Kişinin bizzat kendidavra- nışlahnda rahatça düşünme ve bir karara varma sfer- besiliği. Vicdan, insanı kanaat ve aınmte .iktidarından uzak çekmek, demek olan insanın içindeki hâdiseler değildir. İnsanın dışını içinden böylece ayırmak,’ bugünkü felsefî ve psikolojik bilgilere göre mümkün değildir. Vicdan hürriyeti, herşeyden önce insanın, vicdanının özel dünyası üzerinde mutlak bir şahsiyet hakkı, bu sahaya her türlü müdahaleyi yasaklama hakkı içinde yer alır. Bu sebeple hiç kimse kanaat ve düşüncesini açıklamaya zorlanamaz. Bu açıklamayı temin etmeye matuf her türlü teşebbüs -tehdit veya maddi zarar vermek süreriyle yahut ilâçlarla veya hipnotizma yolu ile olsun- kesinlikle kabûl edilemez ve istisnasız yasaktır. İnsan, vicdan hakkındaki meselelerde “susmak” hakkına sahiptir. Vicdan hürriyeti çerçevesinde, hiç kimseye kendi dinî veya felsefi kanaati hakkında soru sorulamaması prensibi de vardır. Fakat soru sorulan kişinin veya bir başka şahsın hukukî statüsü o kişinin açıklama yapmasına bağlı ise, bu hususa ait olmak üzere ilgili kişiye sorular sorulabilir. Meselâ, dinî fiillerden dolayı mahkumiyette yahut harp hizmetini yerine getirmekten kaçınması halinde verilecek ceza için ilgiliye suâl sorulması gibi. Ancak suâl sorulan cevaptan imtina etmekte serbesttir. Şüphesiz o kişi, susmasından doğan neticelere katlanmak zorundadır.
Literatürde ve tatbikatta genellikle vicdan hürriyeti; “Din ve Vicdan Hürriyeti” şeklinde kullanılmaktadır. Her memlekette, din ve vicdan hürriyetinin, diğer hürriyetlere nazaran farklı bir yer işgâl ettiği görülür. Eğer bir memlekette hürriyetleri tahdit edici bir mevzuat varsa, bilhassa din ve vicdan hürriyetinin mahiyetine uygun bir şekilde tatbik edilmemesinden dolayı insanlar ızdırap içinde yaşarlar. İnsanların kafalarındaki ve kalblerindeki ulvi olarak saydıklan değerlere bağlı kalmak ve onlan tatbik etmek ihtiyaçlan ve mecburiyetleri, din ve vicdan hürriyeti konusunda onlara geniş bir biçimde istifade imkânı ve hakkının tanınmasını gerektirmektedir. Fakat vicdan hürriyeti herkese her istediğini; istediği şekilde yapmak serbestliğini vermez. Zira sınırsız hürriyetin sonu zulüm ve istibdatla biter. Liberal sistemi benimsemiş devletler Anayasalarında, din ve vicdan hürriyetini açıkça düzenlemişlerdir. Fakat totaliter devletlerde ve komünist ülkelerde din ve vicdan hürriyeti mevcut değildir. Memleketimizde 1982 Anayasası ve önceki Anayasalar din ve vicdan hürriyetini açıkça düzenlemişlerdir. 1982 Anayasasının 24. maddesinde “Herkes vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir…. Kimse, ibadete, dinî ayin ve merasimlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz” hükmü mevcuttur (Bkz. Laiklik). İslâm Dininde Vicdan Hürriyeti: İslâm Dininde insanlar için asıl olan hürriyettir. Bütün insanlar dünyaya hür olarak gelirler. İslâmiyet, kâfirlerin İslâma davet edilmesini emrediyor, fakat onları zor kullanarak müslüman yapmayı yasaklıyor. Allahü teâlâ “dinde zorlama yoktur” emr-i ilahiyesi ile bu gerçeği Kur’ân-ı kerimde haber veriyor. İslâmiyet gayri müslim vatandaşlara da iyi davrânılmasını emretmiş, onlara her türlü baskı ve istibdatı yasaklamıştır. Tıpkı, müslümanların o|duğu gibi, İslâmın adaletine sığınmış olan zımmîlerin (hıristiyan-ve yahudilerin) de, can, mal, ibadet, haklan mevcuttur. İslâm Dininde, bir müslümanın hayat hakkı ne kadar mukaddes ise, gayri müslimlerin haklan da aynı ölçüde korunmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hususta “Kim zımmîlerden bir kişiyi öldürürse kokusu yetm iş senelik mesafeye ulaştığı halde yine de Cennet kokusunu alamaz.” buyurmuşlardır. Darü’l-İslâmda zımmîlerin kanı haramdır. Bir zımmîyi kasten öldüren bir müslümana, kısas olarak ölüm cezası verilir. Asr-ı Seadette, bir müslüman zımmîlerden birini öldürmüştü. Durum Peygamber Efendimize (s.a.v.) haber verildiğinde katilin öldürülmesini emretti. Bu tatbikat, Dört Halife döneminde ve sonraki İslâm Devletlerinde de aynen devam ettirilmiştir. Bu hususta binlerce hâdise mevcuttur. İslâm Dini, gayri müslimlerin mal emniyetini de sağlamıştır. Zımmîlerin malları da, müslümanların malları gibi haksız yere gasp olunamaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hususta; “… Kim gönül rızası olmadan, onlardan birşey alınırsa kıyamet gününde ben mazlumların tarafını tutacağım.” buyurmuştur. Mısırlı hıristiyan bir kadın, evinin bir kısmını yıkıp cami arsasına kattığı için Âmr İbni Âs’ı, zamanın halifesi Hz. Ömer’e şikâyet etti. Hz. Ömer,Âmr İbni Âs’dan sorduğunda, evin değerinden fazla para teklif ettiği halde kadının râzı olmadığım, neticede hâzineden kendisine bir miktar mal ayrılıp cami yapımı için evini yıktırdığını söyledi. Hz. Ömer, buna îslâmiye- tin izin vermediğini beyan ederek, yapılmış olan caminin hırıstiyan kadının arsasına taşan kısmının yıkılıp yeniden yapılmasını emretti. İslâm Dini, bilhassa ibadet hürriyeti konusunda tam bir vicdan hürriyeti vermiştir. Zımmîler, kendi yerleşme bölgelerinde istedikleri şekilde her türlü âyinleri, dinî merasimleri yapabilirlerdi. Müslüman bir erkekle evlenmiş olan zımmî bir kadın, kendi dinî üzere yaşamaya devam edebilir. Onu kiliseye veya havraya gitmekten menetmek uygun görülmemiştir. Azınlıkların ve zımmîlerin ibadethaneleri, mabetleri de can ve mallan gibi korunmuştur. Harp yolu ile alman yerlerin dışında, sulh yolu ile alınan yerlerde de zımmîle- rin mabetlerine, dinlerinde kutsal sayılan yerlerine kesinlikle dokunulmamıştır. Gayri müslimlerin medenî hakları da vicdan hürriyeti çerçevesindedir. Zımmîler, evlenme ve boşanma gibi konularda kendi dinî inançlarına göre serbestçe hareket edebilirler. Fakat müslüman bir kız gayri müslimlerden bir erkekle aslâ evlenemez. Zımmîlerin ikâmet ve seyahat hakları da, vicdan hürriyeti çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bazı istisnalar ve zaruretler dışında zımmîler istedikleri yere yerleşebilirler ve istedikleri yerlere gidip gelebilirler. Gayrimüslimlerin ve zımmîlerin. eğitim ve öğretim haklan da İslâm Dininde serbesttir. İslâm Dinini öğrenmeye kesinlikle zorlanamazlar. Gerek kendilerine ait okullarda, gerekse devletin belli eğitim müesseselerinde kendi dinlerini tahsil etmek hak ve yetkisine sahiptirler. Zımmîlere bu kadar geniş hak ve hürriyet tanınması, İslâmiyetin vicdan hürriyeti konusunda oldukça hoşgörülü olduğunu göstermektedir.
Vicdan Hürriyeti
06
Haz