SARTRE

SARTRE, Jean-Paul

SARTRE, Jean-Paul

SARTRE, Jean-Paul

(1905 Paris -1980 Paris), Fransız yazarı ve filozofu. Ecole Normale Superieure’ü (Yüksek Öğretmen Okulu) bitirdikten sonra bir süre felsefe öğretmenliği (1929-1940), bu arada Berlin Üniversitesi’nde felsefe çalışmaları yaptı (1933-1934), II. Dünya Savaşı sırasında Almanlara esir düştü, sonra serbest bırakıldı. Direniş hareketinde aktif görev aldı. Öğretmenlikten ayrıldıktan sonra tümüyle felsefe ve edebiyat alanında çalışmaya başladı. 1945’te “LesTemps Moder-nes” (Çağdaş Zamanlar) dergisini çıkarmaya başladı. 1952’de Fransız Komünist Partisi’ne girdi; 1956’da Sovyetler Birliği’nin Macaristan’a müdahalesini şiddetle eleştirdikten sonra partiden ayrıldı. Edebiyat alanında, varoluşçu felsefesinin doğrultusunda ürünler verdi. İlk romanı “La Nausee”yi (Bulantı, 1938) öyküleri izledi: “Le Mur” (Duvar, 1939). Öteki edebiyat yapıtları şunlardır: “Les Chemins de la Liberte” (Özgürlüğün Yolları)^ genel başlığı altında toplanan “L’Âge de Raison” (Akıl Çağı, 1943), “Le Sursis” (Yaşanmamış Zaman, 1945), “La Mort dans l’Âme” (Ruhta Ölüm, 1949); oyunlarının başlıcaları: “Les Mouches” (Sinekler, 1943), “Huit Clos” (Gizli Otubir dirsek yapan Sakarya Irmağı üzerinde kurulmuştur. Beton ağırlık tipinde yapılmıştır. Yerden yüksekliği 106 m., taban genişliği 95 m., üstte platform genişliği 7 m., platform uzunluğu 250 m., geride biriktirebil-diği su 1,9 milyar m.3, yüzey alanı 80 km.2, uzunluğu 60 km. Fazla suyu akıtmak üzere on birer metre açıklıkta, 6 dolu savak saniyede 7.500 m.3 su atabilecek bir yapıdadır. Barajın 1,5 km. aşağısında 4 jeneratörü olan bir hidroelektrik santralı yapılmıştır. Üretilen elektrik, Kuzeybatı Anadolu’ya verilir. 1956’da hizmete girmiştir.

 

rom, 1944), “Les Morts sans Sepul-ture” (Mezarsız Ölüler, 1946), “La Putaine Respectieuse” (Saygılı Yosma, 1946), “Les Jeux sont Faits“‘(İş İşten Geçti, 1947), “Les Mains Sa-les” (Kirli Eller, 1948), “Le Diable et le Bon Dieu” (Şeytan ve Yüce Tanrı, 1951) “Kean” (1954), “Nekrassov” (1956), “Les Sequestres d’Altorıa” (Altona Mahpusları, 1960). Eleştiri, deneme ve siyasal içerikli yapıtları da şunlardır: “Reflexion sur la Ques-tjon Juive” (Yahudi Sorunu Üzerine, -1946), “Baudelaire” (1947), “Saint Genet, Comedien et Martyre” (Saint Genet, Güldürü Oyuncusu ve İnanç Kurbanı, 1952), “Situations” (Durumlar, 1947-1972), “Les Mots” (Sözcükler, 1964), Sartre, 1960’Ii yıllarda siyasal alanda da kendi düşüncesi doğrultusunda etkinlik gösterdi. Kendisine verilen Nobel Edebiyat Ödülü’nü kabul etmedi (1964). 1967 yılında Stockholm’de “Russell Mahkemesi” başkanlığı yaptı. Filozof olarak varoluşçu felsefenin tanrıtanımazlar kesiminde ve sol kanadında yer alır. Zaman zaman Marksçılığa yaklaşıp zaman zaman ona karşıt tutum almıştır, buna karşılık tanrıtanımazlığı her zaman savunmuştur. Felsefesini özellikle “L’Etre et les N6ant” (Varlık ve Hiçlik) adlı yapıtında açıklamiş olan Sartre’a göre varoluş olgusundan başka olgu yoktur, “varlık”ı bu varoluş olgusu oluşturur, bu “varlık”a temel olan başka bir “varlık”ın varolduğunu düşünemeyiz. Olgu, varoluşsal gerçekliği içinde, zihinsel sezgiye açık olan şeydir. Varoluşsal varlık, her şeyi kucaklayacak biçimde her yerdedir. Tektir ve her şeyi kapsar. Bu varoluşsal varlık, insana bulantı duygusu verir; bü duygu ‘Varlık”ı bir kendinde şey olarak sezmemizi sağlar. Sartre, insan bilincini de bir kendi için şey olarak belirler. Düşünen özne ya da bilinç, ‘Varlık”ın karşıtı olan “hiçlik’le ortaya konulur. Bilinçlenmek demek, tanımak demektir; bilen özneyi, bilinen nesneden ayırmak demektir. Ne var ki bilinç, bir boşlukta ayrılır nesneden. Bu anlamda o, olmadığı şeydir, hiçliktir, kendi kendinin “hiçlik”idir. Sartre’a göre insan, bu dünyada başkalarıy-
la zor da olsa ilişki içindedir. Her şeyden önce bir bedenimizin olması, dış dünyayla ilişkimizi olanaklı kılar. Başkasıyla ilişki, en yetkin biçimde, başkasının bakışıyla, bu bakışın bize verdiği utânma duygusuyla kurulur. Tek başına olmak, dingin durumda olmaktır; ama tek başımıza olamayız çök zaman, o durumda başkasının varlığı, daha doğrusu başkasının bakışı bizi nesneye indirgemeye çalışır. Biz de başkasının bakışı karşısında nesneye indir-genmemeye bakarız. “Cehennemdir başkaları” der Sartre. Kişi, yaşamda saçmayla yüz yüze gelir ve tiksintiye kapılır. Tiksinti, bir varoluş deneyidir. Sartre bilgi kuramını te-mellendirmeye çalışırken, klasik felsefenin bir yanlışına değinir: özün varoluşu öncelediği doğru değildir. Sartre varoluşun özden önce geldiğini bildirir. Buna göre, önce yaşam vardır, sonra yaşamın bilgisine ulaşılır. Bir şeyin dışıyla içi, oluşuyla görünümü aynı şeydir. Burada olgu-bilimci bakış açısı belirir: görünüm özü gizlemez, tersine açımlar onu, çünkü kendisi özdür. Bu görüşleriyle Sartre, son elli yılın en büyük filozoflarından biri olarak değerlendirilmiştir. Felsefe konusundaki başlıca
•t:
IBli
Sasani sanatına bir örnek: Gümüşten yapılmış kral başı
yapıtları: “L’İmagination” (İmgele 1936), “L’Etre et le Neant” (Varlık Hiçlik, 1943), “Critique de la Rais Diafectique” (Diyalektik Usun Eleı fisi, 1960).

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*