Cok yönlü evrensel bir deha olan Atatürk (I88l-I938)’ün; yaşamı boyunca yoğun biçimde gerçekleştirdiği olağanüstü başarılarının ilkinin, çocukluk çağında, 1893 yılında, ortaöğrenimi döneminde, Selanik Askeri Rüştiyesi’nde matematik dersinde olduğunu ve bunun sonucu olarak, matematik öğretmeni yüzbaşı Mustafa efendinin, O’nun adına, “yetkinlik, olgunluk, kusursuzluk” anlamlarını taşıyan “Kemal” ismini, okuldaki resmi künyesine yazdırmak suretiyle eklediğini, “Bilim ve Teknik” dergisinde ayrıntılarıyla belirtmiştir (9). O, bu tarihsel olaydan sonra, “Kemal” adını onurla, sürekli olarak kullanmış, başkaları da O’nu, bu isimle yaygın biçimde anmışlardır.
Atatürk, matematiğe verdiği büyük önemi şöyle açıklamıştır: “Ben öğrenim devrimde matematik konusuna çok önem vermişimdir ve bundan hayatımın çeşitli safhalarında başan elde etmek için faydalanmış olduğumu söyleyebilirim ” (9). Gerçekten O, matematikle ilgisini askeri öğrenim dönemiyle sınıriamamıştır. Bunu kanıtlayan çok önemli tarihsel iki olay, ulusal ve evrensel büyük olayların yaşandığı Cumhurbaşkanlığı döneminde, 1937 yılında, gerçekleşmiştir. Birinci olay şudur Atatürk» ülkenin tam anlamıyla yetkili ve sorumlu bir matematik öğretmeni gibi davranarak, “geometri öğretenlerle, bu konuda kitap yazacaklara kılavuz olarak”, “Geometri” adıyla özgün bir kitap yazmıştır (2). İlk kez Atatürk’ün saptadığı ve bugüne değin değiştirmeksizin hemen hemen tümünü kullanageldiğimiz, yaklaşık elli kadar matematik terimini içeren bu yayını, tanınmış bilim tarihçisi Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı, “küçük fakat anıtsal bir yapıt” diye nitelendirmiştir (7).
Konumuzla ilgili ikinci önemli olay şudur: Atatürk, “Geometri” kitabının yayınlanmasından sonra, 1937 öğre-
tim yılında, derste ilk uygulamayı, tarihi Sivas Usesi’nde kendisi yapmıştır.
Özünde insancı (hümanist) olan Atatürk’ün duşüncü yapısında, akılcı (rasyonalist), bilimci (scientist), gerçekçi (realist), olgucu (pozitivist) nitelikler egemen (dominant) olup, aynı zamanda eylem (aksiyon) adamı olan Atatürk’te bu temel nitelikler birbiriyle olumlu yönde etkileşerek bütünleşmiştir. Bunlardan konumuzla ilişkisi bakımından ön planda geleni, akılcı niteliktir.
Çağdaş ve dinamik bir devleti amaçlayan Atatürkçülük, özünde, O’nun “Türkiye Cumhuriyeti” olarak gerçekleştirdiği düşünsel bir sistem olduğu için, kurucusunun düşünsel dominant niteliklerini, temel ilkeler olarak taşımaktadır. Atatürkçülükte akılcılık (rasyonalizm), onsuz olunamaz (sine qua non) ana bir ilkedir.
Akılcılık akımının en önemli özelliği, Prof. Dr. Ahmet Mumcu’nun tanımıyla belirtirsek, “gerçekleri ararken hep akla dayanmak, akla uygun olmayan olay ve davranışları gerçeğe uygun kabul etmemektir” (5).
Matematik, A. Einstein (1879-1955)’in çok özlü tanımıyla, “kökeni deney değil, salt mantık (başka bir deyimle salt akıl) olan bir disiplindir” (10).
Matematik, insana özgü rasyonel düşüncenin en soyut
(*)Ankara Ü. Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı
ve en sistemli ürünü olup, bilimler alanında özel bir durum kazanmıştır. Bunu, Aydın Sayılı, şöyle belirtiyor “Bugün matematiğe, umumiyetle, diğer bazı itim dallarının dili ya da aracı gözüyle bakılmaktadır. İlmin rasyonellik vasfının matematikte çok belirgin olmasına karşı, tabiat olaylarının izahı, gözlem ve deneyler yapılması, olgular arasında teoriler*ve kanunlar vasıtasıyla münasebetler kurulması gibi ilmi bilgi ve araştırmanın çok önemli bazı başka vasıfları matematiğe uygulanamayan hususlardır” (8).
Bilim, özellikle doğa bilimleri, olayları olabildiğince çok sayıda gözlem ve deneylere dayanarak incelemek, olgu bilgisini ölçüyle temellendirerek, olaydaki tüm değişkenleri saptamak ve bunları soyut kavramlara indirgeyip, sonunda, aralarında değişmeyen bir bağıntıyı bulmak etkinliği olduğu içindir ki, matematik, bilimlerin ortak dili ya da aracı olmuştur. A. Sayılı’nın deyimiyle belirtirsek, “bilimin rasyonel biçimde düzenlenmiş bilgi olması niteliği, en büyük çapta bir önem taşır” (8). Bilim gelişmesinde akılcılığın rolünü, A. Mumcu, çok özlü biçimde şöyle belirtiyor: “Aslında bilgilerin bir bölümünü kazanabilmek için, deneyin kaçınılmazlığı inkâr edilemez. Ampiristlerin düşünceleri, deneye dayanan bilim dallarında gelişmeye yol açmıştır. Ama kuşkusuzdur ki, deney yapmak için ön koşullar akla dayanılarak sağlanır. Deney sonucu genelleştirme ise tamamen mantıksal, dolayısıyla akilsal bir işlemdir.
Öyle denilebilir ki, bilim ve uygarlığın gelişmesinde en büyük rolü akılcılık akımı sağlamıştır. Akılcılık ile deneyciliğin birleşmesi bizi gerçek bilime götürmüştür.” (5)
Akılcılığı, Batı’da bir felsefi akım olarak yerleştiren iki büyük düşünürün, R. Descartes (1596-1650) ve I. Kant (I724-I804)’ın, aynı zamanda büyük matematikçiler olmaları gibi, Türkiye’de afakilik ve bilimsel düşünme çağını açan bir büyük insanın, Mustafa Kemal Atatürk’ün de matematikçi olması bir rastlantı değildir. Çünkü böyle bir akımın yerleştirilmesi başarısını, ancak onun temel niteliğini yetkin biçimde taşıyan bir insan gerçekleştirebilir. Bundan dolayı, seçkin akılcı bir kişinin, aynı zamanda seçkin bir matematik-
Q Y p Q y p
R
N
Akıl ve bilim kavramları, O’nun düşüncelerinde { kez birlikte kullanılmış ve Önemleri birlikte vurgulanmış Bunu kesinlikle bilinçli olarak yapmıştır. Nitekim O, bir nuşmasında, “Benim manevi mirasım ilim ve akıldır” demiştir.
Atatürk’ün düşüncelerinin yapısında, rasyonel düşün matematiksel düşünme, bilimsel düşünme çok belirgini Bilim felsefecimiz Prof. Dr. Cemal Yıldınm’ın.vurg dığı üzere, “Bilimsel düşünme belli bir kafa disiplinini rektirir. Bu disiplini kazanmış bir kimse, her şeyden ö gerçeğe dönüktür; olaylara saygılıdır. Yargılarında tutari* (..) Bilimsel düşünme belli bir dünya görüşüne dayanır, görüş rasyoneldir, her türlü mistik ve döğaötesi görüşk karşısında yer alır. Doğada olup biten olayları doğaüstü,k vetlerin varlığını tasarlıyarak değil, gene doğal olaylara I vurarak açıklamaya gider” (10). ,
Prof. Dr. Özer Ozankaya, O’nun önder olma gtl nün, düşüncesini ve eylemini bilimin tejnel ilkelerine titiz le uyarak saptamasından kaynaklandığını belirtmiştir |i] Noelle Roger, O’nun başarılarının gizini, girişe^ I atılımı, hiçbir şeyi rastlantıya bırakmadan, zihninde ayrır lanna dek hesaplıyarak, işleyip olgunlaştırmasında buluyor ( Hanns Froemgen, O’nu, “Matematikçi Kemal” di] rek anıyor (I).
Atatürk bir konuyu, bir sorunu işlerken materrtati mantığı ile değişik olasılıkları ve çözümleri irdeleyip degı lendirmiştir. O, kimi düşüncelerini açıklarken niceliksel’ rimleri yani matematiksel ^kavramları özellikle kullanmışt Matematiğin, ulusal eğitimimizdeki büyük önemini öncelikle v gulamıştır. O’nun, özgün, kısa ve özlü (lakonik) anlatır matematikçi mantığına dayanmaktadır. Çünkü matematik bir ifadede, hiçbir terim, rasgele biçimde yer alamaz, çıka lamaz, değiştirilemez. Nitekim O’nun düşüncelerinde hiç sözcük, hiçbir cümle rastgele kullanılmamış, belirli bir m tıksal dizilim içinde bütünleşmiştir. O’nun hangi konuya i kin olursa olsun tanımları, tıpkı geometri tanımlan gibi, d ece gerekli kavramları yeterli biçimde içermektedir.
Atatürk’ün düşüncelerinde, bütün bunların örnekleri z* gin biçimde bulunmakla birlikte derginin teknik olanaklın d kate alınarak, aşağıda verilen örneklerin Nyill imi tutulmuştur. ¡u
Atatürk diyor ki:
“Bu dünyada herşey insan kafasından
nın ifade etmeyeceği hiçbir şeyi tasavvur edemiyorum.” (4) “Akı! ve mantığın çözümliyemiyeceği sorun yoktur.” (4) Akılcılığını ve akılcılığı, böylesine özgün ve lakonik bide anlatabilmeyi, ancak rasyonel ve matematiksel düşün ie yetkin bir beyin başarabilir.
Atatürk, 1924 yılında şöyle diyor:
“Benim için ordumuzun kıymetini ifadede ölçü şudur:
i ordusunun bir birliği, eşitini mutlaka yener; iki mislini durur ve tesbit eder. Şimdilik »bundan fazlasını istemiyo-n. Çünkü fazlasını milletimizin yaradılıştan sahip olduğu ıgâverlik zaten temin etmektedir. Fakat bu kıymeti mut-a muhafaza etmek lazımdır.” (4)
O, bu düşüncesinde, konuyu, bir denklem kurarcasına, ıtematiksel irdelemeden geçirmiştir.
1925 yılında köylümüzü aydınlatırken gerçekçi niteliğini belirterek, örneklemeyi sayısal kavramlarla, bilinçle Dm ıştır:
“Ben de çiftçi olduğumdan biliyorum, makinesiz ziraat naz. El emeği güçtür. Birleşiniz, birliklerle makine alırsı-ı. Senede yüz dönüm çalışır, on misli eker, yüz misli elde ersiniz. Bir de toprağa sevdiği tohumu bulup atmalıdır.” )■
O, aşağıda ki hayat ve ölüm tanımlarında, bilimsel dü-ınmenin temel bir ilkesine, doğa olaylarını doğal nedenler-açıklamak ilkesine, tam anlamıyla bağlı kalmıştır.
“Hayat, herhangi bir tabiat dışı etkenin müdahalesi ol-laksızın dünya üzerinde tabiî ve zorunlu bir kimya ve fizik îyri neticesidir.” (4)
“Ölüm, tabiatın en,tabiî kanunudur.” (4)
Atatürk, 1931 yılında, aşağıdaki düşüncesini ifade eder-en, engin hümanizmasım, barış kavramını, matematiksel bir Dnksiyon gibi, yersel boyutta irdeliyenek maksimum değeriyle belirtmiştir.
“Yurtta barış, dünyada barış için çalışıyoruz.” (4)
O, daha 1922 yılında, millî eğitimimizde matematiğin leğerini şöyle açıklamıştır:
“Bu memleketin asıl sahibi ve toplumumuzun esas un->uru köylüdür. İşte bu köylüdür ki, bugüne kadar bilgi nurundan yoksun bırakılmıştır. (..) Bütün köylüye okumak, yazmak ve vatanını, milletini, dinini, dünyasını tanıtacak kadar coğrafî, tarihî, dinî ve ahlakî bilgi vermek ve dört işlemi (Atatürk bu deyimiyle toplama, çıkarma, çarpma ve bölmeyi kas-
tediyor) öğretmek, kültür programımızın ilk hedefidir.” (4) 1924 yılında öğretmenlere şöyle diyordu: “Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir.” (4)
O bu düşüncesindeki tüm kavramları, bir matematiksel fonksiyonun terimleriymiş gibi, güçlü bir mantıksal ilişkiyle sıralamıştır
O’nun askerlikle ilgili düşüncelerinde de yetkin bir matematiksel düşünüş belirgindir.
“En büyük askerlik budur: Muhtelif ihtimalleri çok iyi hesap etmeli, en iyi görüneni süratle tatbik etmeli.” (4).
“Askerî plan arzuya göre değil, hesaba dayanarak tanzim olunmalıdır.” (4)
“Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır” (4)
Atatürk, eğitimin, bir ulusun yaşamındaki bütün sonuçlarını, matematiksel bir düşünmeyle irdeliyenek, özetlemiştir: “Eğitimdir ki, bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder.” (4).
Denilebilir ki, O, Türkçe Cumhuriyetinin ilk yıllarında doğmuş bir vatandaşımız olarak eğitimini yapsaydı, hiç kuşkusuz gene evrensel bir deha olarak kendini kabul ettirecek, ama bu kez büyük olasılıkla, ünlü bir matematik bilgini, büyük hümanist ve akılcı bir düşünür olarak insanlık tarihinde yine seçkinleşecekti. ■
KAYNAKLAR t_____
1) Atatürk’e Saygı : Türk Dil kurumu Yayım. Ankara Üniversitesi Basımevi 1969, s. 255,356.
2) Geometri : Türk Dil Kurumu Yayınlan/Atatürk Dizisi : 4. Türk Tarih Karumu Basımevi, Ankara, 1971, s V -Vll, 1.
3) Hızır, liusret : Albert Einstein. Belleten, cilt XUll sayı 17, Temmuz 1979, s. 537.
4) Kocatürk, Utkan : Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri. Turhan Kitapevi, Olgaç Matbaası, 1984, s. 103, 106, 108, 271, 272, 286, 302, 304, 307, 314, 330, 332, 342.
5) Mumcu, Ahmet : Atatürkçülükte Temel İlkeler. Inkilâp ve Aka Basımevi, İstanbul, 1981, s. 119, 120.
6) Ozankaya, Özer : Atatürk ve Bilimsel Yönteme Uygunluk. Bilim ve Teknik, Kasım 1982, sayı 180, cilt 15, s. 29-32.
7) Sayılı, Aydın : Bilim ve Öğretim Dili Olarak Türkçe (Bilim, Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe’den ayn basım), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1978, s. 424,
8) Sayılı, Aydın : Mısırlılarda ve Mezopotamyahlarda Matematik, Astronomi ve Tıp. Türk Tarih kurumu Basımevi, Ankara, 1966, s. 18, 446
9) Uğurlu, M. Cemil : Atatürk’ün Yaşamında Matematik Kültürünün Değeri. Bilim ve Teknik. Kasım 1982, cilt 15, sayı 180, s. 14-17