DÜŞÜK; Alm. Abortus (m), Fr. Avortement (m),
İng. Abortion. Ana rahmindeki bebeğin, yaşama
kâbiliyeti kazanmadan dışarıya çıkarak gebeliğin
sona ermesi. Yaşama kâbiliyetini kazanma devresi
genel olarak 20 ile 28. gebelik haftaları arasında
bulunmaktadır. Genellikle; 20. haftadan önce ve
500 gramın altında bulunduğu devrede gebeliğin
sona erişi düşük olarak nitelendirilir.
Kadın-doğum bilimi açısından olduğu kadar,
sosyal bakımdan da ehemmiyet arz eden “düşükler,
çe|itli komplikasyonlara (zararlara) sebeb
olmaları ve anne ölümleri üzerinde önemli
rol oynamaları bakımından oldukça mühimdir.
Düşükler başlıca üç gruba ayrılarak incelenirler:
1. Kendiliğinden olan düşükler: Spontan
düşük denilen bu düşük, gebeliğin, herhangi bir
müdâhale olmaksızın, tabiî sebeplerle kendi kendine
son bulmasıdır. Bu düşük şekli, hâmilelerin %
15’inde meydana gelir. 40 yaşını aşmış hâmilelerin
% 18-20’sinde görülür.
Bu düşüğün sebebi hakkında kesin bir bilgi bulunmamasına
rağmen bâzı faktörler üzerinde durulmaktadır.
Bunlar, ırsî ve dişi döl hücresine âit
bozukluklar, hormonal dengesizlik, anneye âit
faktörler olmak üzeré üç sınıfta toplanırlar:
a) Genetik ve dişi döl hücresine âit bozukluklar:
İstatistiklere göre düşüklerin takriben %
40’ının genetik faktörlere ve dişi döl hücresindeki
bozukluklara bağlı olduğu anlaşılmıştır. Kusurlu
genler, kromozomlar sebebiyle teşekkül eden cenini
ana vücudu kabul etmez ve ekseriyâ 6-7 haftadan
önce dışarıya atarak gebeliği sona erdirir. Organizmanın
bu husûsu nasıl sezdiği tam olarak bilinmiyor.
Ancak kusurlu şekilde teşekkül eden cenin
daha ilk haftalarda canlılığını kaybederek annenin
hormonlarında bir değişiklik meydana getirir. İlâhî
kudret, anne organizmasını yaklaşık 9 ay gibi bir
zamâna normal olarak programlamıştır. Bu programa
uymayan bir hâdisenin mevcudiyetinde kendini
o cansız artıktan korumak için ve ayrıca boşuna
taşımamak için gebeliği sona erdirmektedir.
b) Hormonal dengesizlik: Kendiliğinden olan
düşüklerin yaklaşık %5-10’unun sebebi bu gruba
girer. Bunlar ise; korpus luteum (yumurtalıktaki sarı
cisim), göbek bağı, tiroit ve böbrek üstü bezin
normal çalışmaması hallerinde ortaya çıkarlar.c) Anneye âit faktörler: Gebelik seyrinde
anneye âit birçok faktör ceninin gelişmesini önleyerek
düşüğe sebeb olur. Bunlar arasında başlıcaları
şunlardır:
Rahimin şeklinin normal olmaması, az gelişmiş
olması;
Rahim dış ağzının çok açık ve gevşek olması;
Karın içinde rahime baskı yapan tümörler;
Rahimin içinde tümör bulunması;
Gebeliğin seyrinde geçirilen ateşli hastalıklar:
Malta humması, listeriosis, frengi, toksaplazmozis;
Beslenme yetersizlikleri: Gebelik süresince
yetersiz beslenme, folik asit, C,D,K vitaminlerinin
yetersizlikleri düşüğe sebeb olabilir. Kazalar ve heyecanlanma
halleri;
Zehirlenmeler, kan uyuşmazlıkları, radyoaktif
ışın alınması;
Kollajen doku hastalıkları;
Düşüğün ilerlemesine göre klinik olarak bâzı
devreler: Düşük tehdidi bunların ilkidir. Kanama,
rahim kasılması ve bel-kasık ağrıları mühim belirtileridir.
Ağrı olmadan da kan görülebilir. Kan
ekseriyâ az miktarda ve değişik kırmızılıkta olabilir.
Düşük tehdidinde gerekli tedbirlerin alınmasıyla
gebeliği normal seyrine döndürmek mümkün
olur. Fakat bâzı vak’alarda durum ilerler ve kaçınılmaz
düşük teşekkül eder.
Kaçınılmaz düşük: Düşük tehdidinin ileri
safhalarında rahim kasılmaları şiddetlenerek kanama
artar ve rahim ağzı açılır. Bunu çoğunlukla
su kesesinin yırtılması takib eder.
Tam düşük: Burada gebelik mahsulünün tamamen
dışarı atılması mevzubahistir. Vak’aların
çoğunda kanamayı tâkiben şiddetli kasılma sancılarıyla
gebelik mahsulü blok olarak dışarı atılır.
Bâzan ise bebek dışarı çıktığı halde eşi (plasenta)
içeride kalır. Bu durumda kasılmalar devâm eder
ki buna da “tam olmayan düşük” denir.
Kendiliğinden düşüklerin bir çoğu tehlikesizce
sonuçlanmakla berâber, bâzı vak’alarda, düşüğü tâkiben
rahim duvarında yapışık kalan plasenta parçaları
kanama ve enfeksiyona yol açar. Bu iltihapların
yayılması hastanın hayâtını tehlikeye sokabilir.
Ayrıca düşükten sonra “koryonepitelyoma” adı
verilen kanserin meydana geliş sıklığı artar. Tüplerin
tıkanmasıyla kısırlık ortaya çıkabilir.
Tedâvisi: Düşük tedâvisinde, düşüğe sebeb
olan faktörlerin tesbiti ve vak’anm özelliğine göre
tedâvi büyük değer taşır.
Düşük tehdidinde hasta yatak istirahatine alınır.
Ağrı giderici ve teskin edici ilâçlar verilir.
Kabız kalması önlenir, hafif gıdâlar verilir. Hormon
seviyelerinin düşük olduğu durumlarda “gestagen”
adı verilen hormonlar verilir.
Kaçınılmaz düşüklerde hasta kliniğe yatırılır.
12 haftanın altındaki gebelere kürtaj, tıbbî tahliyeyapılır. 12 haftanın üzerindeki gebeliklerde oksitosin
verilerek rahimin kasılmaları arttırılır ve düşük
sağlanır.
Tekrarlayan düşük: Hastanın arka arkaya 3
veya daha fazla kendiliğinden düşük yapması hâlidir.
Bundan umûmiyetle, malta humması, listeriosis gibi
hastalıklar mesuldür. Bunun da tedâvisi, hâmile kalmadan
önce progesteron hormonu verilerek yapılır.
2. Cinâî düşükler (Kriminal abortus): Çocuğun
doğumu ve varlığı istenmediği durumlarda çoğu
kez gebe kadının kendi isteğiyle yapılan kânunsuz
düşüklerdir. Avrupa ve Amerika’da doğum kontrolü
için başvurulan yollardan birisidir. Dünyâda her
yıl 30 ile 55 milyon cinâî düşük yapıldığı zannedilmektedir.
Gayrimeşru ilişkiler neticesinde gebeliğin
meydana gelmesi önlenemediği zaman ilk akla gelen
çâre cinâî düşük olmaktadır. Bu, zannedildiğinden
fazla uygulanmakta ve önemli bir halk sağlığı
problemini teşkil etmektedir. Gizli, suçluluk duygusu
içinde, şuursuz ve tehlikeli biçimlerde gerçekleştirilen
bu ameliye kısırlık, kanama, enfeksiyon, yırtıklar
ve hatta ölüm ile sonuçlanabilmektedir.
Gebe kadın, ya kendisi çocuk düşürmeye teşebbüs
eder veya ebe ve hekim yardımıyla düşük yapar.
Cinâî düşükler çoğunlukla gebeliğin ilk aylarında
yapılır. Çocuk düşürmeye niyet eden kadınlar önce kolay
ve zararsız usûllerle çocuğu düşürmeye çalışırlar,
çocuk düşmezse daha tehlikeli çârelere başvururlar.
3. Tedâvi düşükleri (Tıbbî tahliye): Gebe
kadındaki bir hastalığın gebelik yüzünden ilerlemeye
başlaması ve kadının hayâtının tehlikeye
girmesi hâlinde ölü veya sakat olduğu anlaşılan
(kuvvetle zannedilen) çocuğun bulunduğu gebelik
hâllerinde tıbbî bir müdâhale ile gebeliğe son verilmesi
ve çocuğun alınmasıdır. Bu müdâhale ihtimâle
dayanarak yapılmaz. Her türlü tedâviye
rağmen hastalık gerilemiyorsa ve kesin hayâtî tehlike
mevcut ise ve gebeliğin sonlanması hâlinde tedâvi
olacaksa, bütün tıbbî şartlan hâiz bir klinik veya
hastânede çocuk aldırılır.
DÜŞÜK
18
Eki