ÜLKÜ TAMER
Çürümüş salı gibiydi. Çitler, çitler.
O da herkes kadar sığır keserd,
Ve şenlikleri kutlarda küllerle kaplı yüzü.
Pazar günleri içkievine iner.
Yarışmaları, oyunları görürdü.
Gülerdi ihtiyarın yüzü.
Bakıyor banaa diyor ki :
Geçelim karşı kıyıya işte Hırsız’ın sandalları.
Sisyphos, tepeye çıkardığında kabasını,
Yine bıraktığında, çalmıştı.
Herkes, yazarlar bile kayasına bakarken
Ufacık eliyle çalmıştı Hırsızın ayaklarından.
Gidelim , yoksa poyrazı başlatırlar;
Bizi Zeus bile sevmez olur o zaman.»
Kısa bir yazı bırakıp geride
Geçiyoruz, çıkıyoruz damarlarından
O saydam gürültünün.
Her yerde eskiliğin tümsekleri var
Sürgünlerin yıpranmış gemisine bırakılan:
İhtiyarın yüzünde gülümser çitler var.
Yel başlamasın, diyorum,
«Küller savrulur, o çalgının sesi duyulur.
Salın izi yürüyor katılmış balda,
Köpük geliyor kıyıdaki otların arasından.
Suskunluğun ihtiyarı bakıyor bana, diyor ki
«Nasıl uçuyor salım, bak bana,
işte, sırığımı bile kullanmıyorum
Dümeni bile kullanmıyorum, gidiyor salım;
Artık parslar bile korkutamaz beni.
O çalgının sesi geliyor kulağıma,
İhtiyarın yüzünde yılanlar yok,
Ve gözlerinin uğrak yerinde aşk söyleniyor.
Birdenbire o köpek ve kayalar çıkıyor.
Diyorum ki alın size yemişler sunuyorum;
Pıhtıların güneşine geçeceğim, bırakın
Benim dalgın ihtiyarım da geçecek şimdi.
Bakın, bakın, yüzüne bakın,
Bir zamanlar nasıl pas kokardı,
Ama şimdi
İçkiye karşı sevgi bürümüş, bakın*
Bırakın geçsin şu sevinçli öfkenin yüzü.
Fırtınaların köpeği bırakmıyor bizi;
Arkasını yüce kayalar kaplamış.
Küflenmiş nar ağaçları örtmüş tepelerini.
«Hades öldü.»
Artık yargılar bile korkutamıyor ihtiyarı
Durmadan bağırıyor: «Hades öldü. Hades öldü.
Onu biz öldürdük, işte bu adam, kolundaki boğa
Ve ben öldürdüm, ırmağın sonsuz ihtyarı.
Artık kesilmez yağmurların sığırtmacıyım.»
Bir gürültü oluyor tepemizde: Sisyphos,
Yeni bir Herakles gibi kaldırmış kayasını
Köpeğin üstüne fırlatıyor. Kan.
Ve kanın dinişi.
Kısacık bir yaz kadar sürdü ırmağa karıştı.
A rtık gideriz, gideriz.
«Hoşçakal Sisyphos. Kim bilir,
Belki beyaz bir kulübeye kaparlar bizi,
Birazcık şiir bırakırlar yanımıza,
Belki küller savrulur, sesi duyulur o çalgının.
Evet, birazcık şiir bırakırlar yanımıza,
Ve güzü biraz daha uzatırlar belki.
Sisyphos, hoşçakal
Önce bu boğayı götürmeliyim dedim .
«Hades ardımıza düşer yakında,
Usulca kanım akar ihtiyarın da
Gecenin lekeleri sarmış yüzünü.
ÜLKÜ T A M E R