Bu, hem imama, hem de ona uyanlara müstehabdır. Çünkü bu konuda birçok sahih hadîsler vârid olmuştur. Tâki namazdan sonra Âyet-i Kürsî’yi okuyan o eşref-i vakitte büyük beşarete ve cennetin yüksek derecelerine erişmiş ola… el-Bur- han adlı kitapta da bu husus belirtilmiştir. Meşâyihdan bir kısmı Âyet-i Kürsî’yi namazı müteakip aşikâr okumayı mekrûh, gizli okumayı vâcib saymışlardır. Aynı zamanda her ferdin okumasını da gerekli görmüşlerdir. Fukahadan. bazısı da bu yerde aşikâr okumanın daha iyi ve daha faziletli olduğunu, müezzin okuyunca cemaatin dinlemesinin daha sevaplı bulunduğunu söylemişlerdir. Çünkü Kur’ân’ı dinlemek onu okumaktan daha sevaplıdır. Cenâb-ı Hak: «Kur’ân okununca onu dinleyin!» buyuruyor. Namazda imam Kur’ân okurken onu susup dinlemek farz, namaz dışında müstehabdır.*” Ben kulların en zayıfı (iyilik ve ihsan sahibi olan Allah ona geniş yardımda bulunsun) diyorum ki: — Farz namazlardan sonra Âyet-i Kürsî okumak şu zamanımızda hem imama, hem de ona uyanlara gereklidir. Buna vâcib de diyebiliriz. Çünkü müezzinlerin çoğu bilgisizlikleri sebebiyle kırâati lâyıkıyle yerine getiremiyorlar. Okudukları zaman hayli hata, yanlış yapıyorlar. Makam bilmedikleri için gelişigüzel bir âhenk vermeye çalışmakta ve bazı yerlerde harf ziyadeliğine bile yol açmaktadırlar. Bazı yerlerde ise harfleri noksan bırakmaktadırlar. Kur’ân’ı tecvîd bilmeyen kimseden dinlemek, işitme âfetlerinden biridir. Müezzinlerin çok defa harf fazla ettiklerine bir misal verecek olursak, Rabbenâ ve lekel hamd cümlesini gösterebiliriz. Çoğu Hamd kelimesini bu makamda telâffuz ederken (H) ile (MİM) arasına bir elif sokar, Hamd yerine Haamd der. Namazda da, tediyede de böyle bir fazlalık yaparlar. Bir örnekdaha verelim: Sallû alâ Muhammed diyecekleri yerde: Sallû alâ Muhaammed diyerek (H) ile (MİM) arasında bir elif sokarlar. Bazısı hem böyle yapar, hem de (MÎM) ile (DAL) arasına da bir elif ilâve ederek Muhammad der. Cuma günleri ise Vel- hamdü lillâhi Rabbil âlemin derken birçok harfler ilâve edip kelimelerin şeklini değiştirirler. Zikir ehlinden de bir kısmı Kelime-i Tevhîd’i zikir yollu telâffuz ederken bazı harfler ilâve ederler. Lâ ilâhe’nin hemzesinden sonra bir (Y) harfi, îlâh kelimesinden sonra bir elif ziyade ederler. îllâ hemzesinden sonra bir (Y) ilâvesinde bulunurlar. Bunların hepsi de haramdır. îcmâ ziyâde ve noksanı haram kılmıştır. Bu bütün vakitlerde böyledir. Görülüyor ki bahsettiklerimiz Allah’ı günah işlemekle zikreder ve ona bu ölçü içinde ibâdet ederler. Dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiştir. Oysa onlar güzel iş yaptıklarını sanıyorlardı. îşte zamanımızın müezzinleri (mevlidhanları) çeşitli makam ve mahfillerde ve beldenin ileri gelenlerinin bulunduğu topluluklarda böylesine yanlış makamlar tutturup ya fazla ya da noksan harf ve kelime ara yere sokarlar. İmam Şâfiî (rahmetullahi aleyh) diyor ki : Çağın kaadılan gerçekten sapıttılar. Noksanlık içinde oldukları pek aşikâr Dini dünya karşılığında sattılar onlar Ticaretleri hiç de onlara sağlamadı kâr.. Yine ben fakir diyorum ki: Arap diyarında bazı beldelerde Kadiri şeyhlerinden ve ilim adamlarından öylelerini gördüm ki onlar belli zikir ve duâlarda harf fazla yaparak ve nok- şan bırakarak Allah’ı anarlar. Onlara niçin böyle yaptıklarını sorduğumda bana şu cevabı verdiler: __ Biz zikir ve duâları meşayihımızdan bu şekil alıp öğrendik. Ve sonra da onların ahvalini- vasfedip anlattılar. Onlara dedim ki : — İyi ama bizim kırâatimizi mütevatir derecede olan kı- râat-i seb’a veya aşereden almamız gerekmiyor mu? Bu kıraatlerin hiçbirinde sizin yapmış olduğunuz fazlalık ya da nok sanlık yoktur. Bu sözümü uygun bulup kabul ettiler. Bunun üzerine Allah’a hamdedip şükürde bulundum. Allah bizim de, sizin de durumunuzu düzeltsin!. Efendimiz Ebûbekir Sıddîk (R.A.) diyor ki: «Bizim dinimiz nakiller üzerine kuruludur, akıllar münasebeti üzerine değil…»874 Dinî usûl kaidesince Allah’ın isimleri tevkifî’dir. (Belli ve belirli isim ve sayıda tutulmuştur) Fazlalık ve noksanlık kabul etmezler. (O halde esmâ-i İlâhiye ile yapılan zikirlerde bir harf fazla ya da noksan etmek doğru olmaz).
HER FARZ NAMAZDAN SONRA ÂYET-İ KÜRSÎ OKUMAK
08
Kas