da 5 vakit şart mı? İlahiyatçılar tartışıyor…
GAZETE HABERTÜRK / POLEMİK ARAŞTIRMACI YAZAR İSMAİL NACAR “Namaz sabittir, 3 vakit olabilseydi Allah neden 5 vakit emretti?” İbadetlerin nasıl yapılacağı ve süreleri (bir kere bu mesele) Kuran ile sabit bir olay. Kuran’ın şartlarını belirleyen Allah’tır. Kuran-ı Kerim’de beş vakit namaz var ama namazın kaç rekat kılınacağı, nasıl kılınacağı Kuran’da yok. Ama tevattüren(sünnet olarak) nasıl namaz kılınacağı bildiriliyor. Bir mesele; 1- Kuran ile sabitse 2- Tevatüren sünnette sabitse orada içtihat olmaz, zaten İslam’da reform olmaz da, bu şartlarda içtihat koyamayız. Ama Kuran’da bir mesele yok, tevatüren sünnette de yoksa o zaman o konu ile lgili içtihatta bulunabiliriz. Mesela ramazan meselesi hem Kuran’da hem de sünnette sabittir. Bu bize Allah’ın bir rahmetidir. Bu konularda ilahiyatçılar, diyanet vs. genel anlamda bir mesele konuşulduğu zaman ilim ne diyor, akıl ne diyordan ziyade biz daha çok o günkü toplumun atmosferine, o günkü siyasi atmosfere bakıyoruz, insanların alışkanlıklarına bakıyoruz, ‘aman yanlış birşey söylersek tepki toplarız’ mantığında davranıyoruz. Halbuki bunları söylemediğiniz zaman bu yanlışlar bir gelenek haline geliyor, bir kural haline geliyor. İslam’da ‘cem olayı’ vardır. Bunu Şiiler hep yapıyorlar. Hatta Humeyni devrimden sonra dedi ki, ”vaktiniz varsa namazları vaktinde kılın.” Cem olayı; yoldaysanız ya da öğle vaktinde namaz kılma imkanınız yoksa bunu ikindide cem edebiliyorsunuz, akşamı da yatsı ile cem edebiliyorsunuz (birleştirebiliyorsunuz). Burada bir birleştirme yapılıyor ama rekat sayısında bir değişiklik olmuyor ama sadece farzlar kılınıyor. Bu bizim ehl-i sünnetimizde var ama seferi hallerde yapılabiliyor, çok özel durumlarda yapılabiliyor. Ama Şiiler bunu hep yapıyorlar. Halbuki bu doğru değildir çünkü eğer bu olabilseydi niye Allah Kuran’da beş vakit namaz emretsin? Cem olayı uygulandığında sanki üç vakit namaz kılınıyormuş gibi oluyor. Bunları pek bilen olmadığı için zaman zaman yanlış şeyler de yazılıyor. Allah bizi içinde bulunduğumuz şartlara göre imtihan edecek. Bu şartlarda da bu temel ibadet konularında bir değişiklik olmuyor. Namaz vaktinde, oruç vaktinde vs. herhangi bir değişiklik olmaz çünkü bunlar sabit olaylardır. İslamiyet’te sabit olaylar çok azdır. Sosyal hayatla ilgili, siyasi hayatla ilgili, hukuk hayatı ile ilgili de zamanın değişmesiyle ahkam da değişir ama ibadetler sabittir. İLAHİYATÇI PROF. DR. ABDÜLAZİZ BAYINDIR “Birleştirme imkânsız, asla olamaz” Namaz beş vakittir. Sabah ve yatsı namazının birleştirilmesi imkânsız, o asla olmaz. Bazı zorunlu hallerde, bazı ihtiyaç hallerinde öğle ile ikindi, akşam ile yatsı birleştirilebilir. O zaten özel anda yapılan cem denilen bir uygulamadır. Onun dışında birleştirme olmaz. Sabah namazı ile öğlen namazı, sabah namazı ile yatsı namazı ya da ikindi ile akşam namazı asla birleştirilemez. İLAHİYATÇI PROF. DR. BEYZA BİLGİN “Namaz iki vakte bile indirilebilir, hiç kılmamaktan iyidir” Ben İranlılar’ın uygulamasıyla cevaplıyorum çoğu zaman. Biliyorsunuz İranlılar bize göre farklı bir mezhepte ama Müslümanlar. Biz ehl-i sünnet olurken, onlar Şii mezhebinden oldular. Ve onlar namazlarını üç vakit kılıyorlar ve bu onlar için güzel bir şey. Müslüman olup da böyle bir şey yapmak mümkün. Peygamberimizin de bazı uygulamaları var; bu üç vakit olayını ya da namazı kaza yapıp bir sonraki namazla birleştirmeyi seferlerde uygulamış. Seferler dışında bu şekilde bir başka uygulaması yok. Ama çalışma gibi zorunlu durumlarda, çağın getirdiği zorunlu şartlarda bu uygulamanın yapılabileceği fikrindeyim. Akşam Gazetesi’nde Hakan Onat Hoca diyordu ki; ”İslam bilginleri, yeni şartlara ve sanayi toplumuna uygun bir anlayış geliştiremedi.” Herkesin fabrikalarda veya başka iş yerlerinde çalıştığı zaman dilimleri beş vakit namaza uymuyor ve insanlar namazı bırakıyor. Oysa ki namaz vakitleri üç vakit şeklinde de uygulanabilir olursa insanlar namazı bırakmak yerine çalışma saatlerine uyduğu için kılmaya devam edebilirler. Şahsi olarak üç vakit namaz kılan kişiler de var çünkü bunun olabilirliğine inanıyorlar. Ben de o fikirdeyim. Şartların zorlamasıyla insanların namazı terketmesi yerine namazı üç vakit kılması bana daha doğru geliyor. Allah, insanları yapabilecekleri kadar-güçleri nispetinde ibadetleri konusunda sorumlu tutuyor. Allah bunun dışında insanları sorumlu tutmaz. Onun için namazı sabah-akşam’a bile indirmek mümkün. Kuran-ı Kerim’de çeşitli vakitlerden bahsedilmiş, bunların hepsini yapamıyorsak yapabildiğimiz kadarınıda mı yapmayalım? Benim anlayışım kişiler ibadetlerin ne kadarını yapabiliyorsa o kadarını yapsın. Bu tamamen Allah’la kul arasındaki mesele, bunu başkaları hesaba kitaba vuramaz. Ama tabii buna karşılık “herkes üç vakit namaz kılsın, camilerde bundan sonra üç vakit ezan okunsun” da diyemeyiz. Camilerde bugünkü kural devam etsin ama herkes katılabildiği vakite katılsın. İLAHİYATÇI YAZAR İHSAN ELİAÇIK “Dinde reform değildir, Hz. Peygamber de 3 vakit kılıyordu” Bunlar dinde reform yerine geçmez çünkü zaten dinin içerisinde gerekli kolaylıklar gösterilmiştir. Hz. Peygamber Mekke’de 12 gün boyunca sabah akşam olmak üzere iki vakit namaz kılmıştır. Medine’ye göçünce de zaman zaman, aşırı sıcak ya da aşırı yağış olmadığı halde namazını 3 vakte indirerek kılmıştır. O zaten bunları yapmışken biz de yararlanabiliriz. Devlet dairelerinde, fabrikalarda çalışanlar sabah namazını kılarlar, öğle tatilinde öğle namazını, hemen ardından ikindi namazını kılar, akşama kadar bütün gün boş olurlar. Günü bölmeye gerek kalmaz. Akşam eve döndükten sonra da yatsıyla beraber akşamı kılarlar. Diyanet de tavsiye ediyor, Peygamber de bunu yapmıştır. Askerde olanlar, uzun süre arazide eğitime çıkanlar nasıl “Ben namaz kılacağım” desin? Ben askerdeyken böyle bir imkân olduğunu bilmiyordum, eğitim ortasında “Ben namaz kılacağım” diye kavga ederdim. İnsanlar bunlardan yararlanabilir, bu dinde reform anlamına gelmez, zaten olan bir şeydir. habertürk
3 vakit namaz polemiği
04
Nis