Geçmişten Günümüze Gelen Bir Basın Cinayeti
Tarih boyunca insanların mukaddes kabul ettikleri şeylere karşı zaman zaman yasaklamalar, iftira ve taarruzlar yapıla gelmiştir. Bilhassa 21. asrın ilk çeyreğinde modern dünya devletlerinde bile birtakım dinî yasakların uygulanması bizleri ister istemez altı buçuk asırlık hâkimiyetinde onlarca ırk ve çeşidi din mensubu topluluğu barındırmış olan OsmanlI’nın gösterdiği müsamaha ve adaleti yad etmeye sevk etmektedir. Her topluluğun ve hatta hayvanların bile hukukunu tayin etmiş ve o hukuku da devlet güvencesi altına almış olan Osmanlı Devleti’ne teşekkür için içten ve dıştan gayrimüslim din adamlarının padişahlara yazdığı yüzlerce vesika bugün arşivlerimizde mevcuttur. Hatta öyle ki, Osmanlı adaletini talep edip, kendi istekleriyle bu devletin idaresine girmeye can atanların müracaatlarına dair yazılar da aynı arşivin evrakları arasındadır.
Osmanlı’nın bu anlayışına karşılık, dış dünyada zaman zaman Müslümanları üzücü yalan ve iftira haberler yapılmıştır. Bunlardan birisi de 1895 tarihinde Amerikan basınında, İslam’ın mukaddes şehri Mekke-i Mükerreme’de çıkan ve bilhassa hac zamanında Müslümanların müstesna bir içeceği olan Zemzem’e karşı neşredilen bir yazıdır. Bu yazıda Zemzem’in temizliği ve mukaddesliğine iftira edilmekte idi. Gazetede neşredilen bu makale Amerika’da bulunan Osmanlı sefaret vazifelilerince bir rapor ile İstanbul’a bildirilmişti. Raporda, bugün bile bazı devletlerin çıkardığı kanunlar ile dinî ve mukaddesata dair hususlardaki yasakları bir kez daha düşünmelerini sağlayacak şu ifadeler yer almaktadır: “Yeryüzünde yaşayan insanoğlu yaratılış itibariyle tek unsur olmakla beraber her milletin inanmış olduğu mezhep ve dinlerinin farklı olduğu kesin bir haldkattir. İslından dolayıdır ki her kavim ve milletin kendine mahsus, aziz, bildiği ve mu- kaddes ،.ınıdığ değerleri vardır.
“Binaenaleyh bil• milletin kutsi- yetine inandığı dine, mezhebe ve o din ve mezhebin değerlerine taaruz ve onlarla alay etmek, vicdanen ve edeben uygun ve hoş görülmesi mümkün olmayan bir husustur. Kalemleriyle ve lisanlarıyla buna cesaret edenler insanlık tarafından daima ayıplanmış tır.
“İslam dini, diğer mezheplere ve dinlere taaruz ve hücum etmeyi katiyetle men etmiş ve yasaklamış btılunmatoadır. Devrimizin padişahı Sultan ikinci Abdülhamid Han zamanında, bu devlet içinde yaşayan her milletin, sahip olduğu inancı çok rahat bir şekilde yaşayabildiği için padişaha şükranlarını arz etmesi bunun açık bir delilidir. “İşte hakikat bu ike’n Amerika’da yayınlanan Ameıik Syantifik (Scieııtific American) isimli gazete, bu kere yayınlanan sayısında Taysm (Tinıes) gazetesinden naklen; İslâm milleti için muazzez ve mulıterem olan zemzem i şerifde kolera mikrobu bulunduğu ve bu mikrop, hacılar tarafından diğer memleketlere de taşındığından dolayı oralarda kolera hastalığı görüldüğü şeklinde iftira ve hezeyanlar yer , almaktadır.
Bu makale sahibinin şu sözleri büyük bir cehalet ve garazdan başka bir şey değildir. Zira bu öyle garev ve öğle bir iftiradırki asırlardan beri içile gelen ve mikrop denilen şeyden tamamen
âlî ve masun (temiz ve kornunmıuş)bulunan bu saf suda bugüne kadar böyle bir şey görülmediği fen alimlerince dahi aşikârdır. Hal öyleyken vr elhamdülillah hiçbir Müslümanın bu mübarek su yüzünden kolera mikrobuna duçar olduğu görülmüş şey değilken, bu hakikatlere rağmen böyle bir saçmalığın, dost olduğunu ifâde eden bir ülkede yayınlanmış olması şâyân-ı teessüftür.