deha, olağanüstü zihinsel güç. ABD’li
psikolog Lewis M. Terman’ın yaygınlaştırdığı tanımıyla deha, standart bir zekâ testindeki başarı düzeyiyle ölçülebilen yüksek
zihinsel yetenektir. Terman’ın “gizil deha”
için öngördüğü zekâ bölümü (IQ) 140 ve
üstüdür; bu düzeye toplam nüfusun ancak
250’de biri ulaşabilir. Bazı uzmanlar ise
deha tanımı için daha yüksek bir standart
öngörür. Ama bu tanımıyla deha yalnızca
yüksek zihinsel yetenek anlamına gelir ve
gerçekleşmiş bir başarıdan çok bir gizilgücü
belirtir. Terim bu anlamda, henüz belirgin
başarılarla kendini gösterme olanağı bulamamış çocuklar için de kullanılabilir. Giderek yaygınlaşan ve belki de daha uygun bir
yaklaşım, bu tür çocuklar için “üstün yetenekli” terimini kullanmak ve toplam nüfusun ilk binde l ’lik diliminde yer alan
çocukları birinci-derecede, geri kalan nüfusun ilk yüzde 10’unda yer alanları ise
ikinci-derecede üstün yetenekli biçiminde
gruplamaktadır.
19. yüzyıl İngiliz bilim adamı Sir Francis
Galton’ın çalışmalarından kaynaklanan daha yaygın tanımıyla “deha”, gerçekleşmiş
başarılarla kendisini gösteren olağanüstü
yüksek yaratıcı yetenek anlamına gelir.
Ama bu başarıların gelip geçici bir değer
taşımaması ya da sözgelimi veraset yoluyla
iş başına geçmiş hükümdarlar örneğinde
görüldüğü gibi doğuştan gelen bir şansa
bağlı olmaması gerekir. Deha, gerek nicelik, gerek nitelik açısından yetiden farklıdır.
Yeti, özel bir iş türüne doğuştan gelen
yatkınlığı belirtir ve belli bir becerinin
görece çabuk ya da kolayca edinilebilmesi
demektir. Deha ise özgünlük ve yaratıcılık,
daha önce araştırılmamış alanlarda düşünüp
çalışarak dünyaya ancak bu yolla kazanabileceği bir değer katmak gibi öğeleri de
içerir. Dahilerin eşsiz katkıları genellikle
belli bir alanda ortaya çıkar; ama bu
kişilerin daha önceki gelişmelerini konu
alan araştırmalar genel zekâ düzeylerinin de
olağanüstü yüksek olduğunu göstermiştir.
Dehanın yapısını ve kaynağını açıklamak
için çeşitli girişimlerde bulunulmuştur. Bir
kurama göre deha, psikobiyolojik bakımdan insandan farklı bir türün özelliğidir;
in^an maymundan ne ölçüde farklı ise,
zihinsel ve duygusal süreçleri açısından dahi
de sıradan insandan o ölçüde farklıdır. Bir
başka kuram, dehayı nevroz ve psikoz ile
yakından ilişkili görür. Bu görüşün belki de
en tanınmış temsilcisi İtalyan kriminolog
Cesare Lombroso’dur. Modern psikanaliz
kuramına göre, nevroz ve psikoz gibi deha
da benlik ile çevre arasındaki temel çatış
madan kaynaklanmakla birlikte, bu çatış
maları, belirtileri ve ürünleri toplumsal
bakımdan yararlı ve değerli olacak biçimde
çözer. Araştırmalar, dahilerin zihinsel rahatsızlıklara, fiziksel zayıflığa ve bedensel
bozukluklara daha az eğilimli olduğunu
göstermiştir. Zekâ düzeyi “üstün yetenekli”
ya da “olası deha” biçiminde nitelendirilebilecek ölçüde yüksek olan çocukların da beden gücü, sağlık, duygusal ve toplumsal
uyum bakımından öbür çocuklardan genellikle daha üstün olduğu saptanmıştır.
Dehanın sistematik biçimde incelenmesine
öncülük eden Galton, dehayı, her insanda
değişik ölçülerde bulunan üç birleşik özelli
ğin (akıl, çaba ve çalışma gücü) aşırı
boyutlara ulaşmasıyla tanımlayan bir kuram
geliştirmiştir. Hereditary Genius (1869; Kalıtsal Deha) adlı kitabında, ölçü olarak
parlak başarılar alındığında, dehanın aile
içinde süregitme eğiliminde olduğunu gösteren ilk istatistiksel verilere de yer vermiştir.
O tarihten bu yana bilim adamları, değişik
bireylerin başarı düzeyleri arasındaki büyük
farkları açıklamakta, eğitim ve olanaklardan bağımsız olarak biyolojik kalıtıma ne
ölçüde başvurulabileceği konusunda görüş
ayrılığına düşmüşlerdir. Ama değişik görüş
lerdeki ortak nokta, dehanın hem kalıtsal
hem de çevresel etmenlerin bir işlevi oldu
ğudur. Olağanüstü başarıların kaynağındaki
özgün gizilgüç kalıtsaldır; ama bu gizilgücün
ürün verip vermemesi, hiç değilse bir ölçü
de olanaklara ve eğitime bağlıdır.
deha
04
May