Sırbistan 1992’de Karadağ’la yeni Yugoslavya

Sırbistan 1992’de Karadağ’la yeni Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’ni oluşturmuştur.

mesi, sanayinin gelişmesini sağlamıştır: Metalürji, kâğıt ve cam fabrikaları, tarım makineleri yapımı, vb.

TARİH

VII. yy’dan başlayarak günümüzdeki Sırbistan topraklarına, özellikle de Morava ırmağının vadisine yerleşen Sırplar, IX. yy’da Bizans İmparatorluğu’nun et­kisiyle Hıristiyanlığı benimseyerek, X. yy’da bir prenslik kurdular. Bulgar Krallığı’na karşı etnik ve siyasal kimlik­lerini korumak için savaşa giriştilerse de topraklarının büyük bölümünü yitirdiler ve Bizans’ın koruması altına girdiler. XI. yy’da Nemanjiç (ya yda Nemanyiç) sülalesi­nin kurucusu Stefan Nemanja (1170’ten 1196’ya), Bi­zans imparatoru Manuel Komnenos’un ölümünden (1180) sonra bağımsızlığını ilan edip, devletinin toprak­larını güneybatıya (Zeta [Crna Goral]) doğru genişletti. Yerine geçen oğlu Stefan I Nemanjiç (1196’dan 1227’ye), hem papanın elinden (1217), hem de orto- doks ayin usulüne göre (1220) taç giyip, bağımsız orto- doks Sırp kilisesinin kurulmasını sağladı. Sonraki krallar döneminde iç savaşlarla sarsılan krallık, Stefan VI Uroş II Milutin (1282’den 1321’e) ve Stefan VIII Uroş III De- çanski’nin (1321’den 1331’e) dönemlerinde yeniden güçlenip, Stefan IX Uroş IV Duşan döneminde (1331- 1355) en parlak çağını yaşadı. Bizans’a karşı savaşlarla egemenliğini Korinthos körfezine kadar yayan Stefan IX Uroş IV Duşan, yeni başkent Üsküp’te imparator ilan edilip (1346), bir yasalar derlemesi hazırlattı (1349). Ama ölümünden sonra yerine geçen oğlu Stefan X Uroş V’in, Çirmen Savaşı’nda (1371) Türklere yenilme­sinden sonra, tahta çıkan Lazar Hrebeljanoviç’in de Ko- sova Meydan Savaşı’nda (1389) yenilmesiyle, Sırbis­tan’ın Türkler tarafından fethi süreci başladı. Ayakta kal­mayı başaran birkaç prenslikte, Macarlardan aldığı Belgrad’ı başkent yapan Stefan Lazareviç (1389’dan 1427’ye) ve Burad Brankoviç (1427’den 1456’ya) Os­manlIların üstünlüğünü kabul ederek, Macarların da desteğiyle Sırbistan’ın fiili özerkliğini sürdürdülerse de, Türk fetihlerinin 1441’de yeniden başlamasıyla, Sırbis­tan’ın büyük bölümü çok geçmeden tam anlamıyla Türk egemenliğine girdi (1459’da başkent Smedere- vo’nun [Semendire] fethi). Osmanlı-Avusturya savaşları sırasında halkının bir bölümü Avusturya’nın elindeki bölgelere (Voyvodina) çekilen Sırbistan’da, 1797’de Kara Yorgi’nin önderliğinde başlatılan ayaklanmada (Bk. SIRP AYAKLANMASI) Sırplar, o sırada Osmanlı İm- paratorluğu’yla savaşmakta olan Rusya’nın da deste­ğiyle Belgrad’ı ele geçirdilerse de, ayaklanma, Ruslar ile Türkler arasında Bükreş Antlaşması’nın imzalanması üstüne (1813), Kara Yorgi’nin kaçmasıyla sonuçlandı. Ama Miloş Obrenoviç’in önderliğindeki yeni bir ayak­lanma (1815) sonucunda, Sırbistan belirli bir özerklik kazanırken, Miloş, padişah tarafından, vâris prens ola­rak tanındı (1830). İçte bir baskı siyaseti uygulamaya başlayan (Kara Yorgi’nin öldürtülmesi, vb.) Miloş’un, yerel önderlerin baskısıyla tahttan çekilmek zorunda kalmasından (1839) sonra, yerine geçen ikinci oğlu Mi- hailo’yu deviren (1842) Aleksandr Karayorgiyeviç (1842’den 1858’e), Sırpların bağımsızlığı sorununu Av­rupa’ya benimsetmek için kıtadaki 1848 Devrimi’nden yararlanarak, Paris Kongresi’nde (1856) Sırbistan’ın özerkliğini büyük devletlerin güvencesi altına aldırmayı başardı; ama Osmanlılara ve Avusturya’ya düşmanca tutumu nedeniyle tahttan indirildi (1858). Yeniden ikti­dara gelen Obrenoviç ailesinden Miloş’un (öl. 1860) yerine geçen Mihailo (1860’tan 1868’e), T ürk birlikleri­nin ellerindeki kentlerden çekilmelerini sağladıysa da, rakipleri tarafından öldürüldü.

Yerine geçen yeğeni Milan Obrenoviç, bir diktatör­lük rejimi kurarak sosyalist ve radikal partilerin gelişme­sini önlemeye çalışıp, Berlin Kongresi’nde (1878) Sır­bistan’ın bağımsızlığının onaylanmasından sonra, kral tacını giydi (1882). Ama Avusturya’yla gizli bir ittifak yapması ve boşanmış bir kadınla evlenmesi sonucun­da, tahtı oğlu Aleksandr’a (1889’dan 1903’e) bırakmak zorunda kaldı. Aleksandr’ın babasının içteki baskı siya­setini ve dıştaki Avusturya’ya bağlanma çizgisini sür­dürmesiyse, 1903 Haziranı’nda kral ailesinin, “Kara El” adlı gizli örgüt üyesi subaylar tarafından öldürülmesiyle sonuçlandı. Krallık tahtına çıkarılan Petar Karayorgiye­viç !(1903’ten 1921’e), liberal bir Anayasa hazırlatıp, ülkeyi Avusturya yörüngesinden çıkardı. 1908’de Bos­na’nın Avusturya’ya katılmasını kabul etmek zorunda kalmasına karşın, öbür Balkan ülkeleriyle ittifak yaparak Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Balkan Savaşı’nı (Bk. BALKAN SAVAŞI) başlattı ve Makedonya’nın büyük bölümünü Sırbistan sınırlarına katmayı başardı (Bükreş Antlaşması, 1913). Saraybosna’da Avusturya arşidükü­nün öldürülmesi (28 Haziran 1914) üstüne Avustur­ya’nın verdiği ültimatomu geri çeviren Sırbistan, Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında başarıyla direnmesine karşın, çok geçmeden Almanlar ve Bulgarlar tarafından işgal edildi (1916). Savaştan sonra Petar l’in Sırp, Hırvat ve Slovenlerin kralı ilan edildiği (1918) ülkede, yerine geçen oğlu Aleksandr 1(1921 ‘den 1934’e), Yugoslavya kralı unvanını aldı (1929). İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraysa, kurulan Sırbistan Cumhuriyeti, Yugoslavya Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’ni oluşturan cumhuri­yetlerden biri oldu! O tarihten sonraki tarihi Yugoslav­ya’nın tarihiyle birleşen Sırbistan’da, 1990 yıllarından başlayarak cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç, Yu­goslavya’nın parçalanmasını ve federasyonu oluşturan cumhuriyetlerin birer birer bağımsızlıklarını ilan etme­lerini, silah zoruyla engellemeye çalıştıysa da, başara­madı. Karadağ’la Yeni Yugoslavya Federal Cumhuriye­ti’ni oluşturup, Bosna-Hersek’teki Boşnaklara kanlı sal-

Birinci Dünya Savaşı’nda, AvusturyalIlar, Bulgarlar ve Almanların ortak saldırısı sonucunda (Kasım 1915) bozguna uğrayan Sırp askerlerinin, geri çekilişi.

 

dırılar başlatan Bosnalı Sırpları yoğun biçimde destekle­mesi ve kışkırtması üstüne dünya kamuoyunun tepkile­rini çekmesi, Birleşmiş Milletler’in Sırbistan’a ekonomik ambargo koymasıyla (1992) sonuçlandı. Ama bu uygu­lamaya karşın, Bosnalı Sırpların kanlı eylemlerine des­teğini günümüze (1995) kadar sürdürüp, bu arada içte, 22 Ekim 1993’te Sırbistan Parlamentosu’nu feshetti. 19 Aralık 1993’te yapılan seçimlerden partisinin (Sırbistan Sosyalist Partisi) birinci çıkmasına karşın, Parlamen- to’da çoğunluğu elde edememesi üstüne, bir koalisyon hükümeti kuruldu ve devlet başkanlığını yeniden Mi- loşeviç üstlendi.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*