İlk sömürgelerin kurulmasından bu yana, Amerikan sanatında iki karşıt güç birlikte var olmuştur. Amerikalı sanatçılar bir yandan kendi Avrupa kültür mirasları ile Avrupa’da sürüp giden yenilikçiliğin bilincinde olmuş, öte yandan da Avrupa’ya özgü biçimleri kendi yerel konumlarının koşuİlarına uyarlamak zorunda kalmışlardır. Elbette rakip güçler arasındaki bu etkileşim yalnızca Amerikan sanatına özgü değildir (her tür sanat bir gelenek içinde gelişir); ama Amerikan deneyimini diğerlerinden ayıran o geleneğe getirilen karşıtlıkları aynı bileş kende toplama yaklaşımıdır.lÜlkeye ilk yerleşenlerin çoğu dinsel ya da siyasal sürgünler oldukları için, bu karşıtlık onlar için açık bir gerçekti. Ancak, vicdan ve inancın baskılarına rağmen, Avrupa gelenekleri belleklerde var olmayı sürdürdü. Böylece ilk Amerikan sanatı ve mimarisi de, yeni ve çoğu kez düşman bir dünyada, yani sömürgede yaşayanların ivedilikle giderilmesi gereken gereksinimlerini karşılayacak biçimde değişikliğe uğratılmış olan Avrupa üslupvetarzlarının uyarlamalarıyla! sınırlı kaldı.
Amerika Birleşik Devletler
04
Eyl