wiki

akciğerler

akciğerlerEkran Alıntısı
Hava soluyan omurgalıların ve bazı balıklar ile ikiyaşa- yışların enerji üretimi için gereksinme duydukları atmosferdeki oksijeni alıp, aynı zamanda metabolizmanın artık ürünü olan karbon ¡dioksiti dışarı atan solunum sistemi organı. Birçok hayvanın akciğeri genellikle göğüs kafesi içinde yer alan iki esnek “oda”dan oluşur. Bu odalar, içlerindeki hava ile kılcal kan damarları arasında oksijen ve karbon diioksitin jalıp «verildiği ince bir
gazla kaplıdır. Evrimsel terimlerle akciğerler, balık ve kabukluların solungaçlarını, böceklerin soluk borusunu (trakea) karşılar. Evrim boyunca akciğerin gelişmesi, çok miktarda oksijene gereksinme duyan, sudan çok daha hızlı havadaki oksijeni kullabilen hava-soluyan memelilerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Yüksek yapılı omurgalılarda, akciğerlerin yüzey alanı çok büyük ölçüde artmıştır ve bu alanın iç yüzeyinin küçük petekcikli ya da kıvrımlı olmasına göre, omurgalılar alt bölümlere ayrılır. Memelilerin akciğerlerinde, akciğer hava kesecikleri (alveoli) adı verilen, balpeteği- ni andıran, yaklaşık yarım milyon küçük kovuk vardır; bunların her birinin çapı 1 mm’den küçüktür. Gaz alışverişi bu keseciklerde olur. İnsanlarda akciğerlerin toplam oksijen-karbon değiş tokuş yüzeyi son derece gelişmiştir: Yaklaşık 70 m2. İnsanlarda hava önce burun ve ağızdan, yutaktan (boğaz) ve gırtlaktan, daha sonra da soluk borusundan geçer. Burnun, ağzın ve yutağın bol kan desteği, gelen havaya beden sıcaklığını ve nemini verir. Soluk borusu, topluca akciğeri oluşturan beş ayrı lobu destekleyen iki ana bronş gövdesine ayrılır. Her bronş kendi içinde 10 akciğer bronşu parçasına ya da dala ayrılır. Her dal da, lobun içinde ince dallara ayrılır. En küçük dallara “bronşçuk” adı verilir. Bronşçukların çapları 1 mm’den büyük olanlarında, sinir sisteminden gelen uyarılar doğrultusunda uzayıp kasılan kesintili kıkırdak halkalarıyla desteklenen yumuşak kasların

 

Ekran Alıntısı

 

 

oluşturdukları bir çeper vardır. Kaş ve kıkırdak, bir bağ dokusu kafesi içinde bir aradadır. Bu kafesin iç yüzeyi, aralarına müküs (sümüksü madde) salgılayan ka
dehsi hücrelerin serpiştirilmiş olduğu kirpikli epitel dokuyla kaplıdır. Müküs burada yürüyenmerdivengibi hareket eder: Bronş ağacının içine geçmiş küçük yabancı parçacıklar, müküs üstünde titrek tüylü kirpiklere çarparak yukarı doğru ve iyice temizlendikleri boğaza doğru taşınırlar. Bronşçuklarda 1 mm’den daha küçük olan kıkırdak, kirpikli hücre ve kadehsi hücreler giderek kaybolur. En küçük hava yolunun çeperleri ve akciğer hava keseciklerinin girişi, desteğini bir dış bağdokusu ağından, akciğer hava kesecikleri arası bölmeden (interalveolar sep- tum) alır. Bronşçuklarda, akciğer hava keseciklerinin çeperlerinin içlerine işleyen kılcal damarlar, kirli kanı kalpten taşıyan akciğer atardamar dalından doğarlar. Kılcal damarlar akciğerden çıktıkça, bir araya gelip, üst ve alt akciğer toplardamarlarını oluşturur ve oksijenle temizlenmiş kanı kalbe iletirler. Akciğer dolaşım damarlarına lenf kanalları eşlik eder, plazma su yitimini kılcal damarlar aracılığıyla dolaşıma katmaya yarar- lar.Akciğer lopları göğüs kafesi içinde yer alırlar ve birbirleri ile göğüs çeperinden, akciğer zarı (plevra) adı verilen çift katlı bir zarla ayrılırlar. Akciğer zarı kendisine komşu yapılarla sürtünmeyi azaltır.
Hava soluyan omurgalıların ve bazı balıklar ile ikiyaşa- yışların enerji üretimi için gereksinme duydukları atmosferdeki oksijeni alıp, aynı zamanda metabolizmanın artık ürünü olan karbon ¡dioksiti dışarı atan solunum sistemi organı. Birçok hayvanın akciğeri genellikle göğüs kafesi içinde yer alan iki esnek “oda”dan oluşur. Bu odalar, içlerindeki hava ile kılcal kan damarları arasında oksijen ve karbon diioksitin jalıp «verildiği ince bir
gazla kaplıdır. Evrimsel terimlerle akciğerler, balık ve kabukluların solungaçlarını, böceklerin soluk borusunu (trakea) karşılar. Evrim boyunca akciğerin gelişmesi, çok miktarda oksijene gereksinme duyan, sudan çok daha hızlı havadaki oksijeni kullabilen hava-soluyan memelilerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Yüksek yapılı omurgalılarda, akciğerlerin yüzey alanı çok büyük ölçüde artmıştır ve bu alanın iç yüzeyinin küçük petekcikli ya da kıvrımlı olmasına göre, omurgalılar alt bölümlere ayrılır. Memelilerin akciğerlerinde, akciğer hava kesecikleri (alveoli) adı verilen, balpeteği- ni andıran, yaklaşık yarım milyon küçük kovuk vardır; bunların her birinin çapı 1 mm’den küçüktür. Gaz alışverişi bu keseciklerde olur. İnsanlarda akciğerlerin toplam oksijen-karbon değiş tokuş yüzeyi son derece gelişmiştir: Yaklaşık 70 m2. İnsanlarda hava önce burun ve ağızdan, yutaktan (boğaz) ve gırtlaktan, daha sonra da soluk borusundan geçer. Burnun, ağzın ve yutağın bol kan desteği, gelen havaya beden sıcaklığını ve nemini verir. Soluk borusu, topluca akciğeri oluşturan beş ayrı lobu destekleyen iki ana bronş gövdesine ayrılır. Her bronş kendi içinde 10 akciğer bronşu parçasına ya da dala ayrılır. Her dal da, lobun içinde ince dallara ayrılır. En küçük dallara “bronşçuk” adı verilir. Bronşçukların çapları 1 mm’den büyük olanlarında, sinir sisteminden gelen uyarılar doğrultusunda uzayıp kasılan kesintili kıkırdak halkalarıyla desteklenen yumuşak kasların oluşturdukları bir çeper vardır. Kaş ve kıkırdak, bir bağ dokusu kafesi içinde bir aradadır. Bu kafesin iç yüzeyi, aralarına müküs (sümüksü madde) salgılayan ka
dehsi hücrelerin serpiştirilmiş olduğu kirpikli epitel dokuyla kaplıdır. Müküs burada yürüyenmerdivengibi hareket eder: Bronş ağacının içine geçmiş küçük yabancı parçacıklar, müküs üstünde titrek tüylü kirpiklere çarparak yukarı doğru ve iyice temizlendikleri boğaza doğru taşınırlar. Bronşçuklarda 1 mm’den daha küçük olan kıkırdak, kirpikli hücre ve kadehsi hücreler giderek kaybolur. En küçük hava yolunun çeperleri ve akciğer hava keseciklerinin girişi, desteğini bir dış bağdokusu ağından, akciğer hava kesecikleri arası bölmeden (interalveolar sep- tum) alır. Bronşçuklarda, akciğer hava keseciklerinin çeperlerinin içlerine işleyen kılcal damarlar, kirli kanı kalpten taşıyan akciğer atardamar dalından doğarlar. Kılcal damarlar akciğerden çıktıkça, bir araya gelip, üst ve alt akciğer toplardamarlarını oluşturur ve oksijenle temizlenmiş kanı kalbe iletirler. Akciğer dolaşım damarlarına lenf kanalları eşlik eder, plazma su yitimini kılcal damarlar aracılığıyla dolaşıma katmaya yarar- lar.Akciğer lopları göğüs kafesi içinde yer alırlar ve birbirleri ile göğüs çeperinden, akciğer zarı (plevra) adı verilen çift katlı bir zarla ayrılırlar. Akciğer zarı kendisine komşu yapılarla sürtünmeyi azaltır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir