P S İK O LO J İ; Aim. Psychologie (f), Fr. Psychologie
(f), İng. Psychology. İnsan ve hayvanların iç
ve dış çevrelerindeki gözlenebilen-ölçülebilen
davranışlarını bilimsel olarak inceleyen ilim dalı.
Davranışların temelindeki iç ve dış uyarıların organizma
üzerinde meydana getirdiği tepkileri,
davranışların niteliğini de ele alır. Burada davranış
terimi, hem dışarıdan görülebilen hareketleri,
hem de kapalı olan idrak, düşünme, fikir yürütme,
hissetme, alâka gibi beyin faaliyetlerini kasteder.
Beyin faaliyetleriyle ilgili davranışlar, açık davranışların
sistemli bir şekilde tâkibiyle anlaşılabilir.
Psikolojinin ana hedefi, davranışların ve zihnî faaliyetlerin
anlaşılmasında hareketlerin, düşüncelerin,
hislerin tam olarak târif edilmesi, biyolojik
ve sosyal bir varlık olan insana âit değişkenlerin incelenmesidir.
Bu sebepten, psikolojinin fizyoloji,
antropoloji, sosyoloji ilimleriyle yakından münâsebeti
vardır.
Psikoloji; “ruh, nefes, soluk” anlamına gelen
psyke ile “düzenli söz, ilim” anlamına gelen logos’un
birleştirilmesiyle meydana gelmiştir.
Psikolojinin gün geçtikçe sahası genişlemektedir.
Psikoloji iki ana gruba ayrılır:
Genel psikoloji, araştırmalar ve genel prensiplerin
tespitiyle uğraşır.
Tatbikî psikolojiyse, genel psikolojide elde
edilen bilgilerin maksada uygun olarak kullanılmasıdır.
Bu iki grup birbirini tamamlayacak özelliktedir.
Tatbikî psikolojide elde edilen tecrübelerle
genel psikolojide yeni metodlar geliştirilebilir.
Psikoloji ilminin gelişmesi, psikiyatri tıp dalını
doğurmuştur. Psikiyatrist, akıl hastalarının ve
davranış bozuklukları gösteren hastaların şuur altında
yatan sebeplerini teşhis ederek ilâç, şok, psikoterapi
gibi metodlarla tedâvisine çalışır. (Bkz.
Psikiyatri)
Genel psikolojinin dalları: Psikolojinin bu sahasının
dayandığı değerlendirme kıymetleri hassas
deneylerle elde edilir. Psikologlar, hissetme, algılama,
öğrenme ve hâfıza üzerinde özel testler yapar.
Testler laboratuvarlarda yapılır ve uyanlara verilen
davranış şekilleri kaydedilir. Uyarıların tatbikatta benzerlerinin olması esastır. Laboratuvarlarda
hormon ve sinir sistemlerinin fonksiyonlarına
etkileri de incelenir.
Tecrübî psikolojinin inceleme yaptığı alan,
hissetme, his organları ve bu organlardan gelen
uyanları kaliteli, kuvvetli ve devamlı olarak ileten
sinir sistemiyle alâkalıdır. Algılama (idrak) ise, his
organlan ile alman bilgilere bir mânâ kazandırma
işidir. Öğrenme ve hâfıza, uyarı ve cevap almanın
şekillenmiş hâlidir. Meselâ kırmızı lâmba yandığında
durması gerektiği öğretilen kişi, caddede
her kırmızı lâmba yanışında durur. İngiltere’de bir
parkın ortasına konan paspas üzerinden geçen büyük
küçük herkesin ayaklarını sildikleri gizli televizyon
kamerası ile tespit edilmiştir. Yapılan
inceleme ve deneyler sonucunda en iyi öğrenme
yolunun Osmanlılann eğitim sisteminde ve yabancı
dil öğrenmede görüldüğü gibi bol tekrar ile
ezberleme olduğu ortaya konmuştur.
Fizyolojik psikoloji: Genel psikolojinin bu dalı,
sinirler ve hormonlar gibi biyolojik sistemlerin
davranışlarla olan münâsebetlerini inceler. İncelemeler
genellikle hayvanlar üzerinde yapılır. Yapılan
deneyler göstermiştir ki, testosteron hormonu miktan
arttmlınca davranışlar sertleşmektedir. Beyinde
bâzı merkezlerin tahrip edilmesiyle de davranışlarda
değişiklikler olduğu tespit edilmiştir. Bâzı davranış
şekillerinin irsiyetle geçtiği söylenmekteyse de,
bu konuda kesinleşmiş deney sonuçları yoktur.
Mukâyeseli (karşılaştırmalı) psikoloji: Muhtelif
hayvanların ve insanların biyolojik hastalıklarının
davranışlarına etkisi ve birbiriyle mukâyesesi
incelenir. İnsanlarda bulunan bâzı davranışların
(huyların) hayvanlardaki benzerleri ve
hiçbir hayvanda bulunmayıp da sâdece insanda
bulunan davranış cinsleri tespit edilir.
Genel psikolojinin diğer dalları: Kişilere göre
değişiklik gösteren karakter; isteğe bağlı hareketler
ve motivasyonları inceleyen kişilik psikolojisi;
kişiyle cemiyet arasındaki davranışları ve
yaklaşımları inceleyen sosyal psikoloji; bunlardan
başka gelişim psikolojisi, İlmî psikoloji, kantitatif
psikolojidir.
Psikolojinin Uygulama Alanları
Klinik psikolojisi: Psikolojinin ihtisaslaşan en
büyük dalıdır. Klinik psikoloji sahasında çalışan
psikologlar, istekli hareketlerle ilgili davranış bozukluklarını
tespit ve tedâvi etmeye çalışırlar. Çalışmalar,
testler, hastayla yapılan seanslar, alman
kayıtlar ve bunların uzun sürede değerlendirilmesiyle
olur. Psikologlar, psikiyatristlerle de ortak çalışmalar
yaparlar. Hastalığın çeşitlerine göre rûhî
tedâvi (psikoterapi) teknikleri uygulanır. Psikologlar
ayrıca, psikanaliz metodları ile hastada bulunan
davranış bozukluklarının şuur altında yatan
sebeplerini yüzeye çıkartmaya çalışırlar.Eğitim psikolojisi: Bu psikoloji dalında çalışan
şahıslar okullarda ve müesseselerde öğrenme
ve öğretme tekniklerinin geliştirilmesi ve verimli
olması için yeni metodlar araştırır, testler yaparlar.
Klinik psikologları gibi çalışarak öğrencilerin
psikolojik problemlerine çözümler getirmeye
çalışırlar.
Endüstriyel psikoloji (Sanâyi psikolojisi):
Teknolojinin gelişmesi ve kalabalık bir işçi kitlesinin
gittikçe artması, endüstriyel psikolojinin ayrı
bir dal olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır. Endüstriyel
psikolojinin çalışma sahalanndan biri, işçi
seçimi, işe yerleştirilmesi, ücret dağılımının
ayarlanması ile ilgilidir. Psikologlar diğer taraftan
işin en verimli bir şekilde yapılması için otomatik
makinalar ve işçi moralinin yüksek tutulması üzerinde
araştırmalar yaparlar. Psikoloji, adâlet, askerlik,
politika, soğuk-sıcak savaşlar vb. gibi sahalarda
da kullanılır.
Psikolojide uygulanan metodlar: Psikoloji ilminin
gün geçtikçe daha geniş sahaları içine alması,
gelişen durumlara göre yeni davranış şekilleri
ve savunma mekanizmaları bulunmasını zorlamaktadır.
Araştırmalar, eski metodlar yerine yeni
metodlarm geliştirilmesini sağlar.
Metodlardan biri tecrübe (deney)dir. Tecrübeler
çok basit âletlerle yapılır. Âletle yapılan uyarı
kaydedilmek üzere data (veri) hâline getirilir.
Davranışlann analiz edilip değerlendirilmesinde
bir başka metod da müşâhedeye (gözleme) dayanır.
Gözlemlerde teyp, video gibi âletlerden istifâde
edilebilir. Kişilik gelişmesi, sosyal münâsebetler,
çatışmalar gibi tecrübe metodlan ile tespiti zor
faaliyetlerde müşâhede metodu oldukça verimlidir.
Kişi ve sosyal yapıyı etkileyen konulann analizi
çok ustaca hazırlanmış anketlerle yapılabilir.
Kişilerdeki davranış bozukluklannın anlaşılması
için bir de klinik metodlar vardır. Klinik metod,
kişinin bibliyografisini çıkartmaktan işe başlamak,
zekâ, ilgi ve şahsiyet testleri yapmak ve uzun süren
bir inceleme programı yürütmekten ibârettir. İnceleme
programı bâzan bir iki sene sürebilir.
Psikolojinin târihi: İlk psikoloji kitabı olarak
Aristo’nun Rûh Konusunda adlı eseri vardır. Aristo
ve diğer Yunanlı felsefeciler, rûhu bedenden
üstün bir varlık olarak kabûl etmişlerdir. Çoğu,
rûhu akıl olarak nitelemiştir. Felsefecilerin rûhun
varlığını kabul etmeleri, esasen dînî kitaplardan aldıkları
temele dayanmaktaydı.
On yedinci asırda Descartes, rûh ile bedeni
birlikte mütâlaa etmiştir. Hem rûhun bedeni, hem
de bedenin rûhu etkileyeceğini savunmuştur.
On dokuzuncu asırda Alman Psikologu Johannes
Müller ve Gustav Theodor Fechner, tecrübe
metodları ile insan sinir sisteminin uyarı ve reaksiyonlarını
gündeme getirdiler. Psikolojide ileriatılmış en büyük adım olarak nitelenen, 1879 senesinde
Wilhelm Wundt’un uygulamaya başladığı,
içe bakış laboratuvar metodlan ile veri tespiti de yine
akıl seviyesinde kaldı. Wundt aynı zamanda psikolojik
konuları, sosyoloji ve antropolojiyle genişletti.
Halk psikolojisi (Völkerpsychologie) kitabında
insanların lisan, sanat, âdetler, kânunlar,
yönünden zaman içerisinde değişimini dile getirdi.
Yirminci yüzyılda, Amerikalı Psikolog John B.
Watson, psikolojiye, davranışlar kavramını getirdi.
Modem Amerikan Psikolojisinde organizmanın,
çevreyle münâsebete girmesini incelemeyi, araştırmanın
temeli olarak ele almaktadır. Rus psikologlarının
çalışmaları da aynı yönde olmuştur. Yine
bu yüzyılda Gestalt Psikolojisi olarak bilinen
“Alman biçimci Psikolojisi” gelişmiştir. Bu psikolojide
yalnızca his organları ile tek tek idrak
değil, aynı zamanda birkaç idrakin birleşmesi dikkate
alınarak davranışlara bir anlam verilebileceği
savunulmuştur. Gestalt Psikolojisinin başta gelen
şahsiyetleri Max Wertheimer, Wolfgang Kohler
ve Kurt Koffke (Kafka)dir. Amerikan Davranış
Psikolojisinde uyarıcıya kişinin gösterdiği pasif
tepki incelenirken, Gestalt Psikolojisinde aktif
tepki incelenir.
Yirminci yüzyılda meşhur olan psikoanalizin
kurucusu Sigmund Freud’dur (Bkz. Freud). Psikanalizde
klinik inceleme esas alınır. Freud insan
davranışlarının kökeninde seks, gazaplanma gibi
temel biyolojik uyarılara yer verir. Bu uyarılar da
içgüdü olarak târif edilen, kendiliğinden meydana
gelen hareketlerle yönlendirilir. Psikanalitik teoriye
göre kişilik; “id” denilen, hayvanlarda da bulunan
ve şartlar ne olursa olsun hemen tatmin olmayı
isteyen içgüdüler kısmı; süperego denilen
moral ve inanç kısmı ve bunların çatışmalarını
azaltan ego kısımlarından oluşan bir sistemdir.
Kurt Lewin, Alman biçimci (Gestalt) ve Amerikan
davranışçı psikolojileri, psikanalizle birlikte
ele almıştır. Psikoloji konusunda yapılan çalışmalara
dikkat edilirse yalnız Aristo rûhun varlığını
kabul etmiş, diğer psikologlar insan vücûdunu
hayvan vücûdu gibi kabul etmek yoluyla, sinir
sistemleri, idrak, içgüdü hareketlerinden giderek
davranışlara mânâ vermeye çalışmışlardır. Descartes,
rûhun bedenle ilgisi olduğunu kabul etmekle
gerçeğe biraz yaklaşır gibi olmuşsa da, skolastik
düşünceleri akıl yürütmesini saptırmıştır.
İslâm âlimlerine göre psikoloji: Bütün varlıklar,
cansızlar, bitkiler ve hayvanlar olmak üzere
üç cinse ayrılır. Cansız cisimlerin uygun bir
şekilde birleşmesinden canlı mahlûkların yapıtaşı
olan hücre meydana gelir. Hücre canlıdır. Bitki
hücresi hayvan hücresine benzemez. İnsan hücresi
hayvan hücresine benzer. Hücrelerin birleşmesinden
dokular, dokuların birleşmesinden organlarve organların biraraya gelmesinden organ sistem-
•leri meydana gelir. Hayvan cinsinin en kıymetlisi
insan, en aşağısı süngerdir. Sünger, denizde yaşayan
ve bitki gibi görünmesine rağmen irâdeli hareketleri
olan bir hayvandır. Bitkilerden bir kısmı
da hayvanlar gibi his ve hareketlere sâhiptir. Erkek
hurma, dişi hurma ağacının üzerine eğilir. Bitkilerin
hepsinde mevcut olan döllenme, hurma ağacında
hayvanlardaki gibidir.
Bitkilerin ve hayvanların, hayatlarını devam
ettirebilmeleri için, beslenme ve savunma organları
vardır. Kimine ok, kimine diş, kimine pençe veya
boynuz, kimine hiyle verilmiştir. Meselâ arı
mühendis gibi altı köşeli petekler yapar. Peteklerini
silindir yapsaydı aralarında boşluklar kalacak
ve yer israfı olacaktı. Arıya bu ilhâmı Allahü
teâlâ vermektedir. İlhâma batılı psikologlar, içgüdü,
demişlerdir.
Yaratılış bakımından olan üstünlük farklarından
başka, insanlar arasında çalışarak madde ve ahlâkta
yükselmek farkları da vardır. Madde ve ahlâkta
yükselmek rûhun kuvvetleriyle olur. Her
canlıda bitkisel rûh vardır. Doğma, büyüme, beslenme
ve üreme gibi canlılık faaliyetlerini bitkisel
rûh yapar. Hayvanlarda ve insanlarda bitkisel rûh
yanında hayvânî rûh da vardır. Bunun yeri yürektir.
İstekli hareketleri yaptıran bu rûhtur. İnsanlarda
ayrıca bir rûh daha vardır ki, yalnız rûh deyince bu
anlaşılır. Aklı kullanmak, düşünmek ve gülmek gibi
faaliyetleri yapan bu rûhtur.
Hayvânî rûhta iki kuvvet vardır: Birisi müdrike
kuvveti olup, anlayıcı özelliktedir. Diğeriyse hareket
kuvvetidir. Müdrike kuvveti de görünen beş
his organlarıyla anlama ve görünmeyen iç organlarla
anlama diye iki kısımdır.
Hayvan rûhunun ikinci kuvveti olan hareket
kuvveti de iki türlüdür: Birincisi şehvet, İkincisi gazaptır.
Hareket kuvvetleri müdrike kuvvetlerine
muhtaçtır. Çünkü, önce duyu organları ile iyi veya
kötü olduğu anlaşılmalıdır. Bütün bu duyguların
ve hareketlerin hepsi sinirler aracılığıyla yapılmaktadır.
İnsan rûhu yalnız insanlarda bulunan ve iki
kuvveti olan bir rûhtur. İnsan bu iki kuvvetle hayvanlardan
ayrılmaktadır. Birincisi müdrike kuvveti,
İkincisiyse yapıcı kuvvettir. Bilici müdrike kuvvete
akıl da denir. Batılı psikologlar aklı kabûl etmişler,
aklın rûhun bir kuvveti olduğunu anlayamamışlardır.
Akıl kuvveti de fen bilgilerinin elde
edilmesine yarayan hikmet-i nazarî ve ahlâk ilimlerini
elde etmeye yarayan hikmet-i amelî kuvvetleri
olarak iki cinstir.
Rûhun yapıcı kuvveti, bilici kuvvetlerle edinilen
bilgilere göre iş yapar. Yâni insanda davranışları
yönlendiren akıldır. Akıl, hayvânî rûhun
şehvet ve gazap kuvvetlerini de idâre eder.Psikoloji ilminin asıl inceleyeceği saha rûhtur.
Çünkü davranış şekilleri, rûh kuvvetlerinden hâsıl
olmaktadır. İslâm âlimleri rûhun özelliklerini inceledikten
sonra, rûhun sağlıklı olması için usûller
geliştirmişlerdir. Rûh sağlığı bilgisine, Ahlâk
İlmi ismini vermişlerdir. Rûhun kötülükleri ahlâk
ilmi ile temizlenir. Rûhu kötülüklerden temizlenen
kişiler iyi huylu, iyi ahlâklı olurlar.
Rûh; şekli olmayan, his organları ile duyulmayan,
parçalanmayan, maddî olmayan, anlayıcı
ve idâre edici bir varlıktır. Rûh bedendedir, ölünce
bedenden ayrılarak maddî olmayan âleme karışır.
Rûh da, melekler de sonradan yükselmez,
yaratıldığı şekilde kalır. Rûh bedenle birleşince
yükselmek veya alçalmak özelliklerine kavuşur.
Rûh, bir sanat sâhibine benzer. Beden ise, bir sanat
sâhibinin elindeki sanat âletleri gibidir. Rûh,
beden atının üzerindeki süvâri gibidir. İnsanların
dereceleri bütün mahlûkların tam ortasındadır. İnsan
rûhu, kendisini yaratana uyarsa yükselir, meleklerden
de üstün olur, aksini yaparsa alçalır. Rûhun
alışkanlıklarına huy, denir.
Huylar iyi veya kötü işler yapmaya sebep olur.
Huy, rûhun kuvvetlerinden meydana gelir. Rûhun
kuvvetlerinin normal oluşu yanında aşırısı ve eksikliği
de çeşitli huyları ortaya çıkarır. Adâlet, iffet,
şecaat, hikmet gibi normal huylar yanında,
bunların aşırılığı ve noksanlığı da huy olarak yerleşmiş
olabilir. Batılı psikologlar psikanalizde
huylar ve altında yatan sebepleri inceleyerek huyları
düzeltme metodları üzerinde çalışmalara devam
etmektedirler. Halbuki İslâm âlimleri, psikolojinin
temeli olan ahlâk (rûh sağlığı) ilmini
asırlar önce kurmuşlardır. Esasen Sigmund Freud’un
id, hayvanî istekler, süperego, ahlâkî kontrol
mekanizması, ego aklın yardımı ile id ve süperego
arasındaki çelişkileri ortadan kaldırma fikirlerini
İslâm âlimlerinin kitaplarından ve kulaktan
dolma bilgilerle elde ettiği bir muhakkaktır. Psikologlar
bunun var olduğunu kabul ederek işe koyulsalar
işleri daha kolay olacak ve insanlara çok
daha fazla faydaları olacaktır.
PSİKOLOJİ
22
Eki