ILIN KIMLIGI
9142 km2
498.225
Merkez, Ağın, Alacakaya, Ancak,
Baskil, Karakoçan, Keban, Kovancılar, Maden,
Palu, Sivrice.
Yüzölçümü
Nüfusu
İlçeleri
ELAZIĞ; Doğu Anadolu’nun Yukarı Fırat Havzasında
yer alan bir ilimiz. Doğuda Bingöl, batı ve
güneybatıda Malatya, kuzeybatıda Erzincan, kuzeyde
Tunceli, güneyde ise Diyarbakır illeriyle
çevrilidir. 40° 21′ ve 38° 30′ doğu boylamları ile
38° 17′ ve 39° 11′ kuzey enlemleri arasında yer alır.
Türkiye’nin büyük baraj göllerinden olan Keban bu
ildedir. Zirâatle mâdenciliğin yarıştığı ve mâden
bakımından çok zengin olan Elazığ, târihî Harput
şehrinin devâmıdır. Trafik numarası 23’tür.
İsminin Menşei
Bugün bir bucak olan Harput, Osmanlı devrinde
eyâlet merkeziydi. 1834’te İkinci Mahmud
Han zamânında Vâli Reşid Mehmed Paşa eyâlet
merkezini bugünkü Elazığ (Mezraa)a nakletmiştir.
Sultan Abdülazîz Han devrinde 1862’de yeni yerleşim
merkezi çok gelişmiş ve îmâr edilmiştir.
Vâli İsmâil Paşanın teklifiyle “Mezraa” ismi
“Ma’mûrat-ül-Aziz” (Aziz’in îmâr ettiği şehir)e
çevrilmiştir. 1879’da burası vilâyet olunca “Elaziz”
denmiştir. Cumhûriyet devrinde 1937’de Bakanlar
Kurulunun karanyle ilk önce “Elazık” (Azık diyârı)
ismini almış, bilâhare 10 Aralık 1937’de “Elazığ”
olarak değiştirilmiştir.
Târihi
Elazığ, Eski Harput’un bir devâmıdır. Harput
şehri ise, Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerindendir.
Harput’un bilinen en eski sâkinleri Hurrilerdir.
Hunilerden sonra bölgeye Hititler hâkim olmuştur.
M.Ö. IX. yüzyıldan îtibâren ise Urartular
bölgeye hâkim oldular. Hitit devletinin başkenti
“Hattuşaş” (Boğazköy)taki yazılı kaynaklarda Harput
mıntıkası, “Işuva” olarak geçer. Bilâhare bubölge Mittaniler, Âsurlular, Persler arasında el değiştirmiş,
Makedonya Kralı İskender’in istilâsma uğramış,
İskender’in ölümünden sonra Selevkoslar,
Partlar, Kommagene Krallığı arasında el değiştirmiş,
M.Ö. 3. asırda Roma’nm hâkimiyeti altına girmiştir.
Roma’nın M.S. 395’te bölünmesi üzerine bu
bölge Bizans (Doğu Roma)ın payına düşmüştür.
Hazret-i Ömer zamânında 624-650 seneleri arasında
Harput ve civârı, İslâm ordusu tarafından fethedilmiştir.
Sonra Bizanslılar bölgeyi geri almışlarsa
da, 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türk akınları
başlamıştır. Türkmen beylerinden Çubuk Bey,
1085’te Bizans komutanı Philaretos Brakhamios’u
yenerek Harput’u fethetmiştir. Kısa bir müddet sonra
civar kaleleri de fetheden Çubuk Bey ölünce yerine
oğlu Mehmed Bey geçti.
1115’te Artukoğlu Belek Bey, bölgeyi ele geçirerek,
Harput merkez olmak üzere Artukoğulları’nın
Harput kolunu kurdu. Kısa zamanda Harput’tan Halep’e kadar uzanan bir devlet hâlini aldı.
1234’te Anadolu Selçuklu Sultânı Alâeddîn
Keykubat, Elazığ’ı kendi topraklarına katarak Artukoğullarınm
Harput koluna son verdi.
Selçuklular devrinde Harput, bir Subaşı ile
idâre ediliyordu. Gıyâseddîn Keyhüsrev’in 1243
Kösedağ Savaşında Moğollara yenilmesi üzerine
bölge İlhanlIların hâkimiyeti altına girdi. Anadolu
Selçuklu Devletinin yıkılması üzerine Anadolu’da
beylikler dönemi başladı. 1399’da bağımsızlığını
îlân eden Dulkadiroğlu Zeyneddîn Karaca, Harput’a
hâkim oldu. Dulkadiroğulları zamânında Harput
önemli yerleşim merkezlerinden biriydi.
1468’de Akkoyunlu Hükümdârı Uzun Haşan,
Dulkadiroğullarından Melik Arslan’la mücâdele etmiş
ve Melik Arslan’ın sulh istemesi üzerine 4000
altın göndererek Harput Kalesini teslim almıştır.
Akkoyunlulardan sonra Harput’un idâresi Şah
İsmâil Safevî’ye geçmiştir (1507). Yavuz Sultan
Selim, Çaldıran Seferinden döndükten sonra (1514)
Doğu Anadolu’nun fethi için Bıyıklı Mehmed Paşayı
görevlendirmiştir. Bu bölgedeki beylerin Osmanlı
idâresine alınması için Mehmed Paşaya
meşhur târihçi İdris-i Bitlisî yardım etmiştir. Yavuz
Sultan Selim Han 1515 yılında Karaman beylerbeyi
Hüsrev Paşa kumandasında büyük bir orduyu
yola çıkardı ve ordu Diyarbakır tarafına gitmeden
evvel Harput ve Ergani’yi zaptetmekle meşgul
oldu. Harput’un etrâfı Çerkez Hüseyin Bey
tarafından alınmasına rağmen, kale henüz İranlIların
elindeydi. Yeniçerilerle berâber Kemah Hâkimi
Karaçinzâde Ahmed Bey kaleyi kuşattılar
ve üç günlük muhâsaradan sonra kale zaptedildi.
Harput ve yöresi eski devirlerden Osmanlı
devrine kadar, kültürel bakımdan târihte önemli bir
bölge olmuştur.
Fizikî Yapı
Elazığ’ın % 15’i ovalık, % 57’si dağlık, % 27’si
plato ve % l’i yaylalardan ibârettir.
Dağları: Elazığ ili toprakları, doğu, güney ve
batı yönlerinden oval bir şekilde Doğu Torosların
batı uzantılarıyla çevrilidir. Kuzeybatıdan ise Munzur
Dağlarının güney uzantıları il topraklarına girer.
Doğu Toroslar, Malatya ve Elazığ il sınırları
içinde başlamaktadır. Başlıca dağları; Hazar Baba
Dağı (2290 m), Mastar Dağı (2171 m), Haşan Dağı
(1864 m), Çilemek Dağı (1710 m), Karaoğlan
Dağı (2329 m), Bahtiyar Dağı (1850 m), Bulutlu
Dağı (2020 m), Hazar Dağı (Gülsen Tepe 2347
m), Akdağ (2620 m), Karaboğa Dağlarının Karaömer
Tepesi (2477 m)dir.
Ovaları: Ovalar küçük fakat verimlidir. Başlıca
ovaları: Elazığ (Harput) Ovası: 35 km2dir.
Denizden yüksekliği 1000 metredir. Dağlarla çevrilidir.
Kesrik Suyu ve Sürsürü Çayı ile sulanır.
Uluova: İlin en büyük ovasıdır. Yüzölçümü 325km2dir. Deniz seviyesinden yüksekliği 1000 metredir.
11.600 hektarlık bölümü Keban Baraj Gölünden
5000 hektarlık bölümü DSİ tarafından yer
altı suları vâsıtasıyla sulanmaktadır. Palu Ovası:
Alüvyonlu topraklarla kaplı çok verimli bir ovadır.
Çöküntü alanıdır. Bunlardan başka Behramaz Ovası,
Mürüdü Ovası, Zihni Ovası, Murat Vâdisi, Fırat
Vâdisi ve Karasu Vâdisi çok verimli ova ve
düzlüklerdir.
Akarsuları: Elazığ akarsu bakımından çok
zengindir. Büyük ve suları gür, nehir ve ırmaklar
bu ilden geçer. Başlıca akarsuları:
Fırat: Keban ilçesinin kuzeyinde birleşen Murat
Irmağı ve Karasu, Fırat ismini alır. Elazığ-Malatya
sınırını teşkil eder. Derin bir vâdiden geçtiği
için sulamada kullanılmaz. Güney Toros Dağlarını
hızlı akıntı ve 300’den fazla çağlayanla aşar.
Murat Suyu: Doğu Fırat denilen Murat Suyu, Ağrı
Dağı eteklerinden çıkar. Muş Ovasından sonra, (
Peri Suyu ile ve Keban kuzeyinde Batı Fırat (Karasu)
ile birleşir. Murat Suyu, Peri Suyu ve Karasu,
Keban Baraj Gölüne dökülür. Bu barajın güney
batısından Fırat ismi ile çıkar. Peri Çayı (suyu) debisi
100 m3tür. Murat Suyunun en büyük koludur.
Bingöl’ün Şeytan Dağlarından çıkar. Tunceli’de
Munzur Suyu ile birleşir sonra Keban Barajı
Gölüne dökülür. Haringet Çayı: Hazar Gölünden
çıkar. Dicle’nin başlangıcı sayılır. Elazığ’dan sonra
Diyarbakır’a girince Dicle ismini alır.
Gölleri: Hazar Gölü: Tabiî bir göldür. Çöküntüyle
meydana gelmiştir. Deniz seviyesinden
yüksekliği 1223 m, yüzölçümü 70 km2 olup,
16×4,5 km’lik bir alanı kaplar. Derinliği 250
m’dir. Gölün suyu, Uluovaya akıtılarak sulamada
ve hidroelektrik enerji elde etmede kullanılır.
Gölün etrâfı yemyeşil manzaralıdır. Göl içindelezzetli balıklar yetişir. Keban Baraj Gölü: Türkiye’nin
en büyük baraj (sun’î) gölüdür. Karasu ile
Murat Suyunun birleştiği yerin ilerisindeki boğazda
yapılmıştır. Barajın temelden yüksekliği
210 m’dir. Vâdi tabanından ise 167 m yüksekliktedir.
677 km2lik yüzölçümü ile Van ve Tuz gölünden
sonra üçüncü büyük göldür. Sekiz ünitesi
ile senede 7,5 milyar kilowatt-saat elektrik
enerjisi üretilmektedir. Denizden yüksekliği 845
m, en derin yeri 160 m, vâdi boyunca uzunluğu
125 km, sağ kıyısı kaya dolgu ve sol kıyısı beton
dolgudur. İçinde balık yetiştirilmektedir. Türkiye’nin
elektrik enerji istihsâlinin dörtte biri Keban’dan
elde edilir. Cip Baraj Gölü: Cip Çayı
üzerinde ve Cip köyü yakınında toprak dolgu bir
barajdır. Toplanan su kapasitesi 5 milyon m3tür.
800 hektarlık bir alanı sular. Kalecik Baraj Gölü,
Elazığ’ın 100 km doğusunda Karakoçan ilçesi
sınırları içinde bulunmaktadır. Kalecik Çayı üzerinde
kurulu olup, toprak dolgu biçimindedir.
Sulama amaçlıdır.
İklim ve Bitki Örtüsü
Kara iklimi hüküm sürer. Karasal iklimin yanı
sıra yer yer Akdeniz iklimi özelliği taşımaktadır.
Bu iklim değişikliği Keban Barajı kurulduktan
sonra meydana gelmiştir. Elazığ iklimi, Akdeniz ve
karasal iklim arasında bir geçiş özelliği de gösterir.
Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve sert geçer.
Isı -15°C ile +42°C arasında seyreder. Senelik
yağış ortalaması 433 mm’dir. En fazla yağış ilkbahara
âittir.
İl topraklarının % 25’i orman ve fundalık, %
25’i ekili ve dikili arâzi ve % 42’si çayır ve mer’adır.
Ekime müsâit olmayan arâzi % 8’dir. Ormanları
bakımsızdır. Vâdiler ve akarsu etrâfı bitki örtüsü
bakımından zengindir.
Ekonomi
Ekonomisi sanâyi, tarım ve ticârete dayanır.
Keban Barajının yapılmasından sonra tarıma elverişli
toprakların bir kısmı toprak altında kaldığından,
tarım alanlarının azalması paralelinde sanâyi
canlanmıştır. Gayri sâfi gelirinin % 30’u sanâyi,
% 10’u ticâret ve % 25’i tarım sektöründen elde
edilir. Toprak altı ve üstü çok zengindir.
Tarım: Ovalan az fakat çok verimlidir. Bol suları
bulunan büyük akarsuların suladığı bu ovalarda,
buğday, arpa, pirinç, şekerpancarı, tütün,
fasulye, nohut, mercimek, fiğ, burçak, soğan, sarımsak,
pamuk, üzüm, elma, armut, kayısı, ceviz,
bâdem ve dut yetişir. Yetiştirilen ürünler arasında
lahana, kavun ve çilek önemli gelir kaynağı hâline
gelmiştir.
Hayvancılık: Elazığ hayvancılığa çok elverişlidir.
Geniş mer’a ve çayırları, Karacadağ gibi
yaylaları buna müsâittir. İl dâhilinde koyun, kıl keçisi,
sığır, at ve katır beslenir. Arıcılık gelişmiştir.Akarsu ve gölleri bol ve su bakımından zengin
olmasına rağmen balıkçılık henüz gelişmemiştir.
Keban baraj gölünde sazan ve aynalı sazan balığı
yetiştirilmeye başlanmıştır.
Ormancılık: İlin orman sahası her ne kadar %
25 görünmekte ise de çoğu fundalık olup, mevcut
ormanlar da bakımsızdır (106.000 hektar).
Mâdenleri: Elazığ mâdenciliğin zirâatle yarıştığı
ve hattâ zirâati geçtiği bir yerdir. Toprakları
mâdenle doludur. Bakır, krom, simli kurşun ve
betonit başlıcalarıdır. Ergani Bakır İşletmesi’nde;
blister bakır, sülfirik asit ve prit tüvenan cevher istihsal
edilir. Diğer mâden işletmeleri Guleman
Krom İşletmesi, Ferro Krom Te’sisleri ve Elazığ
Betonit Fabrikasıdır. Alacakaya ve Ancak ilçelerinde
çıkarılan mermer dünyâca meşhurdur. Kendine
has özelliği bulunan Elazığ mermerini işlemek
üzere son senelerde birçok mermer işleme fabrikası
kurulmuştur.
Sanâyi: Elazığ’ın mâden bakımından zengin
ve Türkiye’nin en büyük hidroelektrik santralının
bu ilde oluşu ile sanâyi; gelişmiştir. İrili ufaklı
1200 sanâyi iş kolu vardır. Elazığ sanâyi alanında
Doğu Anadolu bölgesinde önemli bir yere sâhiptir.
Özellikle Organize Sanâyi Bölgesinin kurulması
ile fabrika sayısı hızla artmıştır. 49 fabrikalık
sanâyi bölgesinde 20 fabrika inşaatı tamamlanarak
üretime geçmiştir. Diğerlerinin inşaatı devam
etmektedir. Un, deri, şeker, çimento, pamukyağı,
pamuk ipliği, kiremit, yün, süt, yem, azot, süper
fosfat, kireç, plastik boru, tüpgaz îmâlâtı ve dolum,
kâğıt, tekstil, meşrubat, matbaacılık, mermer, ayçiçek
yağı, ayakkabı, mobilya, sabun, tıbbî malzeme
fabrikaları başlıca büyük sanâyi kuruluşlarıdır.
Ulaşım: Elazığ doğuyu batıya bağlayan yolların
kavşak noktasındadır. Karayolları Ankara-
Kayseri-Malatya-Elazığ-Bingöl-Muş karayolu,
Adana-Maraş-Malatya-Elazığ-Tunceli karayolu,
Mardin-Diyarbakır-Arapkir-Keban-Elazığ karayolu
ile İran-Erzurum-Tunceli-Elazığ milletlerarası
yollar ile bağlıdır. İyi asfalt vasfında olan bu yollardan
Elazığ içinde kalan kısımlarının uzunluğu
425 kilometredir. Ankara-Kayseri-Sivas-Malatya
demiryolu Elazığ’da iki kola ayrılır. Bir kol Diyarbakır-
Batman’a diğeri Palu-Genç-Muş-Tatvan’a
ulaşır. İl sınırları içinde kalan demiryolu 272 km
ve 15 duraklıdır. 1981 yılında temeli atılıp, 1986
yılında hizmete giren Fırat köprüsü, Türkiye’nin en
uzun köprüsüdür. 2030 m olup, 30 adet betonarme
ayak üzerine inşâ edilmiştir. İmkanları her geçen
sene artırılan hava alanı ile Ankara-İstanbul-Kayseri
ve Malatya’ya seferler yapılmaktadır. Ayrıca
Keban Baraj Gölü üzerinde Ağın ilçesi ile Tunceli’nin
ilçeleri arasında feribotla ulaşım sağlanmaktadır.Nüfus ve Sosyal Hayat
Nüfûsu: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu
498.225 olup, 272.790’ı şehirlerde, 225.435’i köylerde
yaşamaktadır. Yüzölçümü 9153 km2 ve nüfus
yoğunluğu 54’dür. Selçuklular ve Osmanlılar
zamânında kültür, san’at ve iktisâdî bakımdan büyük
bir merkez idi. Osmanlı devri eyâlet merkezi
olan Harput, 19. asır başından îtibâren gerilemeye
başlamıştır. Bunun başlıca sebebi kale şehirlerinin
önemini kaybetftıiş olması, dağ üzerinde olduğundan
gelişmesinin zor oluşu, civar illere bağlayan
yolların virajlı olmasıdır. 1950’den sonra
Elazığ yeniden gelişme seyrine girmiştir. Yakın bir
gelecekte bölgenin büyük gelişmiş bir şehri hâline
gelecektir.
Örf ve âdetleri: Bölgede Oğuz boylarının ve
Orta Anadolu halkının yaşayış biçimi olan Türkİslâm
kültürü hâkimdir. Elazığ folklor ve mahallî
oyunlar bakımından Türkiye’nin en zengin bölgesidir.
Zarif mahallî elbiseler, çok hareketli halk
oyunları, bilhassa* “çayda çıra” oyunu ile isim
yapmıştır. Eskiden ayrı ayrı oynanan oyunlar bugün
müştereken oynanmaya başlamıştır. Başlıca
oyunları Halay, Tamzara, Delilo, Üçayak ve Bıçak
oyunudur. Mahallî kıyâfetleri (Harput Şalvarı) denilen
üst kısmına gömlek, üstüne yelek giyilir,
bele renkli kuşak sarılır. Kadınlar (geyme) “blüz”,
ince yün çorap ve pullu papuç giyerler. Altta şalvar
üzerine giyilen üçetek, bele takılan gümüş kemer,
başa geçirilen fes ve bunu örten oyalı yazma
(Hotoz)dur. El sanatları çok ileri gitmiştir. Dokumacılık,
(halı ve kilim), ahşap, taş, bakır ve gümüş
işçiliği ve ipekçilik meşhurdur. Elazığ’ın zengin bir
halk edebiyâtı vardır. Dîvan şâirleri çoktur. Hacı
Reşid Efendi, Ömer Nâimi Efendi, Hacı Hayri
Bey, Harputî Aşık Câferî başlıcalarıdır.
Elazığ mutfağı, lezzetli yemekleri ile Türk
mutfağında önemli yer tutar. Tarhana, erişte, kurut,
kelleçoş, lobik, içli köfte, Harput köftesi, ışkın
yemeği, taş ekmeği, patile, ekşili köfte, ışgene,
döğme çorbası ile zengin bir mutfağa sâhiptir. Ayrica kış aylarının vazgeçilmez ikramı olan orçik
(cevizli sucuk) Elazığ’la özdeşleşen bir isim hâline
gelmiştir. Orçikli şeker de Elazığ’a has bir şekerleme
türüdür.
Elazığ’ın çedene kahvesi meşhurdur. Şifâ kaynağı
lezzetli bir kahve olan çedene, bölgede yetişen
menengiç ağacının meyvesinin kavrulup, ezilmesinden
elde edilir. Nefes darlığı, mîde ve akciğer
rahatsızlıklarına iyi geldiği tesbit edilmiştir.
1000 yataklı akıl ve ruh hastalıkları hastânesi,
İstanbul Bakırköy akıl ve ruh hastânesinden
sonra ikinci büyük hastânedir. Cüzzam hastânesi
ise alanında büyüklük bakımından Türkiye’nin en
büyük hastânesidir. Ayrıca 10 hastânesi vardır.
Eğitim: Osmanlı devrinde önemli bir kültür
merkezi olan Elazığ zamanla gerilemiştir. Okur-yazar
nisbeti % 70’e yakındır. 149 anaokulu, 705 ilkokul,
41 ortaokul, 6 meslekî ve teknik ortaokul,
15 lise ve 10 meslek lisesi, Fırat Üniversitesi’ne
bağlı Fen ve Edebiyât, Veterinerlik, Mühendislik,
Tıp Fakülteleri ile Su Ürünleri Yüksek Okulu,
Teknik Eğitim Fakültesi mevcuttur (1988).
İlçeleri
Elazığ’ın biri merkez olmak üzere 11 ilçesi
vardır.
Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfusu
272.812 olup, 204.603’ü ilçe merkezinde, 68.209’u
köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı
33, Harput bucağına bağlı 20, Hıdırbaba bucağına
bağlı 13, İçme bucağına bağlı 15, Mollakendi bucağına
bağlı 17, Poyraz bucağına bağlı 19 köyü
vardır. Yüzölçümü 2.158 km2 olup, nüfus yoğunluğu
129’dur. İlçe toprakları orta yükseklikte engebeli
araziden meydana gelir. Keban baraj gölünün
bir bölümü ilçe sınırları içinde kalır.
Ekonomisi tarım ve sanâyiye dayalıdır. Başlıca
tarım ürünleri buğday, arpa, nohut, baklagiller,
tütün, pamuk, ayçiçeği, şekerpancarı, üzüm, kavun,
çilek, soğan ve sarmısaktır. Hayvancılık gelişmiştir.
Yem fabrikası, TSEK süt fabrikası, Azot sanâyiî
süper fosfat fabrikası, Et kombinası, Beton
direk, meşrubat, tüpgaz îmâlât ve dolum, kâğıt, çimento,
ayçiçek yağı, un fabrikası, Plastik Boru
Fabrikası başlıca sanâyi kuruluşlarıdır.
İlçe merkezi Harput Ovasında kurulmuştur ve
Türkiye’nin en plânlı şehirlerinden biridir. OsmanlIlar
zamanında Sultan Abdülazîz Han devrinde
büyük îmâr görmüştür. 1937’ye kadar ismi Elaziz
idi. Belediyesi 1879’da kurulmuştur. Bugün bucak
olan Harput, Elazığ’ın temelidir. On dokuzuncu asrın
sonunda Harput’ta 10 büyük câmi, 10 medrese,
8 kütüphâne, 12 han, 90 hamam ve 843 dükkân
bulunuyordu. Bugün harâbe hâlindeki Harput’tan 19.
asrın seyyahı Hommaire de Hell, “Masallarda tasvir
edilen doğu şehirlerinin gerçek nümûnesi” diye
bahseder. Harput târihî ve tabiî müze şehridir.Ağın: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 4625
olup, 2794’ü ilçe merkezinde, 1831’i köylerde yaşamaktadır.
Merkez bucağına bağlı 18 köyü vardır.
Yüzölçümü 260 km2 olup, nüfus yoğunluğu 17’dir.
Engebeli arâziden meydana gelen ilçe topraklarının
büyük kısmı Keban Baraj Gölü altında kalmıştır.
Ekonomisi hayvancılığa dayalıdır. Tarım büyük
çapta yapılır. Üzüm ve leblebisi meşhur olan
bir ilçedir. Göl balıkçılığı gelişmiştir. Karayolu
bağlantısı, Keban Baraj Gölü yüzünden kesildiğinden,
ulaşım motorlarla sağlanır. Keban Barajı
yapıldıktan sonra ilçe halkının büyük kısmı Elazığ
ve çevre ilçelere göç etmiştir.
Alacakaya: 1990 sayımına göre toplam nüfusu
11.644 olup, 3639’u ilçe merkezinde, 8005’i köylerde
yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 14 köyü
vardır. Mâden’e bağlı belediyelik köyken 9
Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu. İlçe
toprakları dağlıktır. Ekonomisi tarıma dayalıdır.
Dağlık kesimlerde hayvancılık yapılır. Mermer
ve krom yatakları ilçenin en önemli gelir kaynaklarındandır.
Arıcak: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu
17.246 olup, 3258’i ilçe merkezinde, 13.988’i köylerde
yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 17 köyü
vardır. Palu’ya bağlı bucakken 19 Haziran
1987’de 3392 sayılı kânunla ilçe oldu. İlçe toprakları
orta yükseklikte düzlüklerden meydana
gelir. Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım
ürünleri tahıl, şekerpancarı, soğan ve arpadır. Belediyesi
1972’de kurulmuştur.
Baskil: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu
23.026 olup, 4374’ü ilçe merkezinde, 18.652’si
köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı
27, Aydınlar bucağına bağlı 10, Kuşsaray bucağına
bağlı 22 köyü vardır. Yüzölçümü 1312 km2
olup, nüfus yoğunluğu 17’dir. İlçe topraklarının büyük
bölümü platolarla kaplı olup Doğu Torosların
uzantıları bâzı bölümlerini engebelendirir. Fırat Irmağı
en önemli akarsuyudur. Bu ırmağın kenarlarında
küçük düzlükler vardır.Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım
ürünleri buğday, arpa, fasulye, pamuk, şekerpancarı
ve üzümdür. Sebze ve meyvecilik yaygındır.
En çok kayısı yetiştirilir. Malatya kayısısı ile boy
ölçüşebilecek kalitede olan kayısıyı, ilçede işlemek
için kayısı entegre tesisleri yapılmaktadır. Hayvancılık
gelişmiştir. İlçe merkezi, denizden 1500
m yükseklikte bulunan bir yayla üzerinde kurulmuştur.
Malatya-Diyarbakır demiryolu ilçeden
geçer. İlçe belediyesi 1929’da kurulmuştur. İl merkezine
yakınlığı sebebiyle gelişmemiş bir yerleşim
merkezidir.
Karakoçan: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu
43.523 olup, 14.953’ü ilçe merkezinde,
28.570’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına
bağlı 42, Başyurt bucağına bağlı 25, Çan bucağına
bağlı 21 köyü vardır. Yüzölçümü 1085 km2
olup, nüfus yoğunluğu 40’tır. İlçe toprakları dağlarla
engebelenmiş bir arâziden meydana gelir.
Doğusunda Karaboğa Dağları yer alır. İlçenin
önemli Akarsuyu olan Peri Suyu, Bingöl ve Tunceli
ile tabiî sınırı çizer. İlçe yakınlarında küçük bir
dere üzerinde sulama amaçlı Kalecik Barajı vardır.
Ekonomisi hayvancılığa dayanır. Yaylacılık
yöntemiyle en çok koyun ve kılkeçisi beslenir.
Canlı hayvan ticâreti yaygın olduğundan süt, peynir,
yapağı, kıl ve deri gibi hayvansal ürünler az
miktarda elde edilir. Tarıma elverişli arâzinin az olması
yüzünden tarım fazla gelişmemiştir. Başlıca
tarım ürünleri buğday, şekerpancarı ve elma olup,
ayrıca az miktarda soğan, arpa, üzüm ve baklagil
yetiştirilir. Gelişmemiş ve küçük bir yerleşim merkezi
olan Karakoçan, Elazığ-Bingöl karayolunun
4 km kuzeyinde yer alır. İl merkezine 97 km mesâfededir.
İlçe belediyesi 1936’da kurulmuştur.
Keban: 1990 sayımına göre toplam nüfusu
10.663 olup, 4900’ü ilçe merkezinde, 5763’ü köylerde
yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 30 köyü
vardır. Yüzölçümü 543 km2 olup, nüfus yoğunluğu
20’dir. İlçe toprakları dağlıktır. Dağlar
derin vâdilerle yarılmıştır. Keban Baraj Gölünün
bir kısmı ilçe sınırları içinde kalır. Fırat Irmağı boyunca
küçük düzlükler vardır.
Ekonomisi hayvancılık ve tarıma dayalıdır.
Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa ve üzümdür.
Ürün rekoltesi düşüktür. Baraj gölünde tatlı su
balıkçılığı gelişmektedir. İlçe topraklarında simli
kurşun, volframit ve flüorit yatakları vardır. İlçe
merkezi, baraj gölünün kıyısında yer alır. Küçük
bir yerleşim yeri olan ilçe, il merkezine 47 km
mesafededir. Belediyesi 1870’de kurulmuştur.
Kovancılar: 1990 sayımına göre toplam nüfusu
37.856 olup, 10.270’i ilçe merkezinde
27.586’sı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına
bağlı 34 köyü vardır. Palu’ya bağlı belediyelik
bir köy iken 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kânunla ilçe oldu. İlçe toprakları orta yükseklikteki
düzlüklerden meydana gelir. Keban Baraj Gölünün
bir kısmı ilçe sınırları içinde kalır. Ekonomisi tarıma
dayalıdır. Sulanabilen arâzide sebzecilik yaygındır.
İlçe merkezi, Elazığ-Bingöl karayolu üzerinde
yer alır. Belediyesi 1967’de kurulmuştur.
Elazığ’ın gelişmeye müsait bir ilçesidir.
Mâden: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu
27.281 olup, 10.838’i ilçe merkezinde, 16.443’ü
köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı
20, Hazar bucağına bağlı 15 köyü vardır. İlçe toprakları
dağlıktır. Hazar Gölünün bir bölümü ilçe sınırları
içinde kalır.
Ekonomisi tarım ve mâdenciliğe dayalıdır.
Başlıca tarım ürünleri patates, buğday, üzüm ve şekerpancarı
olup, ayrıca az miktarda arpa, baklagil,
soğan, elma ve kayısı yetiştirilir. İlçe topraklarında
krom ve bakır yatakları vardır. Bu yataklar
Etibank’a bağlı Guleman Krom İşletmesi ve Ergani
Bakır İşletmesi tarafından işletilir. İlçe merkezi,
Mihrap Dağı eteklerinde dar bir vâdide kurulmuştur.
Elazığ-Diyarbakır kara ve demiryolu ilçeden
geçer. İl merkezine 72 km mesafededir. İlçe
belediyesi 1854’te kurulmuştur.
Palu: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu
32.247 olup, 7900’ü ilçe merkezinde, 24.347’si
köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 27
köyü vardır. İlçe toprakları etrafı dağlarla çevrili
ovadan meydana gelmiştir. Ovayı Murat Irmağı sular.
Kuzeyinde Gökdere Dağı, doğusunda Karaboğa
Dağları, güneyinde Akdağ yer alır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım
ürünleri buğday, şekerpancarı, üzüm; soğan ve arpa
olup, ayrıca az miktarda elma, baklagil, kayısı,
‘ patates ve pamuk yetiştirilir. Sulanabilen topraklarda
sebze yetiştiriciliği yaygındır. İlçe merkezi
Murat Irmağı vâdisinde kurulmuştur. Elazığ-Tatvan
demiryolu ilçeden geçer. İl merkezine 69 km
mesâfededir. Belediyesi 1873’te kurulmuştur.
Sivrice: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu
*17.302 olup, 5261’i ilçe merkezinde, 12.041’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 27,
Güzel bucağına bağlı 22 köyü vardır. Yüzölçümü
634 km2 olup, nüfus yoğunluğu 27’dir. İlçe toprakları
dağlık ve engebeli araziden meydana gelir.
Hazarbaba Dağı ilçe topraklarını güneybatı-kuzeybatı
istikâmetinde engebelendirir. Kürk Suyu
vâdisinde bazı düzlükler vardır. Hazar Gölünün bir
bölümü ilçe sınırları içinde kalır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım
ürünleri buğday, arpa, patates ve soğan olup, ayrıca
az miktarda üzüm, elma, kayısı, çilek, şekerpancarı
ve pamuk yetiştirilir. Hayvancılık gelişmiştir.
Etibank Ferrokrom tesisleri başlıca sanâyi
kuruluşlarıdır. –
İlçe merkezi, Hazar Gölü kıyısında kurulmuştur.
Diyarbakır-Malatya demiryolu ilçeden geçer. İl
merkezine 29 km mesâfededir. Elazığ-Diyarbakır
karayolu ilçenin kuzeydoğu kesiminden geçer. Göl
kıyısında özel ve kamu kuruluşlarına ait dinlenme
tesisleri vardır. Belediyesi 1938’de kurulmuştur.
Târihî Eserler ve Turistik Yerleri
Elazığ, turizm potansiyeli yüksek olan bir ilimizdir.
Târihî eserleri, tabiî güzellikleri ve zengin
folkloruyla turisti çeken özelliklere sâhiptir.
Har put Kalesi: Coğrafî durum bakımından târih
boyunca önemli bir kale olarak kendinden bahsettirmiştir.
Yalçın kaya üzerine inşâ edilmiş olan
kalenin iç kısmında birçok yapı kalıntıları mevcuttur.
İç kale ve dış sur olmak üzere iki bölümden
meydana gelmiştir. Dış surlar tamâmen yıkılmış,
sâdece Harput’a girişte bâzı kalıntıları zamânımıza
gelmiştir. “Süt Kalesi” diye adlandırılan iç kale,
muhasarası çok güç olan bir kaledir. Roma,
Bizans ve Arapların Harput Kalesini ele geçirdikleri
târihî belgelerde mevcuttur. Yalnız bu devrelere
âit izler kalede görülmemektedir. Kale duvarlarının örme tekniğinden, Osmanlılar devrinde
de onarım görmüş olduğu anlaşılır. Kaleye âit
onarım kitâbelerinden bâzıları Harput Müzesinde
bulunmaktadır. Doğu Torosların yalçın kayalıkla- ,
rı üzerine kurulmuştur. Araplar Hısn-ı Ziyâd (Ziyâd
Kalesi), Bizanslılar (Ziata), Türkler ise Harput
Kalesi demişlerdir.
Palu Kalesi: Âsurilerden kalma çivi yazısıyla
yazılmış dev bir kitâbesi vardır. Tamâmen yıkılmıştır.
Ahmed Bey Câmii: Harput’a dağ kapısından
girişte ilk görülen câmidir. Yıkık olan câminin
mihrâbı ve minâresinin kâide kısmı mevcuttur.
Kesme taşlardan yapılmış olan mihrap sâdedir.
Minâre kuzeyde câmiye bitişik, fakat câmiden tamâmen
ayrı olarak inşâ edilmiştir. Osmanlı devrinin
ilk sancak beylerinden Ahmed Bey tarafından
yaptırılmıştır. İlk Osmanlı devri eseri olması bakımından
önemlidir.
Ağa Câmii: Harput’a girişte solda yer almaktadır.
Dikdörtgen plânlı câmi tamâmen yıkılmasına
rağmen ince işçilik gösteren taş minâresi ayakta
durmaktadır. Osmanlı devri yapısı olan bu câmi,
müzedeki kitâbesine göre, 1559 yılında Pervâne
Ağa tarafından yaptırılmıştır.
Alacalı Mescit: Eski Harput’un Kayabaşı mevkiinde
bulunmaktadır. Dikdörtgen plânlı yapının
üzeri düz dam ile örtülüdür. Mihrap, kesme taştan
sâde olarak yapılmış ve mihrap içi atalaktitlerle
süslenmiştir. Kalın gövdeli minâre, iki renkli taşla
örülmüştür. İlk inşâsı Artuklulara âit olan bu
mescit, 19. yüzyılda onarım görmüştür. Ahşap tavanı
bu onarım sırasında yapılmıştır. Minâresi,
şerefeye kadar bir sıra beyaz bir sıra karataşlardan
yapılmış, şerefeden yukarısı karalı-beyazlı taşlarla
dama şeklinde örülmüştür.
Kurşunlu Câmii: Eskiden etrafında bulunan
medreseler tamâmen yıkılmıştır. Bugün park olarak kullanılan bahçesindeki asırlık çınar, eski eser
niteliğini taşımaktadır. Câminin harim kısmı kare
plânlı olup, kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş
tromplarla sağlanmaktadır. Kubbe kasnağında 4
pencere vardır. Mihrap kesme taştan örülmüş, sâde
bir iniş hâlindedir. Harim kapısı yonca yaprağı
şeklinde bir kemere sâhiptir. Bu tip kemer bölgede
sevilen bir özelliktir. Son cemâat mahalli revaklı
olup, orta kısmı beşik tonozlu, kenarlar ise
kubbelidir. Kubbeler kurşunla kaplıdır. Minâre
son cemâat mahalline bitişik olarak yapılmış olmasına
rağmen tamâmen müstakildir. Kare kâide
kısmından sekizgen ve sağır nişli gövde altına,
oradan da oldukça uzun yuvarlak gövdeye geçilir.
Kapı üzerinde iki kitabesi mevcuttur. Bir tânesi oldukla
harapdır. İkinci kitâbe ise kapı kemeri üzerind^
bulunmakta ve üzerinde 1153 H. târihi okunmakladır.
Câmi içinde abanoz ağacından yapılmış^
san’at değeri büyük olan bir minber vardır. Bu
minber aslında Ulu Câmiye âittir. Ulu Câmi onarılırken
buraya getirilmiştir.
Sara Hâtûn Câmii: Kare plânlı câminin orta
kısmının üzeri, dört kalın sütuna dayanan kubbe ile
kenarları ise tonozla örtülüdür. Kubbe, tonozları örten
çatı ortasından çok az yükselmektedir. Mihrap
sâde bir niş hâlindedir. Minberi ise Harput taş işçiliğini
göstermesi bakımından önemlidir. Son cemaat
mahalli ile harim kısmı arasında bulunan
minarenin merdiven kısımları koyu renk taştan, diğer
kısımları ise beyaz renk taştan örülmüştür.
Minârenin 1898 yılında yaptırıldığı kitâbesinden
anlaşılmaktadır. Câminin ilk kısımlarında san’at değeri
olan yazılar vardır. Sara Hâtûn Câmiinin Akkoyunlu
Hükümdârı Bahadır Han (Uzun Haşan) m
annesi Sara Hâtûn tarafından yaptırılmış olduğu
söylenir. Fakat daha sonraki devirlerde yapılmış
olan birçok onarım, onun ilk inşâ tipini tamâmen
bozmuştur. Kıble duvarının sol tarafındaki kitâbede
1585 (H. 993) yılında Hacı Mustafa tarafından
onarıldığından bahsedilir. 1843 yılında da Harputmüftüsü Hacı Ahmed tarafından bugünkü durumuna
getirilmiştir.
Ulu Câmi: Harput’un en önemli ve en eski yapısıdır.
Dikdörtgen plânlı, duvarları moloz taştan;
kubbe, kemerler ve minâre tuğladan yapılmıştır.
İki kapısı mevcuttur. Sara Hâtûn Câmiinin doğusunda,
kaleye hakim bir yerdedir. Câmi, harim kısmı,
son cemâat mahalli ve avlu olmak üzere üç bölümden
meydana gelmektedir. Minâre bugünkü giriş
kapısının hemen arkasında kare kaide üzerinde
yükselir. Kalın eğri gövdesi değişik tuğla tezyinatlıdır.
Artukoğulları yapısı olan bu câmi Anadolu’nun
en eski câmileri arasındadır. Avludaki kitâbesine
göre 1556-1557 senesinde Artukoğlu Fahreddîn
Karaarslan tarafından inşâ ettirilmiştir. Tuğla
işçiliğinin çok güzel bir örneğini veren minâresi
eğri oluşu bakımından dikkat çekicidir.
Yusuf Ziyâ Paşa Câmii: Keban’ın önemli bir
târihi eseridir. Yusuf Ziyâ Paşa yaptırmıştır. OsmanlIların
son dönem mimârisi ve süslemelerinin
çok güzel bir örneğidir. Hicrî 1210’da yapılmıştır.
Bir san’at eseri olan kubbesi 4 sütun üzerine
oturtulmuştur. Mihrap ve mimberde oyma taş
süslemeler kullanılmıştır. İki kapısı oyularak süslenmiş
tahtalardan yapılmıştır. Keban’ın en büyük
câmisidir. Minâresi kesme taştandır.
Murad Baba Türbesi: Ağa Câmii yanında
bulunan bu türbe altıgen plânlı ve üzeri basık bir
kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş tromplarla
sağlanmıştır. Osmanlı devri yapısı olan bu türbe oldukça
harap durumdadır.
İmam Efendi Türbesi: Osman Bedreddîn Erzurumî
adı ile de bilinen büyük velînin türbesi
Harput Mezarlığmdadır. Çok ziyâret edilen yerlerin
başında gelir.Arap Baba Türbesi ve Mescidi: Kurşunlu
Câmiinin doğusunda, Elazığ ovasına bakan yamaç
üzerinde bulunmaktadır. Selçuklu devri mimârisine
göre iki katlı olarak inşâ edilmiş yapının
sağ tarafında mescit kısmı bulunmaktadır. Burada
bulunan ve Arap Baba diye anılan şahsa âit cesed
bozulmadan zamânımıza kadar gelmiştir. Yalnız
cesedin yapıya âit olmadığı sonradan konulduğu rivâyet
edilmektedir. Söz konusu şahsın şehid olduğu
bilinmektedir. Kitâbesine göre bu yapı Selçuklu
sultânı Üçüncü Gıyâseddîn Keyhüsrev zamânında
1280 (H. 670) târihinde inşâ edilmiştir.
Mansûr Baba Türbesi: Sara Hâtûn Câmiinin
kuzey batısındadır. Sekizgen plânlı iç kısım orijinal
şeklini muhâfaza etmektedir. Fakat üst örtü
sistemi sonradan yapılmıştır. İki katlı bir yapı olduğu
izlerden belli olmaktadır. İçinde sanduka
bulunmaktadır. Yapının Artukoğulları devrine âit
olma ihtimâli kuvvetlidir.
Fâtih Ahmed Baba Türbesi ve Mescidi: Harput’tan
2 kilometre uzaklıktadır. Mesire yeri ve
ziyâretgâh olarak kullanılmaktadır. Kaya üzerinde
inşa edilmiş türbenin yanında san’at değeri olan
bir mescidi ve yanında çeşmesi vardır. Türbe altıgen
plânlı olup, üst kısmı sonradan yapılmış yalnız
cenâzelik kısmı mevcuttur. İçinde büyük bir
sanduka bulunmaktadır.
Seyyid Muhammed Kattâl Türbesi: Elazığ-
Diyarbakır yolu üzerinde, Kartaldere köy ündedir.
Hakkında fazla bir bilgi yoktur. Peygamber efendimizin
dördüncü göbekten torunu ve büyük bir zât
olduğu, türbedeki kitâbeden anlaşılmaktadır. Türbenin
bitişiğinde ayrıca mescid vardır.
Hoca Haşan Hamamı: Ağa Câmiinden anayolu
tâkip ederek gidildiğinde sağda yer almaktadır.
Kurşunlu Câmiinin güneyinde bulunur. Zamânımıza
kadar iyi gelmiş klasik Osmanlı tipi hamamlarından
biridir. Soyunma, ılıklık ve yıkanma
yerlerinden meydana gelmiştir. İki giriş kapısı bulunur.
Soyunma yeri kare plânlı ve üzeri kubbe ile
örtülüdür. Tamâmen yıkılmış olan ılıklıktan yıkanma
yerine geçilir. Yıkanma yeri dört eyvanlı ortası
büyük kubbeli ve köşelerde birer kubbeli halvetlerden
meydana gelmiştir.
Cemşit (Cimşit) Hamamı: Sara Hâtûn Câmii
bitişiğinde bulunan bu hamam klasik Osmanlı hamamları
tipindedir. Zamânımıza kadar bozulmadan
gelmiştir. Su ihtiyâcını ünlü Dabakhâne şifâlı suyu
ile karşılayan Cemşit Hamamının bâzı dert ve
sıkıntılara karşı çok etkili olduğuna halk arasında
inanılmaktadır. Soyunma yeri kare plânlı ve üzeri
kubbe ile örtülüdür. İçte ortada havuz, kenarlarında
setler bulunmaktadır. İki kapı ile ılıklık kapısı
geçilir ve yıkanma kısmı Sara Hâtûn Câmiine
dayanır. Bu yapı, Yavuz Sultan Selîm’in Palu sipâhi
beylerinden Cemşit Bey tarafından yaptırılmıştırdürlüğü
bu hamamı restore ederek halkın hizmetine
açmıştır.
İbrâhim Şah Kervansarayı: Elazığ-Çemişkezek
yolunda Fırat köprüsünden öncedir. On
üçüncü asırda Artuklular’dan Nizâmeddîn İbrâhim
inşâ ettirmiştir.
Dördüncü Murâd Hanı: Elazığ’ın Denizli
köyündedir. Kışlık ve yazlık bölümlerden meydana
gelen hanın giriş kapısının solunda bir mescid
vardır. Bugün yıkık durumdadır.
Meryem Ana Kilisesi: Harput’ta bulunan en eski
Süryâni kilisesidir. Kilise iyi bir durumda zamânımıza
kadar gelmiştir. Dikdörtgen plânlı olup,
bir duvarını bunun oturduğu kaya teşkil etmektedir.
Diğer duvarları moloz taşlarla örülmüştür. Dışarı
taşkın apsis önü yarı kubbe ile, diğer kısımları molozlarla
örtülüdür. Apsis kenarındaki hücrelerden kaleye
giden gizli yolların mevcut olduğu söylenmektedir.
Bugün bu kısımlar toprakla dolmuştur. İlk
inşâsına âit kitâbe mevcut değildir. Mardin Süryâni
metropolitindeki kayıtlardan alman bilgilere göre
1179 ile 1845 senelerinde onarılmıştır.
Harput Müzesi: 1960’da Alacamescit Medresesi’nde
açılmıştır. Çeşitli çağlara âit târihî eserler
sergilenmektedir.
Elazığ Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi:
1965 senesinde kurulmuştur. Bugün Fırat Üniversitesi
Rektörlüğü Kampüsü içerisindedir.
Mesire Yerleri
Hazar Gölü: Elazığ’ın 30 km güneyinde, 70
km2’lik bir alanı kaplayan bu göl Mastar ve Hazar
Baba dağları arasındadır. Çevresi yemyeşil, manzarası
güzel, kıyıları kumsaldır. Gölün bir tarafından
Elazığ-Kurtalan, öbür tarafından Elazığ-
Diyarbakır devlet karayolu geçtiği için ulaşım kolaydır.
Göl her çeşit su sporuna elverişlidir. Bol balık
avlanır. Ortasında bulunan iki küçük adadan birinde
(Manastır adasında) bir nasrâni tapmağı vardır.
Hazar gölü yaz aylarında çevrenin deniz ihtiyâcını
karşılar.
Zafran: Merkez ilçede yeralan bir mesîre yeridir.
Güzel bir içme suyu, yüzme havuzu, piknik
yapanlar için masa-bank ve ocak vardır. Günde
normal 1.500 kişi faydalanabilecek durumdadır.
Buzluk Mağarası: Harput’a 12 km uzaklıktadır.
Türkiye’de bir benzeri bulunmayan mağarada
yaz mevsiminin sıcak günlerinde buz oluşmakta ve
buzlar kışın erimektedir. Mağara tavanından sarkan
ve tabandan yukarıya doğru yükselen sarkıt ve
dikitlerin seyrine doyum olmaz. 1991 senesinde tabiî
güzelliği bozulmadan merdiven ve ışıklandırma
sistemi yapılmıştır.
İçmeler ve Kaplıcalar: Elazığ içmeler ve
kaplıcalar bakımından zengindir. Fakat yeterince
faydalanılmamaktadır.Mürüdü (Sarılık) Çeşmesi: İl merkezinin 7
km kuzeyinde yer almaktadır. Bir çeşmeden akan
Mürüdü suyu hidrokarbonatlı ve kireçli bir su
olup, sarılık hastalığına iyi gelmektedir. Bu yüzden
sarılık çeşmesi de denilmektedir.
Hır hır ık Mâdensuyu: Elazığ’a 5 km uzaklıkta
Gümüşkavak köyündedir. Ağrı ve kaşıntılara
iyi gelir.
Harput Dabakhane Şifâhânesi: Harput Kalesinin
kuzeyinde dere içerisinde yer alır. İlk olarak
kimin tarafından yapıldığı bilinmeyen binâ
1988’de yeniden inşâ edildi. Suyun sıcaklığı
-5°C’dir. Mîde, barsak, karaciğer, romatizma hastalıklarına
ve rûhî deprasyonlara iyi gelir.
Yurtbaşı Mâdensuyu: Acı su olarak da bilinir.
Elazığ’a 16 km uzaklıkta Yurtbaşı kasabası
yakınlarındadır. Suyun sıcaklığı 19°C’dir. Böbrek
taşlarının düşürülmesinde, mîde ve barsak, karaciğer
rahatsızlıklarına iyi gelir.
Kolon Kaplıcası: Karakoçan ilçesine 27 km
uzaklıktadır. Banyo kürlerinin sâkinleştirici ve
damar genişletici etkisi vardır. İçme kürlerinin ise
mîde, barsak sistemi ile karaciğer ve safrakesesi
üzerinde olumlu te’siri vardır.
Buhan Haine Kaplıcası: Bozcanak köyündedir.
Romatizma ve siyatiğe iyi gelmektedir.
Genefik (Yelpınarı) Mâden Suyu: Elazığ’a 30
km uzaklıkta Genefik köyü ile Zerteriç köyü arası
Bezerker Çayı mevkiindedir. Banyo kürleri ağrılara
ve deri hastalıklarına iyi gelmektedir.
ELBA; İtalya’nın batı sahilinde büyük bir ada.
İtalya batı sâhillerinin 10 km açığında uzanır. İtalya’ya
âittir. 223 km2’dir. En yüksek yeri Monte
Capanne olup, 1019 m’dir. Adanın iklimi ılımandır.
Akdeniz iklimi bölgelerinde görülen zeytin
ağaçları, kaktüs, agaveler vb. bitki örtüsünü meydana
getirir.
ELAZIĞ
20
Eki