Hz.Nesibe
Efendimizi (S.A.V.) Medine’ye davet eden heyette bulunmasıyla İslâm tarihine şerefle geçen Hz.Nesibe, Uhud Harbinin en dehşetli anlarında O’nun yanından ayrılmamış ve Fahr-i Kâinat Efendimizi (S.A.V.) çevreleyerek O’na etten siper olan sahabelerin arasında yer almıştı. Bir ara mücadele o kadar hızlandı ki, Peygamberimizin yanında Hz.Nesibe’den başka hiçbir sahabe kalmadı. Ve bu birkaç saniyelik sürede Efendimize iki süvari birden saldırdı.
Hz.Nesibe, bu durumu gördüğünde elindeki kılıncıyla süvarilerden birini bacağından yaraladı. Hemen arkasından diğerine de hücum etti. Ancak iki kat zırhla korunan süvari hafif yara aldı ve mukabelede bulunarak kılıncını olanca hızıyla Hz.Nesibenin omuzuna indirdi. Efendimize gerekli zamanı kazandıran bu mübarek insan, omuzu göğsüne kadar yarılmış vaziyette yere yuvarlanmıştı.Hz. Ali (r.a.) yetişerek süvariyi öldürdükten sonra, Peygamberimiz mübarek elleriyle Hz.Nesibe’nin ağır yarasını sıvazladı. Fahr-i Kâinat Efendimizin (S.A.V.) aynı türdeki mucizelerinden biri daha gerçekleşmiş ve yara bir anda iyileşmişti.
Yerden kalkan Hz.Nesibe, Efendimize bütün aşıkları ağlatan şu sözlerle mukabele etti:
-Ya Resûlallah, dizlerinin dibinde şehid olma şerefini benden niye esirgedin?
Efendimiz onu teselli ettikten sonra iltifatların en büyüğünü yaptı ve ellerini açarak Allah’a şöyle dua etti:
-Yarabbi. Beni Nesibe ve ehlinden ayırma.