Kadın ile yaptığı şaka ve eğlencede, kadını azdıracak ve ifrâta varacak şekilde, büsbütün onun arzûlarına uymamalı ve erkeklik vakarını kaybetmemeli, itidâle riâyet etmelidir. Yanlış v e meşrû’ olmayan davranışlarına müsâade ve müsâmaha etmemelidir Hasan-ı Basrî: «Kadının meşrû’ olmayan arzûlarına uyan erkekler, yüzüstü Cehennem’e atılırlar.» demiştir. Hz. Ömer (R.A.): «Kadınlara muhalefet edin; onlara muhâlefette bereket vardır.» demiştir. Nite kim: «Onlarla istişâre edin ve dediklerini yapmayın.» denilmiştir Resûl-i Ekrem:
«Kadına kulluk eden (kılıbık)lar helâk oldu» (175) buyurmuştur Çünkü Allahü Teâlâ, erkekleri kadınlardan üstün yarattı ve kadını, erkeğin emrine verdi. Adam, kadının emrine girmekle, hükmü degıstirip, şeytana itaat etmiş oldu. Nitekim âyet-i celîle’de, şeytanın şöyle dediği haber verilmektedir:
«Allah’ın yarattığı şekli bozmalarım, onlara emredeceğim.» (4 – Nisâ: 119). Çünkü erkek, tâbi’ değil, metbû’dur. Âmir mevkiinde kadın değil, erkektir. Allahü Teâlâ erkeklere:
«Onlar kadınlar üzerine kaaimdirler» buyurmuş ve erkeğe «Sey- yid-efendi» adını vermiştir. Nitekim âyeti celîle’de:
«Efendisi ile kapıda karşılaştılar» (12-Yusuf: 25) buyurmuştur. Efendi, köle yerine geçerse, Allah’ın yarattığı değiştirilmiş olur.
Kadınlar, insanın nefsi gibidir. Yularını azıcık salıverirsen, sü ratle senden uzaklaşır; yularını azıcık gevşetirsen, o seni bir metre kendisine doğru çeker. Eğer onu kendine çeker ve kuvvetli tutarsan, ancak o zaman ona mâlik olursun, tm âm Şâfiî: «Üç kimse vardır ki, onlara yumuşak davranırsan, onlar sana ihânet eder; sert davranırsan, iyilik ederler. Onlar da, kadın, hizmetkâr ve işçidir» demiştir.
Arab kadınları kızlarını ere verirken şöyle tavsiye ederlerdi: «Kocanın karşısına çıkmadan önce onu dene! Süngüsünü kınından çıkar. Bir şey söylemezse, kalkanı üzerinde et kes. Buna da ses çıkarmazsa, kılıcıyla bir kemik kır. Buna da aldırmazsa, mes’ele kalmadı, o zaman sırtına çulu vur ve binip gezdir. Çünkü o, artık senin merkebindir.»
Hülâsa: Yer ve gökler, adâletle kaaimdir. Adâlet sınırlarını aşan her şey, alt-üst olur. Şerlerinden emîn olmak için, kadına muvafakat ve muhâlefette, adâlete riâyet etmeli ve hakka uymalıdır. Çünkü onların hîlesi büyük, kötülükler açık, ekseriyetle ahlâkları bozuk ve akıllan zayıftır. Bunlara karşı adâlet, şaka ile ciddiyeti birbirine karıştırarak, siyâset kullanmaktır. Resûl-i Ekrem bir hadîsinde:
«Kadınlar arasında sâliha kadın, yüz tâne siyah karga arasındaalaca bir karga gibidir» (176) buyurmuştur. Lokman aleyhisselâm’m oğluna yaptığı nasihatte: «Oğlum, kötü kadından sakın. Çünkü o, vaktinden önce seni kocaltır. Kadınların şerrinden kork. Çünkü onlar iyiliğe çağırmaz. İyi olanlarından bile kendini korumağa çalış». demiştir.
Resûl-i Ekrem de hadîsinde:«Omur kemiğini kıran üç şeyden Allah’a sığının» (177) buyura- Tak kötü kadınları da bu üç sınıf arasında saydı. Çünkü onlar, erkeği, yaşlanmadan kocaltırlar. Diğer ifâde ile:«Yanma girdiğinde pis pis konuşur, yanından ayrılırsan sana ihâ- net eder» buyurulmuştur. İyi kadınlar hakkında da:«Siz, Yûsuf aleyhisselâm’m kadınları gibisiniz» buyurmuştur (179). Resûl-i Ekrem’in sırrını ifşâ ettiklerinde de:«Allah’a tcvbc ederseniz, kalbleriniz meyleder» (66 – Tahrîm: 4) buyurdu.
Bu hükmü, Resûl-i Ekrem’in hayırlı zevceleri Âişe ve Hafsa hakkında verdi. Resûl-i Ekrem diğer hadîsinde«Kadın tarafından idâre edilen millet felâh bulmaz» (180) buyurmuştur Kendisine karşı çıkışan zevcesine, Hz. Ömer (R.A.): «Sen,•evin köşesinde bir oyuncak gibisin; ihtiyâcımız olduğu zamân seninle oynarız; ihtiyâcımız olmadı mı, orada durursun» dedi. Anlaşılıyor ki, kadınların hem za’fı, hem de kötülük tarafları vardır. Kötülük taraflarını idâre etmek için siyâset ve sertlik, za’f taraflarını idâre etmek için de merhamet ve yumuşaklık lâzımdır. Hâ- zık tabîb, derde göre dermânı verendir. Erkek, önce kadının ahlâkını denemeli, ona göre muâmele etmelidir.