloda küaternerin başlıca olayları, nasıl bölündüğü ve insanlığın tarihindeki başlıca kültür basamakları gösterilmiştir.

Buna göre kuaterner iki bölüme ayrılır; Bunlardan biri pleistosen’dir. Süresi çok daha uzun olan bu bölüme buzulçağı da denir. Çünkü küaternerin bu bölümünde İklim 4, belki 5 defa soğumuş, karaların 1/3’ü sürekli olarak karlar ve buzullarla kaplanmıştır. Bu buzullaşma dönemleri, bugünkünden daha sıcak dönemlerle nöbete leşmiştir. Buzullaşma dönemleri binlerce yıl sürmüştür. O sırada yağışlar artmış, buharlaşma azalmış, yarıkurak bölgelerdeki akarsular kuvvetlenmiş, bitki topluluklarının alanlarında büyük değişiklikler olmuştur.. Buzulçağlarmın derin izlerine yurdumuzda da rastlanır. O sıralarda Türkiye’nin birçok dağlarında buzullar oluşmuş; birçok göllerimizin seviyesi kabarmış; akarsular kuvvetlenmiş; hatta îç Anadolu’nun Konya bölümünde çok geniş bir göl meydana gelmiştir. Gene buzulçağında Türkiye’de suaygırı, fil, aslan, mağara ayısı gibi bugün görülmeyen hayvanlar da yaşamakta idi.

Küaternerin ikinci bölümü çok kısadır. Başlangıcından bugüne kadar ancak 11.000 yıl kadar bir zaman geçmiştir. Bu bölüme postglasiyal çağ (= buzulçağı sonrası) denir. Bu dönem bir ısınma ile başlamıştır. Bunun. sonucunda buzullar gerileyerek çoğu ortadan kalkmış; akarsular cılızlaşmış; göllerin seviyesi alçalmış; bu arada eski Konya gölü de kuruyarak tabanı meydana çıkmıştır. Böylece yavaş yavaş bugünkü duruma geçilmiştir. Zaten bugün, postglasiyal çağın bir parçasıdır. Bütün bu değişiklikler hayvan ve bitki topluluklarını da etkilemiş, orman alanları daralmış, istepler genişlemiştir.

İnsanın türeyişi: İnsan, zekâsı ve basanları ile, bütün yeryüzünün en kudretli, en seçkin yaratığıdır. Bu sebepten dolayı insanın nasıl türediği eskiden beri zihinleri uğraştırmış ve genellikle onun müstesna bir yaratık olduğu kanısı yaygınlaşmıştır. Oysa insan da aslında, canlılar âleminin bir parçasıdır ve gene canlılar âlemindeki gelişmelerin bir sonucu olarak türemiştir.

Dünyanın muhtelif bölgelerinde yapılan araştırmalarda elde edilen bulgular insanın hominide adı altında toplanan yaratıklardan türediğini ortaya koymaktadır.

Kazılımla bulutum kalıntılara iftiiii hoınlııl<i«’)«r, bUKÜııkÜ insana yakınlık dersee«İT»« lCtirw hası takımlura aynln-lav.

Bu takımlardan mı «skisi, yan in#an förtinttmtindeki yamuklardır. Bunlara \rreh<m.inMc’\er denir. Bunlar ayakta yürttyan, dl|l«rl Inıanınklnl andıran, fakat ;ok ilkel yaratıklardı. Taş yontarak ban «araçlar yapm»*mı ve hatta belki ateş} yak-nasını da biliyorlardı. Bu yarı insanların kemik parçalarına Afrika’da Üçüncü Za-nan sonlarına ait tabakalarda rastlanmıştır.
Sek. VII/2 — Ruaternerde yasamış antropus tipi bir insana ait kafatası (Pithecanthropııs robustus.)
Şek, Vll/S •— Kuaternerde yaşamış homo tipi bir insanın kafatası (Homo N enndertfdennih-).
Hominide’lerin ikinci takımını antropus (eski Yaınanca’da aatropos = insan de-ektir) tipinde olanlar meydana, getirir. Bunların izlerine ve kalıntılarına Avrupa’da, n’de, Cava’da, Afrika’da alt ve orta Pleistosen tabakalarında rastlanmıştır. Bunlar raz daha gelişmiş, bugünkü insana daha yakın yaratıklardı (Şekil: VII/2). Tastan zı araçlar yapıyor, avlanarak, yemiş toplayarak gruplar halinde yaşıyorlaıdı.

Hominide’lerin üçüncü ve en gelişmiş takımını homo (Lâtince homo = insan) »indekiler meydana getirir. Zaten bunlar bugünkü insana (Homo saptens) çok benlikleri için homo terimi ile ifade edilmişlerdir. En tanınmış SrneJri Almanya’da andertal’de bulunmuştur (Homo Neandertalenavs). Bununla beraber aynı takıma iskeletler veya iskelet parçalan dünyanın diğerr birçok ülkesinde de bulunmuştur kdeniz kıyılarında, Türiye’de, Kırım ve özbeistan’da). Hepsi de orta ve üst ■istosen yaştadır(ŞeMl: Vll/S).

Yukarıdaki açıklamalara göre bugünkü İnsan çok yavaş bir gelişme lucunda meydana çıkmış ve dünyaya yayılmıştır. Bu olay zamanımız-a 100 – 200 bin sene öncesine, büyük bîr olasılıkla son buzullaşmadan ceki sıcak döneme rastlar. Bununla beraber bugün de, insanın nasıl ve

nereden Uirediği konusunda henüz yeteri kadar aydınlanmamış bazı noktalar vardır.

İıısaıun İlk vatanı: tnsanın meydana çıkışı ile ilgili önemli bir soru da, ilk olarak nerede türediği, yani insanın ilk vatanının neresi olduğudur. Bu sorunun cevabı henüz kesinlikle belli değildir. Bu bakımdan iki görüş ileriye sürülmektedir:

1) Bazı araştırıcılara göre ilk insan belli bir bölgede türemiş, sonra oradan öteki bölgelere yayılmıştır. Bu görüşü savunanlar başlıca buluntu yerlerine, buradaki kalıntılar arasındaki ilişkilere dayanırlar. Onlara göre ilk insan iklim bakımından en elverişli alanda, insana bazı benzerlikler gösteren canlıların yaşadığı tropikal bölgede türemiştir. İnsanın ilk vatanı olarak da Eski Dünyanın tropikal bölgeleri ileriye sürülmektedir.

2) ikinci görüşü savunanlara göre insan dünyanın birçok bölgelerinde aynı zamanda türemiştir. Böylece muhtelif ırklar ayn ayn meydana gelmiş ve bunlar sonradan etrafa yayılmış, birçok yerlerde de birbirine karışmıştır.
ödev ve Sorular

İ — Tablo VI /T i inceleyerek Dördilneu Zaananda iklimin ne gibi değişikliklere uğradığım araştırınız.

2 — Buzulçağmda dünyada ve Türkiye’de doğal koşullar nasıldı? Şekil: VII/’i inceleyerek cevaplandırınız.

3 — Şekil VI1/2 ve Vll/3’âekİ ilkel insan iskeletlerine ait kalıntıları birbiriyle ve bugünkü inşanla karşılaştırınız, Gördüğünüz farkları belirtiniz.

Rate this post
Rate this post

Bir yorum


  1. Ben koymak kadar seviyorum. Size bu kritik konuda kolayca görülebilir üzerindeki koroner kalp ve netlik gelen sözle görmek çok iyidir.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*