HZ. ÂDEMİN (A.S.) ÇOCUKLARI
Mehmet Paksu
•
İnsanlar Hz.Adem’le Hz.Havva’dan çoğalmışlardır. Havva anamız hep ikiz doğum yaptı. Bunlardan birisi erkek, diğeri de kızdı. Hz.Âdem, aynı anda doğan ikizleri, bir önce veya bir sonra doğan ikizlerle evlendiriyordu. Habil’le beraber doğan kız çirkin, Kabil’le birlikte doğan kız ise güzeldi. Hz.Âdem, Habil’in Kabil’le beraber doğan kızla, Kabil’in de Habil’le doğan kızla evlenmesini istedi. Fakat Kabil buna razı olmadı, kendisiyle doğan güzel kızı Habil’e vermek istemeyerek kendisi almak istedi.
Hz.Âdem buna müsaade etmedi ve Cenâb-ı Hak’tan gelen emir üzerine her ikisinin de Allah’a birer kurban takdim etmelerini söyledi. Bunun üzerine Kabil bir demet buğday, Ha-bil de bir koyunu kurban olarak takdim etti. Bu hâdise, Kur’ân’da şöyle anlatılır:
“Onlara, Âdem’in iki oğluna dair haberi hak ile oku. Onlar birer kurban takdim ettiklerinde, birisinin kurbanı kabul olunmuş, diğeri kabul olunmamıştı. Kurbanı kabul olunmayan; diğerine: “Ben seni öldüreceğim” dedi. O da, “Allah ancak takva sahiplerinin kurbanını kabul eder” diye cevap verdi.
“Habil şöyle devam etti: “Eğer sen öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi kaldıra cak değilim. Çünkü ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım. Dile rim ki sen benim günâhımı yüklene sin de, Cehennem ateşinin ehlinden olasın. Bu da zalimlerin cezasıdır.”
İnsanlar Hz.Âdem’le Hz.Havva’dan çoğalmışlardır. Havva anamız hep ikiz doğum yapıyordu. Bunlardan birisi erkek, diğeri de kızdı. Hz.Âdem, aynı anda doğan ikizleri, bir önce veya bir sonra doğan ikizlerle evlendiriyordu.
“Sonra nefsi, kardeşini öldürmeyi ona kolay ve hoş gösterdi; o da kar deşini öldürüp hüsrana uğrayanlar dan oldu. Sonra Allah, kardeşinin cesedini nasıl örteceğini göstermek için, ona, yeri eşeleyen bir kargayı gönderdi. Kabil, “Yazıklar olsun bana!” dedi. “Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtemedim!” Artık o, yaptığına pişmanlık duyanlardan olmuştu.’’(Mâide Sûresi, 27-31).
Hz.Adem’in çocuklarının birbirleriyle evlenmelerinin dindeki yerine gelince; Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (a.s.m.) gelinceye kadar bütün peygamberler hak dini tebliğ etmişlerdir. Dinin temeli olan îman esasları hep aynı kalmıştır. Fakat şeriat dediğimiz, ibadet ve dünyaya ait işlerde, Hz.Âdem’den Peygamberimize kadar her devrin icaplarına, insanların ihtiyaçlarına göre bazı hükümler değişerek gelmiştir. Cenâb-ı Hak, her devrin insanının yaşayışını ve menfaatini gözeterek her ümmete ayrı bir şeriat göndermiştir. Mâide Sûresinin 48. âyetinde bu hususta, “Sizin her biriniz için Biz bir şeriat ve açık bir yol tayin ettik” buyurulur.
Bediüzzaman Hazretleri de bu meseleyi şöyle izah eder: “Asırlara göre şeriatlar değişir. Belki bir asırda, ka^ vimlere göre ayrı ayrı şeriatlar, peygamberler gelebilir ve gelmiştir. Hâ-temü’l-Enbiya’dan (a.s.m.) sonra şeri-at-ı kübrası [büyük şeriatı] her asırda,
her kavme kâfi geldiğinden, muhtelif şeriatlara ihtiyaç kalmamıştır.” (Söz ler. shf.485)
Meselâ, Yahudiler ancak havralar da, sinegoglarda; Hıristiyanlar sadece kiliselerde ibadet edebilirlerken, biz Müslümanlar her yerde namaz kılabiliyoruz. Yine sığır ve koyun gibi hay vanların iç yağları Hz.Musa’nın şeriatında haramken, bizim dinimizde helâldir.
Hz.Adem ise ilk insan ve ilk peygamberdir. Allah ona da bir din ve şeriat göndermiş ve öğretmişti. O da Allah’ın kendisine gösterdiği şekilde hareket ediyordu. Cenâb-ı Hak, Hz. Adem’in çocuklarının birbirleriyle evlenmesini de bir zaruretten dolayı helâl kılmıştı. Çünkü insan neslinin artması gerekiyordu. Başka insan da olmadığına göre, bir zaruret olarak kardeşlerin birbirleriyle evlenmesi gere kiyordu. Bu âdet bir süre devam etti, fakat insanlar çoğalınca böyle bir evliliğe ihtiyaç ve zaruret kalmadı ve bu tatbikat da yine Allah’ın emriyle kalkmış oldu.
Cenâb-ı Hak, Hz. Âdem’in çocuklarının birbirleriyle evlenmesini bir zaruretten dolayı helâl kılmıştı. Çünkü insan neslinin artması gerekiyordu. Başka insan da olmadığına göre, bir zaruret olarak kardeşlerin birbirleriyle evlenmesi gerekiyordu