DİYARIRUM

DİYARIRUM

DİYARIRUM

DİYARIRUM

DİYARIRUM. Esk. coğ. İslâm coğrafya¬cı ve tarihçilerinin Ortaçağda Bizans top¬raklarına verdikleri ad. (Memâlık-i Rum, Arz-ı Rum, lkltm-i Rum da denir.) Bi¬zanslIlar kendilerine Romaioi, memleketleri¬ne de Romania derlerdi, Böylece Vll.yy. da Rum veya Roma sözü hıristiyan top¬rakları anlamına gelirdi. Bu sebeple önce¬leri Diyarırum bütün hıristiyan topraklan için kullanılırken, arap ve bızans mücadele¬leri sırasında sadece’ Küçük Asya (Asia Minör) için kullanılmağa başlandı. Bu böl¬ge tabiî olarak Karadeniz, Marmara ve Akdeniz ile sınırlanırken, Emevîlerden Mua- viye bin Ebu Süfyan ve Şarahbit^ bin Ha- sene’nin İslâm topraklarına kattığı Kıbrıs gibi adalar da bu ad altında anıldı. Doğu sınırları müslüman Araplara ve BizanslIlara göre farklıydı. BizanslIlar Küçük Asya’da kurdukları 18 tem’den meydana gelen teş-

406
zz ~ I A I f
d 3d d 3d d 3d dDİYARIRUM1
diyastil
diyatermi
kısa dalga ile tedavi (elektrotlar içindeki levhaların değiştirilmesi dokunun ısıtılma derinliğini ayarlar) Duflot aygıtı
kilâtın doğu sınırlarını, merkezi Antakya olan Suriye, Kharsianon (Kharsanti, Kara- köy, Orta Fırat), Selevkeia (Çukurova), Me¬zopotamya (Yukarı Fırat Murat suyu), Ko- loneia’ya (Erzurum, Van) kadar uzatırlar¬dı. Arap coğrafyacıları ise, Diyarırum ve «Memalik-i Rum» sözleriyle yarımadanın bütününü kastederlerdi. Yani, Kostantinos Porphyrogenetos’un Asia Minör veya antik coğrafyacıların Asia dedikleri yerlere, To- ros’ların beriki ve öteki tarafındaki kısım¬ları bu adlarla andılar. Meselâ, XIV. yy. ta-rihçilerinden Suriyeli Ebul Fedâ, Diyarırum’-
u, batıda Ege denizi adaları, doğuda Ermeniye, kuzeyde Karadeniz, güneyde Suriye ve Mezo-potamya (Elcezîre) ile sınırlandırır. Ünlü arap coğrafyacısı İdris (XII. yy.) Memalik-i Rum’u doğuya doğru biraz daha geniş bir saha olarak gösterir. Yine XIV. yy. ortala¬rında Küçük Asya bölgesini bir tasnife tabi tutan bir risale (Risale-i Felekiye, Ayasofya ktb. nu. 2756), Memalik-i Rum el-Mahrusa deyimiyle Anadolu’nun Diyarbakır, Erzu¬rum, Erzincan, Malatya, Sivas’ı da içine a¬lan Konya, Kayseri, Ankara bölgelerini belirler; bu geniş bölgeyi Diyarırum’un El-Vustâniye kısmı (yani Orta ve Doğu A¬nadolu) olarak nitelendirir, Diyarırum’un diğer kısmını da El-Ucât (uçlar) diye ad¬landırır. Bu bölüm, Anadolu beylerbeyliği diyebileceğimiz Batı Anadolu bölgesini (Âmid, Germiyan, Aydın, Menteşe, Karesi, Saruhan, Orhan Bey zamanındaki Osmanlı memleketleri) içine alır. Böylece Anadolu deyimini kullanan doğulu yazarlar, bu söz¬le Diyarırum’un sadece batı bölgesini an¬mış olurlar. Diğer taraftan, arap coğrafya¬cılarına göre Tarsus’tan başlayan, Kur ır¬mağının kaynaklarından geçerek Çoruh’un döküldüğü yere kadar devam eden bölge, Süguruşşâmiye, Süguriilcezire ve Sügürül¬er men iye (yani Şam, Elcezire ve Ermeniye hudutları), olmak üzere üçe ayrılırdı. Arap topraklarından Diyarırum’a güneydoğu sı¬nırından iki yol açılırdı: Tarsus’a bağla¬nan Konstantinopolis yolu; Maraş’tan baş¬layan ve Toroslardaki Gülek kalesinin ya-nından kuzeye dönerek Elbistan, Malatya üzerinden Trabzon’a ulaşan ikinci yol. XIV. yy. arap gezgini İbn Battuta, Alaiye’de (A¬lanya) Diyarırum’a ayak bastığını, bölge¬de ziyaret ettiği yerlerin (Lâdik [Denizli], Konya, Larende [Karaman] sultanlarının topraklarının) hep Memalik-i Rum’dan ol¬duğunu belirtir. Osmanlı devletinin kuruluşu sıralarında, bugün Anadolu dediğimiz böl¬genin bütünü, genellikle Diyarırum, Me- malik-i Rum diye adlandırılırken, bazı eser¬lerde Vilâyet-i Ermen (Van-Bitlis, Ahlat, Er¬ciş, Malazgirt) ile Vilâyet-i Diyarbekir-i A- rabı bölgesi (Mardin, Meyyafarikîn, Harran, Sencar, Resüleyn) Memalik-i Rum’un dışın¬da sayılmıştır. Sonraları Diyarırum deyi¬mi, osmanlı devrinde fethedilen Balkan ya¬rım adası için Rumeli şeklinde kullanılmış¬tır. (Bk. RUMELİ EYALETI.) [Diyarırum’a yapılan arap akınları için bk. EMEVÎLER, abbasîLER; bölgenin Türklerce fethi için
bk. SELÇUKLULAR, OSMANLILAR.] (M)
DİYARK i. (fr. dyarque). Bir diyarşi’de (ikiler hükümeti), devleti birlikte yöneten iki hükümdardan herbiri. (L)
DİYARŞI i. (yun. duo, iki ve arkhé, buy- ruk’tan fr. dyarchie). Devletin iki hüküm¬dar tarafından aynı zamanda yönetilmesi: İsparta diyarşisi. (Kelime, principes ile Ro¬ma senatosunun işbirliği üzerine kurulu Au¬gustas yönetimi için Mommsen tarafından kullanılmıştı. Fransa’da, 4 ekim 1958 ana¬yasası ile kurulan ve yönetiminin cumhurbaş- kan ile başbakan arasında paylaşılmasını öngören sisteme de diyarşi denilmekteydi.) [L]

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*