arkeoastronomi
Eskiçağ’daki ya da yazı öncesi dönemlerdeki insanların astronomiyle ilgili inançlarını ve uygulamalarını incelmeyi ve açıklamayı amaç alan bilim dalı. Arkeoastronomi, astronomi içerikli megalitleri (büyük taş anıtlar) ya da astronomik anlamlı simgesel resimleri ortaya koymuş eski uygarlıkların düşünce yapıtlarının iç yüzünü kavramada temel bir araçtır. Ayrıca, arkeoastronomi bulguları, eski gök olaylarının belirlenmesinde astronomların da işine yarayabilir. Arkeoastronomiikendi içindeözel dallara ayrılmıştır. Astroarkeolojive megalit astronomisi genellikle Stonehenge gibi Tarihöncesi mimarlık yapılarının ölçümüyle ve astronomi açısından yorumuyla ilgilidirler. Etnoas- tronomi, eski insanların astronomi ve astrolojiyle inançlarını ve gökyüzü bilimiyle ilgili çalışmalarını inceler. Arkeoastronominin temelleri, gökyüzü ve değişikliklerinin ilkel bir zihinsel gelişme aşamasındaki insanların bile dikkatini çekmiş olmalarına dayanır. Eskiçağ insanları gökyüzüyle ilgili gözlemlerini ayin ve efsanelerinde, takvim düzenlemede ya da yıllık taşkınların önlenmesi, tarımsal etkinlikler için tarih saptama gibi amaçlarla kullanmışlardır. Gökyüzünün dönemsel değişikliklerinin en belirginleri, Ay’ın evreleri (takvim ayının temelidir), Güneş’in yıllık hareketi ve yıldız kümelerinin, yılın tam olarak tanımlanmasını sağlayan değişen görüntüleridir. Gezegenler ve dönel hareketleri ile Ay’ın gökyüzünde
21 Haziran yaz gündönümünde, Stonohenge’deki çember biçimi dizilmiş taşların ortasındaki halkadan bakıldığında, doğan güneş, “topuk taşı” diye adlandırılan taşın üstünde yükselir. Günümüzde birçok astronom, İngiltere’de Tarihöncesi’nde yaşayan insanların Stonehenge’ı bir gözlemevi olarak kullandıklarına inanmaktadır.
ki hareketi daha karmaşıktır. Bu özelliklerin hangilerinin belirlenmiş olduğu ve günlük yaşamda ya da törenlerde nasıl kullanıldığı, üstünde çalışma yapılan insanların kültür bileşiminin ölçütlerinden biridir. Yanyana ya da çember biçimi dizilmiş taşlar, yapıların baktığı yön, resimli ya da yazılı kayıtlar, çok,eski insanların gökyüzüyle ilgili belirli bilgileri olduğunu ortaya koymuştur. Arkeoastronomi, bilimlerarası bir daldır. Kanıtların genellikle gizemli oluşu ve konunun gerektirdiği birbirinden farklı yorumlar, arkeologların, astrologların, ve öbür uzmanların işbirliği içinde çalışmalarını gerektirir.
“Eski Dünya”daki kökenleri. Arkeoastronomiyle ilgili bilgilerin ilk kez, İngiltere’nin güneyinde Stonehen- ge’de uygulandığı düşünülmektedir. 1740’ta William Stukeley, bu taş yapıtların düşsel ekseninin, yaz gündönümünde (21 Haziran) gündoğumu doğrultusuna yönlendirildiğini açıklamıştır. XIX. yy. sonu ve XX. yy. başlarında Sir Joseph Norman Lockyer, Piazzi Smyth, vb. araştırmacılar arasında, Stonehenge ile İngiltere’deki öbür çember biçimi dizilmiş taşların mı, Eski Mısır’daki
piramitler ve kaleler ile eski Yunanistan’daki bazı kalelerin mi astronomi açısından daha çok bilgi içerdiği konusunda tartışmalar olmuştur. Hangilerinin daha önemli olduğu bir yana, asıl önemli olan, bunların tümünün çeşitli gök cisimleriyle ilişkilerinin belirlenmesi ve takvime, gökyüzüne tapınmaya bağlayacJfc çalışmalar yapılmış olmasıdır. Ayrıca Lockyer, Yer’in kendi ekseni çevresinde dönmesi sırasında gökyüzünün görülen parçasındaki değişikliklere dayanarak, söz konusu yerlerin yapım tarihlerini belirlemeye çalışmıştır. Günümüzde Batı Avrupa’da, bilim adamlarının Tunç devrinden kalma astronomi değeri yüksek buluntular ele geçirdikleri Britanya adalarında ve Fransa’nın Batı kesimindeki Bretagne’da, arkeoastronomi çalışmaları yoğun biçimde sürdürülmektedir. Bununla birlikte Tunç devri mimarlarının, Ay ve Güneş tutulması tarihlerini önceden belirleme amacıyla çok büyük kaya parçalarını çember biçiminde sıralarken, günümüzde- kine benzer bir ölçü birimi kullandıkları yolundaki savlar, hâlâ tartışmalıdır.
“Yeni Dünya”daki önemi. Arkeostronomi özellikle Az- tek, İnka, Maya, Ölmek toplulukları kalıntılarının astronomik önemini açıklamak için arkeolog ve astronomların birlikte çalıştıkları Latin Amerika’daki, Eskiçağ uygarlıklarının incelenmesi açısından önemlidir. Günümüze kalan elyazmalarında, gezegen durumları çizimlerini hatasız içeren ilgi çekici kayıtlar, Mayaların yaşamında astronominin birinci derecedeki önemini ortaya koymaktadır. Ayrıca kayalara yontulmuş Maya takvim resimleri, zaman ölçümünde astronominin büyük önemini vurgulamaktadır. Kuzey Amerika’da arkeoastronomi “şifa çemberleri” diye adlandırılan taş yapıtların yorumuna uygulanmıştır. Bu daire biçimi taşlara, “şifa çemberleri” adının verilmiş olması, “tıbbın gizli olanı gördüğüne” inanıl- masındandır. Oysa yaylalarda ve dağlarda bulunan bu taş yapıların bazılarının, astronomi amaçlı düzenlendikleri konusunda tutarlı kanıtlar elde edilmiştir. Wyoming’deki Bighorn “şifa çemberinin niteleyici özelliği, yaz gündoğumu sırasında güneşin ve yazortası şafağının en parlak üç yıldızına yönetilmiş olmasıdır. Arkeoloji kanıtları, bu “şifa çemberlerinin yaklaşık 300-400 yıl önce başlayan aşamalarla yapıldığını göstermektedir. Oysa, Saskatchevvan’da Moose dağında yaklaşık 2 )0 0 0 yıl önce yapılmış “şifa çemberinde de aynı düzenleme görülmektedir. Ayrıca ABD’nin orta kesiminde, Anasazilerin İ.S. 1ı200’ekadar yaşadıkları NewMexico’daki Chaco kanyonunda ve 500-1 ¡500 yıl önce yapılmış Casa Rinco- na’daki gibi yapılarda da, astronomi olguları işlenmiştir. ABD’nin güneybatı kesimindeki ve Meksika’nın kuzey kesimindeki kaya yüzeylerine boyayla çizilmiş ya da kazılmış yıldıza benzer bir nesneyle birlikte bir hilal simgesinin, Çinlilerin ve başka halkların da çeşitli biçimlerde kaydettikleri Yengeç bulutsusundaki süpernova olduğu ileri sürülmüştür. Bu süpernova, Kuzey Amerika’da, 5 Temmuz 1054 sabahı görülebilen ilk parlak yıldız olmuştur.