Genel

Halep Vapuru’ndaki 200 şehit

Belgesel filmin yönetmeni Erhan Cerrahoğlu, 99 yıl önce şehit olan 200 askerimizin yürek burkan hikayesini, vapurun arması üzerinden anlattığını belirterek şunları söyledi: ‘Çanakkale Savaşları sırasında en çok Türk deniz taşıtını batıran E-11 denizaltısının kaptanı Nasmith’in oğlu ve torunu, onun rotasını izlemek üzere Türkiye’ye gelmişlerdi. Kendileriyle araştırmacı Selçuk Kolay sayesinde tanıştık ve Marmara Denizi’nde E-11’in izlediği rotayı takip ederek günler süren bir yolculuk yaptık.’

Yönetmen Cerrahoğlu, armanın Türkiye’ye iadesini ve aileyle birlikte şehitliğe yapılan ziyareti ise şöyle anlattı: ‘Bu yolculuğun en son durağı, Halep Vapuru’nda şehit düşen 200 askerimizin yattığı, Akbaş Limanı’nda bulunan şehitlik oldu. Kaptanın oğlu Prof. James Nasmith, bu ziyaret sırasında gözyaşlarını tutamazken torunu Duncan Dunbar Nasmith, İskoçya’nın milli çalgısı olan gaydayla çaldığı parçayla şehitlerimize saygı duruşunda bulundu. Şehitlik ziyaretinden sonra Halep Vapuru’nun isim plakasının İskoçya’daki evlerinde bulunduğunu öğrendik. Aile, geminin öyküsü hakkında en ufak bir bilgisi olmadığı için armayı sıradan bir savaş anısı olarak saklıyordu. Halep Vapuru’nun hikayesini öğrendikten sonra yolculuğun bitiminde, armayı Türkiye’ye iade etmek istediler ve aradan geçen 99 yılın ardından arma, İstanbul Deniz Müzesi’ne teslim edildi.’

HALEP VAPURUNUN BİLİNMEYEN HİKAYESİ

1. Dünya Savaşı sırasında İtilaf devletleri donanması, Akdeniz’den İstanbul’u ele geçirmek için harekete geçerken Almanların desteğini alan Osmanlı Devleti, Çanakkale’de büyük bir savunma hazırlığına girişti. Bölgeye asker ve mühimmat sevk etmek için kullanılabilecek en kolay ve güvenli yol Marmara Denizi’ydi. Bu amaçla seferberlik ilan edilmiş ve Türk sularındaki bütün deniz taşıtlarına el koyulmuştu. O günkü adı Şirket-i Hayriye olan şehir hatları vapurları büyük önem taşıyordu. Bunların arasında, 1881 yapımı olan 110 metre uzunluğundaki Halep Vapuru da vardı. İtilaf devletleri, Çanakkale cephesinde ummadıkları bir direnişle karşılaşmıştı. Verdikleri büyük kayıplar, İstanbul’a karadan ilerlemenin mümkün olmadığını gösteriyordu. Çanakkale direnişini kırmanın tek yolu, İttifak kuvvetlerinin ikmal yollarını kesmek ve ordunun moralini bozmaktı. Bu amaçla denizaltılar, Çanakkale Boğazı’nı geçerek Marmara’ya girmeliydi. Birkaç başarısız denemenin ardından bu görevi ilk başaran, Avustralya’nın “AE2” denizaltısı oldu fakat mürettebat, tek bir gemi batıramadan yakalandı ve denizaltı sulara gömüldü. Buna karşılık AE2’nin keşfettiği rota, boğazın geçiş yolunu İtilaf kuvvetlerine gösterdi. Yüzbaşı Martin Eric Dunbar Nasmith komutasındaki İngiliz E-11 denizaltısı, 19 Mayıs 1915 günü bu yolu izleyerek Marmara’ya girdi. Vakit kaybetmeden İstanbul’a doğru yol almaya başladı. Nasmith, burada ilk gemisini batırdıktan sonra Marmara sularında ilerlemeye devam etti. E-11’in bu sulardaki görevi yedi ay devam etti ve denizaltı, bu süre boyunca içlerinde Osmanlı Donanması’nın en önemli savaş gemilerinden biri olan Barbaros Hayrettin zırhlısının da bulunduğu 94 gemiyi batırdı. Bu gerilimli ortamda askerî hedeflere karşı elindeki bütün imkanlarla saldıran Yüzbaşı Nasmith, cepheye erzak ve mühimmat taşıyan sivil gemileri de durduruyor ancak sivil mürettebatı tahliye ettikten sonra batırmaya özen gösteriyordu. Akbaş Limanı, muharebeler boyunca müttefiklerin temel ikmal üssüydü. Marmara’dan gemilerle gelen cephane ve erzak buradan cepheye naklediliyor, cepheden gelen yaralılar da gemilerle İstanbul’da kurulan hastanelere gönderiliyordu. 25 Ağustos 1915 sabahı, liman yine hareketliydi. Gece boyunca cepheden gelen yaralı askerlerden 200’ü, limanda bağlı olan Halep Vapuru’na yerleştirildi. Vapur, yaralı askerleri İstanbul’a götürmek için seyire hazır halde bekliyordu ancak saat 07.20 sıralarında E-11 denizaltısının, liman çevresinde devriye gezen gunbota saldırmasıyla ortam hareketlendi. Gunbot ve bir destroyer, denizaltıyı uzaklaştırmak için ateş ederken limanda demirli üç vapuru gören Kaptan Nasmith, aceleyle son bir saldırı yaptı.

Kaptan Nasmith, E-11’in seyir defterinde o günü şöyle anlattı: “Periskoptan limanda bağlı üç vapur görüyordum. Bunlardan yakınımızda olanı, Kızılay amblemleriyle boyanmış bir hastane vapuruydu. Ona saldırmaktan hemen vazgeçip diğer vapura yöneldim ve torpidoyu ateşledim. Üzerinde hiçbir işaret bulunmayan bu vapur, muhtemelen cephane taşıyordu. Ön kısmından isabet alan vapur batmaya başladı.”

Kaptan Nasmith yanılmıştı. Cepheden o gece gelen yaralılar öylesine çoktu ki 200 kadarı Halep Vapuru’na bindirilmiş ancak vapurun üzerine Kızılay bayrağı asılamamıştı. Ne yazık ki bu yaralılar, batmakta olan gemiden kurtulmayı başaramadı. Şehit askerler, gemiden çıkarılıp Akbaş Limanı’nda defnedildi ve burada bir şehitlik yapıldı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir