Dysticus margina-lis

^ emek ve yenilmek, hayvanlar dünyasında hergün rastlanan bir olaydır. İki yılanın aynı anda aciz bir kurbağanın üzerine atılmalarının gaddarlıkla hiç bir ilgisi yoktur. Kuvvetliler sormazlar ve hayatta kalırlar.

Dünyada — hayvanlar dünyasında — dolaşılırsa, ilginç, güzel ve hatta çirkin, insanı kolaylıkla «gaddar doğa» demeye yöneltecek kadar çirkin şeyler görülür. Gerçekte bizim düşüncesizce gaddarlık diye tanımladığımız şey, sadece, her canlıya, hatta görünmeyenine bile özgü olan davranışların bir zincirlemesidir. Bitkiler, daha çok hayvanlar belli bir olaya belli bir tarzda tepki gösterecek şekilde programlanmışlardır. Tabii ki, öğrenilmiş davranışlar bunlardan ayrılırlar. İç güdülerle dolu hayvan, çevresinin ona yolladığı sinyallere cevap veriır. Bazen bu cevaplar biz insanları şaşırtıcı bir şekilde etkiler Fakat hayvanın hareketinin arkasında, bize özgü şekliyle aklî bir kaabiliyet görmekten sakınmalıyız. Daha çok bu cevapları, yardımlarıyla hayvanın, çevresinde yaşamaya devam ettiği kesin programlaırm sonucu olarak almalıyız. Hayvanlar dünyasında hareketlerin ifadelerinin cetveli uysaldan gaddara kadar uzanmaktadır. Bilhassa beslenme hususunda. Ve beslenme hayvanlar dünyasında, iki ayaklılar arasında olduğu kadar yaygındır. İnsanlara ne hak ise, hayvana daha fazlası hak olabilir, çünkü gelişme tarihi böyle istiyor.

Kim yılan derse, iğrentiyi kasteder. Bu tuhaf, basit mantığı, yaradılışın tacı, insan ortaya atmıştır. Bilhassa genellemelere karşı eğilimli olduğundan yılanlara karşı alışılmamış bir nefreti vardır. Gerçekte, zehirleriyle meslektaşlarının adını kötüye çıkaranlar bütün hayvanların hemen hemen üçte biri kadardır. Yılanların çoğu insanlara zarar vermezler, bilakis, ona rastladıkları zaman ondan kaçarlar. Fakat nihayet yılanlar da yaşamak zorundadırlar. Bilmey enlerce iddia edildiği gibi kurbanlarının hipnotize ettiklerinde, ar-

♦ ılr hır Kiri Kir li-ar>ama7 cil-ıirli Kir
madan yutuşlan şaşırtıcıdır. Açıklaması gayet basittir: Yılanın kafatası birbiriyle sıkı bir şekilde bağlantısı olmayan kemiklerden meydana gelmiştir. Bu yüzden ge-genişleyebilen büyük bir. ağzı vardır.

Haydutça yaşayan «Dysticus margina-lis» adındaki böcek, yiyeceğini daha değişik bir tarzda işler. Kurbanları onun için daima, onun hayatının elementi, suda bulduğu iyi bir öğün teşkil ederler. Dysticus marginalis avını yakalar ve ona, onu öldüren ve parçalıyan öğütücü bir su enjekte eder. Böcek, yiyeceğini parçalamak için gerekli olan yeme cihazlanha sahip olmadığından, onları yemeden evvel hazırlaması gerekmektedir. Bu işi, avını dışarda belli bir oranda öğüterek yapar. Sonradan lapa halindeki yemi yutar.

Korkunç yılanlar gibi örümcekler de insanda iğrenç bir duygu uyandırırlar. Bunu acayip şekillerine borçlu olmaları gerekir, çünkü biyolojik yaşantılarında diğer hayvanlardan hiç bir farklan yoktun Vücut yapılan gibi, avlanma metodlan da kendilerine mahsustur. Bütün örümcekler, bir çeşit örümcek olan (Araneus dia-dematus) un yaptığı gibi yuva kurmazlar. Mimar olarak, bu ‘örümcek hakiki sanat eseri meydana getirir. Nefes kesici, çoğunlukla öldürücü saldırılannda örümcek sinekleri, anlan ve benzeri böcekleri yakalar. Av bir kere yapışkan iplere yakalandıktan sonra yuva kazara yırtılmadıkça hiç bir kurtuluş yoktur. Örümcekler ve avlâdıklan hayvanlar arasındaki oranı belirleyen enterasan bir sayıyı İngiltere’de arayıp bulmuşlar. Bir deney esnasında orada her acre başına yaklaşık olarak iki milyon ikiyüzellibin örümcek sayılmış. Her örümcek için yıllık yiyecek ihtiyacı olan yüz sinek alınacak olursa, sadece İngiltere’de örümcekler tarafından yenen 200.000.000.000.000 sinek olduğu görülmüş.

Tabiatın biz insanlara böyle gaddar gösterdiği, geçekte, yemek ve yenilmekte bir anlam arama yeteneğimizin bulunmamasının bir sonucudur. Fakat biz hayvan

landığı bir makine yapısına sahip olduğunu!» tanımlıyor..» (1)

Dr. Maltz’ın, bu tanımını, biraz daha yakından kavrayabilmek için, Sibernetiksin ana yapısı olan «Geri Merkez île Ha* berleşme» (İngilizce deyimi ile Feed-Back) durumuna kısa bir göz atalım.

Bilindiği gibi, insanın ve hayvanın sinir sisteminde, «Animal Elektrik Akımları» halinde cereyan eden bir «Haberleşme Düzeni» bulunmaktadır. Bu haberleş, me düzeni ile, «Geri Merkez» den bir takım «Emir» (ya da Bilgi) 1er organlara ve sinir uçlarına iletilmektedir. Sinir uç-laın da, kendilerine iletilen bu «Emir» (ya da Bilgi) lere uygun olarak işlemde bulunmakta, aynı anda da durmaksızın geri merkeze «Karşı Haber» i iletmek-
ler, önce sembol (ya da işaret) e dönüş* mekte, kontrol yapılmakta ve öylece «Bilgi Alıcı» ya ulaşmaktadır. Bilgiyi alan ta». rafından (olayımızdaki sinir ucu) iletilen «Gevap Akımlan» da, aynı biçimde «Kontrol» a uğramaktadır. Bu «Geri Merkez» ile «Uç» arasındaki «Karşılıklı Haberleşme» de, durmaksızın işleyen «Kontrol ve Ayarlama» ya, kısaca, «Feed-Back Yolu» denilmektedir.

Bu şekli gördükten sonra, tekrar Dr. Maltz’m kitabına dönelim ve Sibernetik ile Psikoloji’yi nasıl bağdaştırdığını, kısaca insan davranışlannı Psiko – Sibernetik olarak nasıl açıkladığını inceleyelim.

Dr. Maltz, insan’da bir «Şuuraltı Aklı» olduğunu ve bunun kendiliğinden bir Servo – Mekanism» biçiminde çalıştığını

larak yapılabildiğini, kitabının sonunda şu cümle ile açıkça belirtmektedir:

«… Sibernetik’in, «Psikolojik Düşünce» üzerinde öye büyük bir etkisi olmuştur ki, bu etki çeşitli alanlarda ve define kadar inmiştir..» (4)

Burada çok haklı bir soru akla gelebilir.

Psiko – Sibernetik ile, insanın davranışlarının bir takım «Haberleşme» sonunda meydana geldiğini ileri sürmekle, ne açıklanmış olacaktır ? Bunun Psikolojiye katkısı nedir ?

Böyle bir soruya cevap vermeden önce, şu noktayı da saptayalım:

Psikoloji, insanın ruhsal yapısını inceleyen bir bilimdir. Ancak, bu ruhsal yapı, «Beden Yapısı Dışında Başlı Başına Bir Yapı Olarak Ele Alınmamalıdır». Çünkü yukarıda da belirtmeye çalıştığımız gibi, bir çok fizyolojik bozukluklar, psikolojik davranışlara etki yapmakta, diğer yanda, psikoloik bozukluklar da fizyolojik arazlar meydana getirmektedir. Bütün bu nedenlerle de «Psiko-Fizyoloji» ya da «Fizio-Psikoloji» adı altında bilimsel çalışmalar yapılmaktadır.

İşte, «Psiko – Sibernetik», ortaya koyduğu çeşitli Feed – Back sistemleri ile yalnızca Psikoloji bilimine değil, Psiko – Fizyoloji ya da Fizio – Psikoloji çalışmalarına da büyük katkılarda bulunmaktadır.

Psiko – Sibernetik, kısaca şunu ortaya koyuyor:

Hiç bir organ ve hiç bir davranış, tek başına olarak ele alınamaz !

Bu organın işleyişi, diğer organlar ile «Haberleşme» hâlinde bir bütün olarak cereyan etmektedir. Herhangi bir davranış, belirli bir etki’nin sonucu mevdana gelmeyip, bir takım «Haberleşme» 1er sonunda, «Denge Kuramama» ya da «Ayarlama Yapma» dan ileri gelmektedir.

«Denge Kuramama» ya da «Dengesizlik» durumu da. bir anlamda «Denere Durumu» dur. Şöyle ki, o insan, «Belirli Haberleşmeler. île Yetinmiş» ya da «Tüm Haberleşmeyi Sağlayamadan» bir davranışta bulunmuştur. Ya da bir «Sinir Ucu», kendisine «Bilgi îleten» yollarda bazı bozukluklar olması nedeni ile «Bir Tek Yönden Gelen» bilgilerle «Haberleşme» kurabilmiş ve ancak bu «Bilgi» lere göre «Cevap Akımları» m göndermiştir. Sonuçta da, «Eksik Ya Da Yanlış Bilgilerle Denge

V lirtllmnui» VMİnn’i rrirlîİT-r»ie.*i'<>
Bugüne kadar «Suçlu» olarak tanımla* dığımız «Kişiler» in durumu da, bu açıdan ele alınmaktadır.Yıllârdır «Kriminal psikoloji»» ya da «Kriminoloji» adı ile gelişmekte olan bilim dalında da yepyeni hamleler yapılmakta ve «Suçlu Kişiler» in, iç yapılarında nasıl bir «Haberleşme Cereyan Etmiş Olduğu» üzerinde durulmakta-, dır. Beden yapısındaki bozukluklarına (Patolojik Belirtiler) yanında «îç Yapıdaki Haberleşme Bozuklukları» mn araştırılması ise Psikoloji biliminde, pek yakında, ortaya yepyeni teknik bilim dallarının çrkacağım göstermektedir.

Elektro – Kardiyogram, nasıl, kalp ritminin düzenini belirtiyorsa; Eektro-An-sefaogram nasıl, beyinden yayınlanan alfa, beta dalgalan ile bu sistemin çalışma düzeni hakkında bilgi veriyorsa; Psiko-Sibernetik ile ortaya konulacak yeni âletler, beden yapısındaki tüm nourolojik ve psikolojik «Haberleşme» lerden de bilgi verebilecektir.

Bu âletler yardımı ile, bedendeki neu-rolojik ve psikolojik haberleşme biçim ve-yollan santanmakla kalmayacak, bu yol üzerinde Feed-Back sistemine aykırı bir «Bilgi lleti-mi» cereyan ediyor ise, bunun «Negativ Feed-Back Data» hâline dönüşmesinin sağlanmasına gidilecektir.

Bu konu üzerinde titizlikle duran «Hukukçu Sibemetikçiler», Ceza Hukuku’nun da yeni baştan ele alınacağını, Hukuk Biliminin bu dalının, bir «Ceza» olarak değil bir «Tedavi» olarak değerlendirileceğini, ileri sürmektedirler.

Topa doğru dürüst vurmayı Öğrenme ya da bisiklete doğru düzgün binmeyi bel-leme’den başlıyarak. «Ceza Hukuku» na kadar uzanan «Psiko-Sibernetik» in, ne derecede etkili bir biçimde gelişmekte olduğu görülmektedir.

Yakın bir gelecekte, «Ceza Hukuku» nun kaldırılıp. yerine «Tedavi Hukuku» nun konulduğu duyulacak olursa, hiç şüphe vok ki, bu, «Psiko-Sibernetik» in başarılarından biri olarak anılacaktır.

akine mühendisleri yalnız hava \ işleyecek makineyi düşüne du; ar; inşaat mühendisleri yapılarım a taşıtmakta aşamalar yapmaktı: 970 yılında, Japonya’nın Osaka şeh vurulan EXPO 70 panayırındaki, II ilime yakın bir alarn kaplayan Auî ergisinin üstünü örten; 81 metre ge ik ve 142 metre uzunluktaki; koloni ıavada duran çatıyı hayretle seyreden ‘aretçiler, taşıyıcı sistemin çevreleri: >nlan da saran hava olduğuna kola
delsiz olarak bulunan hava, mimarlığa yeni bir boyut kazandırmakta, hertürlü geometrik yapıda ve kilometrelerce uzunluktaki açıklıkları, kolayca kapatma olanağı sağlamaktadır.

Hava ile şişirilen örtülerle, kolon, kiriş, kemer ve duvarlar oluşturarak istenen boyutlarda hacimler kurmak düşüncesi, 1940 yıllarından sonra plâstik sanayiinin eriştiği düzeyin sağladığı bir yeni olanak olarak ortaya çıkmıştır. Önce, 1946
nanamadılar. Bu geniş çatıyı taşıya» ı >ir kolon, ne de bir duvar vardı oıt < ta! Bunca ağırlığı soludukları hav;! iiıııı taşıdığına inanmak dahi istemiyor! ı 3ysa, sadece dış hava basıncının 50» il ! 3iri kadar fazla bir dahili basınç yi» f nişti içeride. Bu basınç (arkı, altı I lll
yılında, A.IS.D.’de, askerî radar istasyonlarındaki antenleri rüzgâr ve buzlanma etkilerinden korumak amacıyla, şişirme plastik kin- lor kullanılmaya başlanmıştır. D »ha îioıtı n ne/k i depo ve hangar olarak kullanılma tipler geliştirilmiştir. Kısa za-nl^ndn; ‘uiftftlıtmlmlı kolaylık, ucuzluk ve

kortlarının, kış aylarında da faydalanılma olanağı verecek şekilde, üstlerinin kapatılmasında uygulanmıştır. A.B.D.’de hu tip imalâtla uğraşan Bird-air Structures, Buffalo N. Y. firması son dört yılda satışlarım yüzde 15 artırmış; Air-Tech, Clif-ton N. J. adlı bir diğer yapımcı ise 1967 yılında satabildiği 2 adet tenis kortu örtü balonu sayısını 1970’de 25’e çıkartmıştır. Günümüzde; 40 metre genişlik, 200 metre uzunluk ve 15 metre yüksekliğe kadar standart imalât olarak yapılan şişirme yapıların en büyüğü; A.B.D.’deki Indiana-polis Parkının üstünü kaplayan 426 metre çap, 60 metre yükseklikle, 140 dönüm alanı kaplayan kubbedir.
Daha Ucuz:

Saatte 160 kilometre hızla esen, rüzgâra karşı koyabilen, ortalama 25 yıl ömürlü ve 3.000 metreye kadar açıklıkta hava yapıları yapmak, bu daldaki teknolojik düzeyin günümüzde eriştiği olanaklardır. Bitki üretilen serler, su sarnıçları, malzeme depoları, tamir ve bakım hangarları, tenis, yüzme ve atletizm alanlarının üstlerini örtmek; ani ihtiyaç halinde kuru-

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*