MUHAMMED İKBAL; Pakistan’ın millî şâiri. 1877’de Pencap bölgesinin doğusundaki Siyal- kut’ta doğdu. Dindar bir âilenin çocuğudur. Si- yalkut ve Lahor’daki ilk, orta ve lisans öğretimleri esnâsmda Arapça ve Farsça da öğrendi. 1905 yılında öğrenim için gittiği Avrupa’da üç yıl kaldı ve düşüncelerinde büyük değişiklikler oldu. Münih Üniversitesinde doktora yaptı. 1908’de Lahor’a dönerek Felsefe ve İngiliz Edebiyatı öğretmenliği yaptı. Bu arada hukuk üstüne çalışmalarda bulundu. 1923 yılında İngilizler tarafından kendisine “Sir” lük ünvanı verildi. Bir müddet sonra öğretmenliği bırakarak yalnız hukuk üstüne sürdürdüğü çalışmaları, 1934 yılma kadar devam etti. Bu yıllarda ses kesikliği ile başlayan rahatsızlığı, 1937’de gözlerine perde inmesiyle devam etti ve 21 Nisan 1938 de t>ldü. Muhammed İkbal, doğunun yetiştirdiği bir şâir ve edebiyatçıdır. Ailesinden aldığı dînî bilgiler yanında Arapça Ve Farsçayı da öğrendi. Ayrıca Pencap Üniversitesinde felsefede lisans üstü derecesini aidi. Bu dönemlerde meşhur şarkiyâtçı İngiliz Sır Thomas Amold ile tanışmış, kurduğu yakın dostluk İkbal’in öğrenim hayâtını ve eserlerini etkilemiştir. Onun tavsiyesi üzerine Avru
Pakistan’ın millî- şâîri Muhammed İkbal.
pa’ya gitmiş, burada meşhur felsefe profesörlerinden ders görmüştür. Bütün bunlar İkbal’in üzerinde büyük tesirler yaparak onun İslâmiyeti öğrenmek, anlamak ve anlatmakta asırlar boyunca Ehl-i sünnet âlimlerinin tuttuğu doğru yolu bırakıp batılı müsteşriklerin metod ve usûllerine kaymasına sebep olmuştur. İslâmiyet karşısında felsefe ve aklı ön plânda tutan bu metodlar, İkbal’in düşünce ve fikirlerini de şekillendirerek din konusunda kendine mahsus ve İslâm âlimleri tarafından reddedilen görüşler öne sürmesi neticesini de berâberinde getirmiştir. Nitekim İkbal’in İslâm’da Dînî Düşüncenin Yeniden Kuruluşu adı ile tanınan 1928 yılında Madras İslâm Demeğinin kurslarında yaptığı konuşmalar, sâhip olduğu reformcu anlayışın ifâdeleriyle doludur. Onun bu reformcu görüşleri, İslâ- miyetin nakil yoluna ters oluşu sebebiyle kabul görmemiştir. Eserlerinde meşhur dinde reformculardan Mısırlı Muhammed Abduh ve Cemâleddîn Efgânî’nin fikirlerine genişçe yer verir. Muhammed İkbal’in şahsiyetinin en önemli taraflarından biri de, bağımsız Pakistan’ın kuruluşu için yaptığı çalışmalardır. İkbal 1930 Aralık ayında bütün Hindistan Müslümanları Birliğinin Alla- hâbâd oturumuna başkanlık ederek Pakistan fikrini ilk defâ ortaya attı. 1931 ve 1932 yıllarında Londra’da yapılan yuvarlak masa toplantılarına delege olarak çağrıldı ve burada da aynı fikri destekler konuşmalar yaptı. Daha sonra çeşitli toplantılarda yaptığı konuşmalarda, yazdığı makâle ve mektuplarda da ısrarla aynı fikri işledi. 21 Haziran 1937 târihinde Kaid-i A’zam Cinnah’a yazdığı bir mektupta; İngiliz hükümetinin de Hindistan’daki Müslümanların Pakistan adı altında ayrı bir devlet olarak ayrılmalarını istediğini, Lord Lathian’ın hazırladığı bir plânın tatbik edilerek 25 yılda bunun sağlanacağını belirtmiştir. Onun bu çalışmaları, aynı şeyleri düşünen PakistanlIlar tarafından büyük bir takdirle karşılanmış, daha sonraları bağımsızlığın sembol şahsiyetlerinden biri sayılmıştır. İkbal’in ölümünden 9 yıl sonra 1947’de Pakistan bağımsızlığına kavuşmuş, böylece İkbal’in rüyâsı gerçekleşmiştir. Ancak bunun Hindistan’da bir türlü tam hâkimiyet kuramayan İngilizlerin, Müslümanları ayırarak hem Pakistan’a hem de Hindistan’a daha kolay hâkim olmak için tâkip ettikleri bir siyâset neticesinde vukû bulduğunun dâ unutulmamasını isteyen siyasî târihçiler yardır. İkbal; çdebiyat, felsefe,, din, hukuk, iktisat ve diğer konularda pekçok eser yazmıştır. Bâzıları şunlardır: İlmül İktisat, İran’da Metafiziğin Gelişmesi, İslâm’da Dînî Düşüncenin Yeniden Kuruluşu, Müsâfîr.
MUHAMMED İKBAL
21
Eki