ANA HAKKI
BüyükSahabi IJazret-i Selman-ı Farisî anlatıyor :• .Günlerden bir gün Resûl-ü Ekrem (A.S-M-) bana: — Ya Selman, gariplere gidip onları ziyaret ede- ‘im, buyurdu. Ben de:
Ya Resulellah, garipler kimlerdir, dedim? Efendimiz: — Garipler o kimselerdir ki, dünyadan göçmüşler, arkalarından rahmet okuyan kimseleri kalmamıştır, buyurdular. Sonra beraberce Medine’nin kabristanına vardık. Kabirleri ziyaret esnasında Efendimiz bir kabrin önünde ağladı. Göz yaşlan elbiselerini ıslatmcaya kadar bu ağlama devam etti. Ben sorup: — Ya Resulellah, bu ağlamanızın sebebi nedir, vahiy nazil oldu da onun için mi ağlıyorsunuz, dedim? — Bu kabirde yatan gence şiddetle azab olmakta, •Cebrâil bana geldi, bu gencin neden kabir azabına uğ radığını sordum- Anasına yaptığı hakaretlerden dolayı hu azab’i elime düçar olduğunu haber verdi. Onun için ağlıyorum, diye izahatta bulunduktan sonra şöyle emir ’buyurdular: — Ya Selman, git Medine halkını çağır, herkes kendi mezarının başına toplansm, bakalım bu kabrin ba şına kim gelecek? Ben de gidip bütün Medine halkını çağırdım. Herkes hölük bölük kabristana gelip, yakınlarının mezarları ba şına dikildiler, ancak Resulüllahın azab olduğunu bildirdiği mezara kimsenin geldiği görülmedi. Hazret-i Resulüllah: — Ya Selman, bu gencin anası vefat etmişse kıyamete kadar azab görecek, buyurdular. O sırada ihtiyar bir kadın elindeki asasma dayanarak bulunduğumuz kabrin yanına gelip orada eğlendi. Hazret-i Resulüllah: — Valide, burada yatan senin neyindir, buyurdular. Kadın: — Oğlumdur ya Resulellah, dedi. Efendimiz oğluna dargın olup olmadığını sordu! Kadın: Ya Resulellah dargınım. Her gece eve geç gelir di- Bir gece kapıyı açmakta geç kalmıştım, bana hakaret edip, kalbimi kırdı. Ondan sonra da çok yaşamadan vefat etti, dedi. — Ona hakkına helâl etmedin mi, diye sorunca kadıncağız kabre bakıp ağlayarak: — Ben ona halen dargınım, küçükken babadan yetim kaldı, yemedim yedirdim, giymedim giydirdim, onu gözümden fazla sakmır, esirgerdim. Bana öyle hakareti lâyık gördükten sonra içimden affetmek gelmiyor, diye cevap verdi. Bunun üzerine Resul aleyhisselâm,: — Öyleyse şu kabre bak, buyurdular. Kadıncağız kabre bakıp da oğlunun ateşler içinde: — Beni kurtar anneciğim! diye feryad ettiğini mü- şahade edince, derhal hakkını helâl etti ve el açıp oğlunun kurtulması için. Allah’a yalvarmaya, Resulüllah’dan şefaat dilemeye başladı. Anne hakkını, helâl ettikten sonra derhal kabir azabı durdu. Bir cehennem çukuru olan o mezar derhal bir Cennet bahçesi haline geldi. Hazret-i Resulüllah buyurdular ki: — Kabri â z küçük görmeyiniz. Mezarlar ya Cehennem çukurlarından bir çukur, yahut da Cennet bahçelerinden bir bahçedir. ■— Aziz Kardeşim! anan, baban hayatta ise onların! rızasını al, (Islâma muhalif olmayan) emirlerini yerine getirmekte ihmal gösterme. Vefat etmişlerse İslâmî hayat yaşayarak hayırlı bir evlâd olduğunu isbat et ki, kazandığın sevaplardan, onları da hissedar kılmış olasın. Yoksa âsi evlatlar için azap kabirde başlamaktadır.