B ir okuyucuma: Anne ve babanıza yapmakta olduğunuz iyilik ve hürmetleri katiyyen küçümsemeyiniz. Onlara yapacağınız en küçük saygı ve itaat sizin Ahiret saadetinizi temin edebilir. Nitekim en küçük isyan ve itaatsizlik de Ahiretinizi yıkabileceği gibi..- ‘ Bu mevzuda size tarihi bir hadise zikretmek isterim: Biliyorsunuz insanların en efdali Ashab-ı Kirâmdır. Ashab-ı Kiramın da kendi aralarında en efdalleri Ashab-ı Suffa’dır. Ashab-ı Suffa’dan da efdal bir kimse ararsanız Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali (Radıyallahü anhüm)ü bulursunuz. Bunlardan sonra peygamberler gelir. Hem âşere-i mübeşşereden, hem de ilk halifelerden olan ve kendilerinden daıha efdal kimse bulunmayan bu eşsiz insanlardan Halife Hz. Ömer’le Hz. Ali’nin kendilerinden daha efdal görüp, şefaat ümit ettikleri birini haber vereyim mi? Ki bu iki halifenin imrendikleri o adam, ne halifedir, ne de ismi cismi bilinip duyulan meşhur biridir. Sadece bir köylü, hepsi o kadar. Bir gün Halife Hazret-i Ömer’le Hazret-i Ali birlikte Kâbeyi tavaf ediyorlardı. Bir ara sırtına yüklendiği bir ihtiyarla tavafa devam eden bir adam gördüler. Bu adam Resul-ü Ekrem Efendimizden anneye, babaya itaat ve hürmetin ne demek olduğunu iyi öğrenmiş fakir bir köylüydü. Bunun için bir iskelet, hatta aynadaki bir suret halinde kalan yaşlı annesini sırtına sarmış, Kâbe yi tavaf ettiriyor, bir çocuk gibi taşıdığı annesinin rızasını, duâsmı almak için’azami dikkat gösteriyordu. Bir başka köylü yaklaşarak bu adama: «— Nedir o sırtındaki! Sen eşek misin ki sırtında, yük taşıyorsun!» diye mırıldandı. Bu zat hiç tereddüt etmeden cevap verdi: Evet ben annemin eşeğiyim. Hem de öyle eşe ğiyim ki, ürksem dahi onu sırtımdan düşürmem. Baş ka eşekler gibi taşımaktan usanmam- Çünkü annemin ^ beni kanımda taşıdığı ve büyütünceye kadar yaptığı hizmeti, benim şu küçük hizmetimden çok daha fazladır!» Bu cevabı biraz öteden dinlemiş olan Halife Hazret-i Ömerle Hazret-i Aü, birbirlerine bakıştılar, İmş.m-ı Ali: «— Yâ Ömer! Tavafı, anasının eşeği olduğunu söyleyen şu zat ile yapalım. Belki ontm hürmetine bizimki de kabul olur, ona inen rahmet-i ilaıhiyyeden biz de is tifade ederiz.» dedi. Ve Ashab-ı Suffa’nm dahi büyüklerinden olan bu iki halife bu köylünün arkasına düşerek tavafa başladılar. Bu sırada anne, babaya itaat edip, kalblerini kazanmanın ne lcadar büyük ve ulvî bir hizmet olduğunu Resulüllah’dan tam mânâsıyla öğrenmiş olan köylü, sıkı s ı kıya tuttuğu sırtındaki yükü ile tavafa dtevam ederken şu cümleleri tekrarlıyordu: «— Ben annemin eşeğiyim. Başka eşeklere gelen usajiç bana gelmez. Ürksem dahi onu sırtımdan düşürmem. Çünkiî onun beni kamında taşıdığı ve büyütünceye kadar yaptığı hizmeti, benim ona yapmakta oldu ğum şu basit hizmetimden çok daha fazladır.» Acaba insanlar içinde kendilerinden daha büyük ve efçlal kimse bulunmayan bu eşsiz zevatm bir köylüyü kendilerinden daiha makbul saymalarına, onun hürmetine dualarının kabul olacağım ummalarına ne sebep oluyordu-? t Perişan kıyafetli bir köylüyü Halifelerin dahi imrenecekleri hale getiren hangi meziyeti idi?
ANNE- VE BABA HAKKI
23
May