Sultan Murad Han, oğlu Şehzade Bâyezid ile araziyi incelemiş ve şartların, aleyhlerinde olduğunu görmüştü. Yapılacak işleri bir daha gözden geçirmek üzere savaş meclisini tekrar topladılar. Son durum bir defa daha görüşüldü. Kumandanların bir bölümü, rüzgarın üzerlerine doğru esmesini ve askerin yorgunluğunu dile getirdi. Bazıları da düşmanın çokluğu karşısında cephenin en önemli hatlarına develer sürerek düşman atlarının ؛nisemlütükrü teklif etti. Bu teklif üzerine söz alan Şehzade Bâyezid (Sultan Yıldırım Bâyezid Han) şunları söyledi:
“Osmanlı askeri bu güne kadar düşmanla göğüs göğüse çarpışmaktan hiç geri durmamıştır. Bunca memleketlerdeki birçok kale, develer arkasında saklanarak mı kazanıldı? Hileye gerek yoktur, Allah’a inanıyoruz ve Allâh’ın yardımına kavuşacağız, zaferi mutlaka kazanacağız. Zafer bizimdir!”
Bu savaş Osmanlılar için bir ölüm-kalım mücadelesi olacaktı. Bütün Osmanlı ordusu, büyük bir bağlılık içinde savaşı kazanmaya ant içtiler. Savaştan bir gün önce, uzun bir yoldan gelmiş ve yorgun düşmüş ordu dinlendirildi.
Ertesi sabah düşman ordusunun karşısına çıkılacaktı. O gece Sultan Murad Han ve kumandanlar dua etmişler, gözyaşı dökmüşlerdi.
“İlâhî! MevlâyîL Bunca kere duamı kabul ettin. Beni mahrum etmedin. Ne olur gene duamı kabul eyle! Bir yağmur verip, bu karanlığı ve tozu def edip âlemi berrak eyle, ta ki düşman askerini rahat görüp, yüz yüze cenk edeyim! Yâ İlâhî! Mülk ve kul şenindir. Sen kime istersen verirsin…”
Murad Hüdavendigâr’ın Duası
Sultan Murad Han o gc’ce sabaha kadar uyumamış ve savaşa çıkmadan önce gözyaşları içinde şöyle yalvarmıştı:
“İlâhî! Mevlâyî!.. Bunca kere duamı kabul ettin. Beni malınım etmedin. Ne olur gene duamı kabul eyle! Bir yağmur verip, bu karanlığı ve tozu def edip âlemi berrak eyle, ta ki düşman askerini rahat göriip, yüz yüze cenk edey’im! Yâ ilahi! Mülk ve kul şenindir. Sen kime istersen verirsin. Ben dahi bir aciz kulunum. Bellim fikrimi ve sırlarımı sen bilirsin. Mülk ve mal benim maksadım değildir. Sadece ve sadece senin rızanı isterim.
“Ya Rabb! Beni bu Müslümanlara kurban eyle! Tek bu müminleri düşman elinde mağlup edip helak eyleme! Ya İlahî! Bunca insanın katline beni sebep eyleme! Bunları galip eyle! Bunlar için ben canımı kurban ederim. Yeter ki sen kabul eyle! İslâm askeri için ruhumu teslim etmeye razıyım. Yeter ki bu müminlerin ruhuna benim ruhumu feda kıl! Önce beni gazi ettin, şimdi bu son anda da şehitliği nasip et! Amin!”
Sabah olup Osmanlı ordusu savaş meydanında saf tuttuğunda bir de gördüler ki hafif bir yağmur, toz buludarını dağıtmış ve o toz duman hava ovayı terk etmiş…
Sultan Murad Han savaş düzeni almış ordusunda, yalın kılıç bekleyen askerlerinin en ön saflarına kadar giderek onlara moral vermiş ve şu son sözleri söylemişti:
” Göreyim sizi koçlarım, arslanlanm! Zafer bizimdir! Zafer hak ve adalete inananlarındır! “
Akşama kadar devam eden savaşın ardından kesin zaferi Osmanlı ordusu kazanmıştı. Sultanın duası kabul olmuş, kendi ordusundan çok zayiat verilmemiş, ama onların yerine, istediği şehitliğe de kavuşmuştu. Adını tarihe “Kosova’da bir şehîd sultan” olarak yazdırmıştı.