Batı’da romanın, feodalizmin yıkılıp burjuvazinin egemen olduğu dönemde belirmiş olmasıdır. Edebiyat türü olarak olgunlaşması ise bu egemenliğin pekişme süreciyle doğru orantılıdır. Yani roman, insanın birey olma bilincine ulaştığı, insani ilişkilerin karmaşıklaştığı birsosyo-eko-nomik gelişim sürecinde doğmuş ve yetkinleşmiştir. Türk edebiyatında roman Tanzimat’tan sonra görülür. Üstelik bir gelişim değil, doğrudan aktarmacılığın ürünüdür. Tür olarak Batı edebiyatından yapılan çevirilerle edebiyatımıza girmiştir. Bu yolda ilk örnek Fenelon’dan çevrilen Telemak’tır. Onu Robinson Cruzoe, Monte Kristo gibi yapıtlar izler. İlk yerli romanlar ise Şemsettin Sami’nin “Taaşşuk-i Talat ve Fit-nat” (1872), Namık Kemal’in “İntibah” (1876), Ahmet Mithat’ın “Haşan Mellah”, “Hüseyin Fellah”, “Fela-tun Beyle Rakım Efendi” (1875-1876) adlı yapıtlarıdır. Klasik tanımlara göre tür olarak romanın başlıca özellikleri, uzun oluşu, kişilerin sayıca çokluğu, kişilerin ya da başkişi-nin yaşamının ayrıntılı anlatılması, genellikle geniş bir zaman parçasını kapsamasıdır. Öykü türü göz önünde tutularak sıralanan bu özellikler, her roman için kesin, belirleyici bir özellik sayılmamalıdır. Romanlar, konuları, anlatım biçimleri, kişileri, giderek okurlarına göre çeşitlere ayrılmış, edebiyat tarihlerinde, eleştirilerde bu adlarla nitelenmişlerdir. Başlıca roman türleri şunlardır: Okuru heyecanlandırıp gerilim içinde tutmak amacıyla sürükleyici olaylarla örülü romanlara serüven romanları denir. Bu tür yapıtlarda olağanüstü kahramanların olağanüstü serüvenleri sergilenir. Dil ve üslup kaygısı yoktur. Polisiye olaylar üzerine kurulmuş romanlar polis romanı adını alır. Hemen her polis romanında çözülecek bir problem vardır. Olayın gelişimi okurun merak duygusunu kamçılayacak biçimdedir. Ayrıca birçok polis romanı yazarı resmi ya da sivil bir dedektif tipi yaratmıştır. Halk romanı, popülist roman ya da yığın romanı denilen yapıtlar da bir bakıma serüven romanı içinde ele alınabilir. Yalnız bu yapıtlarda serü-
venin boyutları değişmiştir.. Konular genellikle duygusal, acıklı olaylardır. Kurgusu yalındır. Olaylar tek bir çizgide gelişir ve genellikle mutlu sona ulaşır. Konularını geçmişten, tarihsel olay ve kişilerden alan romanlara da tarihsel roman denir. Bu tür yapıtlarda olayların ve kişilerin geçmişten seçilmesi yetmez, geçmişin kendi gerçekliğiyle verilmesi gerekir. Biyografik ya da yaşa-möyküsel romanlar, gerçekten yaşamış bir kişiyi konu edinen romanlardır. Romancı nesnel verilere, belgelere, tanıklara dayanarak anlattığı kişinin kişiliğini oluşturan belirleyici nitelikleri onun yaşam serüveni içinde yeniden yaratarak yansıtır. Nesnel verilerden, iletişim araçlarından yararlanıp araştırma ve incelemeye dayanan romanlara da belgesel roman denir. Bu tür yapıtlarda yazar aradan çekilir, topladığı malzemeyi kurgulayarak romanlaştırır. Roman kişilerinin iç dünyalarını yansıtmayı amaçlayan, ruh çözümlemelerinin ağır bastığı romanlar ise psikolojik roman adını alır. Ayrıca edebiyat akımlarına bağlı olarak romantik roman, gerçekçi roman, natüralist roman, toplumsal gerçekçi roman biçiminde ayrımlara da gidilmiştir.
ROMANOS IV, Diögenis ya da ROMANOS, Diogenes (? – 1072 İstanbul), Bizans imparatoru. Soylu bir ailenin oğluydu. General olarak ün yaptı, imparator X. Konstantin’in ölümü üzerine dul kalan împaratori-çe Eudokia ile evlenerek Bizans tahtına geçti (1068). Büyük ümit bağladığı ve Uzlardan, Franklardan, MakedonyalIlardan oluşturduğu ordusuyla Selçuklular üzerine yürüdü. Anadolu’da bazı yerleri aldı. Ancak Selçukluları Anadolu’dan uzaklaştırmadığı gibi, onların iç bölgelere girmelerini de önleyemedi. Selçukluları Anadolu’dan atmak ve İran topraklarını ele geçirmek amacıyla doğuya yeni bir sefer düzenledi. Malazgirt’te Türkler ile yaptığı savaşta yenildi ve esir düştü (1071). Selçuklu Sultanı Alparslan kendisiyle bir ittifak yaparak, onu Türk askerlerinin korumasında ülkesine gönderdi. Ancak, İstanbul’a dönerken yerine X.
Konstantin’in oğlu VII. Mikhail Dı kas imparator ilan edildi. Roman; Diögenis bunu kabul etmediyse d Adana’da yapılan savaşı kaybetti Kendisine dokunulmayacağı sözü nü alınca tahtından feragat etti. Aı cak bu sözde durulmadı. Roma nos, gözleri kör edilerek Kınalı ada’daki bir manastıra gönderil ve burada öldü.
ROMANOV HANEDANI
Mi§el 1613-1645
I. Aleksi 1645-1676
III. Fiyodor 1676-1682
V. ¡van ve I. Petro 1682-1689
I. Petro 1689-1725
I. Katerina 1725-1727
II. Petro 1727-1730
Anna ivanovna 1730-1740
VI. ¡van 1740-1741
Elizabet Petrovna 1741-1761
III. Petro 1761-1762
II. Katerina 1762-1796
I. Pol 1796-1801
I. Aleksandr 1801-1825
I. Nikola 1825-1855
II. Aleksandr 1855-1881
III. Aleksandr 1881-1894
II. Nikola 1894-1917
ROMANOV, Rusya’ya 1613-1917 yılları arasında egemen olan hanedan. Kökü Litvanya’ya dek uzanan Romanovlar 14. yüzyıl ortalarında Rusya’ya göç etmişlerdi. Hanedanın adı, Anastasya adlı kızı, Korkunç İvan ile evlenen Roman Yure-viç’e bağlanır. Bu aile, III. İvan’ın (1462-1505) generali olan Yuri Zaka-riyeviç, IV. İvan’ın (1533-1584) ve I. Fiyodor’un (1584-1598) danışmanlığını yapan Nikita gibi önemli kişiler yetiştirdi. Rus Patriği Filaret’in oğlu olan Mişel’in 1613’te ulusal meclis tarafından çar seçilmesi, Romanov egemenliğinin başlangıcı oldu. Romanovlar döneminde Rusya, adı az bilinen bir ülke olmaktan çıkıp büyük güçler arasına katıldı ve sınırlarını, dünyanın altıda birini kapsayacak biçimde genişletti. 1917 Şubat Devrimi ile tahttan çekilen Çar II. Ni-kola’hın daha sonra ailesiyle birlikte öldürülmesi Romanov hanedanının sonu oldu.
ROMANTİZM -» COŞUMCULUK
ROMANYA (Fr. ve İng.: Romania), Güneydoğu Avrupa’da, Balkan Ya-
1804
ası’nın kuzeyinde devlet. Kuğuda Sovyetler Birliği, doğu-ıradeniz, güneyde Bulgaris-îtıda Yugoslavya ve Macaris-ırasında kalır. Yüzölçümü 0 km.2, nüfusu 22.913.000 başkenti Bükreş, başlıca i: Köstence (Costanta), Kra-‘iuj, Timişoara, Ploieşti, Mra-adea, Arad, Sibiu, Turgu Mu-ıngalia’dır. Dili Rumence, di-doks’tur (%82). Fiziki bakım-bölgeye ayrılır: a) Ortada ar: Kuzeyde Tizsa kaynağın-ıneyde Yugoslavya sınırında ıpı Geçidi’ne kadar geniş ;izer. Bu yayın güney kısmı-ısilvanya Alpleri” denir; ge-ak orta yüksekliktedir (en doruk, Braşov’un batısında ¡anul, 2.543 m.), b) Karpat ç kısmını oluşturan Transil-‘er şekilleri bakımından çe-sterir. Ortada Bihor Dağla-la Cluj Havzası, güney batı-ır ovalarının devamı olan ‘ası yer alır, c) Karpat yayı-smı: Güneyde Eflak (Vala-juda Boğdan (Moldavya) Lös ve alüvyonla örtülü valar ülkenin en verimli tadarıdır. Güneydoğuda yer •uca, kalkerli bir platodur, her çeşit imalat sanayii ;ılık, kimyasal maddeler; 9 tarım makineleri, taşıt )rman, hayvan ve tarım dayalı çeşitli sanayiler undan oldukça ileri bir ül-yıllardaki tarım, madenci-ayi kesimlerine ait bazı tarları şöyle sıralanabilir: 5, mısır 9-10, patates 3,5 ; domates 900, ayçiçeği 230, elma 250, tütün 38, ıu 52 bin ton; sığır koyun 14.500.000, do-000 baş; madenkömürü linyit 16.500.000, kok ham petrol 14.100.000 : enerjisi 60 milyar kws; L 200.000, pik demiri am çelik 8.100.000, sül-00.000, kimyasal gübre )n; kâğıt 492.000 ton. tarım kesimindeki üre-5 milyon, şekerpancarı
237.500 km.2
22.913.000 (1987) Bükreş Rumence Hıristiyan Romanya Cumhuriyeti : Leu
6,5 milyon, patates 6 milyon, buğday ve çavdar 5-6 milyon tona ulaşmıştır. 1986 yılındaki canlı hayvan sayısı ise 18.609.000 koyun,
14.319.000 domuz, 7.077.000 sığırdır. Elektrik üretimi 72 milyar kws. kömür 46.851.000 ton, ham petrol
80.449.000 varil, doğal gaz 38.904.000.000 m.3tür. Romanya 1877 Berlin Antlaşması ile bağımsızlık kazandı. I. Dünya Savaşı sonunda, tarihe karışan iki büyük komşusunun (Rus Çarlığı ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu) topraklarının bir bölümünü de kazanarak neredeyse iki kat büyüdü (St. Germa-in ve Trianon antlaşmaları). İki dünya savaşı arasındaki yıllarda ve II. Dünya Savaşı içinde, bir yandan iç
işlerinde, öte yandan da komşularıyla ilişkilerinde, çok karışık siyasal olaylarla çalkalanan Romanya, savaştan sonra Avrupa’nın sosyalist devletler blokunda yer aldı ve siyasal yapısında gereken değişiklikleri gerçekleştirdi. 1964’ten sonra, siyasal yapıları ne olursa olsun, bütün ülkelerle iyi ilişkiler kurmak yolunda bağımsız bir politika izledi. 28 Mart 1974’te yapılan bir anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanlığı makamı oluşturularak, bu göreve 1967’den beri Devlet Konseyi Başkanı olan Ni-colae Çavuşesku getirildi. İktidara gelmeden önce pek tanınmamasına karşın izlediği bağımsız ve ulusal politikalarla, SSCB’nin Romanya’da sosyalist gelişimin her alanın-
ROMANYA
Yüzölçümü Nüfusu Başkenti Resmi dili Dini
Resmi adı Para birimi :
Moıcıa . ,,ı ua Uomele bölgesinden bir görünüş