wiki

AZABLAR

AZ ABLAR; Anadolu beyliklerinde donanma
hizmetinde kullanılan asker. Osmanlı teşkilâtında
hafif yaya askeri. Azab, Arapçada evli olmayan,
bekâr erkek demektir.
İlk azab teşkilâtım Aydmoğlu Umur Bey İzmir’de
kurdu. Umur Bey Lâtinlerle yaptığı çarpışmalarda
azab denilen donanma askerlerinden
çok faydalandı. OsmanlIlarda ise, henüz yeniçeri
ocağı kurulmadan önce, azab teşkilâtı mevcuttu.
Azablar Anadolu’dan toplanmış dinç ve kuvvetli
Türk gençlerinden meydana geliyordu. Bunlar; yaya,
kale ve donanma azablan olmak üzere üç sınıftı.
Yaya azablan, harp vukûunda ihtiyâca göre 20
veya 30 hâneden bir kişi alınmak sûretiyle toplanırdı.
Diğer hâneler de seçilen bu azabların masraf
ve iâşelerini karşılamakla mükellef tutulurdu.
Askerden kaçmaması için her azabın bir kefili
vardı. Kaçtığı takdirde masraf bu kişiden alınırdı.
Azablar vergiden muâftılar. Kara savaşlarında
düşmanın ilk saldırısını karşılamak azabların vazîfesiydi.
Düşmanı ilk önce ok yağmuruna tutan
azablar, göğüs ğöğüse harbe girdiklerinde belli
bir plân dâhilinde iki yana açılırlar ve düşmanı topçu
kuvvetleri ile karşı karşıya bırakırlardı. İşte bu
anda Osmanlı topçusunun seri atışı sonunda düşmana
öldürücü darbe indirilmiş olurdu.
Azabların Muhârebe esnâsmda sayıları belirli
olmayıp, düşmanın durumuna göre çok veya az
olurdu. Ankara muhârebesinde ve İstanbul’un fethinde
20.000 azab vardı.Otlukbeli savaşında Anadolu azabları 20.000 ve Rumeli azabları 10.000 kişiydi.
Azablar kırmızı börk giyerlerdi. Silahları ise
ok, yay ve omuzda asılı pala ile kalkandan ibâretti.
Bâzan da mızrak, yâni kargı taşırlardı. Yaya
azabları ilk dönemlerden 16. asır ortalarına kadar
savaşlarda büyük hizmet verdiler.
On beşinci asrın başlarında azablar Osmanlı
Bahriye teşkilâtında da kullanılmaya başlandı.
Bahriye azablan kâbiliyetlerine göre kaptanlığa kadar
yükselme imkânına sâhiptiler. Bunların yedisekiz
tânesi bir bölük sayılır ve bölükbaşısına “reis”
denilirdi. Reisliğe ise “bâdhânî” denilen yelkencilikten
geçilirdi. Reisten sonra odabaşı ve ahçıbaşı
gelirdi. Reis aynı zamanda gemi süvârisi
olunca “vardiyan-başı” denilirdi. Süvârî olan reis
daha sonra kaptan olurdu. Ayrıca bölüksüz reis
sınıfı vardı. Kıdemli yelkencilerin terfi sırası geldiğinde
boş bölükbaşılık bulunmazsa, bunlara bir
rütbe olarak reislik, yer açılınca da bölüklü reislik
verilirdi. Deniz azabları arasında 150 kadar bölüksüz
reis bulunurdu. Bahrî azablarınm bir kısmı
tersânede bir kısmı da gemilerde hizmet ederlerdi.
Gemilerde bulunanlara “Azabân-ı donanma”,
tersânedekilere de “Azabân-ı tersâne” denirdi.
Azablarm tersâne yanında bir kışlaları vardı. Bugün
buraya Azapkapı denilmektedir.
Ayrıca hudut kalelerinde yaya azablarından
teşkil olunan bir azab birliği görev yapardı. Kale
içinde oturan bu askerlerin bir kısmı ulûfeli (maaşlı)
bir kısmı tîmarlıydı ve her kalede belli bir
mikdârı değişmez sayıda idiler. Ulûfeli azab lâyık
görülürse, tîmarlı olurdu. Azab teşkilâtı, Sultan
İkinci Mahmûd Han döneminde kaldırıldı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir