Odaya girmenin âdâbı:
M ütevâziyâne bir şekilde odaya girip, m üsâit bulduğu yere o tu rm
alıdır. Dâvet olunan yere zam anında gitmeli, ne vaktinden evvel,
ne de halkı bekletecek şekilde sonraya kalm alıdır. O dada kimseyi
rahatsız etmemeli, ev sâhibinin gösterdiği yeri kabûl edip oturm alı
dır. Ç ünkü belki ev sâhibi yerleri ona göre ayarlam ıştır. Ev sahibine
m uhalefet göstermek, program ını bozar. Meclistekiler, kendisine önde yer gösterirlerse de onlara tevazu gösterm elidir. Nitekim Resûl-i Ek’
rem (S.A.V.) Efendimiz hadîsinde:
«Meclisin aşağı taralını kabûl etmek, Allah için tevâzudandıı-.»
(53) buyurm uştur. K adınlar tarafın a bakan kapıya doğru oturm am alıdır.
Yemeklerin geldiği tarafa fazla bakm am alı; bu gibi hareketler
hafifliktir. Y anm a gelip oturanın hâl. ve hatırını sorm alı ve ona h ü rm
ette bulunm alıdır.
Ev sâhibi, yatm ak üzere gelen m isafire, helâyı, abdest alm a yerini
ve kıble istikam etini göstermelidir. İm âm Mâlik, İm âm Şâfii’ye
böyle yapm ıştır. İm âm Mâlik, m isafirlerinden önce kendi elini yıkamış
ve «Hâne sâhibi, dâvet ettiği için, önce kendi elini yıkamalıdır»
dem iştir. Sonunda da, en son gelen ile, yemesi için, sona kalm alıdır.
Dâvet yerine giden kimse, orada gördüğü kötü şeyi, gücü yettiği
takdirde, değiştirm elidir. Gücü yetmediği takdirde onu dili ile reddederek
oradan ayrılm alıdır. Bu kötü şeyler de, ipek m inderler, gümüş
ve altu n kaplar, sûretler, çalgılar, oyunlar, açık saçık kadınlar ve
benzeri harâm olan şeylerdir. H attâ Ahmed. b. Hanbel: «Gittiği yerde
yüzü güm üş işlemeli sürm e kabı veya cibinlik gibi ince perde görse,
yine oturam az. Çünkü bunlar, soğuğa ve sıcağa m ukavem eti olmayan
ve gizleme vazifesini bile göremeyen lüzûm suz şeylerdir. D uvarlara
ipeklerin asıimış olduğunu görürse, yine çıkar. H attâ kiraladığı
evde veya girdiği ham am da suret [resimJ bularsa, onları kazıtm alı-
dır. Eğer buna gücü yetmezse, oradan da çıkmalıdır.» demiştir. İm âm
Ahmed, ancak kapı sürgüleri güm üşten olan yerlerde oturm ağa cevaz
vermiştir.
Ahmed b. H anbel’in bu sözleri doğrudur. Ancak tü l perdeler ile
duvarlara asılan ipekler, harâm değildir. H arâm olan, yalnız erkeklerin
ipek giymeleridir. Nitekim hadîsde:
«Bunlar (İpek ve altun) üm m etim in erkeklerine harâm , kadınlarına
helaldir.» (54) buyurulm uştur.D uvarlarda asılı olan ipeklerle erkeklerin bir m ünâsebeti yoktur.
Belki evlâ olan, m übah olm alarıdır. Ç ünkü Âyet-i Celîle’de:
«De ki, Allah’ın kullan için yarattığı ziynetleri kim harâm edeı?»
(7-A’raf:32) buyurulm uştur. Gösteriş için olmadıkça, bir m ahzûr
yoktur Şâyet, erkekler bunlara bakarak zevk aldıkları için harâm dır,
demek istiyorsa, bu da yanlıştır. Ç ünkü erkeklerin, k ad m lan n giydikleri
ipeklere bakm ası helâl oluyor da, duvarda asılı ipeklere b akm
aları neden harâm olsun?
DÂVET OLUNAN MECLÎSTE BULUNMANIN ÂDÂBI
03
Oca