KOMŞU HAKKI
Komşu (hakkı ancak helâllaşmak suretiyle ödene bilen mühim bir haktır. Bu sfebeple kömşulârı incitmemeye gayret etmeli, haksız olarak incitmiş, darıltmışsak bir münasebetini bularak helâllaş- malı, haklarını helâl ettirmeliyiz. İBazı günahlar başkalarına hayır, hasenatlar yapmak suretiyle affettirilirse de, kul hakkı böyle değildirKul hakkından kürtulmak için hakkını üzerimize aldığı mız insanla helâUaşmamiz gerekmekte, kırdığımız gönlünü yeniden kazanıp, sevgisini tekrar celbetmemiz icabetmekteidir. Bu mfevzuda bir Asr-ı Saâdet vak’ası kaydeyleinek isterim, * Hazret-i Seleme, kul hakki ile alâkalı bir hâtırasını şöyle nakleder: — Ben çarşıda gezerken elinde bir kamçıyla Ömer’i gördüm. Yollardan taşlan kenarlara’ atıyor, başkalarına da aynı şeyi tavsiye ediyordu. Yanıma yaklaştığı sırada yine eğildi, bir kerpiç kırığı alarak doğruldu. Gözü bana takıldı. — Ya Seleme yollardan geçerken taş diken odun gibi şeyleri görürsen kenara at da, mü’minleri rahatsız etmesin, buyurdu ve ellerindeki kerpiç parçasmı da yolun kenarına doğru fırlattı. Yolun kenarına düşen sert K erpiç parçası yuvarlanarak gelip benim ayaklanma dokundu. Bu hâdisenin üzerinden uzun bir müddet geç mişti. Yine bir gün Ömer’i aynı yerden geçerken gördüm. Bu defa bana: — Ya Seleme, bu sene Haec’a gidecek misin? diye sordu. — Nasip olursa inşaaJlah niyetim vardır, dedim. Beni yanma alan Ömer evine götürdü, içi para dolu bir kese vererek, bunu Hacc’a gittiğinde yolda harçlık edersin, üye ısrarda bulundu. Ben: — Ya Emir-el Müminin! Hac için gereken harçlığım vardır, dedimse de O, şöyle devam etti: — Bu sana bir ihsan değildir. Bende olan hakkını affetmen için bir istirhamdır. — Ya Emir-el Mü’minin, benim sizde bir hakkım yok ki, dedim. Buna da şöyle cevap verdi: — Senin bende hakkm vardır. Geçende yollan ayıklarken attığım bir kerpiç senin ayağına kadar yuvar lanıp parmaklarını incitti. O günden bu yana içimde bir sızı halinde o hâdise beni rahatsız etmekte devam ediyor, bir münasebetini bulup da bu mü’mine hakkını helâl ettirsem diye bekliyordum. Hamd olsun ki, şimdi bu imkânı buldum. Sen hakkını helâl et, yeter! İslâm büyüklerinin kul hakkından bu derece kaçmmalan gösterir ki kul hakkından doğan günahlar başka günahlara benzemez. Kul hakkı, komşu hakkı ancak helâllaşmak suretiyle affedilir. En iyisi komşunun hatırını kırmamak, darıltma mak, onunla yeniden helâllaşmak zorluğu- ile karşılaşma’ mak için îslâmın verdiği güzel ahlâkı bilfiil yaşayarak, komşuya da örnek olmak, onu incitmemektir. i Bizler Mâmın bahşettiği bu ulvî desturlar sayesin- ) de insanları incitmekten şiddetle çekiniriz. Fakat, bu v ulvi düsturları hesaba katmayacak kşıdar ‘gafilleşenler, * mü’mi’n komşulannı rahatsız etmekten çekinmezler, kul hakkı diye bir şey bilmediklerinden kendilerini Cehennemin gayyasına müstahak etmekle kalmaz, bizleri de rahatsız, ederler. Giyim kuşamına aon derece dikkat eden kibirli ve kinci bir adamı, öldükten sonra komşulan rüyalarında görmüşler; Sağlığında çok yakışıklı, . giyim kuşamına son derece dikkatli bu kırıcı adamın eli, yüzü yara bere içindeymiş: — Ne -oldu sa.na, boylé şeyler yoktu sende? diye sormuşlar. Adam inleyerek cevap vermiş: — Ah sormayın, ben komşulunun küçük görür, otilarla konuşmaz, adam yerine saymazdım. Bana darıldıklarına da âsla kıymet Vermeden, onlari sık, sık rahatsız ederdim. Simdi kabini, kırdığım o komşularımın hakkım ödemezsem yüzlerimde, ellerimde gördjiğünüz bu yaralar böyle devam edecek, haklarını helâl edinceye kadar bu ıztıraplanmı bütün şiddetiyle yaşayacağım. Acıyan komşulan bu zavallıya jöne haklarını helâl etmişler dé, zalim olduğu- kadar da mütekebbir olan adam bu cezadan kıjrtulmuş, «îrşad» kitabı da bu hâdiseyi ibret olsun diye yazarak dikkatimize arzetmiştir.