Şafak, bu lâhza gönlüm uyanmamıştır.
Daha aşkın aleviyle yanmamıştır.
Sadece seyreder uzaktan hüsnünü,
Gözümü kamaştırır renklerin düğünü.
Sabah, sesimde bir ihtizaz var,
Yavaş yavaş doluyor içime bahar.
Bâdı saba esiyor şimdi kuytuda.
Başım dönüyor, kulağım uğultuda.
Öğle üzeri, birdenbire coşarak,
Gidiyorum yollarda koşarak.
Bilmiyorum neden kalbim çarpıyor,
Doluyor derûnuma gözlerindeki kor.
İkindi, artmıştır şimdi hevesim, .
Duyduğum halecanla kısılmakta nefesim.
Zülfün rüzgâr ile ederken imtizaç
Bakışların oluyor alevden bir taç.
Akşam, bülbüller hasret, yine rûyine
Ümid-i vuslat oldu, artık bir efsane.
Gölgeler sarıyor kararan yolları.
Belki de bundan kesildi yüzüm sapsa*–!.
Gece, bu karanlık bahçede sen yoksun,
Hâlâ yakıyor gönlümü çeşmindeki efsun.
Arıyorum gülzârda o güzel sayhanı,
Karanfiller, güller taşıyor rayihanı.
Şimdi ben herkesden daha bikesin,
Kalmadı içimde bir tek hevesim.
Anarak enginde geçen günleri,
Senin yâd ediyorum, ben ey peri