NALIN;
Alm. (hölzerne) Stelzenschuhe (m.pl.), Fr. Socques (m. pl.) en bois, İng. Pattens, clogs. Zemin kısmı taş, ıslak veya çamurlu yerlerde giyilen, üstten tasmalı bir çeşit tahta ayakkabı. Nalın, Arapça “nal” ayakkabı, ve “naleyn” bir çift ayakkabı, mânâsına gelen kelimeden türemedir. Türkçede “nâlin” şeklinde söylendiği gibi “nalın” olarak da kullanılmaktadır. Nalın, Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde, günlük hayatta geniş ölçüde kullanılırdı. On dokuzuncu yüzyılın sonlarına kadar nalın yapımı, bilhassa İstanbul’da bir meslek ve sanat dalı hâline gelmişti. Husûsî nalıncı ustalan ve pazarları mevcuttu. Gene bu asırlarda berber çıraklarının, ayakları çıplak olarak, kendilerine has nalınlarını dükkanlarında giyme mecburiyetleri vardı. Osmanlı hamamlarında, müşteri nalınları ile, hamam tellâklarının nalınları ayrı yapıda idi. Hatta nalınların kullanıldıkları hamamları ve buna benzer yerleri belirtmek için nalınlara beyitler bile yazılırdı. Bahçe, fırın, mutfak vb. gibi yerlerin temiz tutulması için de buralarda nalınlar giyilirdi. Nalınlar, uzun ömürlü olması ve kısa zamanda nemli yerlerde çürümemeleri için, abanoz gibi sert dokulu ağaçlardan yapılırdı. Nalıncılık, kendi başına ustalık ve ihtisas is- tiyen bir meslektir. Nalınların tabanları tek parça tahtalardan meydana gelmektedir. Ayaklara rahat giyilebilmesi için üstlerine kayış parçaları takılır. Eskiden nalınların kullanıldıkları yerlere göre üstlerindeki tasmaların durumu değişirdi. Saraylarda, konaklarda kullanılanlarla, gelinlerin çeyizine konan nalınların kayışları son derece süslü, üst kısmı işlemeli çuhalarla kaplanırdı. Bâzan bunlara sedefli işlemelerin de takıldığı olurdu. Nalınların tasma üzerleri süslendiği gibi, tahta kısımları da çeşitli geometrik şekiller çizilerek ve sedef, gümüş vb. kıymetli şeylerle işlenirdi. Bunlara “sedefli nalın” ismi verilirdi. Osmanlı Türklerinin sanatı, sanat alanındaki ince zevki her alanda görüldüğü gibi bu sahada da kendini göstermiştir. Bir şâirin bunu anlatmak için sarfettiği; “Batılı, Osmanlının nalınını yerde bulsa, gerdanlık, diye boynuna takar!” sözü bu bakımdan çok mânidârdır. Nalınların, ayakları yüksek ve alt kısımları geniş olanlarına “tezgah”, “takunya”, altı yüksek olmayıp, yere yakın olanlarına da “silme nalın” ismi verilmektedir. Nalınlar görünüşleri bakımından da değişiktirler. Burunları küt, oymalı, kemerli gibi şekilleri de vardır. Eskisi kadar olmasa da günümüzde de değişik tipleri, bilhassa Anadolu’da kullanılmaktadır. Sinop’un sedef ve Afyonkarahisar’m telle (telli) işlenmiş nalınları da çok ünlüdür. Peygamber efendimiz zamânında kullanılan nalınlar bugünkülerden farklıydı. Onlar altı deri, üstü açık ve tasmalı ayakkabı şeklindeydi. Hadîs- i şerifte; “Yahûdîlere benzememek için namazları nalın ile kalınız.” buyruldu. Resûlullah ve Eshâb-ı kirâm, sokakta giydikleri nalın ile namaz kılarlardı. Nalınları temiz ve Mescid-i Nebî kum döşeli idi. Kirli nalınla girilmezdi.