AMAÇLARA ULAŞMAK İÇİN BEŞ İLKE

AMAÇLARA ULAŞMAK İÇİN BEŞ İLKE
Gerekeni yap ve güce sahip ol RALPH WALDO EMERSON

Geçen gün Kanada’nın Winnipeg kentinden genç bir adam bana telefon etti. Kitaplarımdan birini yeni okumuş. Gelip beni görmek için izin istedi. Üç gün sonra çalışma odamda, karşımda oturuyordu. Yaptığım radyo programlarını tartışırken birden bana, “Amaçlarınız nelerdir?” diye sordu. İtiraf etmeliyim ki o an söyleyecek bir şey bulamadım. Bir yandan senaryo yazımı ve dersler, konferanslar, öte yandan da yüklü bir yazışma prog ramının doldurduğu günlük çalışmalarıma dalıp gerçek amaçlarımı gözden kaçırdığımı fark ettim. Bir zamanlar günlüğüme amaçlarımı kaydederdim ama artık yapılacak işleri tamamlamak için gereken ve her günümü kapsayan koşuşturma içinde bu amaçlar yitip gitmiştiler. Ancak, genç adamın sorusu aklımı başıma getirmişti. O anda amaçlarımı unutmuş olduğumu fark ettim. Gerçekçi düşünce gibi görünen ama aslında sınırlı düşüncenin ta kendisi olan şeyler yüzünden uzaklaşmıştım amaçlarımdan. Başkalarına, seçtikleri amaçtan şaşmamalarını öğütleyen ve amaç belirlemeye içten inanan ben, kendi amaçlarımı unutmuştum! Ayrıntıların oluşturduğu bataklığa gömülmüştüm! Genç adamın sözleri, beni yeniden günlüğüme kaydettiğim hayallerime geri döndürmüştü.

Amaçlarımı yeniden gözden geçirmeme neden olan bu genç adam kendi amaçlarının bir kısmını gerçekleştirmişti bile. Otuz sekiz yaşında, kendine ait iş yerini bir milyon doların üzerinde bir fiyatla devretmiş ve ticaret dünyasından elini eteğini çekmeye hazırlanıyordu. Şimdi de zamanını ve kayda değer yeteneğini, amaçlarımı gerçekleştirebilmem için bana yardımcı olmaya adamayı öneriyordu. Şu sözleri bana bundan sonraki bölümü yazmam için ilham kaynağı oldu: Yapmamız gereken şey, şu anda imkânsız gibi görünseler de amaçlarımızı belirlemek ve hedefe doğru ilerlemektir.”

BEŞ BASAMAK

Şimdi, inançla başlayıp başarıyla son bulan beş basamağı sıralayacağım. Bunlar gelmiş geçmiş en büyük amaç belirleyicilerinden birinin öğretileri kadar pratik ve uygulanabilir basamaklardır. O şöyle buyurmuştu: Eğer istediğiniz şeyler için içtenlikle dua eder ve isteklerinizin gerçekleşeceğine inanırsanız dilekleriniz yerine gelecektir. (Markos 11:24) Bu sanki elde etmişim gibi davranırım ve elde ederim meselesidir.

1. Kendiniz için ideal zihinsel imajı belirleyin.

2. Çaba göstermeden, yalnızca inanmak hiçbir işe yaramaz.

3. Düşüncelerinizi kendinize saklayın.

4. Esnek olun; gerekirse plân değişikliği yapın.

5.Gözlerinizi hedeften ayırmayın, işi yarı yolda bırakmayın.

KENDİNİZ İÇİN İDEAL ZİHİNSEL İMAJI BELİRLEYİN

Burada da amaç belirlemenin anahtarı aynıdır: Düşündüğünüz, inandığınız ve güvenle beklediğiniz şeye mutlaka ulaşırsınız. Amaç öyle seçilmelidir ki insan bu amaca sonunda ulaşabileceğini kabul edebilsin. Eğer siz

ona ulaşabileceğinize içten inanmışsanız hiçbir amaç imkânsız değildir. Bunun en iyi örneklerinden biri De-mosthenes’tir. O konuşma güçlüğü çeker, kekeler, dili sürçerdi. Onun bir gün büyük bir hatip olacağına kim inanırdı? Ama o yılmadan, usanmadan çalıştı. Hatta ağzına çakıltaşı doldurup o şekilde konuşma talimi yaptığını söylerler. Sonunda konuşma güçlüğünü yendi ve hedefine ulaştı. Büyük bir hatip oldu.

İnanç ilk adımdır, kendinize ve içinizdeki Güç’e inanın. Kendinizi zihninizde ideal bir insan olarak, sizce ideal olan şeyleri yapar ve size ideal görünen hayatı yaşarken canlandırın. Bu hayaller hedefinizle bütünleşmenizi sağlayacaktır.

Eğer amacınız bir kitap yazmaksa, kafanızda kendinizi bir yazar olarak canlandırın. Büyük bir savunma avukatı olmak istiyorsanız, zihninizde bir avukat hayali canlandırmalısınız. Sürekli, topluluk önünde konuşamayacağını düşünen birisinin iyi bir avukat olamayacağı açıktır.

Bir zamanlar, başarılı bir golf turnuva oyuncusu olmak isteyen bir genç benden yardım istemişti. Bu oyuncuların ne kadar çok para kazandıklarını gazetede okumuştu. “Hangi stilde oynuyorsunuz?” diye sorduğumda bana ne dedi biliyor musunuz? “Ben golf oynamasını bilmem ki!”

Amaçlarınız hakkında asık yüzlü olmayın. Yeni imajınızdan zevk almaya bakın. Hayat hafif yaklaşımlara karşılık verir, ağdalı dramlara değil. Amaçladığınızı elde etmişçesine mutlu olun, elde edersiniz. Bir kez bunu kabul ettiniz mi, artık hiçbir şey sizi ona ulaşmaktan alıkoyamaz. Kendi kendinize sürekli olarak, “Ben bunu benimsedim,” deyin.

Emile Zola otobiyografisinde üç amacından söz eder: 1. Bir çocuk sahibi olmak. 2. Bir kitap yazmak. 3. Bir ağaç dikmek. Birçok kitap yazdı, çocukları oldu ve arazisine pek çok ağaç dikti. Onun amaçlan, yaşamın süreklili

ğine ilişkindi. Varoluş amacının, hayatı sürdürmek olduğunu hissetmişti. Kitaplar zihinsel, ağaçlar fiziksel, çocuklar da ruhsal düzeyde bir şeyler bıraktı gelecek kuşaklara.

Mahatma Gandi kendisine neredeyse imkânsız bir hedef seçmişti. Fiziksel olarak çok şey başaramayacağı izlenimini uyandıran bu küçük adamın gün gelip Hindistan’ın İngiliz İmparatorluğu’nun hegemonyasından kurtulmasına öncü olacağını kim düşünebilirdi

AMAÇLARINIZA SINIR KOYMAYIN

Amaçlarınızı yalnızca kendiniz yargılayabilirsiniz. Bu yargılamadan kaçının, çünkü kendinizi sınırlarsınız. Her yıl yaşlı başlı insanlar üniversitelerden mezun olup yeni mesleklere başlıyorlar. Bir arkadaşımın babası altmış beş yaşında avukatlığa başladı ve oldukça da başarılı oldu. Çoğu insanın yeniden başlamak için çok geç dediği altmış bir yaşında hukuk öğrenimine başlamıştı. Hukukçu olarak tam yirmi yıl çalıştı ve iyi bir isim yaptı. Grandma Moses de resim yapmaya yetmiş sekiz yaşında başlamıştı; doksanına geldiğinde dünyaca ünlü bir sanatçı oldu. Gerek ailesi, gerekse diğerleri bu işe çok şaştılar. Onun resimlerini alacak kadar ileri görüşlü olanlar ise bugün hayatlarından çok memnunlar. Ne mutlu, yeni bir işe başlamak için yetmiş sekiz yaşın geç olduğunu düşünmeyen bu kadına.

Herbert Hoover ve oğlu Herbert Hoover Jr. kendilerine zorlu amaçlar belirlediler ve başardılar. Baba Hoo-ver’in amacı şuydu: Kırk yaşına dek yeterince para kazanıp hayatının geri kalan kısmını halkın hizmetine adamak. Stanford Üniversitesi Jeoloji Bölümü’nden mezun oldu. “Hayatın tüm sillesini yemiş” diye tanımlanabilecek bir adamdı kendisi. Küçük yaşta anne ve babasını kaybetti, akrabalarının yanında kaldı ve tüm okul hayatı boyunca giderlerini karşılamak için çalışmak zo

runda kaldı. Stanford’dan ilk mezun olduğunda hemen çalışmaya başladı ama jeolog ya da maden mühendisi olarak değil de, California’da bir madende sıradan bir işçi olarak. Ancak bir zaman sonra bu ağır işi bıraktı ve hepimizin bildiği gibi maden mühendisliği alanında isim yaptı. Kırk yaşına gelmeden pek çok maden şirketine danışman olup New York, San Fransisco ve Londra’da bürolar açtı. Genç bir mültimilyoner olarak artık insanlığa yardıma hazırdı ve bunu da olağanüstü bir başarıyla gerçekleştirdi. Birinci Dünya Savaşı patlak verince kendisine, açlık sorunuyla karşı karşıya olan uluslara yiyecek yardımı yapması çağrısında bulunuldu. O da savaş boyunca, büyük diplomatik ve pratik güçlüklere karşın işgal altındaki Belçika ve Fransa’ya piyasa değeri bir milyon doların üzerinde beş milyon ton yiyecek ve giyecek sevk etti. Bu başarısı ona dünya çapında bir ün kazandırdı. İnsanlığa yaptığı hizmetleri saymaya kalksak kitaplar doldurur. Kendisini, Birleşik Devletlerin otuzbi-rinci devlet başkanı olarak tanıyoruz.

Herbert Hoover Jr. de benzer amaçlar hedeflemişti. Amacına petrol araştırmaları sayesinde ulaştı ve kendini halk hizmetine adamak amacıyla kırk yaşında iş hayatını bıraktı.

İnsanın kendisini ucuza satma, yeteneklerini ve potansiyelini küçümseme eğilimi vardır. Bazen amaçlarımızı, neleri başarabileceğimizi daha iyi bilen birisinin belirlemesine gereksinim duyarız. Adamları için yüksek hedefler belirleyerek onları sürekli çaba göstermeye zorlayan satış müdürü buna bir örnektir.

Geçenlerde, çok başarılı bir iş danışmanı olan bir arkadaşım, müşterilerinden biri olan sigorta komisyoncusu bir firmayla ilgili bir öykü anlattı. Bu firma geçen yıl boyunca yedi yüz bin dolarlık iş yapmış. Arkadaşım, “Gelecek yıl bir milyon üç yüz bin dolarlık iş çıkaracaksınız” dediğinde aldığı yanıt, “Deli olmalısınız! Neredeyse geçen yılkinin iki katı bu!” olmuş. Arkadaşım onların aklından bile geçmeyen potansiyellerini dikkate almıştı oysa. Bu tahmini yaparken ciddiydi. Ertesi yıl bu firma tahmin edilen rakama ulaşmakla kalmayıp binlerce dolar da fazla kazandı. Robert Browning bu konuda, insan elinin uzanabildiğinden daha ötesini amaçlamalı diyor. Evet, amaç belirleme, düşüncede başlar. Bu da ken-dini-yönetme ile mümkündür.

ki?

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*