ASLAN (F e lis le o ); Alm.Löwe, Fr. Lion,
İng. Lion. Familyası: Kedigilyr (Felidae). Yaşadığı
yerler: Afrika, Arabistaft, İran ve Hindistan
bölgeleri. Özellikleri: 2 m uzunluk, 1 m yükseklik.
Erkeği 250 kg, dişisi 150 kg ağırlıkta. Ömrü:
25-30 sene. Çeşitleri: Meşhurları Senegal,
Kap, İran, Hindistan ve Berber aslanı.
Kedigiller âilesinin en büyük etoburu. Geniş
alınlı, güçlü çeneli, uzayıp çekilebilen tırnaklı,
.sarımtrak kısa ve yatık tüylüdür. Kuyruğunun ucupüsküllüdür. Erkek aslanın başının etrafı uzun ve
güzel bir yele ile süslüdür. Omuzlarının üzerine kadar
dağılan bu perçem, kızdığı zaman kabarır.
Görkemli yelesi, olağanüstü kuvveti, azamet
ve cesâretinden dolayı “Hayvanlar Kralı” olarak tanınır.
Yelenin boyun ve göğsü sarış şekline göre;
Berber aslanı, Senegal aslanı, İran aslanı, Hindistan
aslanı, Kap aslanı gibi çeşitlere ayrılırlar.
Aslanın dili büyük ve diken gibi sert kıllarla
örtülü olduğundan, yalarken avının derisini ve iri kemiklerin
etini sıyırır. Bu dehşetli hayvan, pençesi ile
avladığı canlı hayvanlarla geçinir. Kendi avından
kamını doyurunca geriye kalanı terk edip, bir daha
o leşi yemez. Hayvanat bahçelerinde bulunan aslanlara
günde 5-6 kg tâze öküz veya dana eti verilir.
Aslan; kuvvet, çeviklik ve cesâret sembolüdür.
O kadar kuvvetlidir ki, kuyruğunun bir darbesi
ile bir insanı devirebilir. Bir pençe darbesi ile de
bir atın bel kemiğini kırar. Gece, dere ve ırmak kenarlarındaki
sazlıklarda pusuya yatarak su içmeye
gelen ceylan, maymun ve zebra gibi hayvanları
bekler ve 60-70 km hızla avının üzerine hücum
ederek yakalayıp, parçalar. Dolaşmasına ve avlanmasına
mâni olan sık ağaçlı ormanlardan kaçınır.
Bütün gününü gölgede uyumak ve kendine
çektiği muhteşem ziyâfeti tembel tembel sindirmekle
geçirir. Gece bastırınca birden canlanır; zîrâ
aslan için avlanmanın tam zamânıdır. Genellikle
tek başına, bâzan da bir kaç aslan berâber avlanır.
Aslanlar aç gözlü değildir, av için kendi aralarında
döğüşmezler. Bir kaç aslan aynı avdan berâbercekarınlarını doyururlar. Erkeğinden daha ufak-tefek
olan dişi, en az erkek aslan kadar yırtıcıdır.
Bir sıçrayışta 4-5 m uzağa atlar. Fil ve gergedandan
başka büyük hayvanların hepsine saldırır.
Kükremesi dehşetli ve korkunç olup, geceleri
kükrediği zaman yarım saatlik mesâfedeki hayvanlar
bile korku ve heyecandan ürkerler.
Aslanın kuvvet ve cesâretine rağmen; insanlar,
üstü dal ve otlarla örtülü bir çukura düşürmek gibi
bâzı tuzaklarla onu yakalarlar. Bâzı Afrika yerlileri
etini yerler. Birçok bölgelerde de tüyünden
halı dokurlar. Aslan acıkmadıkça hiç bir hayvana
saldırmaz. Kendisine hücum edilmedikçe insanlara
dokunmaz. Böyle olmakla berâber bir defa insan
etinin tadını aldı mı, insanlar için ciddî bir tehlike
teşkil eder. Târihe geçmiş insan avcısı aslanlar
vardır. Aslan ehlileştirilebilir. Birçok oyun öğretilebilir,
fakat gerçek mânâda evcilleştirilemez.
Çiftleşme mevsimleri değişiktir. Dişi aslan
çiftleşmeden 108 gün sonra 3-4 (bâzan altı) yavru
doğurur. Yavrular gözleri açık doğarlar. Yavrularını
üç ay emzirir. Önceleri baş ve ayakları
benekli sırt ve kuyrukları enine çizgilidir. Zamanla
bu lekeler kaybolur. Anne ve babaları tarafından
üç yaşma kadar korunarak yetiştirilirler.
Üç yaşını dolduran erkek yavruların yeleleri çıkmaya
başlar, yedi yaşında olgunlaşırlar.
İnsanoğlu mümkün olduğu kadar aslanı, bulunduğu
yerden uzaklaştırmıştır. Mısır, Asur ve
Pers hükümdarları, aslanlarla savaşmayı sembolik
görev olarak kabûl etmişlerdir. On yedinci yüzyılda
bir Moğol hükümdarı 100.000 askerle aslanları
avlamıştır. 40 yıllık bir dönem içinde Romalılar,
Roma’ya 50.000’den fazla aslan getirmişti.
Geçen yüzyılın sonlarında Afrika ve Hindistan’ın
bâzı bölgeleri hâriç, her yerde aslanların
nesli tükendi. İnsafsızca katledildiler. Güney Afrika’da
çiftliklerin ve medeniyetin yayılmasıyla,
1860 sonuna kadar vuruldular, tuzağa düşürüldüler
ve zehirlendiler. En kibar cinslerinden olan siyah
yeleli Kap aslanının soyu tüketildi. Bugün
bâzı ülkelerde özel kânunlarla nesilleri korunmaya
çalışılmaktadır.
ASLAN
31
Eki