ÖLÜ

ÖLÜ i. (esk. türk. ö/üg’den). ölmüş insan: Boş ver diyordu uykumda ölüler, / Boş ver kardeşim dünya işlerine (C. S. Tarancı). N’olursa olsun, Pavli dayının ölüsünü görmeliydim. Gördüm de … Üstünü bir çulla örtmüşlerdi (Oıhan Kemal). || [îsim tam” lamalarında] Hayvan leşi: Kedi ölüsü. ||
— Argo. Civah zar. || İşaretli iskambil kâğıdı. II Hileli kumar âleti.
— ÇE§. DEY. ölü benzi, solgun ve cansız gibi görünen yüz. || ölü fiyatına, pek ucuz.
|| ölü gibi, cansız, hareketsiz: Sabahleyin ölü gibi yatan Latinlerin kamaralarına garson geliyor (F. R. Atay). ¡| ölü gözü gibi, [ışık için] sönük, fersiz, zayıf. || ölu salı, teneşir. || ölü soyucu, bir kimsenin güç durumda bulunmasından yararlanarak kendine âdi çıkarlar sağlayan: Nazilli’yi düşman boşaltınca görmüştüm. Çok_ umutsuzdu. «Bunlar çarık hırsızı bile değil» de-diydi. ölü soyucu bunlar! Nazilli’yi boşalttık çekiliyoruz. (Kemal Tahir). [| ölüsü dirisi para etmek, hiç bir zaman değerini kaybetmemek. || ölüsü dirisine binmek, tehlikeli bir durumun ortaya çıkardığı karışıklığı belirtmek için kullanılır. || ölüsü kandilli (veya kınalı), sövgü sözü olarak kullanılır: — ölüsü kandilli… Elime diri geçse, on beş seneyi göze aldım (H. E. A-dıvar). || ölüsü ortada kalmak, cenazesini kaldıracak kimse bulunmamak. || (Birinin) ölüsünü öpmek (veya görmek), yemin sözü olarak kullanılır. || ölüyü güldürür, pek güldürücü. || Gâvur ölüsü gibi, çok ağır, hantal, yerinden güçlükle kaldırılabilen şeyler için kullanılır. || Üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi, hiç bir şey yapmak isteği duymayan uyuşuk kimseler için kullanılır. || Yaşayan ölü, yaşama zevkini, canlılığını yitirmiş kimseler için kullanılır.
— DİN. TELM. ölülerinizi hayırla anınız (nUzkûru mevtaküm bil hayr»), bu hadis «ölülerinizi iyilikle anınız, onlardan iyi bir
ölübaş kelebek tırtılı
«ölü Kralife» Mony Daim« ve jean Yonnel oyunda (1948)
ÖLÜ
332~
«ölüler»
dille bahsediniz» anlamında kullanılagel-miştir.
— Arkeol. ölü eşyası, pek eski çağlara ait mezarlarda (mısır, girit) tunç veya demir çağı mezarlarında, barbar hükümdarların veya askerlerinin mezarlarında bulunmuş ev eşyası, silâhlar, mücevher v.b.
— Ask. ölü bölge, bir silâhın, en büyük
2SS
Meryem’in ölümü OHo lll’ün İncilinin muhafazası
menzili içinde, belli bir ateş mevziinden yaptığı ateş sırasında; aradaki çeşitli arazi engelleri, mermi yolu özellikleri veya namlunun alçalış ve yükselişindeki mekanik yetersizlikler yüzünden ateş altına alınamayan bölgeye verilen ad. Bk. ANSİKL.
— Din. Bk. ANSİKL. |[ ölü yıkayıcısı, ölüyü, gömülmeden önce, belli usullere göre yıkayan kimse.
— Etnogr. ve Tar. ölü yakma. Bk. ANSİKL.
— Huk. ölü gömme. Bk. GÖMME. || .ölülere hakaret ve sövme. Bk. ANSİKL, (| ölünün muayenesi, ceza muhakemesinin amacına ulaşabilmesi için hâkim tarafından yapılan işlemlerden biri, hâkimin yaptığı keşif. Bk. ANSİKL.
— Psikiyatr, ölü korkusu, ölU ile karşılaşan Ürkek mizaçlı ve endişeli kimselerde görülen marazı korku. (olu korkusunu ölüm korkusu ile karıştırmamalıdır.)
— Tar. ölü yakma fırını. Bk. ANSİKL. ANSİKL. Ask. ölü bölgeler, topoğrafik
haritalar yardımıyle tespit edilebilir. Bu amaçla, ölü bölgenin hesaplanmasında, alt ve üst açı durumuyle o silâhın bütün barut haklarına ait mermi yolları dikkate alınır. Genellikle, silâhın mermi yollarının büküklük veya diklik durumu ölü bölgenin büyüklük derecesine önemli ölçüde etki yapar. Meselâ, genellikle yatık mermi yoluna sahip olan sahra toplarına oranla daha büyük ve dik mermi yollarıyle ateş eden ler bulundurulur, ölü yıkanmadan, sesli obüs ve havan toplarının ölü bölgeleri daha küçük olur.
— Din. İslâm inaçlarına göre bir Tanrı emaneti olan ruhun bedenden ayrılması sonunda, cansız kalan gövdeye ölü denir. Böyle bil durumda ölünün göz kapakları indirilir, ağzı açıksa çenesi bir bezle bağ-
^,se ™ çamaşırları çıkartılarak üstü örtülür, ellen yanına uzatılır. Genellikle başı, kıble yönüne gelecek durumda bırakılır, ölünün yanında güzel kokulu şeyler bulundurulur. ÖlU yıkanmadan, sesli olarak yanında Kur’an okunmaz. Yıkanarak evden çıkıncaya kadar, başında biri bekler. İslâm dinine göre, ölünün başında bağırarak ağlamak, dövünmek gereksiz ve uygunsuzdur; Tanrı takdirine karşı gelmektir. ölünün arkasından kötü söz söylemek onu küçük düşürecek açıklamalarda bulunmak doğru değildir; «ölülerinizi hayırla anınız» hükmüne göre davranılması gereklidir.
— Etnogr. ve Tar. Afrika’da hemen hemen bilinmeyen olü yakma Pasifik’te (Tasman-ya, Güney Pasifik) ve Hindistan’da çok yaygındır. Başka yerlerde ancak belirli durumlarda ölü yakılır (savaşta ölen savaşçılar ve doğururken ölen kadınlar gibi). Ba-zî .ülkelerde ise, ölünün bütün malları ve ekinleriyle birlikte (Yeni Britanya ve eskiden Kuzey Kaliforniya) yakıldığı da görülmüştür.
ölü yakma âyini (atalarının kemiklerini kendileriyle beraber götürmek zorunda olan göçebe kavimlerin yaptığı âyin; ölü yakmada, ruhun ateşle temizlenerek vücuttan kurtulacağı ve İlâhi mekâna ulaşacağı inancı vardır) hakkında birçok açıklama yapılıştır, fakat gözlenen durumların çeşitliliği bu olayla ilgili genel bir açıklamada bulunmağa imkân vermez. Yunanistan’da hem ölü yakma, hem de gömme işinin Prehelenıstik çağda uygulandığı kaydedilir. Daha sonra Homeros çağından itibaren (Ilyada da Patrokles’in yakılması) ölü yakma bir kural oldu. İtalya’da Tarihöncesinde ortaya çıktı, Cumhuriyet ve İmparatorluğun ilk ıkı yüzyılındaki dönemde gitgide yaygınlaştı. Doğu dinlerinin etkisiyle bu âyin yavaş yavaş terk edildi ve M. S. IV. yy da yok oldu.
— Huk. ölülere hakaret ve sövme, Cz. kn. md. 178 fıkra l’e göre, bir kimse, bir ölünün ceset ve kemiklerine hakaret eder, yahut hakaret veya başka gayrimeşru bir amaç için tamamen veya kısmen bir cesedi veya kemiklerini alırsa cezalandırılır. Ceza kanunu ölülere hakaret suçunu düzenlerken iki ayrı durumu göz önünde tutmuştur: 1. bir ölünün ceset ve kemiklerine hakaret etmek; 2. tahkir amacıyle bir kimsenin ceset veya kemiklerini kısmen veya tamamen almak. Kanunun «ölülere hakaret etmek» olarak düzenlediği suç, ölüler üzerinde girişilen maddî hareketlerdir. Sözle hakaret bu maddedeki suça girmez. Çünkü bu tip fiilleri kanun ayrı bir maddede (Cz. kn. md. 488) düzenlemiştir, ölüye hakaret suçunun gerçekleşmesi için failde hakaret saikinin varlığı şart değildir, çünkü fail, bu saikle hareket etmemiş olsa bile fiil, hakaret olabilir; ceset üzerinde bictakım cinsî fiilleri işlemek gibi, ölülere hakaretin ikinci şeklinde, bir kimsenin hakkı olmadığı halde bir cesedin tamamını veya kemiklerini bulunduğu yerden alması söz konusu olur. Burada kanunun kullandığı «almak» terimi hırsızlık yapmak anlamında değildir. Bu durumda ceset, mülkiyet konusu olarak korunmadığı gibi, fiilde ayrıca faydalanma kastı aranmaz; tahkir kastı ye-terlidir. Ceza kanunu, bu suçun cezasını, iki aydan iki yıla kadar hapis ve otuz liradan iki yüz liraya kadar ağır para cezası olarak göstermiştir. Kanunda ölülere hakaret ve sövmeyle ilgili başka bir hükme (md. 488, fıkra 2) göre de hakaret veya sövme suçu, ölmüş bir kimsenin hatırasına karşı işlenmişse cezalandırılır. 178. Maddeye sayılanların dışında kalan fiil ve hareketler bu maddenin kapsamına girer: msl. bir kadının ölmüş kocasının hatırasını tahkir edici sözlerin söylenmesi. Bu maddenin bir başka özelliği, suçun şikâyete bağlı olmasıdır. Kanun bu şikâyet hakkının kullanılmasını ölünün yakınlarına vermiştir.
• ölünün muayenesi. Aksine bir kural olmadıkça keşif hakkındaki kurallar ölünün muayenesi hakkında da uygulanır. Ceza Muhakemeleri Usulü kanunu, ölünün muayenesini 79. maddesiyle düzenlemiştir, ölü-
Foto. Histoire de l’Humanite; MEYDAN

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*