Kayseri Erciyes

Bugün Nevşehir, Kayseri ve Ürgüp arasında olan insanlar vadinin jeolojik özelliklerini kısa bir

uzanan geniş yollar, dünyanın ilginç yörele- zamanda öğrenmişlerdir. Mağaralar, evler, ahırrinden biri olan Göreme vadisini, “Bin kilise 

       lar ve herşeyi ile yeraltı kentlerini kazarak oluş

vadisi” çevrelemektedir. Görüldüğü kadarıyla     turmuşlardır. Kızgın güneş duvarlardaki nemin

şapkalı tepecikler, yarım küreler, piramidler ve yokolmasına ve taşların yeniden kuruyup sertleş-

gangster başlığı giymiş hissini veren kuleler                                                      meşine yolaçmıştır.

vadiyi süslemektedir. Kapadokya, vadi tabanında    Eski zamanlarda söylencesel bir üne kavuş-

dikili birkaç incir ağacı ve tüflü tepeciklere          muş olan “20.000 piramidli ülke” işte bu şekilde

tırmanmış sayılı bağlar dışında, Anadolu’nun   oluşmuştur. Yörenin önceki zamanlarda oturan-

merkezinde bulunan Tuz Gölü çevresindeki      ları Hiristiyanlar olduğundan yöreye “bin kiliseli

yaşam alanlarının dışında garip bir görünüm*           vadi” adı da bu nedenle verilmiştir. Göreme

dedir                                                                          mağaralarında Suriye – Filistin yöntemi ile basit

Kayseri’nin güneyinde, “Antik Cesarea”, bu- resim kültürünün bu eski örneklerine, fresklere,

gün Erciyes Dağı olarak adlandırılan 3916 metre  rastlanmaktadır. Birinci kilise kompleksi 10. ve

yüksekliğindeki Step volkanı Argacus yeralmak-  11. yüzyıldan kalma olap, Bizans devrine aittir,

tadır. Çevrede gökyüzüne yükselen garip figürler Mağaraların içindeki kuru hava ve karanlık Tevrat

insan yapısı değildir. Doğa bu yörede dünyanın  ve İncirdeki dinî tören sırasına ait resimleri bin

hiç bir yerinde örneği rastlanmayan şekilde     yıl süreyle günümüze kadar saklamıştır. Selçuklu

heykeltraşlık yapmıştır. Yanardağın külleri üç kat akınları ve Osmanlı fetihleri sırasında da tahrip

şeklinde bölgeye dağılmıştır. Her katın kalınlığı    edilmeden kalmışlardır. Yöredeki mağaralar ve

bazı yerlerde birkaç yüz metreyi bulmaktadır.      evler 50 yıl öncesine kadar Hiristiyanlar tarafın-

Altta kalan iki tabaka açık renkli olup, en üst        dan barınak olarak kullanılmıştır. 1924’de, Ata-

tabaka koyu renkli ve doğa etkilerine diğer       türk devrindeki ilk Türk – Yunan soydaş değişimi

katlara göre daha dirençli tüf niteliklidir. Binlerce sırasında yörede oturanlar vadiyi doğa’ya bırakıp

yıl süreyle rüzgâr ve yağmur yumuşak ve açık                                                                  gitmişlerdir.

renkli tabakaları oymuş, “Tüf Piramidleri” oluş-           .Ürgüp kenti yüzlerce mağara – ev ile sanki

turmuştur. Birçokları sert ve koyu taştan şapka İsviçre peyniri gibi delik deşik edilmiş büyük bir

giymiş görünüm ündedirler. kayanın eteklerinde kurulmuştur. Burada ve iki Açık renkli tabakanın dış yüzeyleri herşeye rağmen serttir. Katı kabuk kaldırıldığında altından yumuşak, kolaylıkla işlenilebilen turb kömürü nitelikte materyal ortaya çıkar. Yüzyıllar Önce bu yörede oturmuş, Moğol ve Türklerin ilerleyişleri sırasında, saklanacak güvenli sığınak aramış

 

düzineye varan köylerinde bugün 20.000 nüfus yaşamaktadır; nüfusun üçte biri hâlâ tüf içinde kazılmış evlerde barınmaktadır. Garip görünümlü kaya kulelerin en uç noktalarına kadar varan evlere kadar en önemli ulaşım aracı eşektir. Sırtına yakacak odun, yiyecek maddeleri yüklenmiş ve sahibi de binmiş halde eşeklerin kum taşı döşeli yollarda gidip geldiğini görmek günlük bir olaydır. Yolun sağında ve solunda koyurüar, keçiler kuru steplerin beyaz kumları üzerinde kalmış güçsüz tahıl saplarını ve otları aramak üzere tepelere tırmanırlar.

Çöken karanlıkla birlikte kaya oluklarında gaz lambalarının ışıkları yanmaya başlar ki, böyle korkunç bir manzara hiçbir yerde daha görülemez. Ancak bazılarında, çökme tehlikesi nedeniyle boşaldığından, ışık görmek olanaksızdır. Bununla birlikte gündüz gözüyle boş oldukları sanılan mağaralarda yaşam varlığı ancak karanlık çökünce saptanabilir. Türk masallarında ısrarla anlatılan ruhlar mı dolaşmaktadır? Kullanılmayan mağara ve eski mezarlardan gelen mırıltılar ve fısıltılar, duvarlarda çınlayan kahkahâlar ve bağırtılar nelerdir? Açıklaması oldukça şiirseldir: devamlı esen rüzgârın boşluklarda oynadığı oyun, terkedilmiş mağaralarda uygun yuvalama yerleri bulan alakarga ve güvercinlerin çıkardıkları sesler sözkonusu ürperti verici tonları oluşturmaktadır.

Şimdi anlatacağım köyün adı Zelve’dir. Avanos’a yakm bu yerleşim merkezinde yüzyıllar

 

 

öncesinden beri çanak – çömlek işçiliği devam- kadar yeraltında kalmışlardır. Yeni katlı ve döner

edegelmiştir. Basit kaplara burada şekil veril-     yöntemle aşağıya inen kent araştırmalara konu

mekte ve fırınlanmaktadır. Yapım ve pazarlama- olmuştur. En üstteki katta ölüler gömülmekte ve

nın bu yörede gelişmesinin nedeni bölgeyi gezen aynı zamanda çöpler saklanmaktadır. İkinci kat

turistlerden çanak – çömlek sanatçılarının yaşa- yiyeceklerin saklandığı depo görevi görmektedir,

mini sağlayacak parayı kazanabilmeleridir. Ayrı-    Bir kat aşağıda mutfak yeralmaktadır. Yaşam

ca caddelerin kirine dünyaca tanınmış “Onyx” –       odaları alt katlardadır, sık geçitlerle labirent

(Damarlı Akik) taşının parlatılması sonucu ortaya (birbirine geçişli ve karışık) görünümlüdür. En alt

çıkan tozlar karışmaktadır.                                   kata kadar dikine inen büyük delik havalandırma

Eteklerinde kentin evlerinin gruplandığı Üç-                                bacası görevini yapmaktadır,

hisar kasabasının yüksek kayasının tepesine çıkan       Osmanlı baskılarından kaçmak amacıyla

konuklar, evrenin hiç bir yerinde rastlanamaya-      yapılmış olan yeraltı kentlerinin girişi keskin

cak hârika, fakat garip bir ay görünümünü            kenarlı büyük bir taş ile kapatılmaktaydı. Eğer

seyretmek olanağını bulurlar. Bir ressamın fırça-     dışarıdakiler giriş deliğini bulurlarsa, kentte

sından çıkmış görünüme sahip Çavuşin köyünün saklananlar alt katta yeralan ve yerin dibinde

güneybatısında yeralan iki dar geçitte Osmanlı-      kilometrelerce uzanan labirent’e sığınırlardı,

ların akınları sırasında gizlenecek barınak arayan          Kaçışta girilen her yeni kısım kapatılır ve

yerli halkın mağaraları saklıdır. Ayrıca bu kısımda  saldırganların yolları, takipden vazgeçinceye

tavanlarındaki resimleri bin yıldan beri yıpran-                                                    kadar, engellenirdi.

mamış ve hâlâ kullanılır durumda küçük kiliseler Diğer bir büyük yeraltı kenti de Avanos’un yeralmaktadır. ~ 20 km kuzeyinde bulunmaktadır, özkonak olarak Nevşehir’e 20 km uzaklıktaki sekiz katlı adlandırılan bu yer 60.000 kişinin saklanmasına yeraltı kenti Kaymaklı konukları şaşkınlık içinde yardımcı olmuştur. Halen kazılar tamamlanma- bırakmaktadır. İlk 1964 yılında bu gibi yeraltı  mış olduğundan konukların gezisine kapalıdır, kentlerinin varlığı M.ö. 400 yıllarında Xenophon Ancak “20.000 piramid ülkesi”, tarih ve tarafından yazılmış “Anabasis” kitabında yeral- jeoloji açısından Avrupa’da benzerini bulamamaktadır. Kaymaklı ve Derinkuyu 6. ile 10. yüz- yanlar için büyüleyici bir gezi erekidir. yıllar arasında tüf toprak yapılı arazide kazılmıştır. Yaklaşık 15.000 kişi buralarda barınabilmiş ve      KOSMOSdan gıda maddeleri yeterli olduğu hallerde üç aya                                                                                    Çeviren: Dr. Aydm ÖZTAN

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*