Bir ülkenin diğer ülkelerle olan ekonomik münasebetlerinin yürütüldüğü, ülkeye giriş ve çıkışların yapıldığı merkezlere verilen ad. Gümrük,insanın ihtiyaç duyduğu her türlü eşyanın milletlerarası hareketleri mevcut olduğu için doğmuştur.Bugün bütün ülkeler, gümrüklerle ilgili çeşitli ekonomik politikalar uygulamak durumundadır. Böylece gümrüğe gelen çeşitli mallar, kanunda gösterilen vergi,harç ve resimler ödendikten sonra, ülkeye girmektedir.Bu muamelelerden hem devlet gelir elde etmekte ve hem de ülkede üretilen malların diğer ülkelerde üretilen mallar karşısında rekabeti sağlanabilmektedir.
İslâm ülkelerinde gümrük ve geçiş rüsumlarının konulması, Hz.Ömer zamanında başlamıştır. Müslüman olmayan ülkelerin müslüman tüccarlardan vergi almakta ısrar etmelerinden dolayı, Hz. Ömer bu duruma karşı tedbir alınmasını emretti. Böylece gümrük vergisi tesis edilmiş oldu. Uygulamada, müslümandan gümrük vergisi alınmazdı. Fakat zımmîden (Gayrimüslim vatandaştan) yirmide bir, yabancılardan, onların müslümanlardan ne kadar aldığı biliniyorsa o kadar, bilinmiyorsa onda bir alınırdı. Eğer yabancının mensup olduğu devlet,müslümanlardan gümrük vergisi almıyorsa ondan hiç alınmazdı. Çok az miktardaki malın gümrüğü olmazdı.
Abbasiler, Emeviler, Selçuklular, Gazneliler ve Osmanlılar’da dini emirler esas olmak üzere, zamanın şartlarına ve devletlerle olan münasebetlere göre gümrük vergisi tesbit edilmiş ve uygulanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Fransız ve Venediklerin lehine gümrük uygulaması yapılmıştır. Ondokuzuncu asır ortalarına doğru İngiltere, Rusya ve bazı Avrupa devletlerine düşük gümrük vergisi uygulanmasında bulunulmuştur. Yine bu asrın ikinci yarısında, ziraat ürünleri ile bazı sanayi mamüllerinin ihracını teşvik için, ihracatta alınan gümrük vergisi düşürülmüş, ithalattaki nisbet ise artırılmıştır.
Ülkemizde, dünyadaki ekonomik krize yol açan Birinci Dünya Savaşının getirdiği büyük sıkıntılar, 1914 yılından itibaren gümrükle ilgili yeni tedbirlere başvurulmasını gerektirdi. 1916 da çıkarılan kanunla himayesi düşünülen yerli zirai ve sınaî mamüllerinin benzerlerinin ithalinde, % 1 0 0 e kadar varan, hatta geçen gümrük vergi nisbetleri getirildi. Aynı kanunla ülkede ihtiyacı hissedilen eşyanın ithalinde bu nisbet %1 olarak tesbit edilmiştir. Yine bu tarihlerde hazırlanan gümrük tarife rehberinde, ilk defa olarak vergileme tekniğinde “Spesifik” sisteme geçilmiştir. Spesifik sistemde vergi matrahını ithal konusu eşyanın ağırlığı teşkil ediyordu.Yine bu uygulamayla zirai ürünler, kerestecelik,konservecilik, pamuklu eşya üretimi teşvik ve himaye edilmiş, bugünkü uygulamalarda da yeri olduğu gibi,yüksek nisbetlerde vergilendirilmişti. Yine yukarıda zikredilen kanunla, uluslararası ticarette ve bugünkü gümrük mevzuatımızda yeri olan “En ziyade müsaadeye mazhar millet” kaidesi getirilmişti. Böylece Osmanlı ülkesi mallarına indirimli gümrük vergisi uygulamayan ülkelerin mallarına % 1 0 0 e varan gümrük giriş vergisi tedbirleri konmuştu
Netice olarak, Osmanlı Devletinde, zamana göre değişen ekonomik ve milletlerarası siyasi konjonktüre göre başarılı bir gümrük sistemi uygulandığı rahatlıkla söylenilebilir. Nitekim Rumi 1334 ve milâdî 1918 de çıkarılan gümrük kanununun bir kısım hükümlerinin 1973 yılına kadar yaşaması da bu görüşü doğrulamaktadır.
Yakın tarihimizde gümrük sistemimizde yapılan en önemli değişiklik, spesifik tarifenin terkedilerek, advaloren
tarifeye geçilmesi olmuştur. 1955 yılına kadar kullanılan spesifik tarifede vergi sayı, baş, ağırlık, adet üzerinden alınıyordu. Kabul edilen Advaloren tarife sistemine ise, cins cins, madde madde sıralanan eşya için belli usûllere göre tesbit edilecek “Gümrük Kıymeti” üzerinden o eşyanın hizasında gösterilen nisbetlerde vergi alınmaya başlandı.
1334 tarihli son Osmanlı Gümrük Kanunu 11.5.1949 tarihinde yayınlanan 5385 sayılı kanunla değiştirildi. Cumhuriyet döneminin ilk gümrük kanunu budur. Bu kanunla Türk Gümrük Sistemi yeni şartlara intibak ettirilmişti. Ancak değişen ekonomik, sosyal ve milletlararası şartlar karşısında bu kanunun da âtıl kalması üzerine, 1.2.1973 tarihinde yayınlanan 1615 sayılı kanunla, Türk Gümrük Sistemi yeniden şekil almıştır.
Gelen hükümetler kanunun ruhuna sadık kalmak şartı ile mevcut ekonomik şartlan düşünerek yayınladıkları
tüzükler ve sirkülerle kanunun uygulamasına kolaylıklar getirmektedirler.